Erbil’de Iraklı Siyasiler Yuvarlak Masa Toplantısı

Çetiner Çetin, Gazeteci - ORSAM Danışma Kurulu Üyesi
ABD’nin Irak’tan çekilmesinin ardından ülkede siyasi aktörlerin birbirleri üzerindeki siyasi ve fiziki güç gösterileri gerginlikleri derinleştirirken, ABD’nin 2010 seçimlerinden bu yana ülkedeki gerilim ve çatışma ortamı karşısındaki tepkisinin sadece itidal çağrısıyla sınırlı kalması, Irak’ta parçalanmaya giden yolu aralamış durumda. Irak Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani’nin işler yolunda gitmezse, bağımsızlık için referanduma gideceğini duyurması üzerine gözler Irak’taki siyasi krize çevrildi. Barzani ve Talabani Iraklı siyasi grupları bir araya getirmek için kolları sıvadı. Şiilerle Sünniler ve Maliki ile Kürtler arasındaki gerginliklerin masaya yatırılacağı “Iraklı Siyasiler Yuvarlak Masa Toplantısı” için 7 Mayıs tarihi öngörülüyor. Yuvarlak masa toplantısından bir sonuç çıkmazsa Irak’ta etnik ve mezhep grupları arasındaki gerginliklerin daha da derinleşmesi bekleniyor.
 
İlk Davet, En Önemli Şii Aktör Mukdeda El Sadr’a
 
Mukteda El Sadr’ın siyasi ofisinden ORSAM'a yapılan açıklamada, Mesut Barzani’nin, Irak’taki sorunları görüşmek amacıyla Iraklı siyasi çevreleri 7 Mayıs’ta Erbil’deki yuvarlak masa toplantısına davet ettiği bildirildi. Sadr, Maliki ile Kürtler arasında yaşanan kriz sürecinde, “Kürt bölgesi dışında yaşayan Kürtleri hedef alan herhangi bir saldırı doğrudan beni hedef alan bir harekettir” açıklaması ile önemli bir çıkış yapmıştı.
 
Yaşanan gerginliklerin üzerine El Maliki ile görüşmeleri kesen Barzani, toplantıdan çok umutlu olmadığını her fırsatta ifade ediyor. Maliki ile görüşme trafiğini ise Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani yürütüyor. Maliki ile Talabani arasındaki ilk görüşmede Maliki prensipte toplantıya katılacağını iletmiş ancak toplantının Bağdat’ta yapılmasını istemişti. Ancak Kürtler toplantıya Tarık El Haşimi’nin katılabilmesi için Erbil’de yapılması gerektiğini belirtiyorlar. İkinci görüşmede Maliki’nin bu şartı da kabul ettiği belirtiliyor.
 
Kürtler Bu Sürece Nasıl Geldi?
 
Gücünü büyük ölçüde İran’dan alan Maliki, Türkiye hakkındaki suçlayıcı ve eleştirel açıklamalarının hemen ardından, Türkiye’ye yakınlığı ile bilinen Sünni kökenli Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi ve Sünni kökenli Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak’a yönelik başlattığı suçlayıcı açıklamaları bir adım ileriye götürerek, Haşimi hakkında tutuklama kararı çıkarttırdı. Geçtiğimiz günlerde Bağdat’ta yapılan Arap Birliği zirvesi öncesinde Nuri El Maliki’nin, Arap dünyasına karşı tek muhatap görüntüsü vermek için, hazırlık komitesi yetkilileri ile gizli pazarlıklar yaptığı iddiaları ve Maliki’nin Barzani’nin Arap olmadığı için, Bölge Başkanı olarak değil, siyasi liderler statüsünde konferansa davet edilmesi yönünde pazarlıklar yaptığı Kürt yetkilileri oldukça kızdırdı. Arap Birliği Maliki’nin çabalarını boşa çıkardı ve Barzani Konferansa,“Kürdistan Bölge Başkanı” statüsü ile davet edildi. Ancak, Barzani ABD temasları nedeniyle konferansa katılmadı. Zira Barzani, son zamanlarda Maliki ile yaşanan gerginliklerden dolayı Bağdat’a gitmiyor.
 
Maliki, Sünniler karşısında siyasi gücünü arttırmak için, petrol anlaşmaları ve başta Kerkük olmak üzere, sorunlu bölgeler kartını oynayarak, Kürtleri bir tercih yapmaya zorlamak istedi. Özellikle Tarık El Haşimi’nin Kürt bölgesine sığındığı süreçte Kürtler, Maliki’nin kartını dikkatli okudular ve Maliki’nin Sünni-Şii çatışmasına sürüklemek istediği ülkede taraf olmadılar.
 
Irak Yüksek Seçim Komisyonu Başkanı Fereç El Haydari’nin geçtiğimiz hafta Maliki’nin talimatı ile evinden alınarak tutuklanması Kürtlerle, Maliki arasındaki krizi daha da derinleştirecek bir olay oldu. Kürt kökenli Fereç El Haydari’nin Maliki’nin Kanun Devleti Koalisyonu milletvekili Hanan El Fatlawi’nin suç duyurusu üzerine gözaltına alınması Kürt cephesinde düşündürücü bir gelişme olarak değerlendirildi. Haydari’nin gözaltına alındığına dair haberlerin Barzani’ye ABD temasları sırasında geldiği ve Barzani’nin, “Maliki bizi Sünniler gibi, yapılan haksızlığa sessiz kalacağımızı mı düşünüyor” yorumunda bulunduğu belirtiliyor.
 
2005 yılından bu yana Bağdat ile gergin bir siyasi zeminde ilişkileri sürdürmeye çalışan Kürt yönetimi, Irak’ın toprak bütünlüğünden ve geleceğinden çok da umutlu değil. ABD’nin işgalinin filen sona ermesinin ardından dengelerin yeniden şekillendiği bir süreçte oluşan güç boşluğunun bir çatışmaya dönüşmesinden endişe edilirken, Irak için en kötü senaryolar konuşulmaya başlandı.
 
Barzani Ankara temasları sırasında, Irak’taki siyasi sürecin sıkıntılı bir döneme doğru sürüklendiğini belirterek, ”Irak bir kriz içinde. Sebebi de Maliki’nin iktidarı tek başına diktatör bir anlayışla yürütmesidir. Iraklı tüm etnik, mezhep ve siyasi gruplar olarak çözüm için çalışacağız. Eğer diğer çevreler samimi olmazlarsa ve çözüme hazır olmazlarsa o zaman biz de halka döneriz” dedi. Barzani, “Bağımsız bir devlet olmak her milletin doğal hakkıdır. Bizim tercihimiz Irak’ın geneline çözüm getirmektir.” demişti. Barzani, daha önce birçok kez referandum ve bağımsızlık söylemlerini ifade ediyordu. Ancak ilk kez Ankara’da, Kürtlerin bağımsızlık talebinin Maliki’nin siyasi tavrının belirleyeceğini net bir dille ifade etmişti.
 
ABD temaslarının çok kritik bir süreçte gerçekleştirdiğine dikkat çeken Barzani, ABD’nin niyetine ilişkin olarak da Ankara’da, “ABD’nin resmi tutumunu öğrenmek istedik. ABD’nin resmi tavrı federal, çoğulcu bir Irak’tan yana olduklarını öğrendik. Kürdistan halkına karşı görevlerimiz var. Irak’ın iç işlerinde ABD’nin taraf olmasını istemiyoruz. Irak’ın iç meselesini Irak halkları Irak anayasasına göre çözebilir.” diye konuştu.