Irak'tan Seçim Öncesi Analizler 10: Kürtlerin Seçime İlişkin Beklentileri

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi
Kürt grupların önümüzdeki seçime ilişkin hazırlık ve beklentileri ile seçim sonrası olası tavırlarını iki temel düzlemde ele almamız gerekmektedir. Bu iki temel düzlemi şöyle sıralamamız doğru olacaktır. Seçim sonucunda Irak genel siyasetinde ortaya çıkacak olan denge ve Kürtlerin bu denge içindeki yeri; seçimin Kürtler arasındaki güç mücadelesine etkisi.   Seçimin Irak’ta Yaratacağı Yeni Siyasi Denge ve Kürtlerin Bu Denge İçindeki Olası Yeri 2003 yılında Irak işgal edildiğinden bu yana Iraklı Kürt grupların ülkedeki genel siyasi dengeye çok önem verdiği ve bu dengenin oluşmasında çok önemli bir rol oynadığı bilinmektedir. Çünkü Bağdat’ta yer almak, Kürtlerin savaş sonrası elde ettiği kazanımların yasallaştırılmasının, kurumsallaştırılmasının, uygulanmasının ve meşrulaştırılmasının temel yoluydu. Iraklı Kürtler başta Irak Meclisi içindeki sayısal konumlarıyla ve bu sayılarını yekpare olarak kullanma becerileriyle hükümetin ve önemli yürütme kurumlarının oluşmasında çok önemli bir rol oynamıştı. Tabi, bunun en önemli nedenlerinden birisi seçimin gerçekleştiği 2005 yılının özel koşullarıydı. Sünnilerin dağınık olması, Kürtlerin seçmenlerini ve sandıklarını belli bir disiplin, program ve örgütlenme dahilinde kontrol etmeleri mecliste nüfuslarının ötesinde bir sayıya sahip olmalarına neden olmuştu. Ayrıca Şiilerin o dönemde Sünnileri daha fazla dışlama isteği, ABD’nin baskısı, kararların alınmasında 2/3 çoğunluk aranması gibi hususlar Kürtlerin sadece meclisteki temsil oranının yüksek olmasını değil, aynı zamanda meclisin işlemesinde, kanunların çıkmasında ve cumhurbaşkanının (başkanlık konseyinin) veto yetkisi sayesinde hemen her siyasi kararın çıkarılmasında etkin rol oynamalarını sağlamıştı. KDP-KYB ittifakının (Kürdistan Listesi-KL) 53 sandalyesine ek olarak Kürdistan İslami Birliği’nin (KİB) 5 sandalyesiyle birlikte Kürt gruplar toplamda 58 sandalye ile Irak meclisinde ’den biraz fazla bir orana sahip olmuştu. Kürt analizci ya da milletvekilleriyle yaptığımız görüşmelerde bu rakamın önümüzdeki seçim sonucunda toplamda 60-65 olabileceği belirtilmiştir. Sonuç itibarıyla Kürt grupların toplamda çıkartacakları milletvekili sayısı bir önceki seçime göre bir artma gibi görünse de Irak meclisindeki sandalye sayısının artışıyla karşılaştırıldığında maksimum sayının dahi meclisteki temsil oranında küçük bir azalmaya yol açacağı görülmektedir. Buna ek olarak, önceki mecliste 53 milletvekili bulunan KDP-KYB ittifakının bu seçimde 39-49 arasında milletvekili çıkartabilecektir. Bu çerçevede bakıldığında iki partinin yeni mecliste ortalama 45 milletvekiline sahip olacağını ve bunun da bir önceki döneme göre çok büyük bir fark yaratmayacağı söylenebilir. Çünkü milletvekili çıkartması beklenen KL, Goran Listesi ve KİB gibi partilerin mecliste Kürtler için önemli konularda birbirlerinden önemli bir farkları yoktur. Farklı oldukları noktalarda ise sorun, birbirlerinden farklı görüşleri savunmaları değil tersine temel direnç noktalarında (peşmergenin statüsü, petrol yasası, 140.madde gibi) neden ilerleme kaydedilemediğidir. Kürt grupların kendi aralarındaki farklılıkların iç politikalarına ve kendi yönetimlerine yönelik olduğu söylenebilir. Ancak yine de seçim öncesi süreç ve seçime gidiş biçimleri çok önemli bir olgunun altının çizilmesini gerektirmektedir. Aralarındaki farklar iç politikadan kaynaklanmasına rağmen genel seçimde bir araya gelip ortak bir cephe ve liste kuramamışlardır. Yani, iç politikadaki ayrımları eskisi gibi içe dönük bir mücadele olmakla kalmamakta, yavaş yavaş ülke genelindeki siyasete doğru genişlemektedir.
Kürtlerin Seçimden Beklentileri Nelerdir? Iraklı Kürtlerin seçimden beklentilerini üç maddede ele almak mümkündür. Birincisi Kürt halkı seçimden çok fazla bir şey beklememektedir. Birçoğu için asıl seçim 25 Temmuz’da yapılmıştı. Bu seçimin kendilerini ilgilendirmediğini düşünenlerin sayısı hiç de az değildir. Ancak, farklı listelerin seçime girmesi ve aralarında kıyasıya bir rekabet olması bazı kişilerde Bağdat’taki mücadele için değil ama birbirleriyle mücadele için seçimi anlamlı kılmaktadır.   İkinci madde konunun partiler bağlamında ele alınmasıdır. Elbette partiler için Bağdat’ta güç sahibi olmak, Irak siyasetini etkilemek ve meclisteki güçleri sayesinde Bağdat ve kendi bölgelerindeki taraftarlarını artırmak (çeşitli atamalar ve güç odaklarının oluşturulması yoluyla) istemektedirler. Ancak, partiler bu seçimi sadece Bağdat’taki güç mücadelesinin değil, aynı zamanda içerideki güç mücadelesinin bir uzantısı olarak görmektedir.   Kürt grupların asıl beklentileri ise (özellikle KDP ve KYB’nin) Bağdat’taki güç dengesi içinde yer alarak önceki dönemde elde edilen kazanımları korumak (anayasadaki ayrıcalıklar ve federal bölge); geçen dönemden yarım kalan projelerini tamamlamak (tartışmalı bölgeler, Kerkük vs.); merkezde kendilerine karşı bir güç oluşmasını (petrol yasası, Kürtlere bütçeden ayrılan para, aleyhlerindeki yasaları) engellemektir. Bu nedenle Kürt gruplar mümkün olduğunda çok milletvekili elde ederek;   - Hükümetin oluşumunda kilit rol oynamak, - Cumhurbaşkanlığı makamını yeniden elde etmek, - Meclis çalışmalarına yön vermek, - Kürtlerin Irak siyasetinin temel ittifak ve denge unsurlarından birisi olduğunu göstermek istemektedir.   Böylece dışlanmış ve çevrede kalmış bir güç olarak kendileri direnme noktalarına geçmek yerine merkezden karar verici olarak yer almak isteyeceklerdir.   Bu nedenle, Kürtlerin özellikle de hala en etkin ve büyük liste olan KL’nin yeni hükümet içinde yer almak istemesi kaçınılmazdır. Ama Goran ve İslamcı partiler muhalefette kalabilirler. İslamcılar muhalefette kalarak olumsuz gelişmelerden etkilenmeyerek ama oylamalarda desteklerini satarak KL’nin hükümette olmasından yarar sağlayabilir. Goran ise muhalefette kalarak KL’nin merkezi hükümet ile çatışmasını ve istediklerini elde edememesini kuzeydeki iç politikada kullanmak isteyecektir. Yani, Kürtler arasında grupların meclisteki beklentileri ve tavırları farklı olacaktır. Kürtlerin merkezdeki pozisyonlarını ve stratejik çıkarlarını belirleyecek en önemli meselelerden birisi cumhurbaşkanlığı olacaktır. Bu makam sembolik gibi görünebilir. Ama geçen yılların da gösterdiği gibi Kürtlerin zorda kaldığı durumlarda güvenebilecekleri en önemli kurum cumhurbaşkanlığıdır. İlk dönemde siyasetin etnik ve mezhepsel bir denge üzerine ve uzlaşı esasında örgütlenmesinin en açık örnek ve sonuçlarından birisi başkanlık konseyinin kurulması ve bu kurumun veto yetkisiydi. Sadece cumhurbaşkanlığı değil, başbakanlık da 3’lü yapıya sahipti. Ama veto yetkisi sadece cumhurbaşkanı ve yardımcılarında olduğu için bu kurum hayati bir öneme sahipti. Kürtler çok sık olmasa da cumhurbaşkanının veto yetkisini kritik dönemlerde kullandı ya da kullanmakla tehdit ederek yasaların çıkmasını engelledi. Fakat şimdi başkanlık konseyi kalkmaktadır. Bu nedenle cumhurbaşkanlığı tek veto yetkisi olan makama dönüşmektedir. Bu noktadan sonra Kürtler için cumhurbaşkanlığı çok daha önemli hale gelecektir. Çünkü hükümetin küçük ortağı konumunda olan Kürtlerin hükümetin kendi aleyhinde alacağı kararları yasalaşmadan engellemekteki tek kartını yitirmiş olacaktır. Böylece geçmişte olduğundan çok daha fazla merkezi hükümet ile karşı karşıya gelebileceklerdir. Bu durum belki de uzun vadede Kürtlerin hükümet içinde kalıp kalmayacağını bile belirleyebilir. Şimdiye kadar merkezi hükümet ile kuzeydeki bölgesel hükümet arasındaki sorunların çok fazla büyümeden engellenmesinin en önemli nedenlerinden birisi cumhurbaşkanlığı makamının Kürtlerin elinde olmasıydı. Şimdi Kürtler tekrar bu makamı elde etmeye çalışacaklardır. Çünkü elde ederlerse eski sistemi sürdürme olanağı bulacaklardır. Aksi taktirde, Kürtlerin altın çağının sona erdiği, Şiilerin iktidarı kontrol ettiği, Sünnileri dengelemek için Kürtlere ihtiyacının azaldığı bir ortamda petrol yasası, 140.madde, peşmergelerin statüsü başta olmak üzere hükümetin Kürtlerin aleyhine alacağı kararları etkileme şansları olmayacak ya da çok azalacaktır. Bu nedenle, yeni mecliste Kürtlerin en önemli gündemi cumhurbaşkanlığı olacaktır.   Kürtler için üçüncü önemli konu nasıl bir hükümet kurulacağı ve başbakanın kim olacağıdır. Mevcut durum önümüzdeki dönemde de hükümeti büyük bir olasılıkla Şiilerin kurmasını garanti hale getirmektedir. Pek çok Kürt analizcinin beklentisi Kanun Devleti’nin seçimden birinci parti çıkacağı ve Maliki’nin başbakan olacağı yönündedir. Kürtler Maliki’yle sorun yaşamalarına rağmen yine de Maliki’nin başbakanlığına hazır görünmektedir. Ancak Kürtler açısından tercih edilen başbakan Adil Abdülmehdi’dir.   Seçimin Kuzey Irak’taki İç Siyasete ve Kürtler Arasındaki İlişkilere Yansıması Kürt gruplar ülkenin genelindeki etkisi bir yana bırakılırsa bu seçimi Temmuz 2009’da yapılan seçimin bir tür rövanşı ya da kendi iç mücadelelerinde yeni bir raunt olarak görmektedir. Kürtlerin seçime dört ayrı listeyle girmesi 2-3 milletvekili kaybına neden olabilir. Ama asıl önemli boyut Kürtlerin iç çelişkilerini artık görmezden gelmemeleri ve seçim sonucunda bu ayrılıkların ve çelişkilerin daha da derinleşeceğidir.   Kürt gruplar arasındaki mücadelenin merkezinde şu anda KYB bulunmaktadır. Bir yandan Goran’ın meydan okumasıyla zayıflayan, diğer yandan da KDP’yle gizli bir mücadele yürüten KYB’nin seçim performansı bu üçlü arasındaki güç dengesinin en önemli faktörü olacaktır. 2006 yılından itibaren içine düştüğü örgütsel sorunlarla zayıflamaya başlayan KYB’nin parçalanmasıyla ortaya çıkan Goran Hareketi 25 Temmuz seçiminde % oy alarak pek çok kişiyi şaşırtmıştı. Her ne kadar Goran seçim kampanyalarında bir bütün olarak KL’ye eleştiri yöneltmesine rağmen Goran’ın ilk yükselişinin ilk ve doğrudan etkisinin KYB üzerinde olacağı açıktır. Bunun en önemli kanıtı, Goran’ın asıl yükselişinin ve desteğinin Süleymaniye’de olmasıydı. İlk etapta Goran’ın seçim sonrasında kısa sürede çözüleceği düşünülmüştü. Fakat tersine, Goran’ın yolsuzluklar, yönetim zafiyeti ve özgürlükler konusundaki vurgularının onun güçlenmesine neden olduğu söylenebilir.   Uzun yıllardır KDP ile KYB arasındaki güç dengesine dayanan Kuzey Irak’taki iç siyasi yapı, 25 Temmuz 2009 seçimlerinden sonra en az üçlü bir yapıya dönüşmüştür. Geçmişte de bu iki partinin dışında üçüncü bir güç bulunduğu ve bu gücün de İslamcı partiler olduğu bilinmekteydi. Ancak bu partilerin asla iki büyük partiye alternatif oluşturma gibi bir şansları yoktu. Oysa Goran’ın KYB’den ayrılarak ortaya çıkması doğal olarak partilerden birisini zayıflattı. Bu durum bölgesel meclis seçimi kapalı liste halinde yapıldığı için çok açık bir görünüm sergilememiş olabilir. İlk etapta bakıldığında kuzeydeki siyasi bloklaşmalar arasında KDP-KYB ittifakı, Goran ve İslamcı hareketlerden oluşan yine üçlü bir siyasi yapı göze çarpmaktadır. Ancak, KDP ve KYB’nin en nihayetinde ayrı güçler olduğu dikkate alındığında yapının dörtlü olmaya doğru gittiği söylenebilir. Bu noktada KYB’nin zayıflaması iki açıdan yeni sonuçlar üretebilir. Birincisi, KYB’nin zayıflamasıyla birlikte KYB - KDP ilişkileri yeni bir hal almaya başlayacaktır. İlk etapta KDP’nin bu zayıflamayı tam olarak KYB’nin aleyhine ve sert bir şekilde kullanacağını düşünmek pek doğru olmaz. Çünkü bu durumda KYB’nin kendilerinden uzaklaşıp Goran’la bir araya gelmesi ve bu doğrultuda Kuzey Irak’taki bölgesel parlamento içinde daha güçlü bir hale gelmesi olasılığı bulunmaktadır. KYB ile KDP arasında bir kopuş yaşanması halinde meclisteki dengenin kısa süre içinde KYB-Goran işbirliği lehine dönüşmesi mümkün olabilir. Bu durum KDP’nin işine gelmeyecektir. Bu nedenle, özellikle milletvekili sayısı olarak 10’un üzerinde bir fark olması halinde KDP’nin KYB üzerindeki baskısının artabileceği, Irak hükümetinde daha önemli bakanlıkları KDP’lilerin alacağı ve KYB’nin zayıf olduğu bu ilişkinin büyük ortağının KDP olacağı propagandası yaygınlaşabilir. Ancak, KDP’nin stratejik anlaşmayı bir dahaki bölgesel parlamento ve başkanlık seçimine kadar bozacağını düşünmek doğru olmayacaktır.   KYB’nin zayıflamasının ikinci boyutu ise KYB ile Goran arasındaki ilişkiler ve Goran’ın iki partinin ittifakına daha güçlü bir biçimde muhalefet edebileceğidir. Goran, henüz örgütlenmesini tam olarak tamamlamamış, kurumsal yapısı zayıf ve örgütü güçlenmemiş bir siyasi harekettir. Bu durum ona daha esnek davranma şansı vermektedir. Yeni olduğu için de örgütsel yapısı konusundaki beklentiler çok fazla değildir. Ancak içinde hem eski ve tecrübeli, Kürtler arasında saygı duyulan, kuzeydeki siyasi yapı kadar dışarıda olup bitenleri değerlendirebilecek tecrübeli bir ekibe hem de genç, dinamik, iyi eğitimli çoğu gazeteci ve yüksek öğrenim görmüş heyecanlı bir gruba sahiptir. Ayrıca, yılardır kuzeyde yapılan hatalar, yolsuzluklar, adam kayırmalar, insanların beklentilerinin karşılanmaması gibi birçok faktör Goran’ın daha da güçlenmesine neden olmaktadır. Ancak, henüz ne kuzeydeki bölgesel yönetim ne de Irak genelinde siyaset yapabilecek bir kapasiteye ulaşmadıkları meydan okuyuşlarının ancak belirli bölgelerle sınırlı kaldığı söylenebilir. Bu nedenle seçim, Goran ile KYB arasında önemli bir çekişmeye sahne olacaktır. Süleymaniye’den sonra Kerkük’te de Gorancıların güçlü olduğu ifade edilmektedir. Bu nedenle Kerkük’e KYB’nin de ciddi olarak asıldığı görülmektedir. Goran’ın KYB’den daha fazla milletvekili çıkarması halinde Kürtler arasında ikinci partiye yükselmesi bölgede politik ve psikolojik açıdan KYB’lileri biraz daha yıldırabilir, içeride yeni ayrılıklar ve mücadeleler başlatabileceği gibi halkın yüzünü daha çok Goran’a dönmesine neden olabilir. Bu durumda, KDP’nin ilk etapta çok büyük bir tehdit algılamayacağı söylenebilir. Ancak, KYB’nin çok büyük ölçüde zayıflayıp bir süre sonra silinme noktasına gelmesi veya Goran ile KYB arasında bir çeşit birleşme olması halinde yeniden ikili bir yapıya dönülmesi KDP açısından yeni bir tehlike yaratacaktır. Bundan sonraki yıllar ve seçimlerde gerek KYB-Goran’ın etkin olduğu bölgelerde nüfusun daha çok olması gerekse milletvekili sayısının fazla olması yeni güç dengesinde ibreyi KYB-Goran’dan yana döndürebilir. Bu nedenle, KDP için en iyi senaryo zayıflamış ama KDP’den tamamen uzaklaşmamış bir KYB ile kendisine hedef olarak KYB’yi ve onun tabanını seçmiş ve yükselişini buna bağlayan bir Goran’ın bir arada yaşamasıdır. Elbette, Celal Talabani hayatta ve siyasette olduğu sürece KYB’nin sahneden çekilmesini beklemek doğru olmaz, ancak mevcut durumun Talabani sonrasına kadar devam etmesi halinde Goran’ın yeni bir alternatif olabileceği ve KYB’nin yerini alabileceği söylenebilir. Bütün bu olasılıklar önümüzdeki seçimde Kürt grupların alacağı oylar ve çıkartacakları sandalye sayısıyla yakından ilişkilidir.