KDP Yalnızlaştırılıyor mu?

Son dönemde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) siyaseti oldukça çalkantılı günler geçiriyor. Önce Irak Federal Yüksek Mahkemesinin aldığı IKBY Parlamentosunun geçerli olmadığına yönelik karar, daha sonrasında bütçe konusundaki tartışmalar Kürdistan Demokratik Partisi’ni (KDP) zor durumda bırakıyor. Ancak bu durum sadece bugünle sınırlı değil. Özellikle 2017’de yapılan referandumun ardından KDP ve KYB arasındaki siyasi çıkmaz çekişme çok daha belirgin hâle geldi. 

Zaten tarihsel olarak iki taraf arasında bir çekişme olduğu aşikâr. 1990’larda Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölge oluşturulması ile kurulan ikili defacto yönetim bugün itibarıyla farklı bir boyutta da olsa yeniden gündeme gelmiş gibi gözüküyor. 1990’da Irak’ın kuzeyinde elde edilen defacto özerklik üzerinden kurulan yönetimsel yapı bölgeyi KDP’nin kontrolündeki “sarı bölge” ve Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) kontrolündeki “yeşil bölge” olarak ikiye ayırmıştı.

Bugün itibarıyla net bir biçimde bir coğrafi ya da yönetimsel bölünmüşlük olmasa da siyaseten gittikçe birbirinden uzaklaşan iki tarafı görmek mümkün. Ancak bugün geçmişte olduğundan farklı olarak IKBY siyaseti de farklılaşmış durumda. 2003’ten sonra defacto yönetimin anayasal bir statü kazanması ile birlikte KDP ve KYB arasında imzalanan stratejik anlaşma doğrultusunda ortak bir yönetim kurulmuştu ve Irak’taki Kürt siyasetinin yürütücü gücü olan bu iki siyasi yapı aynı zamanda yönetimsel yapıyı idare ediyordu. Ancak daha sonrasında gelişen siyasetin ve demokratik adımların gereği Irak’taki Kürt siyasetinde de farklı düşünsel ve örgütsel yapılar ortaya çıktı.

Bunun dışında zaten Irak’taki Kürt toplumunda etkin bir güç olan İslamcı fikre sahip siyasi partilerin de etkinliğinin arttığı görüldü. Özellikle 2009 yılında KYB’den ayrılarak kurulan Goran Hareketi’nin ortaya çıkışı IKBY’deki siyasi anlayışın dönüşmeye başladığının temel göstergelerinden biri oldu. Bu süreçte söz konusu hareketin siyaseten elde ettiği başarı IKBY siyaset açısından bir ilk sayılabilir. Zira bu zamana kadar Irak’taki Kürt siyasetinin temel taşıyıcıları KDP ve KYB olmuştu. Ancak tüm bu süreç Irak’taki Kürt siyasi hareketinin dengelerini değiştirmiş olabilir. Her ne kadar daha sonraki seçimlerde Goran Hareketi 2009’da elde ettiği etkiyi sürdüremese de son süreçte de Şahsuvar Abdulvahid liderliğindeki Yeni Nesil Hareketi bu değişimin devamını sağlayan güç odağı olarak ortaya çıktı ve bu durum IKBY siyasetinde alışık olunmadığı hâliyle muhalif hareketlerin de etkinlik gösterebileceğinin örneği oldu. Bugün ise IKBY siyaseti çok daha farklı bir denklemle karşı karşıya. Daha önce de bahsedildiği gibi 2017’de referandum sonrasında KDP ve KYB arasında neredeyse silahlı çatışmaya varan gerginlik sonrasında iki taraf arasındaki problemler giderilemedi. Aksine daha da derinleşmiş görünüyor.

Özellikle Celal Talabani’nin hayatını kaybetmesi ile KYB yaşanan liderlik krizinin ardından yeniden yapılanma çabasına girmiş olsa da yönetimsel bir istikrar sağlayamadı. Bununla birlikte KYB’deki kopmalar da devam etti. Bu noktada kuzen Talabaniler (Lahur Şeyh Cengi) ile parti içerisinde etkinlik yarışına giren Celal Talabani’nin oğulları Bafel ve Kubat Talabani, şimdilik KYB’deki liderliği ele geçirmiş görünüyor. Özellikle Bafel Talabani’nin parti politikası açısından etkinliği çok daha belirgin. Nitekim Bafel’e göre daha ılımlı bir duruşa sahip olan ve IKBY Başbakan Yardımcılığı’nı da yürüten Kubat Talabani da KYB’nin “şahin” politikasına ayak uydurdu ve hem IKBY yönetimindeki KDP’nin ağırlığı ve yönetimsel tasarrufları nedeniyle kabine toplantılarına katılmadı. Bununla birlikte hem Bafel Talabani hem de Kubat Talabani, KDP ve IKBY yönetiminin adımlarına alternatif olabilecek şekilde hareket ederek, özellikle Bağdat’taki merkezî hükûmet üzerinden politika üretmeye çalıştı. Bu tutum IKBY seçimleri ve bütçe görüşmelerinde de kendini net olarak gösterdi. KYB, KDP’nin seçimlerde “hile ve usulsüzlük yaptığı” gerekçesinin yanı sıra, seçim sistemini kendisine avantaj sağlayacak şekilde organize ettiği savıyla, IKBY seçimlerinin Irak merkezî hükûmetine bağlı Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği tarafından yapılması yönünde çaba harcarken, diğer taraftan da Irak Federal Yüksek Mahkemesinin IKBY Parlamentosuna yönelik “geçersizliğine yönelik kararı”nda da önemli rol oynadı.

Diğer taraftan Irak merkezî hükûmeti tarafından IKBY’ye gönderilen bütçenin doğrudan vilayetlere verilmesi için de çaba harcadı ve Irak merkezî hükûmeti bütçeyi buna göre ayarladı. Böylece, KDP’nin elindeki “ekonomik özgürlüğü” de almaya çalıştı. Bu noktada KYB’nin KDP’nin IKBY’deki etkinliğini Bağdat’la dengelemeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Kendi içerisinde liderlik mücadelesi yaşayan ve grupsal kopuşlarla örgütsel ve siyasi zayıflama yaşayan KYB’nin, böylece kendini Bağdat merkeze konumlandırarak IKBY siyaseti içerisinde güç dengesini yeniden kurmaya ve güç kazanmaya çalıştığı görülüyor. Bu durum Bağdat’ın da işine geliyor. Nitekim Bağdat’ın 2003’ten bugüne kadar IKBY üzerinde sağlayamadığı etki ve denetim, son dönemde KYB’nin adımlarıyla da sağlanmış oldu.

Buradan hareketle KYB’nin KDP’yi yalnızlaştırarak gücünü kırmaya çalıştığı da söylenebilir. KYB’nin bunu yaparken, KDP’ye karşı koz olabilecek Irak dışındaki yapıları da kullanmak dâhil her faktörü değerlendirmeye çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Ancak KYB, KDP’yi köşeye sıkıştırayım derken, kendisini daha da bağımlı ve dağınık bir hâle getiriyor. Bu durum kısa vadede KYB açısından bir avantaj gibi görünse de uzun vadeli düşünüldüğünde KYB’yi sıradanlaştırabilir ve kitle partisinden yerel bir siyasi yapıya dönüştürebilir. Bu durum özellikle 2003’ten sonra IKBY’deki yönetimsel yapının tekilleştirmeye yönelik atılan adımları sekteye uğratmakla birlikte, IKBY’nin bugüne kadarki ilerlemesini de geriye doğru evrilmesine sebep olabilir.

Bu makale 22 Haziran 2023 tarihinde Rudaw internet sitesinde “KDP Yalnızlaştırılıyor mu?” başlığıyla yayımlanmıştır.