Mısır’ın Değişen Nil Suları Politikası

Dr. Seyfi KILIÇ, ORSAM Su Araştırmal​arı Programı Uzmanı
Mısır için Nil nehri suları hayati öneme sahiptir. Yıllık akımı Asvan’da 84 milyar m3’e ulaşan nehrin suları Mısır’ın tek yerüstü su kaynağı durumundadır. Ülkedeki tüm su tüketim faaliyetleri bu kaynağa bağlıdır. Bu durumun bilincinde olan Mısırlı yetkililer de Nil nehrinin akımını etkileyebilecek yukarı kıyıdaş kullanımlarına her zaman engellemeye çalışmıştır. Mısır’ın bu çabalarında diğer aşağı kıyıdaş olan Sudan’dan da gerekli desteği görmekte ve bu iki devlet bu konuda ortak hareket etmektedir. Söz konusu bu iki ülkenin bağımsızlıklarını kazanmadan önce bölgenin kolonyal gücü olan İngiltere de Mısır’daki su kullanımını garanti altına alan birçok düzenlemeler yapmış ancak havza ülkelerinin bağımsızlıklarını kazanmaları ile birlikte havza ülkelerinin bu anlaşmalar ve protokolleri tanımadığını bildirmeleri ile geçerliliklerini yitirmişlerdir.

Mısır ile Sudan arasında 8 Kasım 1959 yılında Nil Sularının Tam Kullanımı Andlaşması imzalanmış ve nehrin suları iki ülke arasında paylaştırılmıştır. Andlaşma ile yukarı kıyıdaşların kullanımlarına karşı ortak mücadele kararı da verilmiştir.

Yukarı kıyıdaşlar 1990 yılına kadar gerekli mali ve teknik kaynakları olmadığı için Nil nehri suları üzerinde herhangi bir su tüketici faaliyette bulunmamışlardır. Ancak artan nüfuslarını besleyebilmek ve elektrik enerjisi üretebilmek amacıyla bu yıllardan sonra bir takım faaliyetlere girişme çabası içinde olmuşlardır.

Yukarı kıyıdaşlar ile aşağı kıyıdaşlar arasında Nil nehri sularından faydalanmaya ilişkin havzada uzun yıllardır devam eden sorunları çözmek amacıyla 1999 yılında Nil Havzası İnisiyatifi (Nile Basin İnitiative: NBI) adı altında bir oluşum ortaya çıkmıştır. Ancak bu oluşum kuruluş amacı olan havza sorunlarını çözmek konusunda başarılı olamamıştır. 2010 yılına gelindiğinde ise yukarı kıyıdaşlar olan Etiyopya, Tanzanya, Ruanda, Uganda ve Kenya arasında, bir diğer adı Entebbe Anlaşması olan İşbirliği Çerçeve Anlaşması imzalanmıştır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin de anlaşmaya katılma durumunda olduğu ifade edilmektedir.  Temmuz ayında Sudan’dan bağımsızlığını kazanan ve hidroelektrik üretme faaliyeti için uygun coğrafyaya sahip olan Güney Sudan’ın da ileride bu anlaşmaya dahil olması yüksek bir ihtimaldir.  Sudan ve Mısır’ın şiddetli itirazları bulunan bu anlaşma ile söz konusu ülkeler nehir sularında her ilkenin faydalanma hakkı olduğunu vurgulamışlardır. Bu anlaşmaya Mısır ve Sudan güvenliklerinin özellikle su güvenliklerinin tehlikeye girdiklerini düşünerek karşı çıkmaktadırlar. Önümüzdeki dönemde Entebbe Anlaşmasının Nil havzasındaki temel müzakere konusu olacağı açıktır.

Nil nehrinin kolu olan Beyaz Nil nehri üzerinde yukarı kıyıdaşların su kaynaklarını geliştirme faaliyetlerinde bulunmaya başlamaları üzerine Mısır ve Sudan hızla artan nüfuslarını dikkate alarak, daha fazla su kaybetmeye tahammül edemeyeceklerini ifade etmektedirler. Yukarı kıyıdaş ülkeler ise Mısır ve Sudan’ın artık geçmişte kalması gereken koloni gücü mantığıyla hareket ederek her türlü gelişmenin önünde yer almakla suçlamaktadırlar.

Mısır her ne kadar Beyaz Nil Nehri üzerindeki faaliyetlerden rahatsızlık duysa da Asvan’da Nil sularının