Hukuki Boyutuyla Kerkük Krizi

Kerkük Valisi, Kerkük il meclisine 14 Mart 2017 tarihli bir yazı yönelterek Kerkük’teki resmî dairelerin üzerinde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının asılması talebinde bulunmuştu. İl meclisi 28 Mart tarihinde toplanarak sayıları 41 olan il meclisi üyelerinin 25 Kürt üyesinin oyuyla Kerkük ilindeki resmî binalara Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının asılması ve 4 Nisan tarihinde de Kerkük’ün akıbetini belirlemek üzere Irak Anayasasının 140. maddesi gereğince referanduma gidilmesi kararını almıştır.

Biz burada, birçok tartışma ve itirazlara neden olan bu kararın boyutlarını tartışma ve değerlendirmeye ve ardından il meclisinin kararını iptal eden Irak parlamentosunun 2 Nisan tarihli kararını yürürlükte olan Irak mevzuatına göre değerlendirmeye ve Kerkük il meclisinin yaratmış olduğu krizin çözümüne yönelik yasal yolları belirlemeye çalışacağız.

 

Kerkük ilinin anayasal konumu

2005 yılında yürürlüğe giren Irak Anayasasının 143. maddesi 2004 yılında çıkan “Geçici Dönem İçin Irak Devleti Yönetim Yasası”nı iptal etmiş, ancak bu yasanın 53. maddesinin A fıkrası ile 58. maddesini yürürlükte bırakmış ve anayasanın bir parçası olduğunu vurgulamıştır. Adı geçen A fıkrası şu şekildedir: “19 Mart 2003 tarihinde Duhok, Erbil, Süleymaniye, Kerkük, Diyala ve Neyneva vilayetlerindeki arazileri yöneten hükümet, Kürdistan Federe Bölgesi hükümeti adıyla resmî hükümeti olarak tanınmıştır.” Bu maddeye göre, anayasanın 143. maddesinde belirtilen tarihte merkezî hükümet tarafından yönetilmekte olan Kerkük vilayetinin tüm bölgeleri (Kerkük ilçe merkezi, Altunköprü, Dibis, Tuzhurmatu, Dakuk, Havice ve Kerkük merkez ilçesine bağlı tüm Türkmen köyleri) A fıkrasının kapsamı dışında kalmış ve bu bölgeler başkent Bağdat’taki merkezî hükümet tarafından yönetilmeye devam edilmiştir.

Kerkük vilayeti yukarıda belirtilen maddedeki tarihte ve ondan önce ve sonra da Kürt federe bölgesi hükümeti tarafından değil, Bağdat merkezî hükümeti tarafından yönetildiğine göre, bu vilayet anayasaya göre Kürt bölgesi kapsamının dışında kalıp, Bağdat merkezî hükümetine bağlıdır, böylece de Kerkük’ün Kürdistan bölgesinin bir parçası olduğu söylemi anayasa bakımından doğru değildir.

 

Kerkük İl Meclisi’nin Kerkük’te Kürt bayrağının asılması konusunda yetkisi

Kerkük’ün ABD Sivil Yöneticisi Paul Bremer’in 2004 yılında çıkarmış olduğu 71nolu karara mı, yoksa 2008 tarihli ve 21nolu hiçbir federe bölgeye bağlı olmayan vilayetler yasasına mı bağlı olup olmadığına bakılmaksızın, bu yasa il meclislerine ilin yönetimi hususunda anayasaya ve federal yasalara aykırı olmamak kaydıyla yerel yasalar çıkarma yetkisini vermiştir. Bu demektir ki, hiçbir federal bölgeye bağlı olmayan bir il, merkezî hükümetin yetkisi dâhilinde olan konularda kararlar alma yetkisine sahip değildir.

2013 yılında değiştirilmiş 2008 tarihli ve 21nolu İller Meclisi Yasası’nın ikinci maddesinin üçüncü fıkrası il meclislerinin parlamentonun kontrolüne tabi olduğunu bildirmiştir. Aynı maddenin beşinci fıkrası da “Yerel hükümetlerin, anayasanın 110. maddesinde geçen ve federal hükümetin münhasıran yetkisine dâhil olan yetkiler hariç, anayasada ve federal yasalarda kendisine tanınan yetkileri kullanır” şeklindedir.

Kerkük vilayeti merkezî hükümete bağlı olan ve Kürt bölgesine dâhil olmayan bir vilayet olduğuna göre, Kerkük il meclisinin vilayetteki devlet binalarının üstünde Irak bayrağının yanında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi  bayrağının da asılması konusundaki kararının anayasaya ve yürürlükte olan yasalara aykırı olduğu açıktır.

 

Kerkük İl Meclisi’nin Kerkük’ün geleceğini tespit etmek üzere referandum düzenlemesi kararı

Kerkük İl Meclisi’nin bu vilayetin kaderini belirlemek amacıyla bir referandumun düzenlenmesi hakkındaki kararı Irak anayasasının 140. maddesine dayandırılmıştır.

Anayasanın adı geçen 140. maddesi şöyledir: “Geçici Dönem İçin Irak Devletini Yönetme Yasası’nın 58. maddesinde belirtilen geçici hükümetin üzerine düşen sorumluluk, işbu anayasa gereğince seçilen hükümet tarafından yerine getirilir, ancak bu sorumluluğun tamamı (normalleştirme, sayım ve sonunda vatandaşlarının iradesini belirlemek amacıyla Kerkük ve sair çekişmeli bölgelerde yapılacak referandum) en geç 31 Aralık 2007 tarihinde tamamlanmalıdır.”

Konuyla ilgilenen kişilerin, bu anayasal maddenin içerdiği aşağıda gelen gerçekleri dikkate almaları gerekir:

1. Bu anayasa maddesinin uygulanmasının zamanla ilgili bir sınırı vardır, o da 2007 yılının son günüdür. Bu süre bittiğine göre ve hatta belirtilen son tarih üzerinden yaklaşık on yıl geçtiğine göre, bu maddenin yeniden hayata geçirilmesi ancak anayasanın 126. maddesi gereğince yapılan bir anayasa değişikliğiyle mümkün olabilir. Zaten bu 140. madde anayasanın “nihai ve geçiş hükümler” adı verilen anayasanın altıncı babına ve tam olarak “geçiş hükümleri” adı verilen bu babın ikinci faslında geçmiştir. Bu da, bu maddenin bir süreyle sınırlı olan bir geçiş süresi için konulmuş ve zamanında uygulanmamış bir geçici madde olduğunu gösterir. Bu hususta onlarca tanımış hukuk uzmanları bu maddenin süresinin sona erdiği ve bir anayasal değişikliğine gidilmeden bu maddenin uygulanmasının mümkün olmadığı yönünde fikir beyan etmişler ve anılan sürenin uzatılması için çabalar da bir işe yaramamıştır. Zira Birleşmiş Milletler heyeti sürenin sona ermesinden sonra maddenin uygulanması süresinin 2008 yılının altıncı ayının sonuna kadar uzatılması için çabaları da işe yaramamıştır. Birleşmiş Milletler’in böyle bir icraat almasına yasal olarak hakkı olmadığı bir gerçektir. Zira onun rolü Irak hakkında Güvenlik Konseyi’nin 1770nolu kararına göre sadece Irak hükümetinin talebi üzerine Irak’ın hükümetine ve parlamentosuna istişare, destek ve yardım sunmakla sınırlı idi. Kaldı ki sürenin uzatılması kararı bizatihi bu sürenin bitmiş olduğunun bir kantıdır. Mantık olarak bir maddenin uzatılması kararı ancak o maddenin süresi bitince alınır.

2. Anayasanın 140. maddesinin süresinin sona ermiş olmasına rağmen bu maddenin uygulanmasının mümkün olduğunu var sayarak, yine de Kerkük il meclisinin Kerkük’ün Kürt bölgesine ilhakı yönündeki referanduma gitme kararı yanlış bir karardır, hatta 140. maddeye bile aykırıdır.

Anayasanın 140. Maddesi, bu maddenin içeriğinin uygulanması için üç aşamadan oluşan bir mekanizma getirmiştir: Normalleştirme, sayım ve referandum. Devrik rejim zamanında şehir halkının gasp edilen haklarının geri verilmesi anlamına gelen normalleştirme bu süre içinde uygulanmadı, maddenin yasal olarak kimin referanduma katılma hakkına sahip olduğunu belirlemek için maddede şart olarak konulan sayım da bugüne kadar yapılmamıştır. 140. maddenin şart koştuğu bu iki aşama gerçekleşmediğine göre, akıl, mantık ve hukuk yönlerinden maddenin üçüncü aşaması olan referandumun yapılmasının da imkânsız olduğu aşikardır.

3. 140. madde referandumun yapılmasının amacını Kerkük ve çekişmeli bölgelerin ahalisini kastederek “halkının iradesini tespit etmek” olarak belirlemiştir. Madde bu hususta genel bir hüküm getirmiş ve “Halkının Kürdistan bölgesine katılmak istediği yönde iradesini belirlemesi” şeklinde gelmemiştir. Madde, arz edildiği gibi, genel bir çerçeve çizmekle yetinmiştir. Halkın bu yöndeki iradesi elbette ki, birçok yön ve ihtimallerle gerçekleşebilir, Kürdistan bölgesine katılmak bu ihtimallerden sadece birisi olabilir. Bu ihtimaller şu şekillerde de gerçekleşebilir:

  • Kerkük’ün veya çekişmeli herhangi bir diğer bölgenin direkt olarak merkeze bağlı kalması.
  • Bir veya birden fazla ilin bir federal bölge oluşturmasına imkân veren anayasanın 119. maddesine göre “Kerkük Bölgesi” adı altında bir federal bölge oluşturulması.
  • Anılan 119. madde gereğince birkaç ilden oluşan bir federal bölgenin oluşturulması.

4. Federal bölgeler oluşturulması konusunu düzenleyen Irak anayasasının 119. maddesi, “mevcut olan bir bölgeye katılmak”tan değil, sadece bir “bölge oluşturmak”tan bahsetmektedir. Dolayısıyla 140. maddede geçen “ahalisinin iradesini belirlemek için” ibaresi anayasa hukukuna göre Kerkük ilinin ya da Irak’ın herhangi bir bölgesinin şu anda anayasa hükümleri uyarınca var olan “Kürdistan Federal Bölgesi”ne katılmasına imkân vermez.

 

 Irak parlamentosunun 31 Mart 2017 tarihli kararı

Irak parlamentosunun onayladığı bu karar şunları içermiştir:

1. Parlamento, Irak Anayasasının 143. maddesine ve 2008 tarihli 36 nolu kanunun 23 – Beş Nolu fıkrasına dayanarak Kerkük vilayetindeki resmî binaların üzerinde sadece Irak bayrağının asılması ve Kerkük vilayetinin resmî binalarına IKBY bayrağının asılması yönündeki il meclisi kararının iptali.

2. Irak anayasasının 111. ve 112. maddeleri petrolün Irak milletinin mülkü olduğunu vurgulamıştır. Kerkük petrol sahaları federal hükümet tarafından yönetilir. Buna göre federal bölgenin ya da Kerkük vilayetinin merkezî hükümetin bilgisi ve onayı dışında petrol ihraç etme hakkına sahip değildir.

Kerkük il meclisi ise, parlamentonun aldığı bu kararların hukuka ve anayasaya aykırı olduğunu ve bu kararları uygulamayacağını ve bağlı kalmayacağını belirtmiştir.

Gerçekte Kerkük il meclisinin anılan kararının, Kerkük’ün Irak hükümetinin bir parçası ve çekişmeli bölgelere dâhil olduğunu, ayrıca Kürt bölgesinin bir parçası olmadığını beyan eden anayasanın 140. maddesine aykırı olduğu açıktır. Buna göre de Kerkük il meclisi ve Kerkük Valisi Irak mevzuatına uymak mecburiyetindedir ve Kerkük’teki resmî binaların üzerinde sadece Irak bayrağının asılması gerekir ve buna aykırı olan her davranış anayasa hükümlerini ve Irak bayrak kanununu ihlal etmek demektir. Ayrıca, il meclisi Kerkük’te resmî dairelerde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayrağının asılması ve Kerkük’ün Kürdistan federe bölgesine ilhakı gibi egemenlikle ilgili kararlar alma yetkisine sahip değildir.

Kerkük il meclisinin parlamentonun kararını reddetmekte (Meclisin toplantılarını boykot eden Türkmen ve Arap üyeler hariç) ısrarlı olduğuna göre, bu çıkmazın çözümü, il meclisinin anılan kararının iptali için federal mahkemeye başvurmaktır. Bilindiği üzere federal mahkemenin kuruluşuyla ilgili yasanın 93. maddesine göre mahkeme, anayasanın maddelerini yorumlamak, federal yasaların uygulanması hususunda meydana gelen anlaşmazlıkları çözmek ve merkezî hükümet ile bölgeler ve vilayetler arasında vuku bulan anlaşmazlıklar hakkında karar vermekle yetkilidir. Federal mahkemenin konu hakkında vereceği karar adı geçen yasanın 94. maddesi gereğince kesin ve tüm taraflar için bağlayıcıdır.