Kuzey Irak’ta Barzani’siz Bir Dönem Mümkün mü?

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üni. Uluslar. İliş.
Bugünlerde pek çok kişi Irak’ta 20 Nisan 2013 tarihinde gerçekleşecek Vilayet Meclisi seçimine odaklanmışken Kuzey Irak’ta sessiz sedasız çok önemli günler yaşanıyor. Türkiye’de medyaya Kuzey Irakla ilgili yansıyan haberlerin çoğunu son dönemde Türkiye ile IKBY arasındaki enerji ilişkileri ya da Türkiye’deki demokratikleşme ve barış sürecinde Iraklı Kürtlerin oynadığı role ilişkin haber ve yorumlar oluşturuyor. Oysa son 3 aydır KBY’de yaşanan iç politik gelişmeler bölgenin yeni bir siyasal döneme sürüklendiğini düşündürüyor.
 
Hatırlanabileceği gibi IKBY’de son seçim 25 Temmuz 2009 tarihinde gerçekleşmişti. Parlamento ve başkanlık seçimlerinin birada gerçekleştiği bu seçimin üzerinden 4 yıl geçti. Bu da 2013’ün Iraklı Kürtler için de bir seçim yılı olduğu anlamına geliyor. Her ne kadar 2009’dan bu yana her yıl IKB Vilayet Meclisi seçiminin yapılması gündeme gelse ve her seferinde inandırıcı gerekçeler olmadan bu seçimler ertelense de bu seferki seçim gündemi son derece gerçekçidir. 2013 yılının başında Kuzey Irak’taki muhalif partilerin bastırmasıyla hızlanan süreç sonunda IKBY’nin Başkanı Mesut Barzani’nin 21 Eylül 2013 tarihinde parlamento ve başkanlık seçimlerinin bir arada yapılacağını ilan etmesiyle sonuçlanmıştır. 5 ay sonra gerçekleşecek seçim IKBY’nin siyasi tarihi açısından belki de en kritik seçim olacaktır.
 
Bu seçimi diğerlerinden farklı kılan nedenler şöyle sıralanabilir:
 
1- Irak’ın işgalinden sonra Kürtler için istikrarlı bir siyasi ortam yaratılması ve ekonomik altın çağın belkemiği olan KDP-KYB ittifakı artık sona erdi. Tarihsel uzlaşmazlıklarını ve parti içi çekişmelerini bir yana bırakarak Irak’ta Kürtlerin önceliklerine odaklanan iki parti arasındaki ittifak aslında 2009 yılından beri üst üste darbeler almıştı. Ancak her iki parti de aralarındaki sorunları ön plana çıkarmaktansa iktidarı ellerinde tutmanın en güvenli yolu olarak gördükleri işbirliğini sürdürdüler. Fakat Celal Talabani’nin hastalanmasından sonra iyice açığa çıktığı gibi artık ittifakı sürdürmek istemeyen sadece KDP değil aynı zamanda KYB’dir. Son günlerde her iki partinin üst düzey yetkililerinin açıklamalarından da anlaşıldığı gibi KDP ve KYB seçime ayrı listeler ya da ittifaklar olarak girecekler. Bu da bölgedeki siyasal denklemin kökten değişmesi anlamına geliyor.
 
2- KDP-KYB ittifakı basit bir (Mesut) Barzani-(Celal) Talabani ittifakı değildir. Her iki lider de bazen kendi partilerine ve tabanlarına rağmen stratejik çıkarlarını dikkate alarak aralarındaki işbirliğini sürdürmeyi başardılar. Fakat her ne kadar 2005’ten beri Irak’ta yapılan tüm seçimlere ortak listelerle girseler de partilerin ne tabanları ne de ara katmanları asla birleşmedi. Elbette bugün iki parti arasında 1994-1998 yılları arasındaki silahlı çatışmanın bir benzerini yaratan dinamikler yok. Fakat geçmişin etkisinin tam olarak silinmiş olduğu da söylenemez. Ancak bugün partiler arasındaki farklılığı yaratan 15 yıl öncesinin çatışmalarının travmatik etkisi değildir. Bugün temel sorun IKBY’nin yönetilmesi ve iktidarın paylaşılması konusundaki fikir ayrılıkları ve güç ilişkileridir. KDP ile KYB arasındaki güç dengesi açık bir biçimde KDP lehine bozulmuş, KYB ise önceki yıllara oranla hem halkın desteğini kaybetmiş, hem de örgütsel olarak gerilemiştir. Ancak nedeni ne olursa olsun görünen o ki “stratejik ittifak” bitti ve bundan sonra iki parti yeni dinamikler çerçevesinde yeni bir ilişki modeli kurma yoluna gidiyor.
 
3- KDP-KYB ittifakı bozulduğu için IKBY’nın kısa tarihinde ilk kez bu iki parti dışındaki güçlerin iktidarı belirleme olasılığı doğmuş durumdadır. Bölgede açık ve siyasi eğilimleri iyi yansıtan bir kamuoyu yoklaması yapılmış değildir. Elbette tüm partilerin seçim büroları kendi durumlarını tespit etmek ve yeni stratejiler belirlemek üzere çeşitli çalışmalar sürdürmektedir. Fakat açık kaynaklara yansımadığından bu rakamlar bilinememektedir. Yine de önceki seçimler ve bölgede uzun süredir yürüttüğümüz çeşitli çalışmalar dikkate alındığında sırasıyla bölgedeki en güçlü partilerin şunlar olduğunu söyleyebiliriz: KDP, Değişim, KYB, KİB, KİC ve diğerleri. Yine açık bir kamuoyu yoklaması olmadığı için genel güç dengesi hakkında kesin yorumlar yapmak doğru olmasa bile bölgede bir seçim olsa birinci çıkacak partinin KDP olacağını kestirmek çok zor olmayacaktır. Ancak KDP’nin tek başına 5-40 aralığından fazla oy alamayacağını, buna ek olarak IKBY parlamentosundaki 11 azınlık kotasındaki üstünlüğüne rağmen tek başına hükümet kuramayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Buna karşılık diğer partilerin seçim öncesi güçlü bir koalisyon oluşturmasını beklemek de doğru görünmemektedir. Bu nedenle partilerin seçime ayrı ayrı gitmesi, seçimden sonra sandalye dağılımına bağlı olarak KDP’yle ya da KDP’siz bir koalisyon oluşturması mümkün olabilir. Bu süreçte unutulmaması gereken en önemli nokta KDP’nin seçimden alacağı oy kadar kimi başbakan adayı olarak belirleyeceğidir. Mevcut Başbakan Neçirvan Barzani’nin sadece kendi partisinin değil diğer partilerin tabanında da desteği olduğu unutulmamalıdır. Dolayısıyla KDP’nin başbakan adayı Neçirvan Barzani olduğu sürece yeniden hükümet kurması şaşırtıcı olmayacaktır. Fakat bu süreçte altı çizilmesi gereken üç nokta daha vardır: Bunlardan birincisi Neçirvan Barzani dışında hiçbir KDPli politikacının hükümeti kurması beklenmemelidir. İkincisi ne olursa olsun KDP’nin zayıflayan KYB ile yaptığı koalisyon hükümetleri dönemi sona ermiştir. Hükümetin ortağı olan partiler isteklerini çok daha çetin pazarlıklarla alacaklardır. Üç hatta 4 partili koalisyonların kurulması IKBY’de bölgenin alışık olmadığı türden bir koalisyon hükümeti yaratabilir. Üçüncüsü, mevcut dengeler KDP’nin yer almadığı bir hükümeti de mümkün kılmaktadır. Her ne kadar muhalefet partileri açısından KDP’siz bir hükümet kurmak zor ve riskli olsa da yıllardır eline bir fırsat geçirmeyi ve bölgedeki siyasi ilişkileri köklü bir biçimde değiştirmeyi hedefleyen muhalefetin eline iyi bir fırsatın geçmesi halinde bunu kullanması ihtimali göz ardı edilmemelidir. Bu noktada en kritik rolü ise zayıfladığı için öneminin azaldığı düşünülen KYB oynayacaktır. KYB geçmişe göre zayıflamış olsa da halen hükümeti kimin kuracağının belirlenmesinde anahtarı elinde tutmaktadır.
 
4- Bu seçimin belki de en önemli boyutu başkanlık seçimidir. Başkanlık seçiminin hukuki altyapısı kesinleşmeden seçim tarihinin ilan edilmesi çok ilginç görünmektedir. Yürütülen tartışmaların da gösterdiği gibi IKB Başkanı Mesut Barzani’nin başkanlık için aday olup olmayacağı hala belli değildir. Bazı muhalif partilere göre hukuki olarak Mesut Barzani’nin aday olma hakkın bulunmamaktaysa da KDP’liler tam tersini ileri sürmektedir. Fakat Mesut Barzani aday olsa bile seçilememe ihtimali bulunmaktadır. Hatta KDP dışı partilerin ortak bir aday üzerinde anlaşması halinde Mesut Barzani’nin seçilmeme olasılığı çok güçlenecektir. Bu durum IKBY’de yeni bir dönemin kapısını aralayabilir. Talabani’nin sağlık durumu nedeniyle siyasi dengelerin dışında kaldığı bir ortamda Başkanlığı (seçime girememe ya da seçimi kaybetme nedeniyle) elinde tutamayan Mesut Barzani’nin kendi siyasal geleceğine ilişkin tercihi Iraklı Kürtlerin demokratikleşme sürecinin dönüm noktası olabilir. Son 35 yılda iki önemli liderin sürüklediği Iraklı Kürtlerin siyasal yaşamında yeni her iki liderin de başrolde oynamadığı bir dönemi görmek için belki erkendir. Fakat bu durum eninde sonunda Iraklı Kürtlerin yüzleşmek zorunda olduğu bir gerçektir.