Irak Başbakanı Maliki’nin Yeni Koalisyonu ve Seçim Öncesi Siyasal Dengeler

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi
Irak’ta 16 Ocak 2010’da yapılması planlanan genel seçim öncesinde siyasi yaşam son derece hızlı gelişmelere sahne olmaktadır. Savaş sonrası Irak’ın en önemli siyasal özelliklerinden birisi olan gücün birçok parti ve grup arasındaki dağılmışlığı tüm siyasi partileri etkilemeye devam etmektedir. Ocak 2009’da yapılan vilayet meclisi seçiminde hiçbir partinin üstünlük kuramadığının bir kez daha ortaya çıkmasıyla birlikte ülkedeki siyasi partiler arasında genel seçim için nasıl ittifaklar kurulacağı tartışmaları başlamıştı. Ocak 2009 seçiminin sonucunda başlayan ittifak tartışmaları son iki aydır sonuç vermeye başladı. Temmuz ayında Kuzey Irak’ta yapılan seçimlerden sonra Değişim Partisi’nin KDP-KYB İttifakından ayrı olarak seçime gireceğini duyurması, ağustos ayında ise Dava Partisi dışındaki Şii partilerin Irak Ulusal İttifakı (IUİ) adı altında koalisyona gitmesi tablonun şekillenmeye başladığını gösteriyordu. Bu gruplaşmalardan sonra geriye merak edilen iki ana eksen kalmıştı. Bunlardan birincisi Başbakan Maliki’nin nasıl bir koalisyon oluşturacağı, ikincisi ise Sünni Arapların nasıl bir tercihte bulunacağıydı. Bu nedenle, Başbakan Maliki’nin ilan ettiği koalisyon Irak’taki siyasal dengelerin belirginleşmesi anlamında büyük önem taşımaktaydı.     Irak Başbakanı Maliki 30 Eylül’de yaptığı basın toplantısında seçime gireceği koalisyonu ilan etti. 2009 başındaki seçimle aynı ismi taşıyan koalisyon 40 siyasi parti ve grubun bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Ancak bu sefer koalisyonun içeriği bir önceki seçimden biraz daha farklı görünmektedir. IUİ’yi mezhepsel bir birliktelik olarak niteleyen Maliki’ye yakın çevreler kendi koalisyonlarını Sünni Arapları da kapsayan geniş tabanlı bir koalisyon olarak tanımlamaktadır. Bu koalisyonda Dava Partisi dışında Bağımsızlar Hareketi, Nasırcı Sosyalist Hareketi, Ulusal Demokratik İttifak, Şabak Bloku, Bağımsız Arap Bloku ve Feyli Kürt Bloku gibi grupların bulunduğu açıklanmıştır. İttifakın bu blokların yanı sıra hem Sünni Araplardan hem de Şii Araplardan önemli bağımsız liderler ve aşiretlerin de desteğini aldığı söylenebilir. Ancak, Maliki’nin kendisine destek vermesi beklenen eski Meclis Başkanı Mahmut El Meşhadi ve Anbar Vilayeti’ndeki direnişin bastırılmasında önemli rol oynayan Ebu Rişa aşiretinin desteğini alamadığı görülmektedir. Ayrıca, Salih Mutlak ya da Hadba listesi de Kanun Devleti koalisyonuna destek vermemektedir.    Maliki’nin yeni koalisyonuna yakından bakıldığında ve Hukuk Devleti koalisyonunun diğer siyasi öbekleşmeler karşısındaki konumunu değerlendirdiğimizde ilk etapta söylenebilecekler şöyle özetlenebilir:    Öncelikle altı çizilmesi gereken konu önceki seçimden sonra Maliki’yi Dava Partisi’nin adayı olarak Irak Başbakanlığına getiren birinci faktörün Dava Partisi’nin özgün konumu olduğudur. Dava Partisi, Irak’taki Şii siyasi hareketler arasında en köklüsüdür. Ancak, 2005 seçiminde Iraklı Şiilerin bir araya gelmesiyle oluşan Birleşik Irak İttifakı (BIİ) içinde Dava Partisi en güçlü oluşum değildi. Hatta Dava’nın Sadrcılar ile Irak İslami Yüksek Konseyi arasındaki çekişmenin bir sonucu olarak yükseldiği, başbakanlığı bu şekilde aldığı söylenebilir.  BIİ, içinde başbakanlığın belirlenmesinde yapılan oylamayı Sadrcıların desteğini alarak bir oy farkla kazanması bunun en açık örneklerinden birisiydi. Ancak aradan geçen zaman içinde Maliki, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle Irak’ın en güçlü siyasi şahsiyetlerinden birisi haline gelmiştir. Birkaç yıl öncesinde Şii partiler arasındaki güç dengesinin göreli zayıf halkalarından birisi iken, bugün Maliki’nin partisi ve listesi sadece Şiiler arasında değil aynı zamanda Irak’taki tüm siyasi aktörler arasında en güçlüsüne dönüşmüştür. Özetle, geçmişte Maliki’yi ve Dava Partisi’ni iktidar ortağı yapan göreli güçsüzlüğü iken, bugün güçlü olmasıdır.    Hukuk Devleti koalisyonuna bakıldığında mezhepçi veya etnik bir söylem ve görüntüden uzak durmaya çalıştığı, merkeziyetçiliği ve milliyetçiliği vurgulayan bir siyasi yapı görüntüsü verdiği söylenebilir. Yukarıda açıklanan listeye ilk bakışta Maliki’nin koalisyonunun Kürtler arasındaki etnik koalisyona ya da IUİ’nin mezhepsel birlikteliğine göre çok daha birleştirici konumda olduğu göze çarpmaktadır. Son dönemde IUİ ile eski Başbakan ve laik milliyetçilerin önde gelenlerinden birisi olarak kabul edilen Eyad Allavi arasındaki görüşmeler, başını Irak İslami Yüksek Konseyi’nin çektiği IUİ’yi “Şiilerin siyasal oluşumu” görüntüsünden kurtarmamaktadır. (Allavi ile Sadrcılar ve Çelebi arasında 2004-2005’ten kalma güçlü bir düşmanlık olması zaten Allavi’nin IUK’ye katılmasını zorlaştırmaktadır. Buna bir de İslamcı partilerle ittifak kurmaktan rahatsızlık duyan laik milliyetçilerin de eklenmesiyle Allavi bu tür bir ortaklıkla beklediğinin tersine güç kaybına bile uğrayabilir.) Ancak, içindeki bazı Sünni partilere, aşiretlere, Hıristiyan figürlere, Kürt veya Türkmen gruplara rağmen Hukuk Devleti koalisyonunun da asıl olarak bir partinin etrafına toplanmış çok sayıda küçük gruptan oluştuğu söylenebilir. Yani, Hukuk Devleti listesinin ana iskeletini Dava Partisi ile onun etrafındaki bazı önde gelen Şii figürler oluşturmaktadır. Sünni Araplar arasında merkeziyetçiliği ya da milliyetçiliği savunan büyük partilerin bu koalisyonda yer almadığı görülmektedir. Maliki’nin Hukuk Devleti koalisyonu büyük partilerin işbirliği değil, Dava Partisi ile işbirliği yapan çok sayıda irili ufaklı Sünni-Şii milliyetçi partiler, aşiretler, yerel önderler ve küçük gruplardan ibaret bir siyasi oluşumdur. Bu tablo Maliki’nin devlet gücünü elinde tutmanın avantajı ve Irak’taki mikro ölçekte siyaset yapmanın önemini kavradığını göstermektedir. Hükümette büyük bir etkinliğe sahip olmak Maliki’ye bürokrasinin orta ve alt tabakalarında avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Maliki’nin maddi kaynakların dağıtımındaki gücü sıradan halk üzerinde etkili olmaktadır. Çünkü Irak genelinde halkın siyasete bakışı “hizmet karşılığı destek”tir. Etnik ve mezhepsel kimliklerin çatışmalar veya tarihi düşmanlıklar nedeniyle çok belirgin olmadığı yerlerde halka sağlanabilecek mikro ölçekli sürekli yardımlar, bu yardımları dağıtanı güçlendirmektedir. Özellikle bunun devlet eliyle yapılması daha büyük avantaj yaratmaktadır. Ayrıca, Maliki’nin vilayet meclisi seçimlerini doğru okuduğu da söylenebilir. Çünkü bu seçimlerin en önemli sonucu yerel aktörlerin ve dinamiklerin ne kadar güçlü olduğunun bir kez daha ortaya çıkmasıydı. Seçimde aşiret desteği olan adayların ya da yerel önder statüsündeki bazı bağımsız adayların aldıkları yüksek oylar Maliki’nin yeni listesini hazırlarken dikkat ettiği hususlar arasında yer tutmaktadır. Bu durum Maliki’nin seçim yasası karşısındaki tutumunda da görülmektedir. Mecliste seçimle ilgili yasanın düzenlenmesi için oluşturulan komisyon, seçimlerin kapalı liste olarak yapılmasını önermesine rağmen Bakanlar Kurulu’nda seçimin açık listeyle yapılması karar bağlanmış ve yasa bu haliyle meclise sunulmuştur. IUİ, gruplara bağlılığı ön plana çıkarması nedeniyle kapalı listeyle seçim yapılmasını desteklemektedir. Bunun karşısında Maliki ise açık listeyi savunmaktadır. Bunun en önemli nedeni, Hukuk Devleti listesinde çok sayıda bağımsız aday ve yerel önder bulunmasıdır. Listelerin açık olması halinde insanların yerel güç tabanı daha güçlü olan Maliki, IUK’ye karşı avantaj kazanmayı planlamaktadır. Bu konu Maliki için o kadar önemlidir ki; Iraklı Şiilerin en önemli dini lideri olarak kabul edilen Ali Sistani’nin ofisinden yapılan bir açıklamayla kapalı liste açıkça desteklenmesine rağmen, Maliki tersini savunmaktadır.       Maliki’nin Hukuk Devleti koalisyonu ile temelde Şii partileri ve IUK’yı hedef aldığı söylenebilir. Koalisyonun ilan edildiği toplantıda her türlü terörizmle mücadele, milislerin geri dönmesine izin vermeme, silah kullanımını devletle sınırlama ve polis-orduyu siyasetten uzak tutma sözleri düşünüldüğünde hedefin Sadrcılar ve Irak İslami Yüksek Konseyi olduğu akla gelmektedir. Çünkü geçmişte, önceki Irak İçişleri Bakanlığı’nın faaliyetleri, milislerin silahlı olması ve ordunun bir grubun denetimine sokulmasına ilişkin tartışmalarda suçlanan taraf bu iki gruptur. İronik olan şeylerden birisi ise Irak bir önceki genel seçime hazırlanırken ve Şiiler arasında koalisyon oluşurken asıl rakip partiler Sadrcılar ve IİYK iken, şimdi bu iki grubun birbirine yakın bir görüntü çizmesidir. Bu durum işgal sonrası Irak’ın en önemli siyasi aktörleri haline gelen İslamcı Şiiler arasındaki güç dengesinin ne kadar değişken olduğunun en açık göstergelerinden birisidir.    Maliki’nin yeni koalisyonunu oluşturan en önemli etkenlerden birisinin de ABD ve bölge ülkeleri olduğu söylenebilir. ABD’nin Irak’ta Şiilerin seçime yine bir İttifakla gitmesinden yana olmadığı bilinmektedir. IİYK ve Sadrcılar üzerinde İran ile olan ilişkilerinden dolayı çok etkin olamayan ABD’nin bir “Şii” koalisyonunu engellemeyi başaramasa bile Maliki’yi Şii koalisyonunun dışında tutmayı hedeflediği söylenebilir. Bu amacına şu ana kadar ulaşan ABD’nin bölgede yalnız olduğu da söylenemez. Özellikle Irak’a komşu ülkeler arasında yeni bir Şii koalisyonunun oluşması pek de memnuniyetle karşılanmıyordu. Bu nedenle, Maliki’nin özellikle Sünni Arapları da içeren bir koalisyon kurması konusunda telkinde bulundukları söylenebilir.    Maliki’nin yeni koalisyonunun önünde bulunan zorluklar ise şöyle sıralanabilir:   Öncelikle, Dava Partisi’ne yakın bazı Şii Arapların Sünni Araplarla işbirliği yapılmasından hoşlanmadığı belirtilmektedir. Sırf bu yüzden Maliki’den uzaklaşarak diğer Şii partilere yönelecek grup ya da kişiler bulunmaktadır. Bu nedenle, içindeki sınırlı “gerçek” çeşitliliğe rağmen Hukuk Devleti koalisyonu bazı Şiilerden aradığı desteği bulamayabilir. İkincisi bazı Sünni gruplar da Maliki’yi desteklemek yerine kendi partilerini oluşturmayı seçmektedir. Bu nedenle, Hukuk Devleti listesinin yeni müttefiklerinin listeye oy getirme potansiyeli azalmaktadır. Öte yandan, Sünni Araplar arasında istediği isimlere ulaşamaması, Maliki’nin seçimler öncesinde ve sırasında istediği oyları alamamasına neden olabilecektir.    Özetle, Başbakan Maliki’nin Hukuk Devleti Koalisyonunun, kapsadığı görece geniş tabana rağmen, özellikle Batı’da beklenen büyük bir koalisyon kuramamıştır. Ancak, Irak’ın verili şartlarında gerçekçi bir tavır takındığı düşünülebilir. Bu nedenle, ocak ayında yapılan seçimin en önemli favorisi haline gelmiştir. Fakat bu favori durumu bile seçimin sonucunda kurulacak hükümetin en az 2-3 ortağa daha ihtiyaç duyduğunu ve Maliki’nin potansiyel seçim sonrası müttefikinin yine Şii siyasal oluşumları olduğu gerçeğini değiştirmemektedir.