Erbil Bağımsızlık Yolunda mı?: Yeni Anayasa Çalışmaları

Çetiner Çetin, Gazeteci - ORSAM Danışma Kurulu Üyesi
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından ülkede siyasi aktörlerin birbirleri üzerindeki siyasi ve fiziki güç gösterileri gerginlikleri giderek derinleştirirken, ABD’nin 2010 seçimlerinden bu yana ülkedeki gerilim ve çatışma ortamı karşısındaki tepkisinin sadece itidal çağrısıyla sınırlı kalması, Irak’ta parçalanmaya giden yolu aralamış durumda.
 
Ülkedeki güvenlik ve istihbarat birimlerini kontrolünde tutan Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin, Kürtleri ve Sünnileri siyasi kulvarın dışına itme çabası, siyasi dengeleri zorlayacak bir boyutu aşmış durumda. Sünniler sürece sessiz kalırken, Kürtler Maliki yönetimine oldukça tepkililer.
 
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, geçtiğimiz hafta gerçekleştirdiği ABD ziyaretinde, Maliki’ye yönelik sert eleştirilerde bulunmuş ve Maliki’nin Başbakanlık görevinin dışında güvenlik birimlerinin kontrolünü elinde tutmaya çalıştığı ve en son Merkez Bankası'nın başkanlığını da yönetmek istemesinin kendileri açısından kabul edilebilecek bir durum olmadığını dile getirerek, Maliki’nin tüm gücü kendinde toplama çabasının ve hırsının, Kürtleri, bağımsızlığını ilan etme sürecini başlatacağını duyurdu. Barzani’nin ABD temasları sürerken, KDP Genel Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani de 7. Hükümet kabinesini açıkladı ve güvenoyu aldı. Barzani, güvenoyu aldıktan sonra herkesi içine alan ve temel hak ve hürriyetler konusunda tüm kesimleri memnun edecek bir “Kürdistan anayasası” hazırlayacaklarını ilan etti.
 
Kürtler Bu Sürece Nasıl Geldi?
 
Gücünü büyük ölçüde İran’dan alan Maliki, Türkiye hakkındaki suçlayıcı ve eleştirel açıklamalarının hemen ardından, Türkiye’ye yakınlığı ile bilinen Sünni kökenli Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi ve Sünni kökenli Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak’a yönelik başlattığı suçlayıcı açıklamaları bir adım ileriye götürerek, Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkarttırdı. Geçtiğimiz günlerde Bağdat’ta yapılan Arap Birliği zirvesi öncesinde Nuri El Maliki’nin, Arap dünyasına karşı tek muhatap görüntüsü vermek için, hazırlık komitesi yetkilileri ile gizli pazarlıklar yaptığı iddiaları ve Maliki’nin Barzani’nin Arap olmadığı için, Bölge başkanı olarak değil, siyasi liderler statüsünde konferansa davet edilmesi yönünde pazarlıklar yaptığı Kürt yetkilileri oldukça kızdırdı. Arap Birliği Maliki’nin çabalarını boşa çıkardı ve Barzani Konferansa,“Kürdistan Bölge Başkanı” statüsü ile davet edildi. Ancak, Barzani ABD temasları nedeniyle konferansa katılmadı. Zira Barzani, son zamanlarda Maliki ile yaşanan gerginliklerden dolayı Bağdat’a gitmiyor.
 
Maliki, Sünniler karşında siyasi gücünü arttırmak için, petrol anlaşmaları ve başta Kerkük olmak üzere, sorunlu bölgeler kartını oynayarak, Kürtleri bir tercih yapmaya zorlamak istedi. Özellikle Tarık El Haşimi’nin Kürt bölgesine sığındığı süreçte Kürtler, Maliki’nin kartını dikkatli okudular ve Maliki’nin Sünni-Şii çatışmasına sürüklemek istediği ülkede taraf olmadılar.
 
Irak Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı Fereç El Haydari’nin geçtiğimiz hafta Maliki’nin talimatı ile evinden alınarak tutuklanması Kürtlerle, Maliki arasındaki krizi daha da derinleştirecek bir olay oldu. Kürt kökenli Fereç El Haydari’nin Maliki’nin Kanun Devleti Koalisyonu milletvekili Hanan El Fatlawi’nin suç duyurusu üzerine gözaltına alınması Kürt cephesinde düşündürücü bir gelişme olarak değerlendirildi. Haydari’nin gözaltına alındığına dair haberlerin Barzani’ye ABD temasları sırasında geldiği ve Barzani’nin, “Maliki bizi Sünniler gibi, yapılan haksızlığa sessiz kalacağımızı mı düşünüyor” yorumunda bulunduğu belirtiliyor.
 
Kürtler, Irak’ın Geleceğinden Umutlu Değiller
 
2005 yılından bu yana Bağdat ile gergin bir siyasi zeminde ilişkileri sürdürmeye çalışan Kürt yönetimi, Irak’ın toprak bütünlüğünden ve geleceğinden çok da umutlu değil. ABD’nin işgalinin filen sona ermesinin ardından dengelerin yeniden şekillendiği bir süreçte oluşan güç boşluğunun bir çatışmaya dönüşmesinden endişe edilirken, Irak için en kötü senaryolar konuşulmaya başlandı.
 
Obama-Barzani görüşmesinde ABD sonrası Irak’taki siyasi süreç masaya yatırıldı. Barzani, Bağdat ile sorunların çözülmesi için kendilerinin bir zaman sınırlamasının olduğunu belirterek, Maliki’nin, tank ve savaş uçakları dilini kullanmaya başladığını belirtti. Barzani, bu durumda Irak’ın toprak bütünlüğü ve geleceğinden kendileri adına umutlu olmadıklarını ve her an bağımsızlık için sandık başına gidebileceklerini söyledi. Barzani, her şeye rağmen, ABD dönüşünde Iraklı siyasi liderleri bir masa etrafında toplamaya çalışacağını ancak, Maliki’nin süreci baltalama çabaları karşısında siyasi bir tutum sergileyeceklerini açık bir dille ifade etti.
 
Obama-Barzani görüşmesinde geçen diyaloglarda, “Maliki kendi başına kararlar alıyor ve aldığı kararlarda diğer grupları, etnik yapıları dikkate almıyor. Güvenlik kurumlarını elinde tutarak Sünniler ve Şiiler üzerinde sıkıntı yaratabileceği endişesi hakim. Sünnilerin siyasi süreçten uzaklaştırılması Irak’ın bütünlüğünü sarsacak boyutta. Biz tüm grupları bir araya getirme çabası içinde olduk. Sayın Talabani ile birlikte Irak’lı siyasi grupları bir masada toplamak istedik. Ülkedeki tüm gruplar buna hazır ama Maliki hazır olduğunu beyan etmesine rağmen, sürece katkı sunmuyor” ifadelerini kullandı.
 
Obama, ”Siz Irak’ta en önemli siyasi lidersiniz, Irak’taki siyasi dengelerin toparlanmasına katkı sunun. Görünen o ki Maliki Iraklı tarafları bir araya getirmekte üstüne düşeni yapamıyor. Ama siz ve Sayın Talabani taraflar arasındaki önemli rolünüzü yerine getirmeye gayret edin. Irak'ta iç savaş kimsenin arzu edeceği bir durum olmayacak. Sivil kayıpları artık Irak’ın kaldıracağı bir durum olamaz. Irak için önemli bir siyaset adamısınız. Iraklı siyasiler üzerindeki etkinliğiniz tartışılmaz. Bu nedenle, Irak’ın şanslı olduğunu düşünüyorum. Sürece katkı sunun, tarafları bir araya getirin; Bağdat’ın artık toparlanması lazım” şeklinde cevap verdi.
 
Yukarıda geçen diyaloglardan da anlaşılıyor ki Barzani yakın bir tarihte Iraklı siyasi grupları 2010 yılında olduğu gibi Erbil’de yuvarlak bir masa etrafında toplamaya çalışacak. Ancak işlerin yolunda gitmemesi durumunda Barzani ve Kürtler, Irak siyasetinde kendi kararlarını verme aşamasına gelmiş olacaklar. Zira bölgedeki önemli Kürt aydınları ve düşünce kuruluşları, sürecin Kürtler açısından fırsat olduğunu, Bağdat’ın zayıf bir pozisyondayken, Kürtlerin bağımsızlık ilan etmelerinin daha kolay ve anlatılabilir bir durum olacağını savunuyorlar.
 
Bağımsızlık Dillendiriliyor, “Kürdistan Anayasası” Yolda
 
Barzani’nin ABD teması sırasında, Kürt yönetiminin 7. hükümet kabinesinin Neçirvan Barzani tarafından kurulduğu açıklandı. Barzani’nin ABD temasları süresince her fırsatta Bağdat ve Maliki ile yolların ayrılabileceği yönündeki sinyallerin hemen sonrasında, Neçirvan Barzani, kabinesinin güvenoyu almasından dolayı Kürt Parlamentosunda yaptığı teşekkür konuşmasında, toplumun tüm kesimlerini kucaklayan, demokratik, insan haklarını ön planda tutan bir Kürt Anayasası hazırlayacaklarını belirtti. Barzani, yeni anayasa için her kesimden öneri beklediklerini de ifade etti.
 
1996 yılından bu yana, Irak merkezi yönetiminin hiçbir güvenlik kurumunun Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne girmesine izin verilmezken, 2003 sonrasında ise Erbil-Bağdat arasındaki siyasi ve diplomatik ilişkileri her zaman sınırlı tutuldu. Erbil, hiçbir konuda Bağdat’ın işlerine karışmasına izin vermedi. 2005 yılında kabul edilen Irak Anayasası'nda Irak Bölgesel Kürt Yönetimi bir federal yönetim olarak tanımlanmış olsa da Kürt yönetimi, tartışmalı bölgeler, Petrol Yasası ve Kerkük sorunu gibi işgalden sonra bir türlü çözülemeyen, fakat her geçen gün ağırlaşan sorunlardan dolayı, Bağdat ile ilişkilerini Avrupa Birliği örneğinde olduğu gibi konfederal bir yönetim gibi sürdürdü. Kürt yönetimi kurduğu uluslararası ilişkilerde dahi Bağdat’a danışma ihtiyacı hissetmedi. 2009 yılı ortalarına kadar, Irak bayrağının dahi dalgalanmadığı Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nde yönetim, petrol ve doğal gaz ihalelerini, Bağdat’a kerhen ileterek, yetki alanını geniş tutma gayretinde oldu. Barzani, bağımsızlık ilanını şimdilik rafa kaldırmak istese de bölgeyi federal bir yönetim mantığıyla değil, konfederal bir yönetim mantığıyla yönetmeye devam edecektir.
 
Kürtler, 1996 yılından bu yana kendi kontrol alanlarına Irak ordusunu sokmuyor. Kürtlerin halihazırda 85 bin kişilik bir silahlı gücünün olduğunu dikkate aldığımızda, Kürtlerin 2006 yılı başından bu yana olası bir iç savaşa hazır olduklarını söyleyebiliriz. Kürtler, Irak’taki hiçbir mezhep ve etnik gruba da ciddi bir şekilde güvenmiyor. KDP ve KYB karmaşık güvenlik birimlerini 2010 yılı itibariyle düzenli askeri birliklere dönüştürdü. Kürt yönetimi, sorunlu ve tartışmalı bölgelerden de güvenlik güçlerini çekmeyecek.
 
Barzani, Kerkük ve Musul için Federal Bir Yapı Düşünüyor
 
Barzani’nin ABD temaslarında Maliki’nin şartları zorlaması durumunda referanduma gideceklerini ve bağımsızlıklarını gerekirse ilan edebileceklerini dillendirmesi üzerine gözler, Kerkük ve Musul'a çevrildi. Barzani, Kerkük ve Musul kentlerini Maliki ya da diğer bir ifade ile Bağdat yönetimine verme niyetinde değil. Barzani, Kerkük ve Musul kentlerinin Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’ne bağlı federal birer bölge olmasını arzu ediyor. Kürt yönetiminin Kerkük ve Musul için öngördüğü federal yapı, Türkmen, Arap ve Kürtlerin eşit bir şekilde temsil edildiği bir yönetim modelinden oluşuyor. Barzani, Irak Anayasası'nın 140. maddesi uyarınca, Kerkük ve Musul’u referandum süreciyle birlikte, kendilerine bağlayacaklar. Zira Kürt yönetiminin 2007 yılından bu yana 14 anket yaptırdığı anketlerden çıkan sonuçlar, Kerkük ve Musul kentlerinin Kürt bölgesine bağlı bir federal yönetime bağlanabileceği yönünde.
 
Barzani, Bağdat ile bu kadar sıkıntılı bir süreç yaşarken, komşularının da tepkisini en aza indirgemek için, önümüzdeki süreçte çabalarını arttıracaktır. Barzani, Obama ile yaptığı görüşmede, PKK ile sıkıntılı bir süreç yaşadıklarını dile getirmiş, Türkiye’nin PKK ile mücadele sürecine askeri seçenekler dışında desteklerini sürdüreceklerini ifade etmişti.
 
Obama’nın da görüşmede, “PKK ‘nın ilişkilerinizi zedelemesine izin vermeyin. Kürtler için çok önemli bir siyasi lidersiniz. Türkiye’nin terörle mücadelesine destek olun; sizin siyasi duruşunuz, sorunun çözümünde çok önemli olacaktır. Kürtler silahtan vazgeçmeli, siyasetin ve demokrasinin ne kadar önemli bir role sahip olduğunu görmeli ve anlamalıdırlar" ifadesini kullandığı belirtiliyor.
 
Barzani, görüşmenin devamında,“Kürt konferansı düzenleyeceğiz. Sizin de siyasi olarak destek olmanız önemli. Kürt konferansında ellerin tetikten çekilmesini ve sorunun siyasi zeminde tartışılmasını isteyeceğiz. Kürtlerin silaha başvurmalarının zamanının geçtiğini bir kez daha sesli bir şeklide dile getireceğiz“ dedi. Barzani, ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden ile Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’la ayrı ayrı görüşmeler yaptı. Barzani, Clinton’u Erbil’de yapılacak Kürt konferansına davet etti. Clinton ise programının uygun olması halinde konferansa gelebileceğini söyledi.
 
Kürtler, İran Konusunda Dikkatli
 
İran’ın, Şii partilere ve Kürtlere 1992 yılından bu yana yakın markajını sürdürdüğü biliniyor. Bu markaj, KDP ve KYB gibi iki güçlü siyasi grubu, bölgedeki diğer Kürt partileri karşında sıkıntılı bir sürece soktu. Son seçimlerde ciddi bir halk desteğini arkasına alan değişim grubu ve muhafazakar İslami partilerin İran tarafından desteklendiği yönündeki istihbarat bilgileri Barzani ve Talabani’yi ürküttü. Geçtiğimiz yaz Süleymaniye’de halkın sokaklara dökülmesi, gösteriler yapması ve KDP il başkanlığı binasının yakılmasının ardından, geçtiğimiz haftalarda Zaho merkezli gösterilerin arkasından, İran’ın olduğu yönündeki bilgiler Kürt yönetimini endişelendiriyor.
 
Dev Petrol Şirketleri ile Anlaşma
 
Erbil ile Bağdat arasında, Kerkük dahil tartışmalı bölgeler sorunu ile petrol üretimi ve paylaşımı konusundaki kriz, Irak Devlet Başkanı Yardımcısı Tarık Haşimi hakkında, Aralık ayında çıkarılan tutuklama kararıyla daha da derinleşti.
 
Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, bugüne kadar 11 petrol şirketi ile petrol arama ve çıkarma konusunda anlaşma imzalamıştı. 8 Şubat'ta Exxon şirketiyle yapılan anlaşmayla dünyanın en büyük petrol tekeli Bölgesel Kürt Yönetimi’ne taşınmış oldu.
 
Bu durum, Bağdat'la Erbil arasındaki gerilimi giderek derinleştirdi. Petrol Bakanı Hüseyin Şehristani, bir süre önce yaptığı açıklamada, Kürt yönetiminin yaptığı anlaşmanın geçersiz olduğunu ifade etmişti. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Bağdat ve Erbil'i ziyaretlerinde konuyu gündeme getirerek Bağdat'ın, Exxon Mobil'in faaliyetlerine destek vermesini istemişti. Bağdat yönetimi, konuya sıcak bakmadığını açık bir dille belirtmişti. Kürt yönetiminin Exxon Mobil ile yaptığı anlaşma son bir aydır sürüncemede. Barzani, Exxon Mobil yönetim kurulu üyeleri ile önceki gün Washington'da bir toplantı yaparak şirkete, her türlü desteği vermeye hazır olduklarını, anlaşmanın garantörünün kendileri olduğunu belirterek, “İmzamızın arkasındayız” dedi.
 
Exxon Mobil'in, 1 Mayıs'tan itibaren bölgede sismik çalışma yapması bekleniyor. Kürt yönetimi bu anlamda dünyanın ikinci büyük petrol devi olan Fransız Total'le de görüşmeler yapıyor. Görüşmelerde önemli bir aşama kaydedildiği ifade ediliyor. Barzani, daha önce aralarında Türk petrol şirketlerinin de bulunduğu küçük ve orta büyüklükte şirketlerle anlaşma yapmıştı. Ancak, Exxon Mobil anlaşması ve Total'le yapılması beklenen anlaşma, “bağımsız Kürdistan”ın en önemli garantisi olarak görülüyor.