İsrail'deki Gösteriler Yeni Bir Dönemin Habercisi Mi?

Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniversitesi Uluslararas
Orta Doğu’da Arap Baharı olarak adlandırılan gelişmelerin öne çıktığı son aylarda İsrail bölge gündemindeki yerini önemli ölçüde kaybetti. Son birkaç ay içinde İsrail’i gündeme getiren üç temel olay olmuştu: Bu olaylar, Eylül ayında Filistin Devleti’nin ilan edilecek olması, Türkiye-İsrail ilişkilerindeki gerginlik ve Arap Baharı’nın İsrail’in çıkarlarına nasıl etki yaptığıydı. Oysa, bugünlerde İsrail bambaşka bir gündemle çalkalanıyor. Halen dünyadaki birçok ülke için İsrail denilince ilk akla gelen Filistin Sorunu ve bu sorun çerçevesinde yaşanan gelişmeler olmasına rağmen son bir aydır İsrail vatandaşlarının büyük bir kesiminin gündeminde ülkeyi sallayan protestolar bulunmaktadır. Ülkedeki yaşam koşullarının zorluğundan şikayet eden onbinlerce İsrailli, Benjamin Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümetini zora sokan bir protesto dalgası başlatmıştır. Bu protesto dalgasının, Arap Baharı’nın etkisiyle Ortadoğu sokaklarının bir hayli kızıştığı bir döneme denk gelmesi ise gelişmeleri daha da ilgi çekici hale getiriyor. İşte bu nedenle, İsrail’de yaşanan gelişmelerin ayrıntılı bir analizi hak ettiğine inanıyoruz. Bu nedenle, İsrail’deki gelişmeleri inceleyip, neden ve sonuçlarını ele almak yararlı olabilecektir.
 
İsrail’de Protestoların Başlangıcı ve Gelişme Süreci
 
İsrail’deki gösteriler 25 yaşındaki bir İsrailli olan Daphne Leef’in daire fiyatlarını ve hayat şartlarını protesto etmek için Tel Aviv’de çadır kurmasıyla ve protestosunu facebook’ta açtığı bir hesapla duyurmasıyla başladı. 14 Temmuz 2011 tarihinde başlayan eylemin internet üzerinden yayılmasıyla ilk gece Leef’in çadırının yakınlarında 25 civarında çadır daha kuruldu. İlk gece sayıları 200 kadar olan göstericilere çok farklı nedenlerle mevcut durumdan memnun olmayan kişilerin etkilenmesiyle 6 Ağustos Cumartesi günü ülke çapında düzenlenen gösterilere yaklaşık 300.000 kişi katıldı. İsrail’in nüfusunun 7.750.000 civarında olduğu dikkate alındığında rakamın önemi daha net bir biçimde anlaşılabilir.

Gösteriler başlangıçta iskan sorununa karşı bir tepki olarak doğmuştu. Fakat bir süre sonra çalışan kadınlar, öğrenciler, çiftçiler, işçiler, gençler ve çok sayıda farklı tabakadan insanlar gösterileri kendi şikayetlerini dile getirecekleri bir platforma dönüştürdü. Olayların başladığı ilk günlerde İsrail hükümeti ve başbakan Netanyahu olan biteni ciddiye almamıştı. Fakat, katılımcıların sayısının artması ve hükümet içindeki partilerin olaylara farklı şekilde yaklaşması Netanyahu hükümetine olan desteğe çok büyük bir darbe vurdu. Tel Aviv’de başlayan gösteriler, Kudüs, Hayfa, Aşdot, Berşeva gibi şehirlerin yanı sıra çok sayıda küçük kasaba ve yerleşim birimine[1] de ulaştı. Katılımcı sayıları değişmekle birlikte (katılımcı sayısı bazı yerlerde 200.000’i bazılarında 25.000’i bazılarında ise birkaç yüzü bulmaktadır) ülkede gösteri yapılan yerleşim merkezi sayısı her geçen gün artmaktadır.
 
Göstericiler Kimlerdir ve Talepleri Nelerdir?
 
Gösterilerin bu denli genişlemesinin akla getirdiği ilk soru göstericilerin kimlerden oluştuğu ve taleplerinin neler olduğudur. Yukarıda da belirtildiği gibi gösterilere İsrail toplumunun değişik tabakalarından insanlar katılmaktadır. Bazı sol eğilimli hareketlerin insiyatifi ellerine aldığı gözlemlense de hareketin ideolojik bir yapıya sahip olduğu söylenemez. Katılımcıların büyük bir kısmının orta sınıf mensubu ve her siyasi görüşten kişiler olduğu görülmektedir. Göstericilerin arasında solcular, liberaller ve laikler olduğu kadar aşırı dinci Yahudilerin bazı kesimleri[2] ve son 20 yılda eski SSCB’den İsrail’e göç edenler de bulunmaktadır. Gösterilere destek veren bir yazara göre göstericiler aslında İsrail toplumunun ayrıcalıklı olmayan kesimini yansıtan ve örgütlü olmadığı çoğunluk muamelesi görmeyen kesimidir. Buradan yola çıkarak yazar, İsrail’deki göstericileri devlete isyan etmeyen, geliri itibarıyla fakir sayılamayacak ama zengin de olmayan sessiz çoğunluk olarak tanımlamaktadır.[3]

Katılımcı profilinin bu denli farklılıklar içermesi sağlıklı, bütüncül ve güçlü taleplerin ortaya çıkmasını engellemektedir. Gösterilerde atılan sloganlar ve taşınan pankart ve dövizler taleplerin temelde ekonomik alanda olduğunu göstermektedir. Gösterilerin herhangi bir siyasi partinin güdümünde olduğunu söylemek zordur. Nitekim, bazı göstericiler (özellikle İsrail solu ve İsrail’de yaşayan Filistinliler) Filistinlilerin durumu başta olmak üzere siyasi mesajlar iletmeye çalışsa da hareketin en temel özelliklerinden birisinin ideolojisizlik olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aslında, bu durum gösterileri geniş kitleler için daha cazip hale getirmektedir. Siyasi açıdan farklı düşünen insanlar hayat pahalılığı, vergi yüklerinin azaltılması, sosyal adaletin olmayışı, refah arayışı, iskan politikaları gibi taleplerle bir araya gelmektedir. Ancak, hareketin bir siyasi çekim merkezinin olmaması bir liderlik sorunu yaratmakta ve gösterilerin bir an önce sonuca ulaşmasını engellemektedir. Siyasi bir liderlik ve birlikteliğin olmadığı gösteriler, genellikle ekonomik taleplerin ön plana çıkarıldığı bir olaya dönüşmektedir.

Göstericilerin farklı talepleri bulunmasına rağmen en çok ön plana çıkan taleplerin konut sorunu, refah, eğitim, sağlık ve ekonomi konularına olduğu görülmektedir.[4] Göstericiler, istedikleri reformların yapılması için ihtiyaç duyulan ekonomik kaynağın reformların yapılmasıyla ortaya çıkacak tasarrufla karşılanabileceğine inanmaktadır. Hatta, bu konuda ekonomistlere hazırlattıkları bir rapor bile bulunmaktadır. Gösterilerin çıkış noktası olan konut ve iskan politikası taleplerin içinde önemli bir yer tutmaktadır. Göstericiler, Başbakan Netanyahu ve ekibinin hazırladığı ve Ulusal İskan Komiteleri’nin kurulmasını öngören yasanın iptalini istemektedirler. Ayrıca, yine aynı konuda kamunun iskan politikalarının güçlendirilmesi ve kiraların ve kira koşullarının düzenlenmesi hakkında yasaların yapılması talep edilmektedir. Diğer talepler arasında gelir vergisinin yeniden düzenlenmesi, KDV gibi dolaylı vergilerin yeniden düzenlenmesi ve asgari ücretin piyasadaki ortalama ücretin yarısına yükseltilmesi gibi öneriler ön plana çıkmaktadır. Bunların yanı sıra, Çalışma Yasası’nı teftiş edecek 500 müfettişin atanması, okullardaki sınıfların kontenjanlarının OECD ülkeleri standartlarına düşürülmesi, doktorluk, hemşirelik, itfaiyecilik ve öğretmenlik gibi mesleklerde çalışanların ekonomik durumlarının OECD seviyesine çıkarılması talepleri de göze çarpmaktadır.[5]
 
Hükümetin Gelişmeler Karşısındaki Tepkisi
 
Netanyahu hükümeti yukarıda da belirtildiği gibi gelişmeleri önceleri önemsemedi. Ancak kısa süre içinde gösterilerin büyümesi ülke geneline yayılması ve katılımcıların yüz binleri bulması üzerine hükümet gelişmelere kayıtsız kalamadı. Fakat bu noktada belirtilmelidir ki; İsrail hükümeti protestolara tek bir ağızdan yanıt vermedi. Koalisyon içindeki farklı partiler gelişmeleri farklı boyutlarıyla değerlendirdiler. Hatta zaman zaman koalisyon ortaklarını (rakiplerini) köşeye sıkıştırmak için göstericilerin taleplerini de kullandılar. Örneğin, Şas Partisi lideri ve İçişleri Bakanı olan Eli Yişai hükümetin sonunun yaklaştığını ve sorunlara çözüm bulunmazsa partisinin koalisyondan ayrılacağını ilan etti.[6] Nitekim Şas Partisi protestonun çıkış noktası olan yerleşimlere ilişkin bakanlıklar bu partinin kontrolünde olmasına rağmen göstericilere destek vermesi sayesinde halk arasındaki popülaritesini artırdı.[7]

Gösterilerin hedefi genellikle başbakan Netanyahu ve yakın çevresi olduğundan taleplerin muhatabı olarak da o ve partisi ön plana çıktı. Netanyahu, göstericilerin kendisiyle görüşme talebini bunun bir zayıflık olarak algılanacağını düşündüğünden kabul etmedi. Ancak Temmuz ayı sonunda gösterilerin artması sonucunda vergi yükünü azaltmak, çalışan annelerin şartlarını düzeltmek, arazi fiyatlarını düşürmek ve yeni öğrenci yurtları inşa etmek üzere bazı girişimler başlatacaklarını ilan etti.[8] Gösterilerin hükümeti düşüremeyeceğini söyleyen İsrail Başbakanı Netanyahu buna karşın 3 kişilik bir ekip kurarak göstericilere göndereceğini tekel kurulmasının engellenmesi ve dolaylı vergiler konusuna reformlar yapılabileceğini belirtmişti. Buna karşılık göstericilerin en önemli taleplerinden birisi olan İskan Yasası’nı meclisten geçirdi. Böylece, gösterileri tamamen görmezden gelmediğini, ancak çok da umursamadığını göstermeye çalıştı.[9]

Göstericilerin sayısının yüzbinlere ulaşması ve ülke gündeminin gösterilere kilitlenmesiyle birlikte, Netanyahu göstericilerle görüşmesi, talepleri dinlemesi ve çözüm önerileri hazırlaması için bir “Rotschild Takımı” adından bir komite kurdu. Bu komitenin başına kendisine yakın bir kişi olan Manuel Trajtenberg’in adlı bir ekonomist getirdi. Daha önce Ulusal Ekonomik Konsey’in başkanlığını ve Başbakan Netanyahu’nun 2006-2009 yılları arasında baş ekonomi danışmanlığını yapan Trajtenberg Rotschild Takımı’nın başına getirilmeden önce Yüksek Eğitim Konseyi Planlama ve Bütçe Komitesi Başkanlığını yürütüyordu. Trajtenberg başkanlığındaki komitenin göstericiler ile görüşmeler yaptıktan sonra bir rapor hazırlaması ve önerilerini Maliye Bakanı Yuval Steinitz’in başkanlığındaki 16 kişilik bir sosyoekonomik kabineye sunacağı açıklandı. Steinitz’in başkanlığındaki grup ise önerileri dinledikten sonra Başbakan Netanyahu’ya iletecek, Netanyahu da bu önerileri İsrail Bakanlar Kurulu’na sunacaktır. Ancak, hükümetin göstericilerin taleplerini incelemek için kurduğu ekip, hükümete yakın olarak tanımlanmakta ve olayların gerçek nedenlerini kavrayabilecek kimseler olmadığı için eleştirilmektedir.[10]
 
Gösterilerin Siyasal Alana Etkileri
 
Gösterilerin belirgin bir siyasi hedefi olmasa da gelişmelerin siyasal alanda güçlü bir etki yarattığı görülmektedir 2009 yılında yapılan seçimden sonra güçlükle kurulan koalisyon hükümeti uzun süredir iç ve dış dinamikler karşısında sancılı günler geçirmektedir. Koalisyon hükümeti, İsrail sağının önemli derecede farklılıklar içeren ve bu farklılıklar yüzünden sol partilerle olduğundan daha fazla birbirleriyle rekabet içinde olan oluşumlarının önderliğinde kurulmuştur. Kurulduğu dönemde önemli ekonomik zorluklarla karşılaşan İsrail hükümeti aldığı tedbirlerle ekonomik durumu büyük ölçüde düzeltmiştir. Hatta, İsrail’in son 1.5 yıldır yaptığı sıçramayla ekonomisinin önceki yıllardan çok daha iyi olduğu ve kişi başına düşen milli gelirin 30.000 dolara yükseldiği söylenmektedir.[11] Ancak, Netanyahu hükümetinin neoliberal politikaları ülkeyi makro ekonomik dengeler açısından başarılı bir duruma ulaştırmış görünmesine rağmen tabanda güçlü bir tepki üretmiştir. Bunun neticesinde gösterilere Netanyahu’nun Likud Partisi’nden de Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın Evimiz İsrail Parti’sinde de katılımlar olduğu görülmektedir.

Gösterilerin İsrail siyasetine etkisi bununla sınırlı değildir. Son 10 yılda çok daha güvenlik odaklı olarak şekillenen İsrail iç politikasının yeniden ekonomi ve sosyal adalet zeminine kaymaya başlaması son seçimlerde üst üste aldığı yenilgilerle zayıflayan İşçi Partisi için bir umut kaynağı olmuştur. Uzun yıllar boyunca sağ ve sol partilerin birbirlerine yakın oy aldığı (çoğu hükümetin de sosyal demokrat partiler tarafından kurulduğu) İsrail’de son 10 yılda sağın ciddi bir yükselişte olduğu görülmektedir. Bu yükselişin nedeni temelde El Aksa İntifadası’ndan sonra İsrail iç politikasının temeline güvenlik boyutunun oturtulmasıdır. Ariel Şaron’un Gazze’den Çekilme Planı’nı uygulamak için yaptığı hamle çerçevesinde kurdurduğu ama sağlık sorunları nedeniyle liderliğinden çekilmek zorunda kaldığı Kadima her ne kadar yeni merkez parti olma iddiasında olsa da temelde sağ eğilimidir. Geleneksel olarak aşırı dinci Yahudilerin desteklediği bazı partilerin dışında seçimlerde ön plana çıkan diğer partiler de yine İsrail sağı olarak nitelenebilecek Likud ve Evimiz İsrail’dir. İşçi Partisi özellikle son seçimlerde geleneksel sosyal demokrat eğiliminden çok şey kaybetmiştir. Güvenliğin ön plana çıktığı dönemde başta Ehud Barak olmak üzere bazı siyasetçiler İşçi Partisi’nin sosyal demokrat özelliklerini ön plana çıkarmayı tercih etmemişlerdir. Ancak bu süreç sonunda Barak ve ona yakın bazı kişilerin İşçi Partisi’nden ayrılıp yeni bir parti (Bağımsızlık Partisi) kurmasıyla sonuçlanmıştır. İşçi Partisi ise bugünlerde yeni bir yön belirleme arayışı içindedir. Eylül ayında genel başkanlık seçiminin yapılacağı partinin yeniden ekonomik ve sosyal sorunlara ağırlık veren bir siyaset izleyecek çizgiye kayması beklenmektedir.

Gösterilerden en büyük darbeyi Likud’un aldığı söylenebilir. Çünkü, zaten zor işleyen koalisyon olaylar karşısında bölünmüş, hükümeti ayakta tutmak iyice güçleşmiştir. Koalisyon’un ikinci büyük ortağı olan Evimiz İsrail’in tavrı de Likud’u zora sokmaktadır. Lieberman, olayların ciddiyetini kabul etmekle birlikte gösterilerle mücadele etmeyi daha çok Netanyahu’ya bırakmış durumdadır. Bunun üç önemli nedeni olduğu söylenebilir. Birinci neden, gösterilerde hedef alınan bakanlıkların arasında kendi partisine ait olanların olmamasıdır. Bu nedenle her ne kadar göstericilere bardağın dolu tarafına bakın şeklinde çağrıda bulunsa da kendi partisinin destekçisi olan binlerce kişinin gösterilere katılmasına karşı çıkmamaktadır. İkinci neden, Dışişleri Bakanı olarak önümüzdeki ay kendisini çok daha zorlu bir sürecin beklediğinin farkında olmasıdır. Önümüzdeki ay BM’de Filistin Devleti’nin ilan edilmesi konusu Lieberman’ın ana gündemidir. Dışişleri Bakanı olduğu günden bu yana hem içeride hem de dışarıda ağır eleştirilere maruz kalan Lieberman’ın Filistin Devleti’nin ilan edilmesinden sonra dünyanın pek çok ülkesi tarafından tanınmasına engel olamaması bu eleştirilere çok büyük bir tane daha ekleyecektir. Üçüncü neden ise, Lieberman, İsrail’de kamuoyunun dikkatinin güvenlik alanından sosyoekonomik sorunlara kaymasının kendilerine yönelik desteği düşüreceğini farkında olmasıdır.[12] Bu nedenle Filistin Meselesi’ni ülke gündeminde tutarak güvenlik merkezli siyasi gündemi devam ettirmek, sosyal konuları ise geri planda tutmak eğilimindedir.

Gösterilerin İsrail siyasi yaşamına etkisinin son önemli boyutu ise siyasi hayatta yeni bir dinamizm getirmesidir. Sürekli olarak çok ortaklı koalisyon hükümetlerini zorunlu kılan seçim sistemi ve partiler arasındaki güç mücadelesi siyasette bir tür tıkanıklık yaratmaktadır. Bu durum çok sayıda İsraillinin siyasetten uzak durmaya başlamasına neden olmuştur. İsrail’de özellikle genç kuşakta siyasete ilginin gittikçe azaldığı ve birçok kişinin oy vermeye gitmediği bir dönemde insanların ekonomik ve sosyal taleplerle bir araya gelmesi bu kitlelerin desteğini almak isteyen partiler için ciddi bir oy kaynağı olabilir. Fakat, bu durumun gerçekleşebilmesi için bu yeni dinamizmin bir sonraki seçim dönemine kadar sürdürülmesi gerekmektedir.

4 yılda bir parlamento seçimlerinin yapıldığı İsrail’de son seçim 2009 yılında gerçekleşmiştir. Bu da normal şartlar altında iki yıl sonra seçimin yapılmasını gerekmektedir. Fakat, 1988’den bu yana İsrail’de hiçbir parlamentonun ömrünü doldurmadığı ve sürekli erken seçimlere gidildiği düşünülürse bu süre kısalabilir. 2003’ten bu yana 3 tane seçim gören İsrail’de protestolar başlamadan önce erken seçim gündemde değildi. Ancak, son olaylardan sonra bazı partiler erken seçimi dillendirmeye başladılar. Yine de ülkede bir erken seçimin yapılacağının konuşulması için henüz erken gibi görünmektedir.

Ancak Filistin Devleti’nin ilanı, koalisyon partileri arasındaki anlaşmazlıklar ve dünyadaki ekonomik krizin İsrail ekonomisini olumsuz etkilemesi gibi faktörlerin bir araya gelmesi İsrail’de bir erken seçime yol açabilir. Bu da ülke siyasetinde güvenlik ekonomi ikileminin yeniden öne çıkmasına neden olabilir. 1996, 2001, 2003 ve 2009 seçimlerinde güvenlik ön planda olduğundan seçimlerde sağ partiler ve koalisyonlar çok daha rahat zaferlere ulaşmışlardı. Oysa yaşanan gösterilere katılan insanlar ideolojik görüşü ne olursa olsun ekonomik sorunlardan etkilenen orta sınıf İsrail vatandaşlarıdır. Bu nedenle hükümetin beklentileri karşılayamaması olası bir seçimde Likud Partisi’ni güç durumda bırakabilir. Dolayısıyla, İsrail’de yaşanan protesto gösterileri ancak başka bazı faktörlerle (özellikle de dış gelişmelerle) birleşirse Netanyahu hükümetini gerçek bir krizin beklediği söylenebilir.
 
Gösterilerin Geldiği Nokta ve Göstericilerin Karşılaştıkları Sorunlar
 
Gösteriler çığ gibi büyümesine rağmen ortaya koyduğu somut etki bakımından bekleneni henüz verememiştir. Bunun en önemli nedeninin bir liderliğinin olmamasıdır. Genelde bu tarz hareketlerin kurumsallaşmaya karşı olduğu ve siyasi bir liderliğin güdümüne girmekten çekindikleri bilinmektedir. Örgütlü bir liderliğin güdümünde olmamak göstericilere karar verme konusunda bir özgürlük tanımasına rağmen liderlik olmadan da göstericilerin taleplerinin ne kadarını elde edebileceği büyük bir soru işaretidir. Aslında bu liderlik sorunu Netanyahu’nun elindeki en önemli kozlardan birisine dönüşmektedir. Bazı göstericiler hükümetin oluşturduğu komite ile görüşüp taleplerini ilettikten sonra eski heyecanını kaybedebilir ya da taleplerinin bir kısmının karşılanmasıyla meydanlardan çekilebilirler. Bu durum gösterileri siyasal bir alana çekmek isteyen gruplar açısından önemli sorun yaratmaktadır. Çünkü göstericiler içinde bazı gruplar, özellikle İşçi Partisi’ne eğilimli olan ile sol kanattakiler gösterilerin başbakanı devirmeye kadar götürmek istemektedirler. Liderlik sorununu en önemli uzantısı ve göstericilerin zora sokan en önemli konu ise muhtemelen göstericilerin hükümet karşısında tek bir ses haline gelip birleşik bir talep yaratamamalarıdır. Gösteriler geniş bir halk desteği sağlanmasına ve her bir grubun ayrı ayrı talepleri olmasına rağmen, göstericiler taleplerini tek bir potada eritebilmiş değillerdir.

Göstericilerin karşılaştığı diğer bir sorun da ekonomik taleplerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan kaynakların nereden sağlanacağıdır. Genellikle kaynak için konuşulan temel konu, bazı kalemlerden kesinti yapılmasıdır. Bu kalemlerin önde gelenleri ise ise yerleşimcilere ayrılan kaynaklar, aşırı dinci kesme ayrılan kaynaklar ve savunma bütçesine ayrılan kaynaklardır. Bu kalemlerden kesinti yapılmasını istemekse İsrail’de hem bazı toplumsal kesimleri karşı karşıya getirebilecektir hem de ülkede neredeyse tabu konumunda olan güvenlik meselesini gündeme taşıyacaktır. Dolayısıyla göstericilerin taleplerinin haklılığı birçok kesim tarafından kabul edilse de sorunları çözecek kaynağın nereden geleceği konusunda bir fikir birliği olmaması da göstericileri zor duruma sokmaktadır. [13]

Göstericilerin karşılaştığı sorunlardan birisi de halkın ilgisinin azalma başlamasıdır. Ülke çapında 300.000 kişiye ulaştıktan sonra büyük bir etkinlik sahibi olacaklarını düşünmelerine rağmen bazı grupların meydanlardan çekilmeye başlaması ve dahası halkın ilgisinin uzun süre bir noktada tutulması zor görünmektedir. Bu nedenle belirli bir sürede başarıya ulaşamazsa uzun süre bu mobilizasyonu sürdürmek güç görünmektedir. Basının ilgisinde azalma başlamıştır. Olayın başladığı ilk günlerde haberlerin ilk sırasında bulunan gösteriler artık bültenlerde geri plana düşmeye başlamıştır. Bu da eylül ayında çok büyük bir gösteri planlayan göstericileri endişeye sevk etmeye başlamıştır.[14]

Hükümetin gösteriler karşısında yapmaya çalıştığı şeylerden birisi de gündemi dış politikaya kaydırmaya çalışmaktır. Çünkü, Netanyahu’nun da çok iyi bildiği gibi Filistin Meselesi’nin tekrar ön plana çıkması ülke gündemini değiştirecektir. Ancak Eylül ayında Filistin Devleti’nin ilan edilecek olması bu boyutta da hükümetin işini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle, bazı yorumcular Netanyahu’nun ya Gilat Şalit’i geri getirerek bir zafer havası yaratmasını ya da Filistinlilerle gerginlik yaratarak dikkatleri bu konuya yöneltmeyi deneyeceğini düşünmektedirler.[15]
 
Gösteriler Nasıl Sonuçlanabilir?
 
Gösterilerin ilk başladığı günlerde Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesine neden olan Tahrir Meydanı’ndaki gösteriler ile İsrail’deki gelişmeler arasında karşılaştırmalar yapılmıştır. Bazı kişiler, Tahrir Meydanı’nın sadece Arapları değil tüm Ortadoğu halklarını etkilediğini ileri sürmüşlerdir.[16] Bu benzetme, insanların taleplerini duyurmak için sokaklara dökülmeyi hatırlaması anlamında doğru olabilir. Fakat ciddi bir karşılaştırma İsrail’deki gösteriler ile Arap dünyasındaki gösteriler arasında ciddi farklılıklar olduğunu ortaya koymaktadır.
İsrail ve Arap dünyasındaki gösteriler arasındaki en temel fark, gösterilerin nedenleri ve göstericilerin taleplerindedir. İsrail’de gösterilerin nedenleri daha çok ekonomikken, Arap Dünyası’nda gerçekleşen gösterilerin temel dinamiği siyasal dışlanmışlık ve demokrasi talepleridir. Elbette, Arap ülkelerinde gerçekleşen gösterilerde de yolsuzluk, işsizlik, fakirlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik isyanların temel nedenleri arasında olsa da farklı kesimleri tek bir çatı altında toplayan istek diktatörlerin devrilmesi ve rejimlerin değişmesidir. İsrail’de ise yukarıda da belirtildiği gibi belirli bir siyasi talep yoktur. Göstericiler arasında çok azı Netanyahu’yu otoriterleşme eğilimiyle suçlar ve devrilmesini isterken[17] çoğu göstericinin bu konudaki talebi belirsizdir. Gösteriler bu bağlamda ele alındığında, İsrail’deki gösterilerin Arap dünyasında olduğu gibi devrimci bir hal alamayacağı, ancak diğer gelişmelerle bir araya gelirse İsrail hükümetini bir krize sokabileceği ve uzun süreli olabilirse İsrail siyasi yaşamına kalıcı etkiler yaparak yeni bir siyasi parti yaratabileceği ya da mevcut dalgayı değerlendiren siyasi parti için önemli bir güç yaratacağı söylenebilir. Eylül ayında düzenlenmesi planlanan kitlesel gösteri ise İsrail’deki gösterilerin kaderini belirleyecektir.

[1] Yanir Yagna, Eli Ashkenazi, Revital Hoval, “Israel's Periphery 'Proved It Is Part of The Struggle” Haaretz, 14 Ağustos 2011. http://www.haaretz.com/news/national/israel-s
-periphery-proved-it-is-part-of-the-struggle-1.378601.
  [2] Chaim Levinson, “Israeli Settlers Largely Back Housing Protests But Wary of Left-Wing Slant,” Haaretz, 1 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/print-edition/news/israeli-settlers-
largely-back-housing-protests-but-wary-of-left-wing-slant-1.376258
  [3] Yair Lapid, Israel’s 42% revolution” Yediot Ahronot, 30 Temmuz 2011. http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-4101990,00.html
  [4] “Masses March for Social Change,” Yediot Ahronot, 30 Temmuz 2011, http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-4102005,00.html
  [5] Ilan Lior and Jonathan Lis, “Leaders of Israeli Social Protest to Present Netanyahu With List of Demands,” Haaretz, 2 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/print-
edition/news/leaders-of-israeli-social-protest-to-present-netanyahu-with-list-of-demands-
1.376468
  [6] Jonathan Lis, “Israel’s Interior Minister Says Ruling Coalition May Fall in Light of Social Protests,” Haaretz, 11 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/news/national/israel-s-interior-
minister-says-ruling-coalition-may-fall-in-light-of-social-protests-1.378203
  [7] Ronen Medzini, “PM Sets Up Team To Negotiate With Protestors,” Yediot Ahronot, 31 Temmuz 2011, http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-4102306,00.html.
  [8] Nadav Shemer “Netanyahu to Appoint C'tee To Examine Tax Burden',” Jerusalem Post, 30 Temmuz 2011, http://www.jpost.com/DiplomacyAndPolitics/Article.aspx?
ID=231657&R=R1
  [9] Yossi Verter, “Netanyahu: Protests Across Israel Won't Topple Coalition Government,” Haaretz, 4 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/print-edition/news/netanyahu-protests-
across-israel-won-t-topple-coalition-government-1.376827
  [10] Herb Keinon,”PM Appoints Team To Meet Protest Leaders, Draw Up Plan,” Jerusalem Post, 8 Ağustos 2011, http://www.jpost.com/DiplomacyAndPolitics/Article.aspx?
id=232872

[11]Jonathan Berr, “Israel’s Economy Continues To Roar,” WST Journal, 24 Şubat 2011, http://247wallst.com/2011/02/24/israels-
economy-continues-to-roar/
  [12] Susan Hattis Rolef, “Political Reactions to The Social Protest,” Jerusalem Post, 10 Ağustos 2011, http://www.jpost.com/Opinion/Op-EdContributors/Article.aspx?id=233302.
  [13] Uri Avnery, “One tent, five dilemmas,” Haaretz, 11 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/print-edition/opinion/one-tent-five-dilemmas-1.378101
  [14] “Social Protests Face Next Challenge: Loss of Interest,” Haaretz Editorial, 10 Ağustos 2011, http://www.haaretz.com/print-edition/opinion/social-protests-face-next-challenge-loss-of-interest-1.377916.
  [15] Yossi Verter, “Everyone is Blaming Bibi,” Haaretz, 29 Temmuz 2011, http://www.haaretz.com/weekend/week-s-end/everyone-is-blaming-bibi-1.375908; Bradley Burston, “Netanyahu's Trump Card Against Israeli Protests: Peace,” Haaretz, 1 Ağustos 2011 http://www.haaretz.com/blogs/a-special-place-in-hell/netanyahu-s-trump-card-against-
israeli-protests-peace-1.376428
  [16] Roee Nahmias, “Arab Writers: Protests Inspired By Tahrir,” Yediot Ahronot, 27 temmuz 2011, http://www.ynetnews.com/articles/0,7340,L-4100935,00.html
  [17] Carlo Strenger, “Israelis Demand Dignity,” Haaretz, 29 Temmuz 2011, http://www.haaretz.com/blogs/strenger-than-fiction/israelis-demand-dignity-1.375944