Irak Suriye Arasında Silah Geçişinde Musul’un Rolü Üzerine Notlar

Yrd.Doç.Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniv. Uluslararası İlişk
Suriye’deki protesto gösterilerinin Esad Yönetimi’ni devirmeye dönük silahlı muhalefet halini almasından sonra muhaliflerin nasıl silahlandığı ve mevcut mücadelelerini nasıl yürütülebileceğine ilişkin çeşitli senaryolar ileri sürülmüştür. Bu senaryoların başında Suriyeli muhaliflerin safına katılan askerlerin ve subayların ordudan ayrılırken yanlarına belli miktarlarda silah aldıkları ya da üst düzey subayların muhalefet saflarına katılma sürecinde veya kısa bir süre önce kontrolündeki silahları muhaliflere dağıttıkları gelmektedir. Dolayısıyla, muhaliflerin silahlı mücadelelerini yürüttükleri ana kaynağı Suriye içinde temin ettikleri düşüncesi uzun bir süre en geçerli olasılık olmuştur. Ancak, çatışmaların başlamasının üzerinden aylar geçmesi ve muhaliflerin Suriye ordusunun ağır silahlarla gerçekleştirdiği operasyonlara ciddi bir karşı koyuş gerçekleştirmeden çekilmeleri onların mevcut silahlanma kapasiteleri hakkında şüpheler yaratmaya başlamıştır. Suriyeli muhaliflerin verdiği mülakatlarda da görüldüğü gibi Esad Yönetimi’ne karşı sürdürmek istedikleri silahlı mücadelede en büyük sorunları mücadeleyi sürdürebilecek nitelik ve miktarda silaha sahip olamamalarıdır. Nitekim bu durum sadece Suriye içinden değil, muhaliflere dışarıdan destek veren bazı ülkeler tarafından da dile getirilmektedir. Bu nedenle bir süredir Suudi Arabistan ve Katar başta olmak üzere Suriyeli muhalif hareketlere destek veren ülkeler Esad Yönetimi’ne karşı sürdürülen diplomatik girişimlere ek olarak muhaliflere silah ve silahlanmaları için para yardımı yapılmasını gündeme getirmektedirler. Suriye’de ilan edilen ateşkese rağmen bir türlü silahların susmaması ve yapılan bu çağrılar gözlerin Suriye’ye komşu ülkelere çevrilmesine neden olmuştur.
 
Suriye’ye Türkiye, Irak, Ürdün, Lübnan ve İsrail olmak üzere 5 devletin kara sınırı vardır. Ancak bu devletlerin hiçbirinin Esad Yönetimi’ne karşı mücadele eden doğrudan silahlı muhaliflere askeri destekte bulunmadığı görülmüştür. Muhaliflere siyaseten destek olan devletler dahi, bunu bir askeri desteğe dönüştürmemişlerdir. Ancak, genellikle söylentilere dayanan birçok haberin hakim olduğu bu alanda her bir devletin ve hatta bazı devletlerin içindeki politik aktörlerin duruşlarının detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir. Bu çerçevede bu kısa analizde Suriye’nin kritik bir komşusu olan Irak’ın Musul bölgesinin muhaliflerin silahlanmasındaki yeri ve önemi ele alınacaktır.
 
Irak-Suriye sınırı uzun (yaklaşık 600 km.) ve kontrolü güç bir sınır hattına sahiptir. Sınırın bazı bölgelerinde Irak ordusunun kontrolü bulunmasına rağmen bazı bölgelerde eskiden beri kaçakçılık için kullanılan geniş ve kontrolsüz alanlar bulunmaktadır. Sınırın Irak tarafında kalan Musul ve Anbar Vilayetleri’nde nüfusun çoğunu Sünni Araplar oluşturmaktadır. Bu nüfus ile sınırın Suriye tarafında kalan Araplar arasında tarihsel olarak akrabalık ilişkileri bulunmaktadır. Bugün Irak’ın anılan şehirleri başta olmak üzere özellikle batı bölgelerindeki aşiretlerin büyük bir kısmının Suriye’deki Sünni Arap aşiretleri ile akrabalık ilişkileri vardır. Özellikle, bazı büyük kabileler sadece Suriye ve Irak’ta değil, Arap Yarımadası’nın Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri başta olmak üzere birçok ülkesine yayılmıştır. Bu kabilelerin kolları arasındaki ilişkiler siyasi sınırların çizilmiş olmasına rağmen hala devam etmektedir. Bu durum akla hemen her iki ülkede bulunan kabileler arasındaki ilişkilerin silahlı muhaliflere giden destek içinde önemli bir rolü olduğunu getirmektedir. Bu düşünce büyük ölçüde doğru olsa da tamamen doğru değildir. Irak’ta son dönemde yapılan çalışmalar sırasında elde edilen izlenim Irak’tan Suriye’ye geçişlerin sadece toplumsal olmadığını, büyük ölçüde siyasi ilişkilere bağlı olduğunu da göstermektedir.
 
Irak’tan Suriye’deki çatışmalara katılım ya da doğrudan-dolaylı müdahale iki yönlüdür. Bu müdahalenin daha küçük çaplı olanı Irak’taki bazı Şii parti ya da milis örgütlerine bağlı olan kişilerin Suriye’de rejimin yanında muhaliflere karşı çatışmalara katılmasıdır. Nitekim az sayıda da olsa bazı Iraklı Şiilerin Suriye’deki olaylarda öldükten sonra ülkelerine cenazelerinin geri getirildiği kısa bir süre önce Irak’ta yürüttüğümüz saha çalışması sırasında öğrenilmiştir. Bununla birlikte, sürecin ikinci ama daha çetrefil olan yönü muhaliflerin yanında yer alanların durumudur.  Irak’ta ülkenin batısında yer alan Sünni Araplar, aşiret/aile ilişkileri, Baas dayanışması/mücadelesi ve İslamcı hareketlerin etkinlik mücadeleleri çerçevesinde Suriye’deki muhalif hareketlerle ilişki kurmaktadırlar. Ancak, bu türden siyasi ilişkilerin daha yoğun olduğu Anbar merkezli gelişmeler başka bir çalışmadan ele alınacağından, bu yazıda sadece Musul bölgesine odaklanılacaktır. 
 
Irak’ın kuzeybatısında yer alan ve ülkenin Bağdat’tan sonra ikinci büyük şehri olan Musul Suriye sınırında yer almaktadır. Musul Vilayeti’nin Suriye’ye sınır olan iki ilçesi bulunmaktadır: Sincar ve Telafer. Sincar, nüfusunun büyük çoğunluğunu Yezidilerin ve/veya Kürtlerin oluşturduğu, bazı köy ve kasabalarda ise az sayıda Arapların ve Türkmenlerin yaşadığı bir ilçedir. Sincar’ın Suriye tarafında ise Sünni Araplar yaşamaktadır. Bu nedenle, ilk etapta Sünni Arapların 2003’ten sonra siyasi bir varlık gösteremediği ve IKBY’ye yakın grupların büyük bir etkinliği olduğu bu ilçeden sınırın öte tarafındaki Arap aşiretlere büyük bir yardım olduğu ileri sürülemez. Bu düşünce büyük ölçüde doğrudur. Fakat Sincar’da Irak ordusunun bulunmaması, sınırları kontrolsüz hale getirmekte ve sınır geçirgenliğini üst düzeye çıkarmaktadır. Bu durum, küçük çaplı ve çıkar amaçlı silah geçişine olanak tanımaktadır. Dahası, Sincar’daki peşmerge güçleri sınırı kontrol edebilecek güce sahip olsa bile Suriye ve IKBY arasındaki ilişki en iyi ihtimalle silah geçişine göz yumulabileceği şeklindedir. Fakat sınırın öte tarafıyla akrabalık/siyasi ortaklık bağı olmaması bu geçişin ancak küçük çaplı olabilmesini mümkün kılmaktadır.
 
Musul vilayetinde sınırın kuzey tarafı ise daha farklı bir görüntü arzetmektedir. Irak Suriye sınırının kuzeybatı ucu, Musul’un Telafer ilçesi oluşturmaktadır. Telafer, ilçe merkezinin tamamının Türkmenlerden oluştuğu, ancak bağlı nahiyelerden ikisinde Araplar ve Kürtlerin de yaşadığı büyük bir ilçedir. Telafer’in özellikle Rabia Nahiyesi, Irak ile Suriye sınırının kuzeybatısındaki temel ticaret ve kaçakçılık merkezi olagelmiştir. Nüfusunun büyük bir çoğunluğunu Sünni Arapların (en kalabalığı Şammar aşireti olmak üzere Cubbur, Ekaydat vd.) oluşturduğu Rabia ve çevresindeki aşiretlerin büyük bir kısmının sınırın öte tarafında çok sayıda akraba aşiret, klan ve aileleri bulunmaktadır. Aralarında bazen güçlü bazen zayıf aşiret ve aile bağları sürdüren bu grupların çatışmalardan etkilenerek birbirine yardım etmek istemesi kaçınılmazdır. Fakat siyasi şartlar bu yardımı zorlaştırmaktadır. Musul’daki Arap aşiretlerinin oluşturduğu siyasi koalisyonların parçalanması ve bu aşiretlerden bir kısmının Maliki’yle yakın ilişkiler kurması bu bölgeden Suriye’deki muhaliflere silah gitmesini etkilemektedir. Örneğin, Rabia’nın en etkin aşireti olan ayrıca Musul’un en güçlü siyasi aktörlerinden bazılarını bünyesinde barındıran Şammar Aşireti’nin Yaver kolu Hadba içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle merkezi hükümetle yakınlaşmıştır. Bu yakınlaşma sonucunda (İran-Maliki-Esad Üçgeni dikkate alındığında gayet normal görünen) bu grubun kontrol ettiği Rabia hattının muhaliflere büyük çaplı ve kitlesel bir silah akışını engellediği görülmektedir. Ayrıca, Musul ve civarında yapılan görüşmelerden ve bazı faktörlerden anlaşılabileceği gibi silah ticareti dar ve kişisel boyutta kalmaktadır. Örneğin, herhangi bir yerden kitlesel ve büyük çaplı bir destek olmadığı görülmektedir. Tersine, durumdan yararlanmak isteyen küçük çaplı tüccarların Musul halkı içinde evlerinde silah bulunduran kişilerden 1-2 yıl öncesine göre 2 katı fiyat vererek (650-800.000 Irak Dinarı) silah toplayabildiği, bu silahları zor koşullar altında sınırın diğer tarafına geçirdikleri karşılığında ise Suriye’den canlı hayvan ve para aldıkları söylenmektedir. Bu durum desteğin, ideolojik, stratejik ya da aile bağları faktörlerden ziyade Musul’daki ekonomik sorunlar ve siyasi denklemler nedeniyle küçük çaplı olarak gerçekleştirildiğini düşündürmektedir.
 
Özetle, halihazırda Irak, Suriye’deki gelişmeleri etkileyen büyük bir rol oynamaya başlamıştır. Muhalifleri dolaylı yollardan silahlandırma çabası ise zayıf ve kontrolsüz bir biçimde ilerlemektedir. Bu sürecin geleceği, Irak’ın yakın gelecekteki yapmayı planladığı Vilayet Meclisi seçimleri çerçevesinde Irak’taki siyasi denklemin yeniden şekillenmesinden etkilenecektir.