ABD-İran Düellosu: Irak'taki Etkileri

Donald Trump'ın başkanlık döneminde şu ana kadar yaşanan gelişmeler düşünüldüğünde, çatışmacı politikasının genelde Ortadoğu'ya, özelde ise Irak'a kadar uzanan geniş menzilli sonuçları olacağı görülmektedir. Olası etkilerinden biri, Irak'taki Şii aktörlerin, Bağdat'taki İran yanlılarının lehine olacak şekilde radikalleşmeleridir. Aynı zamanda, Irak konusunda Amerika Birleşik Devletleri ile İran arasında yaşanacak açık bir çatışma, Kürtlerin ve Sünni Arapların Amerikalıların yanında yer almasına neden olarak Irak'ın parçalanmasını beraberinde getirebilir.

Eylül 2002'de, dönemin Arap Birliği Genel Sekreteri Amr Musa, eski ABD Başkanı George Bush'a Irak'a yönelik bir saldırının, zaten İsrail'in Filistin'e yönelik eylemlerine karşı "tepkili ve öfkeli" olan bir bölgede "cehennemin kapılarını açacağı" uyarısında bulunarak Kahire'de dışişleri bakanları düzeyinde yapılan bir toplantıyı sonlandırmıştır. ABD ve dünya kamuoyu, Musa'nın bu çağrısını dikkate almamıştır. Trump'ın İran'a karşı çatışmacı denilebilecek bir politika izlemesi durumunda, Ortadoğu ve Irak'ta cehennem kapılarının daha da açılacağını ve Irak'ın bütünlüğünü koruyamayabileceğini söylemek yerinde olacaktır.

Irak konusunda ABD'nin İran ile ilişkileri her zaman rekabet olarak tanımlanmıştır. Ancak olaylar dikkatle incelendiğinde, iki eski başkan Barack Obama ve George W. Bush arasında üstü kapalı bir işbirliği olduğu görülmektedir. Amerika Birleşik Devletleri ve İran’ın, Irak'ta IŞİD ve öncesinde El-Kaide olmak üzere, ortak düşmanları bulunmaktadır.  2014 yılından bu yana süren IŞİD'le mücadele, Amerika'nın Irak'taki gücünü artırmıştır, çünkü ABD askeri gücü ve ateş gücü Irak'ın IŞİD'e kaptırdığı topraklarının üçte ikisini geri almasını sağlamıştır. Bugün, ABD'nin yaklaşık 6000 askeri birliğinin yanı sıra, eşit sayıda güvenlik ve teknik çalışanı da mevcuttur. IŞİD'le mücadelede İranlılar da, İran Devrim Muhafızlarını andıran 120,000'in üzerinde mevcudu olan Şii milis grupları için bir şemsiye güç Haşdi Şaabi'yi oluşturmuştur. Çoğu İran'dan eğitim ve lojistik destek alan bu milis grupları, Irak güvenlik güçleri ile yakın zamanda işbirliğine girmiştir.

Perdenin arkasında, eski Başbakan Nuri el-Maliki'nin ve destekçilerinin Irak ordusunun ve el-Abadi'nin Musul'da galibiyet elde etmemesi için ellerinden geleni yaptıkları bildirilmiştir. Diğer unsurların yanı sıra, bu çabalar Musul Operasyonunu ertelemeyi ve bu kritik konjonktürde Savunma Bakanı Halit el-Ubeydi'nin görevine son vermeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda, Irak'taki İran yanlısı siyasi çevreler, Musul'un üzerindeki dikkati dağıtmak ve Kürtleri operasyona katılmaktan caydırmak için Kürt Peşmerge güçlerine karşı kışkırtıcı söylemlerde bulunmuştur. 

IŞİD Musul'dan çıkarıldıktan sonra, ortak düşman ortadan kalkacaktır ve ABD ve İran yetkilileri Irak'ta vekaletler üzerinden anlaşmazlıkları çözmeye başlayabilir. Milis kuvvetler ve Maliki yanlısı siyasi güçlerin içindeki bazı unsurlar, ABD'nin IŞİD sonrası Irak'ta sahip olacağı nüfuzu ortadan kaldırmak istediklerini açıklamıştır. Bunlara, Mesut Barzani'nin KDP güçleri ve Esil Nuceyfi komutasındaki Ninova Muhafızlarına karşı savaş açılması da dahildir. Geçen yıl İran ziyaretinden döndükten sonra, el-Maliki İran'ın yardımıyla Bağdat'ta gücünü sağlamlaştırmak için yoğun çabalarını sürdürmüştür. Güneydeki Şii bölgesi ve IKBY'deki Barzani muhalifi Kürtlerin bulunduğu birçok şehre ziyaret düzenleyerek gelecek Irak genel seçimlerinde destek toplamaya çalışması da bu çabalar arasındadır.  Zaman zaman el-Maliki grubu, el-Abadi'yi hakkındaki görevi kötüye kullanma ve yolsuzluk iddialarına yönelik meclis soruşturması başlatmakla tehdit etmektedir. Maliki yanlısı basın, el-Abadi'yi Kürtlerin ve Sünnilerin artan taleplerine karşılık veremeyecek kadar zayıf göstermektedir. Eski Baas hareketinin Iraklı Sünni üyeleri ile ittifak kurmaya teşebbüsle suçlanmaktadır.

El-Abadi ayrıca kampını da harekete geçirmiştir. Şii Ulusal İttifakının iki önemli lideri olan Ammar el-Hakim ve Mukteda as-Sadr'ın, el-Abadi'nin yanında yer aldığı görülmektedir. El-Hakim, Umman ve Beyrut'ta sürgün edilen Sünni liderlerle yakın zamanda görüşmeler düzenlemiş ve onları siyasi sürecin bir parçası olmaya davet etmiştir. 9 Kasım 2016 tarihinde, ABD'nin eski Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad, al-Monitor'a Irak'taki İran gücünü kontrol altına almak için hala çok geç olmadığını söylemiştir. Şii siyasetçilerin, Irak içişlerinde yüksek seviyede nüfuza sahip olan, İran Devrim Muhafızları içindeki Kudüs Gücü komutanı Kasım Süleymani'ye yönelik oldukça kızgın olduğunu öne sürmektedir. Amerika Birleşik Devletleri Kürtlere baskı uygularsa, al-Hakim'in Ulusal Uzlaşma Planına destek verebilirler. Irak'taki Ulusal Uzlaşma başarısı, ABD'nin çıkarlarına hizmet edecektir ve Halilzad, ABD ve BM'yi plana gerekli desteği vermeye çağırmaktadır.

Ancak, Trump'ın son zamanlarda Irak ve İran'a yönelik kesin ve saldırgan tavrı, Irak sahnesini radikalleştirmekle ve el-Abadi'nin konumunu zayıflatmakla kalmıştır. Trump, Irak petrolünün 2003 Irak işgalinden sonra ABD tarafından ele geçirilmesi gerektiğini defalarca belirtmiş ve Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak petrolünü ele geçirmek için "ikinci bir şansı" kolladığını açıkça dile getirmiştir. Bu açıklamalar, siyasi yelpazedeki pek çok Iraklıyı sinirlendirmiştir. İlişkilerdeki bu aşama, ABD'nin Iraklılara getirdiği seyahat yasağı ve Trump'ın İran'a yönelik artan saldırıları nedeniyle daha da kötüye gitmiştir. Yasak, İran'ın Amerika Birleşik Devletleri'ni geri püskürtmesi için "altın fırsat" olarak değerlendirilmiştir. Irak Cumhurbaşkanlığı eski Genelkurmay Başkanı Kamran Karadaghi, “Iraklıların çok endişeli” olduğunu savunmuştur. Karadaghi şunları da eklemiştir: “Trump yüzünden İran'a kötü bir şey olursa, bu durum Iraklılar için kötü olacaktır. İran yanlısı Iraklı yasa koyucular, derhal Amerika Birleşik Devletleri'ne karşı misilleme tedbirler almaya yönelik bir oturum düzenlemiştir. Sonuç olarak, el-Abadi'nin faydacılığı ve Musul'da süren savaşta ihtiyaç duyulan ABD askeri yardımı bu çabalara meydan vermemiştir.  

14 Şubat 2017 tarihinde Süleymani'nin yakın emir subayı Iraj Mescidi'nin Irak'taki İran Büyükelçiliğine atanması ile, İranlılar Bağdat'taki güçlerini artırarak Trump politikasına misilleme yapmıştır. 15 Şubat 2014 tarihinde de İran yanlısı Bedir Tugayında milis kuvvet komutanı olan Celal el-Araji, Sünnilere, Kürtlere ve ABD'ye yönelik düşmanlığına rağmen, İçişleri Bakanı seçilmiştir.

Analistler, İran ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki bu gergin ilişkilerin devam etmesi ve Trump yönetiminin Irak karşısında duyarsız provokatif tutumunu sürdürmesi durumunda, İran'ın teşvik ettiği milis kuvvetlerinin Bağdat'ta kontrolü ele geçirmesi veya gelecek genel seçimler neticesinde el-Abadi'nin bu politikanın ilk kurbanı olacağına inanmaktadır. Irak'ın üzerindeki mevcut baskı ters tepebilir, çünkü Iraklılar el-Maliki gibi bir muhafazakar ismi veya onun çevresine yakın birini seçme yoluna gidebilir. Ayrıca, el-Maliki'nin iktidara dönmesi durumunda, Barzani Kürtlerin Irak'ı terk etmekten başka bir seçeneklerinin kalmayacağını resmen dile getirmektedir. El-Maliki'nin mezhepçi politikalarını gören Sünni Arap liderler de benzer düşüncelere sahiptir.

Bu nedenlerden dolayı, ABD politika belirleyicileri Irak'ta İran'ın nüfuzunu kontrol altında tutmaya yönelik politikalar üzerinde yoğunlaşırken, ülke içindeki karmaşık durumu da dikkate almaları gerekir. Trump'ın bugüne kadarki söylemlerine ve icraatlarına bakılacak olursa, bu durumun tam olarak bilincinde olmadığı görülmektedir. Trump ve İran yetkilileri arasında tırmanan gerginlik, Iraklılar üzerinde oldukça olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bir Afrika atasözünde de söylendiği gibi, "İki fil kavga ettiğinde, bundan zararlı çıkan çimenlerdir."