Irak’taki Karmaşa İçinde Türkmenler Hak Arayışında

Irak bir süredir ciddi bir siyasi krizi atlatmaya çalışıyor. İç içe geçmiş pek çok boyutu olan bu krizin en çok ön plana çıkan yanı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi’ye yönetilen suçlamalar ve bu suçlamalar çerçevesinde yaşanan yargılama krizidir. ABD’nin Irak’tan çekilme sürecinin tamamlanmasının hemen ertesinde patlayan bu kriz aslında Sünni ve Şii Araplar arasındaki güç mücadelesi başta olmak üzere Irak’taki pek çok siyasi grup ya da koalisyon arasındaki çekişmenin bir ürünü ve sonucudur. Bu krizin yanısıra Türkiye’de pek yankı bulmasa da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile merkezi hükümet arasında bütçe ve petrol yasası konusunda da güçlü bir ihtilaf yaşanıyor. Özellikle dünyanın en büyük petrol şirketi olan Exxon Mobil’e IKBY tarafından Musul vilayeti sınırları içinde kalan ancak Erbil ile Bağdat arasında tartışmalı bölge statüsünde bulunan alanlarda petrol arama ruhsatları verilmesi derin bir sorunu bir kez daha su yüzüne çıkardı. Bu sorun, işgal sonrası Irak’ta merkeziyetçiliğin yeri ve rolünün ne olacağıdır. Iraklı Kürtler, 2003 yılından bu yana istikrarlı bir biçimde merkezi yönetimin zayıflatılmasından yana tutum takınmışlardır. Buna karşılık Sünni ve Şii Arapların tavırları değişken olmuştur. 2003’te sonra ilk 5 yıl Irak’ın merkeziyetçi güçler tarafından yönetilmesine en şiddetle karşı çıkan ve federalizmi bile tanımayan Sünni Arapların çoğu şimdilerde kendi vilayetlerinde federal bölge ilan etme arayışındalar. Öte yandan, bazı Şii partiler ya da koalisyonlar da Bağdat’ın kontrolünde kalmak ya da petrolü olmayan bölgeleri beslemektense daha gevşek bir federal yapı içinde olma isteklerini açıkça belirtiyorlar. Ancak, Başbakan Nuri Maliki’nin bu konudaki tavırları sertlikten pek de taviz vermez niteliktedir. Irak’ta her etnik ve mezhepsel grubun kendi topluluk çıkarlarını daha güçlü bir şekilde savunmaya çalıştığı bu süreçte Türkmenler de ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Siyasi baskılar Türkmenlerin işini zorlaştırsa da son dönemde yaşanan iki önemli gelişme Türkmenlerin boş durmadıklarını ve ciddi bir siyasi ve ekonomik hak arayışında olduğunu gösteriyor.

Bilindiği gibi, 7 Mart 2010’da yapılan seçimlerden sonra Irak Parlamentosu’na 6’sı Irak Türkmen Cephesi’nden (ITC) olmak üzere 10 Türkmen milletvekili seçilmiştir. Zaman zaman farklı partilerden gelen Türkmen milletvekillerinin ortak hareket ederek Türkmenlerin hakları için bazı faaliyetlerde bulundukları görülmektedir. Ancak son dönemde yaşanan gelişmelerde ITC Türkmenler adına önemli adımlar atmaya başlamıştır. Önce, 2011 yılının Mayıs ayında Irak Dışişleri Bakanlığı’nın web sayfasında Türkmenlerin adının geçmediği nüfus verilerine itiraz edilmiştir. Basit bir ihmal gibi görünen bu olgu, aslında öteden beri Irak’taki Türkmen varlığını yok saymaya ya da sayısını azaltmaya yönelik çabanın bir uzantısıdır.

Son dönemde yaşanan iki önemli gelişme ise Türkmenlerin ekonomik ve siyasi hak arayışında önemli bir adım olarak ortaya çıkmıştır. Bunlardan birincisi, Haşimi Krizi’nin çözülmesi için toplanması planlanan Irak Ulusal Uzlaşı Konferansı’na Türkmenlerin temsilcisinin de kabul edilmesidir. Aslında bu nokta Türkmenler’in Irak siyasi denkleminde nasıl bir arada kalmışlık içinde bulunduğunun en önemli örneklerinden birisidir. Toplanması planlanan konferansa uzun tartışmalardan sonra parlamentoda temsil edilen siyasi koalisyonlarından belli oranlarda temsilciler davet edilmesi kararlaştırılmıştır. Aynı Maliki hükümetinin kurulmasından önce yürütülen pazarlıklar sırasında olduğu gibi bu süreçte de El Irakiye Koalisyonu’nun ITC’yi yok sayma tavrının devam etmiştir. Bu çerçevede Irakiye Koalisyonu çerçevesinde Hazırlık Komitesi’ne Türkmenler alınmamıştır. Çok sayıda partinin ya da koalisyonun bir araya gelmesiyle oluşan El Irakiye Listesi Iyad Allavi’nin grubu dışarıda tutulacak olursa 6-15 civarında milletvekiline sahip grupların bir araya gelmesinden oluşmaktadır. Bu nedenle, ITC’nin ya da Türkmenlerin gerek bakanlık pazarlıklarında gerekse Uzlaşı Konferansı’na hazırlık aşamasında dışarıda tutulmasının oy ya da seçim tabanlı bir açıklamasını yapmak çok güçtür. Özellikle El Irakiye gibi Irak’ın toprak bütünlüğü ve Iraklılık kavramına vurgu yapan bir siyasi ortaklığın aynı siyasi koalisyon içinde bulunduğu Türkmenleri dışlar tavrının devam etmesi son derece dikkat çekicidir. Bununla birlikte, ITC Yöneticilerinin çabaları sayesinde Uzlaşı Konferansı’nın Hazırlık Komitesine ITC Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi’nin çağrılması sembolik ve siyasi bir önem taşımaktadır. Seçimden sonraki siyasi hesaplaşmaların doruğa çıktığı Irak’ta ister gerçekleşsin istersen gerçekleşmesin Uzlaşı Konferansı’nın Hazırlanması aşamasında Türkmenlerin de varlıklarını göstermesi ulusal bazdaki hak arayışları açısından son derece önemlidir.

Türkmenleri ilgilendiren diğer bir önemli gelişme ise geçtiğimiz günlerde gerçekleşmiştir. Saddam Hüseyin döneminden beri yatırım yapılmayan ve bilinçli olarak geri bıraktırılmış bölgelere ayrılan tazminat ilk kez doğrudan Türkmenlere de tahsis edilmeye başlanmıştır. Irak bütçesinde eski rejim zamanında gerçekleşen olaylardan ve terör eylemlerinden zarar gören bölgelere tazminat ayrılmaktadır. 2012 Bütçe görüşmeleri sırasında ITC Milletvekili Hasan Özmen’in verdiği bir önergeyle bu tazminata Türkmenlerin durumunu da içeren bir madde de eklenmiştir.  Kabul edilen değişiklik çerçevesinde Kerkük, Selahattin, Musul ve Diyala’daki Türkmen bölgelerin yatırımı ve kalkınması için bütçe tahsis edilmiştir. Bu gelişmenin iki nedenle önem taşıdığı söylenebilir. Bu gelişmenin en önemli boyutu, Irak bütçesine Türkmenlere yönelik bu biçimde bir tahsisatın yapılması Türkmenlerin Irak devlet sistematiğine doğrudan yer almasıdır. Bu durum 2003 sonrasında pek çok kez dışlanan Türkmenlerin parlamentodaki varlıklarıyla ve etkin bir siyasetle kendilerini Irak’taki yasalara ya da devlet sistematiğine sokabileceğini ispatlamaktadır. Konunun ikinci önemli boyutu ise gerek Saddam Hüseyin döneminde gerekse işgal sonrasında ekonomik ve siyasi nedenlerle hizmetlerden yoksun kalan Türkmen bölgelerine küçük de olsa bir katkı sürecinin başlatılabilmesidir. Mekanizması henüz tam olarak netleşmemiş (büyük ölçüde belirlenmiş olsa da) olsa bile Vilayetlerden Sorumlu Devlet Bakanlığı eliyle düzenlenecek olan çalışmaların yukarıda sayılan bölgelerdeki Türkmenlerin ihtiyaçlarının karşılanmaya başlanması açısından önemi inkâr edilemez. Pek çok köy, kasaba ve hatta ilçe merkezinde yıllardır bir iyileştirme çalışması yapılamamış olması nedeniyle duyulan sıkıntıların giderilmesi için ortaya bir fırsat çıkarılmıştır. Üstelik bu fırsatın kullanımının ITC kotasından hükümete giren Turan Müftü’nün bakanlık ettiği Vilayetlerden Sorumlu Devlet Bakanlığı’na verilmesi süreci daha anlamlı kılmaktadır.

Fakat tüm bu gelişmeler, Türkmen siyasetçilerin yükünü 2 açıdan ağırlaştırmaktadır: Bunlardan birincisi, bu gelişmeyle Türkmenlerin Irak siyasetinin incelikli koridorlarında atacağı doğru zamanlı ve planlı adımların Türkmenlerin ekonomik ve siyasi açıdan kazanımlarını artırabileceği görülmüştür. Dolayısıyla, bu kazanımlar bu noktayla sınırlı kalmamalı mümkün olduğunca daha ileri götürülmelidir. Bunun için siyasi dengeler ve denklemler en iyi şekilde kullanılmalıdır. İkincisi, ise elde edilen fırsatların ve yaratılan imkanların en iyi şekilde kullanılması önemlidir. Çünkü, Türkmen halkının beklentisi büyüktür ve bütçeden elde edilen bu kaynak, ihtiyaçların ancak küçük bir kısmını karşılamaya yetecektir. Bu nedenle doğru planlamanın yapılması ve öncelik sıralanmasının iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Tüm bu risk ve sorumluluklara rağmen, Türkmen siyasetçilerin bu adımlarının Türkmenler tarafından tebrik edilmesi ise siyasetçileri çok daha verimli işler yapmaya teşvik edecektir.