Filistin Büyükelçiler Konferansı Ve Türkiye’nin Filistin Sorunu Karşısındaki Tutumu

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Kuruluşundan itibaren Filistin’e en önemli desteği veren ülkelerden birisi olan Türkiye, son yıllarda Ortadoğu’da Filistin Davası’nı en çok öne çıkartan ülkelerin başında geliyor. Türkiye’nin Ortadoğu politikasında her zaman söylemsel olarak önemli bir yer tutan Filistin Meselesi, son yıllarda söylemsel boyutun ötesinde önemli bir köşe taşı oluşturmaya başladı. Bunun en önemli göstergesi İsrail’in Gazze’ye yönelik olarak düzenlendiği Dökme Kurşun Operasyonu’na çok sert bir tepki veren Türkiye’nin bu tarihten sonra İsrail ile olan ilişkilerinde çok daha dikkatli bir tavır alması oldu. 2008’in sonlarına kadar Türkiye İsrail ilişkilerinin en çok konuşulan boyutları askeri ilişkiler, arabuluculuk ve stratejik işbirliği gibi konularken, Gazze Operasyonu’ndan iki ülke ilişkilerinde ön plana çıkan konular, daha çok Filistin Merkezli oldu. Elbette, Türkiye önceden de Filistin Meselesi’ne önem veriyordu. Örneğin, 2000 yılında İkinci İntifada başladığında İsrail’in aldığı tavrı ve Batı Şeria’daki İsrail operasyonlarını en şiddetli bir biçimde eleştiren ülkelerden birisi Türkiye’ydi. Ancak, özellikle 2009 sonrasında bakıldığında Filistin Meselesi’nin Türkiye’nin Ortadoğu politikasında ne kadar önemli bir yer tuttuğu daha rahat gözlemlenebilir.
 
Bu doğrultuda Türkiye’nin Filistinlilerin yaşadığı sıkıntıları aşmak için hem Filistinlilerin kendi arasında hem de Filistinliler ile dünyanın geri kalanı arasında yoğun çaba bir sergilediği görülmektedir. 23 Temmuz günü İstanbul’da yapılan II. Filistin Büyükelçiler Konferansı bunun önemli örneklerinden birisidir. Bu Konferans’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı konuşma ise hem Türkiye’nin Filistin Meselesi’ne yaklaşımı hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinin yakın geleceği hakkında önemli ipuçları taşımaktadır. Bu nedenle, Başbakan Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşlarını kısaca değerlendirmek önemli olacaktır.
 
Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında göze çarpan ilk husus, Türkiye İsrail ilişkilerindeki gelişmeler hakkındaki sözlerdir. Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin daha önce net bir şekilde ortaya koymuş olduğu taleplerini yeniden sıralayarak iki ülke ilişkilerinin gelişmesi için bu taleplerin karşılanması gerektiğinin altını çizmiştir. Konuşmada da belirtildiği gibi bu talepler, İsrail’in özür dilemesi, hayatlarını kaybeden Türk vatandaşlarının yakınlarına tazminat ödenmesi ve Gazze'ye yönelik ambargonun kaldırılmasıdır. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasındaki net talepler, gelecek hafta BM’nin açıklayacağı raporla ilişkilerin daha da gerileceğini göstermektedir. Çünkü, İsrail’den gelen bazı haberler İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’ya yakın bazı kişilerin İsrail’in özür dilemesi gerektiği yönünde fikir beyan etmesine rağmen İsrail’deki koalisyon hükümetinin iç politikada hassas dengelere dayanması bu özrü bir hayli zorlaştırıyor. Ayrıca, BM Raporu’nda İsrail’in lehine bulunan bazı ifadeler nedeniyle Türkiye’nin raporu kabul etmemesi ve iki ülke arasındaki ilişkileri onarması beklenen bu girişimin sonuç vermemesi beklenmektedir.  
 
Başnakan Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan ikinci faktör ise Filistin Davası’nın önemi ve Filistinlilerin karşılaştığı siyasi ve maddi sorunların çözülmesi gerekliliği olmuştur. Konuşmasında Filistin Sorunu’nun Ortadoğu’nun pek çok sorununun temeli olduğu belirten Başbakan Erdoğan, sorunun çözümsüz kalmasından kaynaklanan statükonun sürdürülemeyeceğinin anlaşıldığını söylemiştir. Başbakan Erdoğan’ın verdiği mesajlar arasında en önemlilerinden birisi, Gazze’de yaşayan 1.5 milyon kişiden fazlasının İsrail’in uyguladığı abluka nedeniyle temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geldiği ve bu ablukanın derhal kaldırılması gerekliliğidir. Başbakan Erdoğan’ın altını çizdiği diğer bir husus ise bu ablukanın sürdürülmesinden İsrail kadar, bu uygulamaya izin veren BM ve ABD’nin de sorumlu olduğudur. Konuşmada ön plana çıkan bir noktada Türkiye’nin Filistin’de kalıcı barışın sağlanması için Doğu Kudüs’ün Filistin Devleti’nin başkenti olması gerektiği inancıdır. Bir başka nokta ise Filistinlilerin kendi içlerinde birlik olmaları gerektiği hususudur. Bilindiği gibi Hamas ve Fetih arasında aylarca süren görüşmeler bir türlü kalıcı bir uzlaşı ve iç barış üretmemiştir. Batı Şeria ve Gazze’de oluşan fiili iki başlılık Filistinlilerin mücadelelerine darbe vurmaktadır. Hamas ve Fetih’in ortak olarak kurmayı planladığı yeni hükümette başbakanlık sorununun çözülememiş olmasını Türkiye’nin endişeyle izlediğini belirten Başbakan Erdoğan, bir an önce fikir birliği sağlanmasının gerekliliğinin altını çizmiştir.
 
Sonuç olarak, önümüzdeki günlerde Türkiye’nin Filistin Meselesi’ne yaklaşımını etkileyecek iki önemli gelişmenin beklendiğini söylenebilir. Bu gelişmelerden birisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihi henüz kesinleşmeyen Mısır ziyaretidir. Çünkü, henüz kesinleşmiş olmamakla birlikte, Başbakan Erdoğan’ın Mısır ziyareti sırasında uygun şartlar oluşursa Gazze’ye geçmek istediği bilinmektedir. Bu doğrultuda Başbakan Erdoğan eğer Gazze’yi ziyaret ederse, bu hem Ortadoğu’yu, hem dünyayı hem de Türkiye İsrail ilişkilerini etkileyecektir. İkinci gelişme ise önümüzdeki hafta açıklanması beklenen BM’nin “Mavi Marmara” raporu olacaktır. Raporun içinde hem Türkiye hem de İsrail’i memnun etmeyen kısımlar olması iki ülke ilişkilerini tamirden ziyade yeni sorunlar ortaya çıkmasına gebe olabilir.