Iraklı Kürtlerin Kaderini Tayin Hakkı Konusu ve Irak’taki Yansımaları

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı
Bugünlerde Irak’ta siyaset sahnesinin iki önemli konusu bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi Nuri El Maliki’nin hükümet kurma çalışmalarını başarıyla ve zamanında tamamlayıp tamamlayamayacağıdır. Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı Celal Talabani tarafından görevlendirilmesinden itibaren hükümeti kurmak için 30 gün süresi olan Maliki’nin önünde 11 gün vardır. Bu nedenle, pazarlıklar sürerken Maliki, hükümeti bir an önce kurmak için süreci hızlandırmaya çalışmaktadır. Bazı analizciler Irak’ta bugüne kadar anayasal süre limitlerinin ya da diğer anayasa maddelerinin defalarca ve çeşitli biçimlerde ihlal edildiğini, bu nedenle Maliki’nin de bu süreyi ihlal edebileceğini söylemektedir. Bu sav, önceki örnekler dikkate alındığında doğru görünmektedir. Bununla birlikte, El Irakiye’nin Maliki’nin başarısız olması durumunda hazırda beklediği dikkate alındığında süre sorununun her geçen gün Irak siyasetini sıkıştırdığı söylenebilir.    Siyasetin en önemli ikinci konusu ise Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin 11 Aralık günü başlayan KDP’nin 13. Kongresi’nde yapmış olduğu konuşmadaki kendi kaderini tayin hakkı vurgusu ve bunun etkileridir. Kongre’de yaptığı konuşmada çeşitli mesajlar veren Mesut Barzani’nin sözleri arasında özellikle iki konu Irak’ta ciddi yansımalara yaratmıştır. Barzani’nin konuşmasının ana noktaları yoksulluk ve yolsuzlukla mücadele, etnik ve mezhepsel kimliklere saygı, son hükümet kurma sürecinde Kürtlerin oynadığı rol, Kürtlerin Kerkük’ten vazgeçemeyeceği ve Kürtlerin kendi kaderini tayin etme hakkının bulunmasıdır. Bu noktalar arasında özellikle son iki tanesi Irak siyasetinde yeni tartışmalar başlatmıştır. Kürtlerin Kerkük’ten vazgeçmeyeceği ve kendi kaderini tayin hakkı bulunduğu düşünceleri farklı tepkilere yol açmıştır. Bu tepkiler çoğunlukla eleştiriye dayanmaktadır.   Sarfedilen sözlere yönelik eleştirilerin ana kaynağının El Irakiye Listesi olduğu söylenebilir. Çoğunluğu Sünni Araplar ve milliyetçi gruplardan oluşan Irakiye Listesi’nden gelen açıklamalarda ön plana çıkan vurgu, kendi kaderini tayin hakkından bahsedilmesinin ve Kerkük’ün KBH’ye bağlanmasının Irak’ta istikrarsızlığa yol açacağıdır. Irakiye Listesi’nden yapılan resmi açıklamada kendi kaderini tayin hakkının ve Kerkük konusunun Irak halkının birliğine bir tehdit olduğunu ileri sürülmüştür. El Irakiye milletvekillerinden Alia Nusayaf bu açıklamaların Kürtlerin federalizmi önce bir bölge kurmak sonra da Irak’tan ayrılmak istedikleri düşüncesini uyandırdığını söylemiştir. Yine aynı listeden Kerkük milletvekili Yasin El Ubeydi ise bu açıklamalarının Irak halkının isteklerinden çok uzak olduğunu ve ulusal birlikten konuşulması gereken bir zamanda kendi kaderini tayin hakkı ve 140. Maddenin uygulanmasından bahsedilmesinin doğru olmadığını savunmuştur. Ubeydi, ayrıca Irak Anayasası’na göre böyle bir hakkın bulunmadığını ve bu iddianın dile getirilmesinin durdurulmasını istemiştir. Ubeydi son olarak Kerkük’ün kendileri için kırmızı çizgi olduğunu ve tüm siyasi güçlerin Kerkük’ü Irak bir parçası olarak tanıması gerektiğini dile getirmiştir. Yine El Irakiye’nin önemli isimlerinden Ömer El Cubburi, Kerkük konusundaki açıklamaları “provokatif” olarak nitelerken Mesut Barzani’nin hükümet kurma çabalarındaki girişiminin yararlı olduğunu ama bu son açıklamalarının hayal kırıklığı yarattığını söylemiştir. Ayrıca, açıklamaların bir ayrılık arzusu anlamına geldiğini, Kerkük konusunda büyük küçük ayrımı gözetmeksizin tüm halkların dikkate alınması gerekliliğini vurgulamıştır. Buna karşılık Irakiye’den gelen tepkilerin tamamının aynı şekilde olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. Liste’nin önde gelen parti başkanları konuyla ilgili bir açıklama yapmamışlardır. Bazı siyasetçilere göre ise Messut Barzani’nin açıklamaları Arapları değil Kürtleri hedef almaktadır ve içerideki bazı kesimleri tatmin etmek için söylenmiş sözlerdir. Örneğin, Kürtlerle yaşadıkları sorunlar ile ön plana çıkan ve aynı zamanda El Irakiye’nin önde gelen isimlerinden Usame Nuceyfi’nin kardeşi olan Musul Valisi Esil Nuceyfi bu sözlerin Bağdat’taki hükümet kurma sürecini etkilemeyeceğini ve Kürtler içindeki şahinleri tatmin etmek için söylenmiş sözler olduğunu düşündüğünü söylemiştir.   Konuya Şii partilerin yaklaşımındaki farklılıklar ise daha fazla göze çarpmaktadır. Bazı Şii Araplar açıklamaları çok sert eleştirirken bazıları önemsememiş ya da zamanlamasını yanlış bulmuştur. Açıklamalara yönelik en sert eleştirilerden birisi Irak Ulusal İttifak’ından bağımsız Blok üyesi Vail Abdüllatif’ten gelmiştir. Abdüllatif, Mesut Barzani’yi eleştirerek, Irak bayrağının yükselmediği bir konferansa diğer parti liderlerinin katılmasının utanç verici olduğunu söylemiştir. Diğer bir sert eleştiri ise Sadr Eğilimi’nden gelmiştir. El Ahrar Bloku’nun Genel Sekreteri Emir Kenani Kürtlerin gelecek yıllarda hükümet kurma sürecinde etkin bir rol oynamayacaklarını düşündüklerinden güç gösterisinde bulunduğunu ileri sürmüştür. Ulusal İttifak’ın meclisteki sandalyelerin yarısını temsil ettiğini, eğer gelecek hükümetin bir parçası olmayacaklarsa diğer seçenekleri değerlendirmeleri gerektiğini söyleyerek Kürtlerin desteğine ihtiyaç duymadıklarını dile getirmiştir. Ayrıca Kenani, kendi kaderini tayin hakkı fikrinin diğer Kürtlerden hatta KYB’den de destek almadığını düşündüğünü söylemiştir. Başbakan Maliki’nin liderliğini yaptığı Hukuk Devleti Koalisyonu (HDK) üyeleri de eleştiri kervanına katılmıştır. HDK milletvekili Ali Şallah Kürtlerin 2003’ten sonra geçmişte hayal bile edemeyecekleri şeyler elde ettiğini, bu nedenle bu tartışılan sözlerin kabul edilemez ve Irak’ın bölünmesine neden olabilecek sözler olduğunu söyleyerek tepkisini dile getirmiştir. Fakat, Mesut Barzani’nin sözlerini tüm Şii gruplar aynı şekilde ele almamıştır. Örneğin, Ulusal İttifak üyesi Ahmet Çelebi, bu iddiaların yeni olmadığını 1992’den beri Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkından bahsettiklerinin altını çizmiştir. Ulusal İttifak’tan bir başka milletvekili olan Zamir Avad ise Mesut Barzani’nin açıklamalarının anayasal olmasına rağmen zamanlamasının uygun olmadığını söylemiştir.    Kürtler ise konuya ilişkin Sünni ve Şii Araplardan gelen tepkiyi sözlerin yanlış algılanmasına bağlamaktadır. Konuyla ilgili en ciddi çıkışı sergileyen kişi eski KBH Başbakanı Neçirvan Barzani olmuştur. Neçirvan Barzani, Mesut Barzani’nin kendi kaderini tayin hakkından bahsetmesinin bir ayrılık arzusu olmadığını, Kürtlerin böyle bir hakkı olduğunu fakat birleşik bir Irak içinde kalmayı tercih ettiklerini söylemiştir. Buna ek olarak, eğer bağımsızlık isteselerdi bunu açıklayacaklarını, gizlemeleri için bir neden olmadığını, birleşik ve federal bir Irak’ın içinde kalmak istediklerini ve bunu uyguladıklarını dile getirmiştir. Kürtlerin diğer bir önde gelen ismi olan Mahmut Osman, Mesut Barzani’nin açıklamasının Irak’ı parçalamak anlamına gelmediğini ve sadece Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı konusunun hatırlatıldığını söylerken bu sava diğer Kürt partilerinin de destek verdiği görülmektedir. Gerek İslamcı partilerin yetkilileri gerekse KYB’den Başbakan olan Barham Salih’in sözlerinde bu destek açıkça görülebilir.    Aslında, Iraklı Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı yeni bir konu değildir. Bu konu yıllardır Iraklı Kürt gruplar tarafından dile getirilmektedir. Son dönemde zaman zaman tartışılmaktadır. Daha önce birkaç kez tartışılan gerek ABD gerekse Irak merkezi yönetimi tarafından yapılan baskılar nedeniyle kabul edilmeyen Kürt Bölgesel Yönetimi’nin anayasa taslağının en son versiyonunun 7.maddesinde bölge halkının kendi kaderini tayin hakkı olduğundan bahsedilmektedir. Ayrıca, 13.Kongre’de tartışılmakta olan yeni KDP Tüzüğü’nün 35. Maddesinde “Irak’ta federalizmin başarısız olması halinde Kürdistan Bölgesi halkının doğal hakkı olan kendi kaderini kendisinin belirlemesidir.” ifadesi bulunmaktadır. Irak’ta uzun zamandır bilinen ve zaman zaman ülkenin parçalanması endişelerinin yeniden alevlenmesine neden olan bu konu elbette son derece önemlidir. Fakat, açıklamanın zamanlaması dikkate alındığında bu tartışmanın yeniden başlamasının gündemin diğer konusu olan hükümet pazarlıklarıyla yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Her geçen gün kritikleşen hükümet kurma süreci, her an alacak bir kıvılcımla yeni bir kriz yaratma potansiyeli taşımaktadır. Özellikle, Mesut Barzani’nin konuşmayı yapmasının ertesi günü Merkezi Hükümet’te Başbakanlık Müsteşarı ve aynı zamanda önde gelen Kürt siyasetçilerden olan Adil Barvari’nin hükümet kurma süreci konusunda yaptığı uyarı süreci göz önüne sermektedir. Barvari, Başbakan adayı Maliki’nin Kürtlerin taleplerini içeren metni imzalamaz, bunlar üzerinde hemfikir olduğunu ilan etmez ve metindeki tüm noktaları uygulayacağına dair söz vermezse, Kürtlerin yeni hükümet lehinde oy kullanmayacağını söylemesi iki konu arasındaki bağlantının açık bir ifadesi gibidir. Bu durum, Irak’ta hükümet kurma sürecinde yaşanan pazarlıkların hangi noktalara kadar varacağının bir örneği olması açısından büyük önem taşımaktadır.