Hoşyar Zebari’nin Türkiye Ziyareti ve Türkiye-Irak İlişkilerinde Son Dönem

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniv. Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Irak Dışişleri Hoşyar Zebari 13 Ekim’de Ankara ve İstanbul’da bir dizi görüşmeler yapmıştır. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşen Zebari’nin gezisindeki ana tema PKK terör örgütüyle mücadelede işbirliğinin artırılmasıdır. Gezinin belki de en ilginç yanı, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin geçtiğimiz günlerde yapmış olduğu açıklamaların hemen ardından gerçeklemiş olmasıdır.
Bilindiği kadarıyla, Zebari’nin gezisi planlı bir gezidir. Gezinin kapsamı hakkında yapılan duyuruda Türkiye ile Irak arasında 2008 yılından beri yürütülen Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi hakkında görüş alışverişinin yapılacağı belirtilmiştir. Nitekim, Zebari’nin ziyaretinden iki gün önce Ankara’da iki ülke Dışişleri Bakanlığı Müsteşarları’nın eşgüdümünde üst düzey bürokratlar arasında bir toplantı gerçekleşmiştir. Ancak, son dönemde Türkiye-Irak İlişkileri’nde en çok ön plana çıkan boyut terörle mücadele olduğundan Zebari’nin gezisinde de bu mesele gündemin aslını oluşturmuştur.
 
2003 yılından bu yana Irak’taki siyasi kargaşa, otorite boşluğu ve güvenlik güçlerinin zafiyeti gibi nedenlerle kendisine daha fazla hareket alanı bulan PKK terör örgütü, Kuzey Irak’taki kampları ve üslerinden Türkiye’ye yönelik saldırılar planlamakta ve gerçekleştirmektedir. Buna karşılık Türkiye 2008 yılının başında Irak’a düzenlediği sınır ötesi kara harekatı dışında özellikle son aylarda yoğun olmak üzere çok sayıda hava harekatı gerçekleştirmiştir. Bu sınır ötesi operasyonlar, Irak’ta genellikle egemenliğin ihlali olarak görülmekte ve Iraklı siyasiler tarafından kınanmaktadır. Hatta, bazı Iraklı Kürt partiler konuyu sadece Bölgesel Parlamento’larına değil Irak Meclisi’ne taşımakta ve Türkiye’ye yönelik kınama kararları çıkartmaya çalışmaktadır. Ancak, son dönemde Irak’taki iki aktörün (KDP ve Dava Partisi) tavrında gözlemlenen değişiklik, en azından söylemsel olarak terörle mücadelede işbirliğinin artırabileceğini düşündürebilir. KDP’nin önde gelen bazı yetkililerin açıklamalarında PKK’ya yönelik mesajlarında ciddi bir sertleşme olduğu görülmektedir. PKK’nın silahlı mücadeleden vazgeçmesini ve KBH kontrolündek topraklardan Türkiye’ye saldırılar düzenlemeyi durdurmasını isteyen açıklamaların arttığı bir dönemde Zebari’nin Türkiye’ye gelmesi anlamlıdır. Çünkü, Zebari, Irak Dışişleri Bakanı olduğu gibi aynı zamanda KDP’nin Yürütme Komitesi (eski adıyla Politbüro) üyesidir. Irak siyasetinde etnik ve dinsel kimliklerin önemi ve yeri dikkate alındığında bu faktör gözden kaçırılmamalıdır. Öte yandan, terörle mücadele konusunda Irak Başbakanı Nuri Maliki’den de alışılmadık mesajlar gelmeye başlamaktadır.
 
Maliki, birkaç gün önce yaptığı bir açıklamada PKK ve PEJAK ile mücadelede başarı sağlanmasının en önemli yolunun Irak ordusunun o bölgede kontrolü sağlaması olduğunu söylemiştir. Maliki’nin bu açıklaması ilk bakışta son derece çarpıcı ve Türkiye’nin öteden beri Iraklı yetkililere söylediği temel bir noktanın tekrarı olduğu görülebilir. Bilindiği gibi, Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğü ve siyasi birliğini esas alan yaklaşımına paralel olarak terör örgütüyle mücadelede Irak merkezi hükümetinin ya da KBH’nin gerçekçi bir askeri ve siyasi rol üstlenmesini istemektedir. Maliki’nin Kuzey Irak’taki PKK-PEJAK varlığının Irak ordusuyla engellenebileceği çıkışı bu yüzden önemlidir. Ancak, Maliki’nin çıkışının ne kadar Türkiye ile ilişkili ne kadar iç politika kaynaklı olduğu tartışma götürür bir meseledir. Çünkü, son iki aydır, Irak merkezi hükümeti ile KBH arasında tartışmalı bölgelerin yönetimi ve bu bölgelerdeki askeri varlık ile petrol yasası konusunda ciddi bir gerginlik vardır. Maliki, Diyala Vilayeti’ne bağlı ve işgalde sonra Iraklı Kürt gruplar tarafından kontrol edilen Hanekin bölgesinde Irak merkezi hükümetinin kontrolünü yeniden sağlamak amacıyla Kürt gruplarla ciddi bir güç mücadelesine girişmiştir. 2008 yılında Irak askerleri ile peşmergelerin neredeyse çatışma noktasına geldiği Diyala’da son aylarda yükselen tansiyon Maliki’nin merkezi hükümetin gücünü artırma çabasını körüklemektedir. Bu olgunun ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle bir arada düşünülmesi Maliki’nin açıklamasını daha anlamlı kılmaktadır. Anlaşıldığı kadarıyla, Maliki, ABD askerlerinin çekilmesi öncesinde başlattığı söylemle Irak’ın tamamının güvenlik durumundan Irak ordusunun sorumlu olması gerektiği noktasına vurgu yaparak birkaç ay sonra yaşanacak siyasi gerginliğin ilk sinyallerini vermektedir. Bu nedenle Zebari’nin son ziyareti aslında Irak iç politikasındaki gerginliğin bir uzantısı olduğu kadar ABD’nin Irak’tan çekilmesinden sonra bu ülkenin geleceğine ilişkin yaşanacak gelişme ve gerginliklere ilişkin bir hazırlık sürecinin parçası olarak görülebilir.
 
Türkiye için son derece hassas bir konu olan terörle mücadelede işbirliği Irak’ın iç politikasından kaynaklanan gelişmeler nedeniyle de olsa yeni bir döneme girebilir. Ancak, bugüne kadar verilen sözlerin büyük bir kısmının havada kaldığı düşünülecek olursa, gerçek ve somut adımlar olmadan bu işbirliğini söyleminin inandırıcılığı sınırlı kalmaktadır.