Irak’ta Yükselen Şiddet Dalgasının Nedenleri

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üni. Uluslar. İliş.
Dün açıklanan rakamlara göre Nisan ayı içinde Irak’ta terör eylemleri sonucunda 712 kişi ölmüş ve 1633 kişi yaralanmıştır. Son 5 yılın en kanlı ayı olan 2013 Nisan’ında yaşanan tablonun nedenleri şöyle sıralanabilir:
 
1- Maalesef sıradan bir hal alsa da her seçim öncesi ve sonrası dönem Irak’ta şiddet olaylarının yükselmesine sahne olmaktadır. Bu durum ülkede seçimlerin yapıldığı dönemler ile şiddet olayları arasındaki ilişkileri gösteren istatistiklere bakıldığında görülebilir. 2003 yılından bu yana şiddet ve siyasetin kol kola gittiği ülkede seçimler siyasetin en kritik dönemecini oluşturduğundan ülkede siyasi şiddet de yükselmektedir. Ülkedeki çeşitli siyasi gruplar birbirlerine güç gösterisi yaparak bir siyasi mesaj iletmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede merkezi hükümet ordu ve polisi kullanarak karşısındaki siyasi grupların sindirmeye çalışırken, hükümetin içinde yer almasına rağmen etkinliğini yitiren çevreler de başka araçlarla benzeri bir yöntem uygulamaktadır. Bütün bunlara seçim öncesi bazı adayları caydırma projesinin parçası olarak siyasi suikastların ve seçim kampanyalarına yönelik saldırıların eklenmesi 20 Nisan 2013 öncesinde bir şiddet dalgası başlamıştır. Bu dalga seçimin kısa bir süre sonrasında yaşanan olaylarla daha da artırmıştır. Seçimdeki başarısızlığını gölgelemek isteyen iktidarın en büyük ortağı bir süredir kendisine yönelik artan tepkiye karşı daha sert tedbirlere başvurmaya başlamıştır. Nitekim hükümetin Kerkük ve Musul’daki göstericilere açtığı ateşte onlarca kişi ölmüştür. Bu sert tedbirler çerçevesinde güvenlik güçlerinin hükümete karşı gösteriler yapan halka çeşitli gruplara yaptığı baskılar kaçınılmaz olarak hükümete karşı şiddet eylemlerini de artırmıştır. Böylece bu kanlı tablo ortaya çıkmıştır. Yukarıdaki tabloya Iraklı siviller ve güvenlik güçlerinin sayısı dahil edilmiş olmasına rağmen güvenlik güçlerinin kullandığı güç sırasında ölenlerin dahil edilip edilmediği belirsizdir. (Büyük bir olasılıkla edilmemiştir) Bu nedenle ölüm ve yaralanma olaylarının sonuçlarının aslında çok daha vahim olduğu söylenebilir.
 
2- Irak’ta güvenlik güçlerinin reorganizayonu açık bir biçimde başarısızlığa uğramıştır. Aradan geçen 10 yıla rağmen ülkede güvenilir bir güvenlik mekanizması kurulamamıştır. Başbakan Nuri Maliki’nin İçişleri ve Savunma Bakanlığı iki bakanlığı uhdesinde tutmasının yanı sıra istihbaratı kontrol çabası, ayrıca tüm vilayetler acil müdahale gücü adı altında kendisine yakın güçler oluşturması büyük eleştirilere konu olmaktadır. Başbakan Maliki ordu içinde rahatsızlık yaratan pek çok atamaya da imza atmıştır. Ancak güvenlik güçlerinin yeniden örgütlenememesinin tek nedeni Maliki değildir. İç savaş döneminde silahlanan milislerin güvenlik güçlerine entegrasyonunu kendi çıkarlarıyla örtüştüğü ölçüde hemen her siyasi grup kabul etmiştir. Bunlara Sahva yapılanmasının durumunun belirsizliği de eklendiğinde Irak’ta güvenlik güçlerinin neden başarısız olduğu ortaya çıkmaktadır: Güvenlik güçleri her türlü sızmaya açık, siyasi etkiden uzak bir yapı değil, siyasi sadakat çerçevesinde örgütlenen ve her geçen gün daha fazla siyasi etki altına giren bir yapı haline gelmiştir. İşin daha kötü tarafı bu durumun sadece Nuri Maliki dönemine özgü olduğu düşünülmemelidir. İşgalden sonra Irak’ta yerleşen anlayış ve siyaset yapma tarzı nedeniyle Maliki’den sonra dahi iktidara kim gelirse gelsin güvenlik güçlerinin sağlıklı bir yapıya bürünmesi çok güç görünmektedir.
 
3- Suriye’deki olaylar Irak’ı her geçen gün daha fazla etkilemektedir. Suriye’deki şiddet olaylarının artması bir süre için Irak’takinin azalmasına neden olmuş olabilir. Fakat bugün gelinen durumunda Başbakan Maliki’nin açıkça Suriye rejiminin yanında yer alması, buna karşılık Iraklı pek çok grubu geçmişten gelen nedenler ve stratejik gerekçelerle muhaliflere destek vermesi ülkede önemli bir siyasi gerginlik yaratmaktadır. Suriye’deki şiddet arttıkça Irak’ın bundan bağımsız olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
 
4- Irak’ta siyasi sistem kilitlenmiş durumdadır. Mevcut hükümet çoktan işlevsiz hale gelmiştir. Koalisyon hükümetinin pek çok bakanı ya istifa etmiş ya da bakanlar kurulu toplantılarına katılmamaları nedeniyle yerlerine geçici olarak başka bakanlar görevlendirilmiştir. Siyasi krizin içinden çıkılmaz bir hal almasına karşılık ülkedeki siyasi taraflar sorunu çözmek yerine mevcut dönemde nasıl daha fazla taviz kopartacaklarına bakmaktadırlar. Sadr ve Hekim grubu Maliki’nin zayıflamasından yararlanarak bazı alanlarda taviz koparırken, Kürtler de Bağdat ile sorunlarını pazarlık ederek çözme yoluna gitmektedirler. Bu nedenle Sünni Arapların merkezi hükümet karşısındaki mücadeleleri sonuçsuz kalmaktadır. Son dönemdeki olaylar bir kez daha göstermiştir ki; Maliki hükümeti tüm hatalarına rağmen ayakta kalmaya devam edebilmektedir. Bunun nedeni mevcut hükümetin alternatifinin olmamasıdır. Her ne kadar Maliki’yi düşürme çabaları olsa da Irakiye’nin parçalanmışlığı, Dava dışındaki Şii partilerin mecliste zayıflığı, Kürtlerin kendi iç gündemleri mevcut parlamentoyla yeni bir hükümeti mümkün kılmamaktadır. Bu durumda ülkenin yeniden seçime gitmesi önerilmektedir. Fakat ne zayıflayan Başbakan Maliki’nin, ne Vilayet Meclisi seçimindeki başarılarına rağmen Sadr Hareketi’nin ve Irak İslami Yüksek Konseyi’nin ne de IKBY’deki parlamento ve başkanlık seçimlerine kilitlenmiş Iraklı Kürtlerin şu anda bir genel seçimi kaldıracak güçleri yoktur. Bu durumda bu yıl sonundan önce erken seçim gerçekleşmesi ihtimali çok zayıftır. Bu nedenle Irak’ta şiddetin önümüzdeki aylarda dalgalanmalar göstererek yükselebileceği ancak bir çöküş yaşanmayacağını öngörmek doğru olacaktır.