Irak’ta Şii Partiler Koalisyonu: İstikrarsızlık Geri mi Dönüyor?

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversiteis U.İ.B. Başk
Irak’ta Şii Arapların iki büyük siyasi ittifakı olarak bilinen Hukuk Devleti Koalisyonu ile Irak Ulusal İttifakı’nın önceki gün koalisyon kurma konularında anlaşmış olmaları yeni hükümetin kurulması sürecinde atılmış çok önemli bir adımdır. Hayli çekişmeli geçen ve az bir farkla El Irakiye Listesi’nin zaferiyle sonuçlanan seçimden sonra Irak iç siyasetinde yaşananlar ülkedeki siyasetçilerin son 7 yılda yaşananlardan ders çıkartmadığını göstermektedir. Seçimden sonra yaşanan siyasi gelişmeler ve oluşan yeni koalisyon Irak’taki hükümet ya da başbakan değişiminin iktidarın muhalefet, muhalefetin ise iktidar olabileceği bir demokratik yapının kurulamamış olmadığının açık bir göstergesi olarak görülebilir.

İki büyük Şii ittifakın oluşumu sadece iki grup arasındaki ilişkiler bağlamında ele almak doğru olmayacaktır. Bu nedenle, seçim sonrası süreçte yaşananların hatırlatılması yararlı olabilir. Irakiye’nin meclisteki en büyük grup olarak ortaya çıkmasının ardından, Anayasa Mahkemesi’nin hükümetin kurulması konusundaki anayasa maddesini yorumlayarak seçimden en büyük blok olarak çıkanın değil, meclisteki en büyük blokun adayının hükümeti kurmakla görevlendirileceğini açıklaması daha sonra yaşanacak olan gelişmelerin ilk habercisiydi. Bundan sonra, Yüksek Seçim Komisyonu’na bağlı bir panelin 52 adayın adaylığını seçimden sonra iptal etmesi ve bunlardan dokuzunun seçimi kazanmış olması siyasi sürece tuz biber ekti. Bu kişiler için itiraz dönemi devam ediyor. Ancak, şu anda milletvekilliği kesin olarak geçersiz olan tek kişinin de El Irakiye Listesi’nden olması, Irak hükümetinin kilit noktalarını kontrol eden siyasi partilerin Sünnilere verdiği açık bir mesajdı. Tüm bunlara ek olarak, Irak Seçim Komisyonu, bölge ülkeleri, BM’nin ilgili kurumları, BMGK tarafından yapılan açıklamalar, gözlemler ve raporlarla seçim başarılı bulunmasına rağmen oyların yeniden sayımının istenmesi sürece ilişkin yeni bir ipucu veriyordu. Sonuçta Bağdat’ta oyların yeniden sayılmasının sağlanması seçim sürecine büyük bir etki yapacak olmasa bile Bağdat’ta yürütülen pazarlıkların sonuçlanması açısından kritik bir zaman kazanma taktiği olarak önem taşıyordu. Bu sürecin son halkası Şii gruplar arasında ittifakın yapılmış olmasıdır.

Yapılan açıklamaya göre her iki siyasi grup arasında önemli sorunlar henüz çözülebilmiş değildir. Bunlar arasında en önemlisi başbakanın kim olacağıdır. Ayrıca bakanlıkların dağılımı ve kritik bürokratik görevlerin paylaşımı konusunda da net bir anlaşmaya henüz varılmamıştır. Bu noktada, haftalardır aralarında anlaşamayan bu partilerin niçin en önemli sorunlarını çözmeden koalisyon kurma konusunda anlaştıklarını ilan ettikleri sorusu önem kazanmaktadır. Bu sorunun en olası cevabı, Irakiye’nin ve Allavi’nin grup içi bütünlüğünü koruması ve bölge ülkelerinden aldığı desteğin Şii grupları endişelendirmiş olmasıdır. Bir anlamda Şii ittifakının yeniden kurulması Allavi’nin hükümeti kurma çabasının önünü kesmek için yapılmıştır. Bu bağlamda bakıldığında bu ittifakın amacına ulaşma olasılığının çok büyük olduğu söylenebilir.

Bu noktadan sonra yeni oluşan koalisyonun iç dinamikleri, hükümet kurma potansiyeli ve bu durumun Irak’ın geleceği üzerindeki etkileri üzerine şunlar söylenebilir: Bu üç temel konu başlığı da hükümetin bileşimine ve faaliyetlerine bağlı olarak kesin halini alacaktır. Ancak, şu ana kadar yaşanan süreçten yapılan projeksiyonlar şunları göstermektedir:

2006 yılında Fazilet Partisi’nin 2007 yılında ise Sadrcıların ayrılmasından sonra dağılma emareleri gösteren Birleşik Irak İttifakı kendi içinde yeni bir güç dengesinin oluşmasına rağmen yeniden doğmuştur. Geçmişte ittifakın en büyük ve etkili partisi olan IİYK’nın yerini Dava Partisi almış, ondan sonra en etkin güç ise Sadrcılar haline gelmiştir. Aralarında düşmanlığa varan sorunlara rağmen Dava-IİYK-Sadrcılar’ın aynı cephede bir araya gelmesi Şiiler için Irak siyasetinin anlamını bir kez daha göstermektedir. İşgalden sonra tarihi bir fırsat yakalayarak ülkeyi yönetme fırsatı bulan Şii Araplar aralarındaki sorunlar nedeniyle bölünmek ve bu fırsatı yitirmek istememektedir. Bu nedenle, Sünni Araplar, Baasçılar, milliyetçiler ve laiklerin ittifak yaptığı ve güçlü bir siyasi odak olarak ortaya çıktıkları ilk anda yeniden bir araya gelmişlerdir. Bu aslında Şiiler arasındaki siyasete ilişkin önemli ipuçları vermektedir. Dava Partisi ve Nuri Maliki, güvenlik sağlayan, istikrarı getiren, milliyetçi ve merkeziyetçi görüntüsüyle 2008 yılının ortalarından itibaren büyük bir çıkış yakalamıştı. Hatta önceki seçimlerde dini kurumları siyasetten uzak tutma çabaları ve dini sembollere seçim kampanyası sırasında yer verilmemesi gerektiği konusundaki girişimleri nedeniyle göreli laik bir görüntü vermişti. Ayrıca Sünni Araplara yaptığı açılımlar, İsnat meclisi faaliyetleri ve aşırılıkçı unsurlarla mücadelesi bu imajını güçlendirmişti. Maliki’ye yapılan en büyük eleştiri tek adam ya da diktatörlüğe gitme isteğiydi. Bu eleştiri de büyük ölçüde diğer Şii Araplardan geliyordu. Ancak, seçimden sonra yaşanan sürecin de gösterdiği gibi Şii Arapların siyasetini belirleyen temel olgu iktidarı elinde tutmaktır. Bu nedenle karşılarında ilk ciddi tehlikenin belirmesiyle birlikte, Birleşik Irak İttifakı yeniden oluşturulmuştur. İttifakı oluşturan grupların kendi aralarındaki önemli sorunları henüz çözmemiş olmaları ve kritik hususlar için ürettikleri mekanizmalarda Büyük Ayetullah Ali Sistani’yi işaret etmeleri aslında ülkenin 2005 yılındaki siyasi atmosfere geri döndüğü izlenimini güçlendirmektedir.

Hükümetin oluşumu hususunda ise şunlar söylenebilir: iki grubun toplam milletvekili sayısı 159’da kalmaktadır. Bu hükümetin kurulması için gerekli oy olan 163’ten sadece 4 eksiktir. Ancak, Şii koalisyonunun küçük partilerle işbirliği yaparak bu eksikliği kapatmaktansa Kürt gruplarla ittifak yapacağı ve yanlarına bazı diğer küçük partileri de alacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Nitekim, son günlerde Adil Abdülmehdi ile Mesut Barzani, Celal Talabani ile Nuri Maliki arasında görüşmeler yapılması Kürtlerle Şiiler arasındaki görüşmelerin son noktaya geldiğini, çok büyük bir olasılıkla en azından Kürt İttifakı’nın Şii koalisyonunun oluşturacağı hükümete katılacağını göstermektedir. Ancak hükümetin bölge ülkeleriyle yaşadığı tüm sorunlara rağmen Sünnileri dışlar bir görüntü vermek istememesi nedeniyle Tavafuk’un ve El Irakiye’den ayrılacak bazı Sünni milletvekillerinin desteğini almaya ve bunları da koalisyona dahil etmeye çalışacağı söylenebilir.

Son olarak yeni hükümetin Irak’ın geleceğindeki etkisi için şu noktaların altı çizilebilir: Tekrar belirtmek gerekirse; hükümetin nihai bileşimi ve kilit pozisyonların kimin elinde bulunacağı henüz belli olmadığı için bir tahminde bulunmak için erkendir. Ancak gelinen noktada, Irak siyasetinin ulaştığı aşama 2005 yılından çok az ileri gidebilmiştir. 2005 yılında yapılan iki seçim ve sonrasında kurulan hükümetler, ülkenin Şii Arap-Kürt ittifakı tarafından yönetilmesine neden olmuştu. Irak’ta direnişin, şiddet olaylarının ve iç savaş noktasına varan kaotik atmosferin en yoğun olarak yaşandığı dönemi yaratan bu siyasi durumun yeniden canlanması ülkeyi büyük bir sıkıntıya sürükleyebilir. Seçim sonrasında yaşanan gelişmeler, Şii ittifakının Allavi’ye karşı yeniden oluşturulması ve Kürt grupların buna eklemlenmesi eski sürecin yeniden canlanmaya başladığını anımsatmaktadır. ABD askerlerinin çekilmeye başlamasıyla birlikte zaten belli bir sıkıntı evresi geçirmesi beklenen Irak’ta seçimi kazanmalarına rağmen Sünnileri dışlayan bir siyasal süreç, birkaç yıl öncesine geri dönülmesi olasılığını doğurmaktadır.