Libya’da Yeni Dönem: Değişen İttifaklar ve Türkiye’nin Pozisyonu

ABD ve Fransa’nın başını çektiği Batılı devletlerin yoğun baskılarına rağmen 24 Aralık’ta yapılması planlanan Libya başkanlık seçimleri, adaylık kriterleri ve hukuki altyapıdaki anlaşmazlıklar nedeniyle ertelendi. Seçimlerin ertelenmesinin resmî olarak Libya Yüksek Seçim Kurulu tarafından açıklanmasının ardından ülkede siyasilerin ve güvenlik alanındaki önde gelen aktörlerinin alışagelmiş ittifak dengesinin dışına çıktığı gözlemlenmektedir.

Doğuda Başlayan Kırılmalar ve Başağa’nın Bingazi Ziyareti
Bu “yeniden mevzilenme”, Tobruk merkezli parlamentonun Başkan Yardımcısı Fevzi Nuvayri ve beraberindeki heyetin Türkiye çıkarması ile ilk sinyallerini verdi. Geçmişte Türkiye karşıtlığıyla bilinen pek çok parlamento üyesi, Meclis Dostluk Grubu toplantılarının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmiş, ardından Türkiye-Libya ilişkilerine ve Türkiye’nin ülkenin doğusuna yönelik yaklaşımına ilişkin Nuvayri’nin olumlu açıklamaları gelmişti. Aynı heyet, Türkiye-Libya Deniz Yetkilendirme Anlaşması’nın teorik mimarlarından Emekli Amiral Cihat Yaycı’yı ofisinde ziyaret ederek fotoğraf verdi. Bu son ziyareti, Akile Salih liderliğindeki parlamento nezdinde Türkiye’nin Güvenlik ve Savunma Anlaşması’na bağlı askerî varlığına ve Deniz Yetkilendirme Anlaşması’na bağlı Doğu Akdeniz’deki jeostratejik varlığına karşı uzun zamandır ortaya sürülen iki temel argümanı rafa kaldırdığı şeklinde okumak belki biraz iddialı olabilir. Ancak genel tablo göz önüne alındığında bu ziyaretler, Libya’nın doğusunda öne çıkan iki figürü Akile Salih ve milis güçlerin lideri Halife Hafter arasındaki belli kırılmalara işaret etmektedir. Her ne kadar Akile Salih, Hafter’e seçim yolunu açan tartışmalı seçim yasasının meclisten tek taraflı olarak geçirilmesinde etkin bir rol oynasa da takip eden süreçte başkanlık seçimlerine adaylığını açıklamış ve Hafter cephesini doğudaki oyların bölünmesi tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştı. Ayrıca Salih’in siyasi kimliğinden ötürü Hafter’e kıyasla daha rasyonel bir bakış açısına sahip olduğu ve diplomasinin gücüne inandığı ifade edilebilir. Bu bağlamda Türkiye’nin, 2015 Libya Siyasi Anlaşması (LSA) çerçevesinde ülkenin doğusuna ve batısına eşit mesafede yaklaşan tavrı ve 2019 Trablus işgal girişimine karşı ortaya koyduğu sert gücün sahada karşılık bulması sonucunda Libya’da etki alanını genişletmesi, yeni dönemde Salih’in Türkiye’ye yaklaşmasının önünü açan faktörler arasında gösterilebilir.

Diğer taraftan doğudaki milis güçlerin lideri Hafter’in, önceki Ulusal Mutabakat Hükûmeti (UMH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa, UMH Dönemi Başbakan Yardımcısı Ahmet Maytık ve diğer başkanlık seçimleri adaylarıyla Bingazi’de yaptığı görüşme, Libya’da değişen ittifak dengelerinin en önemli sacayağı oldu. Fethi Başağa’nın uzun zamandır karşıt adımlarla mevcut Başbakan Dibeybe’yi seçim yarışının dışına itme girişimleri vardı. Bu kapsamda Akile Salih’in tartışmalı seçim yasasına verdiği destek ve Dibeybe’nin adaylığına yönelik itirazıyla Başağa, ülkenin batısındaki parçalı yapının başat sorumlularından birisi olarak öne çıkmaktaydı. Bundan hareketle Hafter ve Başağa görüşmelerinin ülkenin en popüler ve güçlü başkanlık adayı olan Dibeybe’ye karşı ortak düzenlenmiş bir karşı bir girişim olduğu söylenebilir. Öyle ki 2019 Trablus saldırıları esnasında Hafter güçlerine karşı en çok kaybı veren Mısrata’nın sembol isimlerinden ve Libya basınında Türkiye’ye yakınlığıyla ön plana çıkan Başağa’nın Hafter’i ziyareti, Libya’daki statüko içinde pragmatist ilişki ağını gözler önüne sermektedir. Bununla beraber Hafter’in bu ziyaretle iki temel gündemi olduğu söylenebilir. Bu konuda güçlü argüman, batıdaki ayrışmayı alevlendirmek, zayıf argüman ise Başağa üzerinden Türkiye ile iletişim kanalları kurmaktır.

Başbakan Dibeybe Karşıtlığı ve Uluslararası Tepkiler
Bununla beraber Hafter başta olmak üzere parlamento içindeki önemli bir grup, Başbakan Dibeybe’nin gerçekleştirilemeyen seçim tarihi sonrasında yasal süresini doldurduğu ve meşruiyetini kaybettiği argümanını işlemekte, seçim tarihi belirlenene kadar yeni bir geçici hükûmetin kurulması gerektiği yönünde söylem geliştirmektedir. Ülkenin doğusundaki yapı, söylemlerini başkent Trablus’ta devam eden küçük çaplı çatışmaların, milis gruplar arasında teşekkül eden askerî rekabetin ve bazı asılsız yolsuzluk iddialarının istikrarsız bir siyasi yapı oluşturduğu algısıyla desteklemektedir.

Öte yandan, daha önce Libya halkı tarafından seçilmiş meşru bir otoriteye görevini devredeceğini açıklayan Başbakan Dibeybe seçimlerin iptal edilmesiyle beraber yeniden görevinin başına geçti ve pek çok uluslararası ve bölgesel aktörün açık ya da örtülü desteğini arkasına aldı. Bu meyanda Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere ve ABD tarafından yayımlanan ortak bildiri, Millî Birlik Hükûmeti’nin (MBH) statüsüne ilişkin belirgin bir tavır ortaya koymazken, seçimlerin makul bir tarihe ertelenmesi ve sonuçların tüm taraflarca tanınması yönünde ifadeleri içermektedir. İngiltere’nin Libya Büyükelçisi Caroline Hurndall ise bu ortak açıklamadan bağımsız olarak Libya’da MBH’yi tek meşru yönetim olarak tanıyacaklarını ve paralel bir hükûmet ya da kurumun kurulmasına karşı olduklarını belirtti. Benzer açıklamalar Türkiye Dışişleri Bakanlığından da geldi. Ayrıca Hurndall’ın açıklamaları Başağa cephesi ve Tobruk merkezli parlamento nezdinde geniş yankı uyandırdı. Batıda Dibeybe ile ciddi bir rekabet içinde olan Fethi Başağa, Hurndall’ın ifadelerini “Libya’nın içişlerine müdahale” olarak değerlendirdi.

Ancak tüm bu gelişmelerin gölgesinde MBH içinde “Akile Salih’in adamı” olarak bilinen ve son dönemde Dibeybe karşıtı söylemleriyle başbakanın meşruiyetini sarsma yönünde bir strateji izleyen Başbakan Yardımcısı Hüseyin Katrani, hafta içinde uzun zamandır katılmadığı Başbakan Dibeybe liderliğindeki kabine toplantısına katılmak üzere başkent Trablus’a geleceğini açıkladı. Hiç şüphesiz bu karar, Dibeybe için yeni dönemde önemli bir kazanç ve meşruiyetini artırma noktasında oldukça güçlü bir adım olarak yorumlanabilir. Buna ek olarak geçmişte paralel hükûmet retoriğinin en sağlam destekçilerinden Katrani’nin geri adım atması, Akile Salih’in de en azından geçici süreyle MBH’ye yeşil ışık yaktığını göstermektedir. Diğer taraftan Salih’in bu hamlesi, Stephanie Williams liderliğindeki BM Libya Misyonu’nun artan diplomatik angajmanı ile ilişkilendirilebilir. Öyle ki Salih, sonuçsuz kalan seçim sürecinin ardından BM’nin ipleri tamamen eline alacağı ve takip eden süreçte yol haritasını şekillendiren yapı içerisindeki gücünü kaybedeceği gerekçesiyle pozisyon almaktadır. Hatta bunun uzantısı olarak geçmişte yoğun rekabet içinde olduğu Devlet Yüksek Konseyi (DYK) Başkanı Halid Mışri ile bu yönde başlayacak müzakerelere sıcak bakmakta ve dolayısıyla Türkiye’ye de olumlu yaklaşmaktadır.

Öte yandan başbakanlık koltuğuna yeniden oturan Dibeybe, anayasal zeminin belirlenmesi yönünde yapılacak referandumu gündemine aldı. Anayasal altyapının oluşturulması, seçimlerin ertelenmesiyle beraber girilen kaotik dönem içinde Libya’daki bazı kronik sorunların çözülmesini ya da en azından adaylık kriterlerinin netleşmesini sağlayabilir. Ancak bu senaryonun gerçekleşmesi için en az 6 ay veya 1 seneye ihtiyaç duyulduğunu belirtmek gerekir. Buna ilişkin Yüksek Seçim Kurulu Başkanı İmad Sayih, seçimlerin en az 6 ay süreyle ertelenmesine ilişkin TM’ye önerilerde bulunmuş, hafta içinde yapılan TM görüşmelerinde bu ihtimalin en gerçekçi senaryo olduğuna yönelik açıklamalar gelmişti. Gelinen noktada Libya’nın üç farklı bölgesinde teşekkül eden bölgesel ayrışmayı ve güvenlik alanında yaşanan krizleri sonlandırmak ve ekonomik yeniden yapılanmayı sağlamak için seçimler öncesinde daha güçlü bir hukuki altyapının oluşturulması ve bu konuda Libya halkının bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

Bu Görüş 5 Ocak 2022 tarihinde Yeni Şafak gazete Düşünce Günlüğü sayfasında “Libya’da değişen ittifaklar ve Türkiye’nin pozisyonu” başlığıyla yayımlanmıştır.