2013 Yılında Ortadoğu’da Beklentiler

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üni. Uluslar. İliş.
2010 yılının sonundan beri Ortadoğu tarihi bir dinamizm ile çalkalanıyor. Soğuk Savaş döneminde inşa edilen rejimler ile bu rejimlerin ortaklık ya da düşmanlığından oluşan ilişkiler zinciri 2011’de pek çok kez değişim ve süreklilik güçleri arasındaki mücadeleye maruz kaldı. Ancak sadece Tunus’ta siyasal değişim talepleri göreli olarak barışçı ve başarılı olarak bir noktaya ulaştı. Eski rejimlerin yıkıldığı Libya ve Mısır gibi ülkelerde hala devrim süreci sonuçlanmış gibi görünmemektedir. Buna karşılık sivil demokratikleşme talepleri ile başlayan Suriye’deki olaylar tam bir iç savaş halini aldı. Ürdün ve Kuveyt gibi ülkeler istikrarı koruyabilmelerine rağmen hala kırılgan bir yapıdalar. Lübnan, Suriye’deki olayların da etkisiyle her an 1970’li yıllara geri dönebileceğinin sinyallerini veriyor. Irak ise 2009’dan beri ilk kez 2012 sonlarında yeniden bölgenin gündeminde üst sıralara taşındı. İran ve İsrail ise iç politikalarından ziyade dış politikadaki hamleleriyle öne çıkıyorlar.
 
2012’nin Ortadoğu’da barış, refah ve istikrar getirdiği söylenemez. Aslında 2012 büyük ölçüde yeni bir dinamizmin başladığı bir yıl olmaktan ziyade önceki yıllarda başlayan gelişmelerin devam ettiği bir yıl olarak tarihte hatırlanacaktır. Bu bağlamda 2013’ün de bir önceki yıldan büyük bir farklılık arz etmesi beklenmemektedir. Ancak bölgenin en önemli 4 ülkesinde birden seçim yapılacağı dikkate alınacak olursa seçim öncesi ve sonrası gelişmelerin bu ülkelerin iç politikaları ve dış ilişkilerini etkileyeceği söylenebilir.
 
İsrail: Ortadoğu’da yılın ilk seçimi İsrail’de gerçekleşecektir. 22 Ocak 2013 tarihinde gerçekleşecek olan parlamento seçiminin son 20 yılda gerçekleşen seçimlerden çok farklı bir sonuç üretmesi beklenmemektedir. İsrail’deki seçim sisteminin sonucu olarak en az 3 partili bir koalisyon hükümeti kurulması kaçınılmaz görünmektedir. Ülkenin en büyük iki sağ partisi olan Likud ve Evimiz İsrail’in geçen yıl sonlarında birleşmesiyle oluşan yeni seçim ittifakının seçimden birinci çıkma olasılığı çok yüksek olmasına rağmen Başbakan Netanyahu yeni hükümeti kurma sürecinde yine çetin pazarlıklara girişecektir. Yılın ilk aylarına seçim ve yeni hükümetin kurulması süreciyle girecek olan İsrail ile ilgili olarak yılın geri kalan kısmında dört temel gelişmenin yaşanması beklenebilir.
 
İsrail’deki mevcut irade barış sürecini canlandırmaya yönelik olmadığından İsrail’den Ortadoğu Barış Süreci’nde olumlu bir adım atması beklenmemelidir. Ancak, Filistin Devleti’nin İsrail ile BM çerçevesinde diplomatik alanda kozlarını paylaşması İsrail Filistin mücadelesinde önceki yıllara göre yeni olayların ortaya çıkmasına neden olabilir. 
 
Yıllardır olduğu gibi 2013’te de tartışılacak konulardan birisi İsrail ile İran arasındaki savaş ihtimalidir. Yaklaşık bir yıldır 2013 baharının İsrail’in İran’a saldıracağı tarih olacağı ileri sürülmektedir. Büyük bir olasılıkla İsrail’in uluslararası alandaki propaganda faaliyetlerinin bir sonucu olan bu söylemin gerçekliği tartışılır, ancak şu noktanın altı mutlaka çizilmelidir: Eğer İsrail İran’a saldırırsa bu Ortadoğu’da bilinen dengelerin sonu olacaktır.
 
İsrail’le ilgili meydana gelebilecek üçüncü önemli konu Suriye’deki gelişmelerin İsrail’e yansımasıdır. İsrail, önceki yıllarda olduğu Suriye konusuna doğrudan müdahale etmekten kaçınacaktır. Fakat Suriye’de rejim değişikliğinin olması halinde İsrail’de tehlike çanları çalacaktır.
 
Dördüncü konu İsrail Mısır ilişkileri çerçevesinde gelişebilir. Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinden sonra en çok merak edilen konulardan birisi de İsrail-Mısır ilişkilerinin geleceği olmuştur. Devrim sonrası henüz büyük bir değişiklik olmamasına rağmen her iki ülkedeki seçim sonuçları İsrail Mısır ilişkilerinin son 30 yılın en kötü seviyesine gelmesine neden olabilir.
 
Son olarak altı çizilmesi gereken konu ise bir olasılıktır. Hatırlanacağı gibi 2006 yılında İsrail ile önce Hamas sonra Hizbullah arasında bir çatışma patlak vermiş ve 1 ay kadar süren İsrail Hizbullah Savaşı çok sayıda insanın yaşamına mâl olmuştu. 2006 yılında çatışmanın çıkmasının temel nedeni Irak’ın işgali sonrasında bölgedeki güç dengesinin ve siyasal denklemin değişmesindeki tırmanmaydı. O tarihte İran, İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Suriye arasındaki güç mücadelesi Lübnan’da bir çatışmaya dönüşmüştü. Şimdilerde ise Suriye ve Irak’ta yaşanan gelişmeler Lübnan’da yeni bir istikrarsızlığa neden olmaktadır. Suriye’deki iç savaşın daha kötüleşmesi ve Esad Yönetimi’nin devrilmeye daha yakınlaşması halinde 2013 yılında İsrail ile Hizbullah arasında yeni bir çatışmanın yaşanması ve Lübnan’da yeni bir bölgesel vekâleten savaş yaşanması olasılığı hayli güçlüdür.
 
İran: Ortadoğu’nun en önemli bölgesel güçlerinden birisi olan İran 2013 yılında iki seçime sahne olacaktır. Birkaç yıldır iç istikrarsızlığı engellemek amacıyla kendisi için bile sıradışı bir baskı mekanizması uygulayan İran’da 14 Haziran 2013’te cumhurbaşkanlığı seçiminin gerçekleşmesi beklenmektedir. 2009 yılındaki son seçimden sonra büyük iç karışıklıklara sahne olan İran’da rejimin bu seçimin öncesinde çok daha tedbirli davranacağı söylenebilir. Dini lider Ali Hamaney’in işaret edeceği adayın seçimi bir şekilde galip tamamlayacağı söylenebilir. Fakat bu sefer yarışta sadece reformcuların değil, geçmişte dini lider ile ittifak yapan bazı muhafazakarların da bulunacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Mevcut cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinecad’ın görev süresinin tamamlaması nedeniyle bir kez daha yarışamayacağı seçimin hem öncesinde hem de sonrasında ülkede ciddi bir siyasal istikrarsızlık olasılığı bulunmaktadır.
 
2013 yılında İran’ın etkileyecek en önemli konu muhtemelen Suriye’deki gelişmeler olacaktır. Bugün açık bir biçimde Suriye’deki iç savaşın bir tarafı haline gelmiş olan İran’ın Esad Yönetimi’nin devrilmemesi için hem bu rejime doğrudan yardımını sürdürmesi hem de uluslararası alanda çeşitli diplomatik manevralar ya da krizler yaratarak Suriye konusunda sonuna kadar direnmesi şaşırtıcı olmayacaktır. Bunun için Lübnan’da Hizbullah’tan Irak’taki İran yanlısı milis teşkilatlarına kadar aracılarını kullanacak olan İran’ın Esad Yönetimi’nin sona ermesi halinde büyük bir açmaza düşeceği söylenebilir. Bu nedenle İran için Irak her geçen gün daha önemli hale gelmektedir. Bu bağlamda İran’daki Şiiler üzerindeki etkinliğini korumak isteyecek olan İran’ın, Bahreyn ve Suudi Arabistan’daki Şii Arapları da daha fazla siyasal hak talepleriyle meydanlara dökme çabasının sürmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
 
2013 yılında İran bağlamında gündeme gelebilecek en kritik gelişme ise nükleer alanda yaşanabilir. Temelde bugüne kadar süregelen müzakerelerin ve bir yere ulaşmayan yaptırımların İran’ı nükleer programından caydırması mümkün görünmemektedir. Fakat bunun da ötesinde İran’ın 2013 yılında barışçı nükleer programında barışçı olmayan amaçlarla kullanılabilecek maddelerin yapımına ulaşması yani İran’ın nükleer silah üretmenin teknik şartlarını gerçekleştirdiğini ilan etmesi (doğrudan nükleer silah yaptığını söyleyerek değil gerekli uranyum zenginleştirmesini yapabildiğini ilan ederek) Ortadoğu’daki güç dengesini ve gündemi baştan aşağı etkileyebilecektir. Bu tür bir gelişmenin yaşanmasının en muhtemel olduğu zaman dilimi ya seçimden kısa bir süre önce ya da seçimden sonra ülkede gündemi değiştirmek için olabilir.
 
Irak: Ortadoğu’da bu yıl seçimin gerçekleşeceği ülkelerden birisi de Irak olacaktır. 20 Nisan 2013’te Kerkük ve Kürt Bölgesel Yönetimi’ne bağlı üç vilayetin (Duhok, Süleymaniye ve Erbil) dışında Vilayet Meclisi seçimine sahne olacak Irak önemli siyasal gelişmelere sahne olabilir. Temelde ülkenin en önemli sorunları tekrar tekrar gündeme gelecektir. Kerkük’ün statüsü, petrol yasası, federalizm ve merkeziyetçilik sorunları bu yıl da önceki yıllarda olduğu gibi Irak siyasetinin temel konuları olmaya devam edecektir. Ayrıca 2012’den miras kalan Bağdat Erbil gerginliği 2013’te de devam edecek, fakat büyük bir olasılıkla çok büyük bir çatışmaya dönüşmeyecektir. Buna karşılık 2013’ün Irak açısından 2014 yılına hazırlık olacağını söylemek çok da yanlış olmayacaktır. Vilayet Meclisi seçimi sonuçları 2014’te yapılacak genel seçim öncesinde siyasal dengelerin belirlenmesi için çok önemli bir gösterge olacaktır. Bu nedenle, baştan aşağı bütün ittifakların yeniden düzenleneceği ve ülkedeki siyasi atmosferin sürekli gergin olacağı bir yıl olacağını öngörmek yanlış olmayacaktır.
 
Irak’ı 2013’te bekleyen en önemli gelişmelerden birisi de Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin durumudur. Talabani’nin görevi bırakmak zorunda kalması halinde (ölüm ya da sağlık sorunlarının ağırlaşması) sadece Bağdat’ta değil Erbil’de de yeni dinamikler ortaya çıkabilecektir. Bağdat’ta Sünni Arapları yanına çekmek için Maliki’nin Cumhurbaşkanlığı makamı için bir Sünni Arap adayı desteklemesi Kürtler ile son dönemde yaşadığı sorunlara bir yenisini ekleyecektir. Kürt Bölgesel Yönetimi’nde ise Talabani sonrası KYB’nin geleceği ve bölgedeki parlamento için dengeler tartışma konusu olacaktır.
 
Mısır: Hüsnü Mübarek’in 2011 başında devrilmesinden itibaren devrim sürecini halen tamamlayamamış olan Mısır’da 2013 yılı iç politika açısından son derece hareketli geçeceğe benziyor. Tartışmalı anayasa referandumundan sonra 2013’ün ilk aylarında yeniden parlamento seçimine gidecek olan Mısır’da siyasette kutuplaşma artarak devam ediyor. Mısır halkı seçimlere her geçen gün daha az itibar etse de yine sandık başına gitmek zorunda kalacak. Fakat bu seferki seçimin diğerlerine nazaran çok önemli bir farkı bulunuyor. Eğer seçimi yine Müslüman Kardeşler’in liderlik ettiği blok kazanırsa Mısır’daki devrim süreci tamamlanma noktasına doğru ilerleyecektir. Seçim sonucunu önceden kestirmek güç olsa bile hayli hararetli geçeceği söylenebilir. Büyük bir olasılıkla parlamentonun Müslüman Kardeşler ve Selefilerin toplamda çoğunluğu rahatlıkla sağlayacağı bir şekilde gerçekleşmesi sürpriz olmayacaktır.
 
Mısır dış politikasının en önemli adımı ise İsrail ile ilişkiler konusunda gelebilir. Mısır’da devrim sürecinin tamamlanması halinde son 30 yıldır İsrail ile ilişkiler konusunda yürüttüğü politikasından vazgeçmesi ve çok daha sert bir söylem ve tutum belirlemesi için 2013 kritik bir dönemeç olabilir.
 
Suriye: Muhtemelen 2013 Ortadoğu’da yine Suriye yılı olacaktır. Ülkedeki iç savaşın hayli ağırlaştığı ortamda Esad Yönetimi’nin bu yılın sonunu görmesi çok düşük bir olasılıktır. Muhaliflerin üst üste kazanımlarını, rejimin içten içe güç kaybetmesinin eklenmesi Suriye’de rejimin sonunu yaklaştırmaktadır. Fakat rejimin devrilmesi Suriye’deki olayların sonu olmayacak, baştan aşağı bir yeniden yapılanmanın ilk ayağını oluşturacaktır. Bu nedenle Suriye bölgenin en yakından izlenmesi gereken konusu olmaya devam edecektir. Bazen haftalarla bazen de günlerle ölçülen gelişmeler özellikle yaz aylarından sonra Suriye’yi farklı tartışma konularıyla dünyanın gündemine taşıyabilir.
 
Suudi Arabistan: Dünyanın en büyük petrol rezervine sahip ülkesi Suudi Arabistan Ortadoğu’da her geçen gün önem kazanmaya devam etmektedir. Zenginliğini siyasal güce çevirme konusunda son birkaç yıldır çok önemli bir aşama kaydeden Suudi Arabistan’ın özellikle Lübnan ve Suriye’deki gelişmeler bağlamında yıldızı parlayabilir. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan’ı 2013’te bekleyen iki temel gelişme kraliyet ailesinin geleceği ve ülkedeki muhalefeti kontrol altında tutmaktır. Kral Abdullah’ın ilerleyen yaşı ve veliaht prenslerin üst üste yaşamlarını kaybetmesi dikkate alındığında Suudi Arabistan’ın gelecek yıllardaki liderlik profilinin belirlenmesinde 2013 önemli bir yıl olabilir. Ülkedeki muhalefet ise zayıf olsa da mücadelesini sürdürmeye devam edecektir. Suudi Arabistan için muhalefetin mücadelesi stratejik bir tehdit yaratmasa da Ortadoğu’nun genelindeki Şii-Sünni mücadelesi denkleminde Suudi Arabistan’daki Şii muhalefet de yakından izlenmelidir.
 
Filistin: 2013 yılının Filistin’e barış ve çözüm getirmesini beklemek fazlasıyla iyimserlik olacaktır. Bu yıl Filistin’in en önemli gündemi Hamas ile Fetih arasında kilitlenmiş durumdaki liderlik mücadelesinin alacağı hal olabilir. Filistin’de tarafların kendi aralarındaki sorunu aşmasının temel yolu seçim olmasına rağmen her iki aktör de seçime şüpheyle yaklaşmaktadır. Ancak hem parlamento hem de cumhurbaşkanlığı seçiminin çoktan geciktiği Filistin’de iç uzlaşı tarihi bir dönüm noktası olabilir. Bununla birlikte, iç uzlaşı gerçekleşse dahi ne İsrail tarafında ne de ABD’de İsrail Filistin Barışı’nın sağlanması yönünde bir itici güç bulunmadığından gerçekçi ve samimi bir nihai çözüm sürecinin başlatılması beklenmemelidir.
 
Dikkat edilmesi gereken ülkeler:
 
Bölgenin önde gelen devletlerinin yanı sıra üç ülkenin daha çok dikkatle takip edilmesi yararlı olacaktır: Lübnan, Ürdün ve Bahreyn.
 
Lübnan, bölgedeki güç mücadelesinin etkisine açıklığı nedeniyle her zaman için istikrarsızlığa yatkındır. Bu nedenle, ülkede henüz siyasal sorunlar çok ön plana çıkmasa da 2013 yılında yapılması beklenen genel seçimle birlikte ülkenin iç karışıklığa sürüklenmesi beklenebilir. Hem Suriye’deki olayların etkisi hem de Suudi Arabistan ve İran’ın Lübnan üzerindeki etki mücadeleleri bu ülkede hayli gergin bir yıl geçmesine neden olabilir.
 
Ürdün, Arap Baharı’ndan göreli olarak az etkilenen ülkelerden birisi gibi görünmektedir. Ancak Ürdün Kralı ile muhalefet arasında tırmanan gerginlik bu ülkenin her an patlamasına neden olabilir. Şu ana kadar sessiz olan Ürdün’de siyasal gerginliğin bir patlamaya dönüşmesi tüm dikkatlerin bu ülkeye dönmesine neden olabilir.
 
Arap Baharı’nın ilk uğradığı ve en güçlü şekilde bastırıldığı yerlerden birisi olan Bahreyn’de muhalefet taleplerinden vazgeçmiş değildir. 1.5 yıldır süren görüşme çabalarının bir sonuç üretmediği Bahreyn’de 2013 son derece ilginç gelişmelere sahne olabilir.