Analiz

Arap Dünyasının İstisnai Krallığı: Yerel Aktörler ve Arap-İsrail Uyuşmazlığı Çerçevesinde Ürdün Krallığı’nın Demokratikleşme Deneyimleri

Ürdün Haşimi Krallığı barındırdığı Filistinli göçmenler nedeni ile bağımsızlığını kazandığı 1946 yılından bu yana, kimlik ve ulus-inşa süreçlerinde sürekli bir değişim yaşamıştır. Gayri resmi rakamlara göre nüfusunun p’ini, resmi rakamlara göre ise C’ünü oluşturan Filistinlilere vatandaşlık hakkı tanıyan tek Arap ülkesinin Ürdün olması, Krallığı Arap-İsrail Uyuşmazlığı çerçevesinde kilit ülke konumuna getirmiştir.

Filistinli göçmenlere vatandaşlık verilmesinin yanında, Batı Yakası (Batı Şeria) topraklarının Krallık tarafından 1950 yılındaki ilhakı ve 1967 yılındaki Arap-İsrail Savaşı sonucunda bu toprakların (Doğu Kudüs dahil olmak üzere) İsrail’in kontrolüne geçmesi ile Ürdün’ün sadece İsrail ile olan sınırı yeniden düzenlenmemiş bununla birlikte ülkedeki ulus-inşa ve demokratikleşme politikalarına yeni bir yön verme gereği duyulmuştur.

1989 yılında Krallığın parlamentoyu yeniden göreve çağırma kararı ile 22 yıllık bir aradan sonra ülkede seçimler yeniden yapılmaya başlanmıştır. 1957 yılından bu yana yasaklı olan siyasi partiler, 1992 yılında yürürlüğe giren Siyasi Partiler Yasası ile birlikte hukuki nitelik kazanmıştır. Bu dönem içerisindeki en önemli gelişme, Müslüman Kardeşler Cemaatı’nın (Ikhwan) İslami Hareket Cephesi (İHC)’ni kurarak siyasal arenda ve parlamentoda faaliyet alanı kazanmış olmasıdır.

İHC, böylece siyasi ve ideolojik örgütlenmenin zayıf olduğu Ürdün’de en örgütlü siyasi parti konumuna gelirken, 1994 yılında Krallık ile İsrail arasında varılan barış anlaşmasının arından Haşimi monarşisi ile Ikhwan arasındaki tarihsel ve geleneksel ‘ortaklık ilişkisi’ değişim göstermeye başlamıştır. Ikhwan açısından bu değişim, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik izlenen siyaset ve 1993 yılında yürürlüğe giren ‘tartışmalı’ Seçim Yasası gibi konular ile ilişkilendirilirken; rejim açısından ülkede siyasal alanda önceki dönemlere göre daha fazla faaliyet alanı bulan İslami örgütlenmeden kaynaklanmaktdır. Zira ülkedeki demokratikleşme hamleleri siyasi partileri – özelde İHC’yi – güçlendirmiş ve ülke politikalarında söz söyler hale getirmiştir.

Özellikle Al-Aqsa intifadasının patlak vermesinin ardından, ülkede Filistin ulusal mücadelesini destekleyen gösteri yürüyüşleri yapılmış ve İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesine yönelik karşı görüşler meclise taşınmıştır.

Son dönemde Arap dünyasını etkisi altına alan isyan dalgası, Ürdün’e de yansımış ve Kral II. Abdullah başbakan Samir el-Rifai’yi görevden alarak yerine Marouf el-Bakhit’i atamıştır. Ürdün’ü bölgedeki gelişmeler çerçevesinde farklı kılan nokta ise, İHC’nin de yer aldığı gösteri yürüyüşlerinin rejime karşı bir tutum sergilemeyerek; monarşinin sorgulanmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Başka bir deyişle, protestolar Krallığın meşruiyetinin sorgulanmasından ziyade, ekonomik sorunlar ve siyasal reform talepleri dile getirilerek düzenlenmiştir.