IKBY’den Türkiye’ye Petrol Akışına Yönelik Tehditler

Liderliğe ilişkin meşruiyet krizi, zorlu yaşam koşulları, durgun ekonomi ve Şii milislerinin kontrolü ele alma ve petrol ve gaz sahalarını ele geçirme ihtimali, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nden (IKBY) Türkiye’ye petrol akışını tehlikeye düşürebilecek tehditlerdir. Kuzey Irak, Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasında petrol ve gaz gelirlerinin kontrolüne ilişkin hızlı ve endişe verici düzeyde yükselen bir gerginliğe tanıklık etmektedir. Bu yeni meydan okuma, 1990’larda Kürtler arasında görülen savaşı yeniden canlandırma potansiyeline sahiptir ve bu durum, muhtemelen IKBY’den gelen petrol ve gaz akışının kesilmesine neden olacaktır. KDP ile KYB arasında çıkacak bir savaş, 2014 yılında IKBY ile Türkiye arasında imzalanan ve 50 yıllık olduğu öne sürülen enerji anlaşmasının sona ermesi demektir. Türkiye’ye ihraç edilen KRG petrolünün d’ünün KYB kontrolündeki bölgelerden çıkarıldığına dikkat etmek gerekir.

Kerkük petrol sahalarına sahip olmak için süren mücadelenin birçok boyutu vardır. Bu mücadele kısmen Kürt gruplar arasında, doğal kaynaklara hâkim olma konusunda eskiden beri süregelen ve yeniden su yüzüne çıkan anlaşmazlıktan doğarken, kısmen de Saddam sonrası Irak’ta Kürtler ve merkezî hükümet arasında ortaya çıkan uzlaşmazlıktan kaynaklanmaktadır. Bazı analistler, bu savaşı KYB içindeki çatışmayla dahi ilişkilendirmiştir.

Anlaşmazlığın merkezinde, günde yaklaşık 500.000 varil pompalama potansiyeline sahip olan ve mahsulü Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ihraç edilen Kuzey Irak’taki büyük Kerkük petrol sahası yer almaktadır. 2 Mart 2017 tarihinde, KYB’ye bağlı yüzlerce kişilik bir kuvvet petrol sahalarındaki birçok istasyona yönelmiş ve takip eden birkaç saat için petrol üretimini durdurmuştur. Bu durum, DAEŞ sonrası Irak’ta giderek daha da ön plana çıkabilecek iki meydan okumanın altını çizmektedir: Bağdat merkezî hükümeti ile Iraklı Kürt gruplar arasındaki toprak ve kaynak anlaşmazlığı ve KDP ile KYB arasındaki rekabet. Bu noktada, KDP’nin 70.000, KYB’nin ise 50.000 savaşçısı olduğunu belirtmek önemlidir. Her ikisinin de donanımlı ve on yıllardır savaşın içinde yetişmiş savaşçıları bulunmaktadır. KYB, düzinelerce Kürdistan İşçi Partisi (PKK) savaşçısını yasa dışı yollardan Kerkük’teki petrol sahalarına getirerek hâlihazırda patlamaya hazır olan durumu daha da kızıştırmıştır. 10 Mart 2017 tarihinde, Barzani güçlü bir yapılanma ve ağır silahlar eşliğinde Kerkük petrol sahalarına ani bir ziyarette bulunmuş ve yanındaki kuvvetlerin ve silahların bir kısmını orada bırakmıştır. Bu, her iki Kürt tarafının da petrol sahaları çevresindeki konumlarını güçlendirmeye çalıştığını daha açık bir şekilde göstermektedir.

 

Krize yol açan faktörler

Kerkük’teki KDP yetkilileri, konuya ilişkin açıklamalarında “bölgesel bir gücün” petrol sahalarını KYB’nin devralmasından sorumlu olduğuna ilişkin yorumlarda bulunmuştur. Bu, İran’a yönelik üstü kapalı bir göndermedir, çünkü hem İran hem Irak hükümetleri, Türkiye’nin IKBY ile imzaladığı 2014 petrol anlaşmasından rahatsızlık duymaktadır. İran, IKBY’yi kendine daha bağımlı bir hale getirme konusunda kararlıdır. Petrol ihraç hattını önemli ölçüde Türkiye’den İran’a çevirmek için Bağdat hükümeti ve KYB ile İran arasında hâlihazırda bir anlaşmaya varılmıştır. Bu anlaşma sonuçlanmış olsa da, Barzani imzalamayı reddetmiştir. İran, Barzani’nin isteksizliğinin arkasında Türkiye’nin olduğuna inanmaktadır. KDP yetkilileri, Barzani’nin uzun süredir beklediği Tahran ziyaretinin, İran’ın kendisine IKBY lideri muamelesi göstermek istememesinden ve İran’da birlikte yapılan toplantılarda Kürt bayrağına yer vermeyi reddetmesinden dolayı ertelendiğini öne sürmektedir.

KYB’nin Kerkük petrol sahalarındaki payını azami düzeye taşımaya çalıştığı ve daha önce Barzani yanlısı güçlerin Kerkük petrol sahasını kontrol etmesi için verdiği izni değiştirdiği görülmektedir. KDP, Haziran 2014’teki DAEŞ saldırısından istifade ederek Kerkük petrol sahasının `’ını işgal etmiştir. Kerkük KYB askeri bölgesinde yer alsa da, Irak Petrol Bakanlığının Kuzey Petrol Şirketinin (NOC) KDP kontrolünde olmayan petrol sahalarını işletmesine izin vermiştir. IKBY 2014 yılında Kerkük’ten bağımsız petrol ihracına başlamış; ancak 2016’da Bağdat ile gelirlerin eşit bölünmesine yönelik bir anlaşma imzalamıştır.

22 Şubat 2017 tarihinde, İran ve Irak, Irak’ın Kerkük’ten İran’a petrol ihraç edeceğine ilişkin bir protokol imzalamıştır. İki gün sonra, IKBY Dış İlişkiler Sorumlusu Falah Mustafa, Kurdistan24 TV’ye protokolün IKBY için kabul edilemez olduğunu, çünkü Kerkük’e ilişkin bu tek taraflı kararın anayasanın 140’ıncı maddesini ve Bağdat ile Erbil arasında imzalanan anlaşmaları ihlal ettiğini söylemiştir. KDP yetkilileri, petrol sahalarındaki KYB ilerleyişinin İran teşvikli bir eylem olduğuna inanmaktadır. Bu eylemin amacı, Türkiye’nin İran ile varılan anlaşmaya karşı çıkması durumunda, Türkiye’ye petrol gönderilmesinin önüne geçilebileceği yönünde IKBY’yi uyarmaktır. IKBY Sözcüsü Sefin Dizayi, Kerkük petrol sahalarına yönelik bu hamlenin gereksiz ve sorumsuzca olduğunu belirtmiştir. 2 Mart 2017 tarihinde Dizayi, Rudaw TV’ye şunları söylemiştir: “Bugün Kerkük’teki Kuzey Petrol Şirketi baskını, sorumsuzca yapılan lokal ve kışkırtıcı bir davranıştır.” Bu durum, KYB’nin Kerkük petrol sahasındaki hamlesinin Barzani’yi hedef aldığının açık bir göstergesidir.

KYB, İran ile birlikte hareket ettiği yönündeki suçlamaları inkâr etmiştir. Aslında, eylemlerinin büyük ölçüde Bağdat’a karşı gerçekleştirildiğini ve Erbil’i çok küçük bir ölçekte hedef aldığını öne sürmektedir. Bir KYB yetkilisi, Kürt güçlerinin Bağdat’a Kerkük petrolünün kendi insanlarına ait olduğunu göstermek için NOC’ye girdiğini belirtmiştir. KYB Kerkük sorumlusu Aso Mamand, bir basın konferansında şunları dile getirmiştir: “Bağdat’ın Kerkük petrolünü Musul ve Bağdat’a ihraç etmesini önlemek için birlikler konuşlandırdık.” 3 Mart 2017 tarihinde, Irak Parlamentosu’ndaki KYB grup lideri Aala Talabani Reuters haber ajansına, “ne Bağdat’ın ne de Erbil’in bölge halkının petrodolarda bir payı olması için yerel bir rafineri kurma hazırlığında olmamasından dolayı Kerkük’teki yerel makamların rahatsızlık duyduklarını” ifade etmiştir. Bu nedenle, KYB yetkilileri kendi başlarına hareket ettiklerini kararlılıkla vurgulamaktadır.

Ayrıca, petrol sahalarındaki hareketliliğin, bölünme ve iç mücadelelerden rahatsızlık duyan KYB içindeki entrikalardan kaynaklandığı da söylenebilir. 2016 yılında KYB’nin Kosrat Resul ve Berham Salih tarafından yönetilen Karar Merkezi kanadının, Hero Ahmed tarafından yönetilen İran yanlısı kanada karşı çıkmak için Barzani ile anlaştığı görülmektedir. Bu durum, Hero’yu sinirlendirmiş ve Hero, Eylül 2016’da el-Abadi’ye bir mektup yazarak Kerkük’ün payının inkâr edildiği bahanesiyle Erbil’e artık petrol geliri göndermemesini istemiştir. KYB Kerkük valisi bile Barzani’nin yanında yer almaya karar vermiş ve Hero’nun Barzani’ye yönelik iddialarını reddeden bir açıklama yayınlamıştır. Bu durum KYB içinde petrol-para çatışmasının çıkmasına neden olmuştur. Kosrat ise Hero’ya bir mektup yazarak Kerkük petrol sahalarından tanker filoları ile İran’a yasadışı yollardan sattığı petrolün gelirlerini göndermesini talep etmiştir. Kosrat ayrıca petrol gelirini zimmetine geçirdiği gerekçesiyle Hero’ya dava açmıştır. KYB peşmergelerine Kerkük’e ilerlemeleri için son emri veren kişiler, Hero kanadını destekleyenlerdir ve Hero, muhaliflerine güç gösterisinde bulunuyor olabilir.

Sonuç olarak, Kerkük petrol sahalarına yönelik saldırının pek çok boyutu vardır. Ancak, tüm göstergeler KDP-Türkiye eksenindeki istikrarı bozmak için petrolü silah olarak kullanma konusunda KYB ve İran’ın bir tezgâh düzenlediğine işaret etmektedir. Türkiye’nin IKBY enerji ve güvenlik politikalarında proaktif olması ve IKBY’den gelen petrol akışının önemli ölçüde kesilmesi gibi olası bir senaryo karşısında hazırlıklı olması gerekmektedir.