2020’ye Doğru: Türkiye Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi’nin Uygulanması Hakkında Bir Analiz

Yrd. Doç. Dr. Vakur Sümer, ORSAM Danışmanı, Selçuk Üniversitesi
2020 yılına kadar iklim değişikliği ile ilgili önemli sayıda hedeflere ulaşmayı amaçlayan Türkiye’nin Ulusal İklim Stratejisi’ni uygulamaya başlamasının üzerinden beş yıl geçti. Bu strateji, 2011 yılından başlayarak 2023 yılına kadar başarılı somut hedefler gerçekleştirmeyi hedefleyen İklim Değişikliği Eylem Planı’na rehberlik eden bir belgedir. Strateji’nin Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanması, belgeye Eylem Planı’nda olmayan resmi bir güç kazandırmıştır. Bu nedenle, bu kısa makale, Eylem Planı ile kıyaslandığında daha üst düzey bir yasal statüye sahip olan Strateji belgesi üzerine yoğunlaşmıştır. Daha önceki analizlerin de gösterdiği Türkiye, ne yazık ki iklim stratejisinde benimsenen hedeflerin oldukça gerisindedir. Türkiye’nin iklim değişikliğini öncelikli bir konu olarak ele alma konusunda yaşadığı atalet nedeniyle, stratejinin hedeflediği birçok şeyin 2020 yılına kadar uygulamaya geçirilmemiş olarak kalacağı aşikardır.

Türkiye, 2001 yılında İklim Koordinasyon Kurulu’nu kurmuştur. Kurulun üyeliği çok sayıda bakanlığı ve ilgili kuruluşu kapsamaktadır: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı, Tarım, Gıda ve Hayvancılık Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Finans Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Denizcilik ve HaberleşmeBakanlığı,, Hazine Müsteşarlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD). Bunlara ek olarak, onbir çalışma grubu da Kurulun aktivitelerine asistanlık yapmaktadır. Bu noktada belirtilmelidir ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, iklim değişikliği konusunda sorumluluk sahibi olan temel kurum olarak belirlenmiştir.

Türkiye’de iklim değişikliğinin zorluklarıyla mücadele edebilmek için bu denli çok sayıda aktörün oluşturduğu bir ağın kurulmuş olmasına rağmen, Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi kapsamında çok az sayıda şey gerçekleştirilebilmiştir. Bu noktada öncelikle belgenin ulaşmayı amaçladığı hedefler gibi özüne ilişkin konuları özetlemek yerinde olacaktır.

Öncelikle, Strateji’nin çok sayıda farklı boyutu barındırıyor olması bu Stratejinin olumlu unsurlarından biridir. Sektörler, aktörler ve sorunlar arasındaki bağlantı ele alındığında, Strateji, Türkiye’deki iklim değişikliği ile alakalı sorunları çözebilmek için bütüncül bir yaklaşım sunuyor.  Türkiye’nin“özel durumları”nın (special circumstances) altını bir kez daha çizen Ulusal Strateji, uygulanması için bir takım hedefler sıralamaktadır: a) kısa vade (1 yıl içerisinde) b) orta vade (1 ila 3 yıl içerisinde) c) uzun dönem (10 yıl ve üzeri süreçte). Tüm bu hedefler, beş başlık altında toplanmıştır: 1-Sera Gazı Emisyonu Kontrolü, 2-İklim Değişikliğine Uyum, 3-Teknoloji Geliştirme ve Teknoloji Transferi, 4-Maliye, 5-Eğitim, Kapasite Geliştirme ve Kurumsal Altyapı. Sera Gazı Emisyonu Kontrolü başlığı altındaki hedeflerin enerji, ulaştırma, sanayi, atıklar ve arazi kullanımı, tarım ve ormancılık gibi alt başlıklara da ayrıldığı unutulmamalıdır. Bu bölümlerin ardından, bir izleme ve değerlendirme bölümü Strateji’nin başarılı bir şekilde uygulanması için gereken ana prosedürleri sunmaktadır.

Listelenen hedeflerdeki belirgin sorunlardan biri, Strateji’nin test edilebilirliğini büyük ölçüde engelleyen “ölçülebilirliğin eksikliği” sorunudur. Ulaştırma başlığı altındaki “toplu taşıma araçlarında alternatif yakıt ve temiz araç teknolojilerinin kullanımı şehirlerde yaygınlaştırılacaktır” ibaresi bu konuda iyi bir örnektir.Örneğin, yalnızca tek bir alternatif otobüsün bile devreye alınması bu hedefi tatmin edici bir biçimde gerçekleştirmek için yeterli olacak mıdır? Bu tarz soyut söylemler kısa, orta ya da uzun vadeli hedeflerin hepsinde kendisini göstermektedir. Kısacası, stratejinin ölçülebilir hedefler koymaktan kaçınması başarı ve hatalarının değerlendirilmesini zorlaştırıyor.

Hedeflerin kasıtlı olarak bu şekilde yazılmış olabilme olasılığına rağmen Strateji’nin uygulamaya konulmasından beş yıl sonra test edilebilir durumda maddeler de vardır. Bu, genellikle, belirtilen maddeler ile ilgili hiçbir şey yapılmamasından kaynaklanır. Örneğin; kısa vade hedeflerinden biri olarak belirtildiği halde ısınmada akaryakıt yerine pelet (sıkıştırılmış odun parçaları, talaş vb.) kullanımı şu ana kadar teşvik edilmemektedir. Sonuçta, Türkiye’nin son beş yıl içerisindeki isteksizliği dikkate alındığında, hedef olarak belirtilen son tarih olan 2020’ye kadarki beş yılda da benzer bir yolun izlenmesini beklemek mantıksız olmayacaktır.

Strateji’nin hedeflerine ulaşması karşısındaki en büyük engellerden biri de Türkiye’nin çevresel kaygıları da dikkate alan bir sosyo ekonomik kalkınma anlayışını geliştirme konusundaki çekinceleridir. Her ne kadar giderek zayıflayan bir söylem olsa da, çevresel amaçların gerçekleştirilmesinin sanayi üzerindeki yükü arttırarak ekonomik gelişmeyi -durdurmasa dahi- kısıtlayacağı algısı Türkiye’de hala temel bir algıdır.