Bakış

Türkiye’nin Suriye’de Muhtemel Askerî Harekâtına Karşı Aktörlerin Tutumu

Suriye’deki iç savaş bölgesel ve uluslararası etkiler yaratmış olmasına rağmen en fazla komşu ülkelere yayılma etkisi göstermiştir. Suriye ile en uzun kara sınırına sahip olan ülke konumundaki Türkiye, güney komşusunun içinde bulunduğu karmaşadan en fazla etkilenen ülke olmuştur. 2011’den itibaren devam eden savaş ve istikrarsızlık durumu milyonlarca insanın ülke dışına kaçmasına sebep olurken milyonlarcasının da ülke içinde göç etmesini berberinde getirmiştir. Göç yönünün özellikle bölgenin en istikrarlı ülkesi olan ve Avrupa ülkeleri ile sınırı bulunan Türkiye’ye doğru olması Türkiye’nin güney sınırlarında büyük bir nüfus hareketliliğinin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu sosyal hareketlilik dolayısıyla, demografi, güvenlik, iktisadi ve idari yapı yönünden Suriye’nin kuzeyinde savaş öncesi döneme göre çok farklı dinamikler oluşmaya başlamıştır. Özellikle IŞİD ve YPG gibi devlet dışı aktörlerin buradaki güç boşluğundan yararlanarak bölgede alan hâkimiyeti sağlamaya çalışmaları Suriye’nin kuzeyini sivil yaşam için elverişsiz hâle getirmiştir.

Suriye’nin kuzeyindeki kaos ortamını bertaraf etmek ve bu bölgeden ulusal güvenliğine yönelen tehditleri kaynağında yok etmek isteyen Türkiye 2016’dan itibaren Suriye’nin kuzeyine dönük sınırlı askerî operasyonlar düzenlemiştir. Bu operasyonlarda Türkiye’nin en temel önceliği sınırları boyunca en az 30 km güvenli bir hat oluşturarak buradan kendisine yönelebilecek tehditlerin önüne geçmek olmuştur. Türkiye, güvenlik endişelerinden kaynaklı bu politikasını sahadaki muhataplarına anlatmasına rağmen talepleri tatmin edici düzeyde karşılık görmemiştir. Özellikle Barış Pınarı Harekâtı ile bu politikasında kararlı olduğunu gösteren Türkiye, ABD ve Rusya ile bir dizi anlaşma imzalayarak sınırları boyunca istikrarı engelleyen terör oluşumlarının en az 30 km güneye çekilmesi noktasında mutabakat yapmıştır. Fakat aradan geçen süreye rağmen SDG çatı yapılanması altında hareket eden YPG terör örgütü, Barış Pınarı Harekâtı sonrası yapılan taahhütlere uymayarak bulunduğu bölgelerden çekilmemiş ve Türkiye’nin oluşturduğu güvenli bölgeleri istikrarsızlaştırma faaliyetleri yürütmüştür. Bu duruma diplomatik çözümler aramaya devam eden Türkiye, diplomatik kanalların etkisiz kalmaya başladığını gördükten sonra askerî bir operasyonun hazırlıklarına başlamıştır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 1 Haziran’da yaptığı açıklamaya göre harekâtın ilk hedefi Tel Rıfat ve Münbiç olacak fakat harekât bu bölgelerle sınırlı kalmayıp Türkiye sınırı boyunca daha önce verilen taahhütler yerine getirilinceye kadar devam edecektir. Türkiye, Suriye’nin kuzeyindeki istikrarsızlığa diplomatik çözümler bulmakta zorlanmış olsa da askerî seçeneğin masaya gelmesinden sonra operasyonun olumsuz etkilerini minimize etmek için Suriye’deki bölgesel ve küresel muhatapları ile diplomatik kanalları açık tutmaya özen göstermiştir. Suriye krizine müdahil olan aktörlerin Türkiye’nin muhtemel askerî operasyonuna karşı nasıl bir tutum izleyecekleri, operasyonun başarılı bir şekilde tamamlanabilmesi için olduğu kadar operasyon sonrasında bölgede istikrarın hızla kurulabilmesi açısından da önem taşımaktadır.