Mesut Barzani'nin Türkiye Ziyareti: Nedenler, Beklentiler ve Gelecek

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi E Üniversitesi U.İ.B. Başkanı, serhaterkmen@orsam.org.tr
KDP’nin resmi ajansı sayılabilecek olan Peyamner Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani 2 Haziran Çarşamba günü akşamı Türkiye’ye gelecek, 3 Haziran günü de resmi temaslarda bulunacaktır. Bu ziyaret Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkiler açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Ancak ziyaretin gelişme sürecinin dikkatli bir şekilde ele alınmaması ziyarete sahip olduğundan farklı anlamlar yüklenmesine neden olacaktır. Bu nedenle, ziyaretin dikkatle incelenmesi yararlı olabilir.   Ziyareti başlatan süreci 2008 yılında Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK terör örgütü kamplarına yaptığı sınır ötesi operasyona kadar geri götürmek mümkün olabilir. Hatırlanabileceği gibi, bu operasyonun başlamasının hemen ardından, aynı zamanda KYB lideri olan Celal Talabani Irak Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’ye davet edilmişti. Bu ziyaret bir yandan sınır ötesi operasyon yapılırken diğer yandan da Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle diyalog kanallarını açık tutma isteğinin açık bir ifadesiydi. Ancak Mesut Barzani’nin Türkiye ziyaretini başlatan asıl sürecin 30 Ekim 2009’da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Irak ziyareti olduğu söylenebilir. Davutoğlu, ziyareti sırasında Türkiye’nin Basra ve Musul’daki başkonsolosluklarının resmi açılışını yaparken aynı zamanda uzun zaman sonra bir ilki gerçekleştirmiş ve Erbil’i ziyaret etmişti.   Davutoğlu’nun ziyaretinden sonra ilişkilerin sessiz ama büyük bir hızla gelişmeye başladığı görülmektedir. Bir yandan Türkiye ile Irak arasında yapılan anlaşmalar gereği Kuzey Irak’ta yeni bir sınır kapısı ve serbest ticaret bölgesi açılması konusunda çalışmalar hızla sürerken diğer yandan Türkiye Mart ayında Erbil’de bir başkonsolosluk açmıştır. Yine Mart ayının sonunda eski Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Neçirvan Barzani İsanbul’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi ziyaretin gerçekleşmesindeki önemli adımlardan birisi olarak kabul edilebilir. 28 Nisan günü ise Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun Erbil’i ziyaret ettiği ve Mesut Barzani’nin Türkiye’ye Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı sıfatıyla resmen davet edildiği bilgisi yayın organlarında yer almıştır.   Özetle yukarıdaki sürecin sonucunda gerçekleşmesi gündeme gelen ziyaretin neden önemli olduğu konusunda şunlar söylenebilir:   1. Üç yıl öncesinde Türkiye’nin terörle mücadele politikasına yaklaşımı ve içişlerine karışmaya varan sözleri nedeniyle siyasetçiler, kamuoyu ve medya tarafından neredeyse PKK ile özdeşleştirilme noktasına gelmiş olan Mesut Barzani uzun bir aradan sonra sessiz sedasız Türkiye’ye gelmektedir. Bu durum Türkiye kamuoyu ve siyasi çevrelerdeki bir tutum değişikliği olarak nitelendirilebilir.   2. 1990lar boyunca defalarca Türkiye’yi ziyaret etmiş olsa da bu defa Mesut Barzani KDP lideri sıfatıyla değil Irak’ta bir federal kurum olan IKBY Başkanı sıfatıyla üst düzey protokol çerçevesinde kabul edilecektir. Bu durum, Kuzey Irak’a yapmış olduğumuz ziyaretlerde bize bölgedeki akademisyen ve araştırmacıların sıklıkla dile getirdiği gibi Iraklı Kürtlerin en büyük isteklerinden birisidir.   3. Bu ziyaret, Türkiye’nin Iraklı Kürtlerden beklentileri karşılanmamış olmasına rağmen açık bir iyi niyet ve dostluk mesajı göndererek işbirliğini geliştirme yönünde attığı önemli bir adımdır.   4. Ziyaretin ardından somut işbirliği örneklerinin artması halinde gerçek anlamda tarihsel bir ziyaret olabilme potansiyelini taşımaktadır.   Ziyareti Ortaya Çıkaran Dinamikler ve Ziyaretin Nedenleri   Irak’ın işgalinden sonra Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkilerin gerilmesi ve zaman zaman tansiyonun çok yükseldiği herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Türkiye, PKK terör örgütüyle mücadele, Türkiye’nin içişlerine karışma, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması, Kerkük’ün statüsü ve Türkmenler konularındaki olumsuz politikaları nedeniyle Iraklı Kürtlerle arasına mesafe koymuştur. Ancak, son dönemde bu soğukluğun yerini daha iyi ilişkilerin aldığı görülmektedir. Bunun nedeni, büyük ölçüde Türkiye’nin Ortadoğu politikası ve Irak’taki değişim nedeniyle ve bazı yeni stratejik adımlar atma ihtiyacı duymasıdır.   Çünkü temelde, Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve PKK terör örgütüyle mücadele edilmesi konularında bir değişiklik yoktur. Yani, Mesut Barzani’nin Türkiye ziyareti, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki siyasi yapıyı ayrı bir birim olarak kabul ettiği anlamına gelmemektedir. Ancak, Irak’ın işgalinden sonra bu ülkede yeni bir anayasa yapılmıştır ve bu anayasaya göre ülkenin kuzeyinde 3 vilayetten oluşan bir federasyon kurulmuştur. Türkiye, uzun süre boyunca Irak’ın etnik temelli federal bir nitelik taşımasının ülkede parçalanmanın önünü açacağını dile getirmiştir. Fakat Irak anayasasının varlığını kabul ettiği bir olguyu görmezden gelmek ve yok saymak da sonuç üretmemektedir. Özellikle, Irak’taki tüm gruplara eşit mesafede yaklaştığının altını çizen Türkiye’nin Araplarla olduğu kadar Kürtlerle de ilişkilerini geliştirmesi doğal bir olgudur. Konu bu bağlamda ele alındığında, Türkiye’ye yılladır Iraklı Sünni ve Şii Arapların partilerinin temsilcileri veya üst düzey siyasi yetkilileri gelirken, Iraklı Kürtlerin de bir istisna olmaması gerekir.   Ancak, elbette, Barzani’nin ziyareti sadece Irak içi dengelere ve siyasilerin ziyaretlerine indirgenemez. Çünkü, Türkiye’nin en temel güvenlik sorunları arasında mülahaza ettiği ve defalarca MGK toplantılarına konu olan Irak’ın parçalanması olasılığı hala ortada bir sorun olarak durmaktadır. Peki o zaman Türkiye’nin Iraklı Kürtlere yönelik politikasında değişen ve değişmeyen hususlar nelerdir? Türkiye’nin Irak’a yönelik stratejik bakışında bir değişiklik yoktur. Türkiye, çok net bir biçimde, belki de bölgedeki tüm ülkelerden daha fazla Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmaktadır. İkinci değişmeyen husus PKK terör örgütüyle mücadelenin bir ayağının da Irak topraklarında olduğudur. Bu çerçevede yıllardır işletilmeye çalışan üçlü mekanizma devam etmektedir. Bu bağlamda Iraklı Kürtlerin katkısı elzemdir. Üçüncü değişmeyen husus ise Türkmenlerin Irak’taki yaşamlarının iyileştirilmesi ve hak ettiği siyasi temsile sahip olmalarıdır.   Değişen husus ise şöyle tanımlanabilir: Türkiye, Iraklı Kürtlerle ilişkilerini yürütme biçimini değiştirmeye başlamıştır. Basın önünde tartışarak karşılıklı gerginlik yaratmaktan ziyade başta ekonomi olmak üzere işbirliği alanlarını ön plana çıkartan, böylece uzun vadede daha yapıcı ilişkiler kurmayı hedefleyen bir tavır geliştirmiştir. Bu yaklaşıma Iraklı Kürtlerin de özellikle 2003-2007 yılları arasında Türkiye ile her fırsatta sözlü çatışmaya giren, kışkırtıcı tavrının sürdürülmemesi eşlik etmektedir. Bu noktada hem Türkiye’nin hem de Iraklı Kürtlerin birbirlerine ihtiyacı olduğunun altının çizilmesi gerekir.   Ancak muhtemelen son gelişmeleri tetikleyen anlayışın en önemli unsuru Iraklı Kürtler ile Türkiye arasında son yıllarda kötüleşen ilişkilerin aslında bir anomali olduğu düşüncesidir. Uzun yıllar boyunca Irak’ta en iyi ilişki kurduğu grup olan Kürtlerle ilişkilerin bu denli bozulması, Türkiye’nin genel Ortadoğu politikasının dışındadır. Konu bu algı çerçevesinde ele alındığında Türkiye’nin Irak’taki diğer gruplarla ilişkileri güçlendirdiği bir dönemde, Kürtleri bu yelpazenin dışında tutmanın doğru olmadığı düşünülmektedir. Kürtlerin Türkiye’den uzaklaşmalarının maliyetinin başka bir ülkeye yönelmeleriyle sonuçlanabileceği düşüncesi de yapılan stratejik hamlelerin bir başka boyutu olabilir.   Türkiye’nin Iraklı Kürtlerle ilişkilerini geliştirmesinin neden önemli olduğu konusunda şunlar söylenebilir:   -PKK terör örgütüyle mücadelede gerçekçi ve samimi bir işbirliği sayesinde örgütün terörist faaliyetlerini engellemek,   -Irak’taki siyasi dengeyi kurarak bu ülkede istikrarı sağlamak,   -Irak’ın enerji kaynaklarının geliştirilmesi, Türkiye’nin bu enerji kaynaklarından yararlanması ve Ortadoğu’da önemli bir enerji köprüsü haline gelmesine katkıda bulunmak,   -Türkiye-Irak ekonomik ilişkilerini daha üst bir düzeye taşımak.   Konu Iraklı Kürtler açısından ele alındığında ise Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi şu açılardan önem taşımaktadır:   -Iraklı Kürtler arasındaki aydın kesimlerin ya da siyasilerin büyük bir çoğunluğuna göre Türkiye Iraklı Kürtlerin dünyaya açılan kapısıdır.   -Laik ve demokratik bir devlet olarak Türkiye Iraklı Kürtlerin yıllardır geliştirdikleri siyasi tecrübe açısından bölgedeki yegane örnektir.   -ABD’nin çekilmesi sonrasında Irak’ın içine düşebileceği olası bir bataklıkta veya Irak’taki herhangi bir felaket senaryosunda Kürtlerin, niyetine güvenebileceği tek ülke Türkiye’dir.   -Kuzey Irak’ta petrol gelirlerinin yaratmış olduğu ekonomik canlılığı besleyebilen tek ülke Türkiye’dir. Bölgenin inşasına katkıda bulunduğu kadar uluslararası ekonomik sisteme ve pazarlara eklemlenme noktasıdır.   Ziyaretin Türkiye için önemli olduğu kadar hatta daha da fazla Iraklı Kürtler önemli olduğu söylenebilir. Çünkü, Irak’ta Kürtler zor bir döneme girmişlerdir. Irak iç siyasetinde 2003 sonrası güçlerini kaybeden Kürtler kendilerine destek aramaktadırlar. Bu güç kaybının dört temel nedeni olduğu (birçok yan faktörün dışında) söylenebilir. Birinci neden Kürt grupların kendi aralarında girmiş oldukları iç güç mücadelesidir. İkinci neden önceki seçimleri boykot eden grupların seçime katılması ve güç kazanması nedeniyle yeni Irak parlamentosundaki güçlerinin azalmış olmasıdır. Üçüncü neden, Iraklı Kürtlerin dış desteklerinin (özellikle ABD) birkaç yıl öncesine göre azalmış olmasıdır. Dördüncü neden ise seçim sonrası olası istikrarsızlıkların özellikle kuzey hattında Sünni Araplarla, Kerkük ve petrol gibi konular yüzünden de merkezi hükümetle yaşamaları kuvvetle muhtemel sorunların Iraklı Kürtleri yalnızlaştırması olasılığıdır. Özellikle, Iraklı Kürtler, siyasi güç kaybı, olası çatışmalar, ABD’nin çekilmesi sonrasında ortaya çıkabilecek yeni güvenlik durumu ve yeni meclis aritmetiği nedeniyle sıkıntıya gireceklerinin farkındadır. Böylesi bir ortamda Türkiye’nin Iraklı Kürtlere yakınlık göstermesi onlar için büyük bir fırsattır. Türkiye’nin Kürtlerin zayıflayabileceği bu ortamda merkezi hükümetteki aşırı merkeziyetçilik yanlıları ya da Kürt karşıtı gruplarla birlikte olup, güçlü bir Kürt karşıtı politika izlemek yerine, Irak’taki tüm gruplarla yakınlaşma fikri çerçevesinde yakınlaşmayı tercih ettiği gözlemlenmektedir.   Ziyaretten Beklentiler ve İlişkinin Geleceği   Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkilerdeki iyileşme trendine ve Mesut Barzani’nin ziyaretinin yarattığı olumlu havaya rağmen bazı sorunların hala varlığını koruduğu ve somut adımların hala tatmin edici boyutta olmadığı görülmektedir. Öncelikle, Iraklı Kürtlerin PKK terör örgütüyle mücadele konusunda hala herhangi bir somut ve yapıcı bir adım atmadığı, atma konusunda da istekli olmadığı ortadadır. İkincisi, Iraklı Kürt grupların önde gelen isimleri defalarca yaptıkları açıklamalarda Irak’tan “zamanı gelince” ayrılmak istediklerini belirtmektedirler. Bu iki konu hala Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki stratejik vizyonun tam olarak örtüşmediğini göstermektedir. Ancak, zaman içinde ilişkilerin çok daha iyi noktalara taşınmasıyla birlikte aradaki bu görüş ayrılıklarının çözülmesi mümkün olabilir.   Ziyaret sırasında Mesut Barzani’nin Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüşeceği bildirilmiştir. Ziyaretin yaratabileceği sinerji ikili ilişkilerdeki bazı tıkanıkların açılması ve karşılıklı güvenin yeniden tesis edilmesi konusunda yararlı olabilir. Ancak, bunun için atılması gereken en önemli adımlardan birisi Iraklı Kürtlerdeki Türkiye algı ve perspektifinin değişmesidir. Ziyaretten önce özellikle KDP’ye yakın medya kuruluşlarında yer alan yazı ve değerlendirmeler ziyaretin Iraklı Kürtler veya yönetim tarafından nasıl algılandığına ilişkin önemli ipuçları vermektedir.   Bir süredir Mesut Barzani’nin ziyaretine ilişkin yazılar yayınlayan bu gazetelerde çıkan yorumlar ziyareti, Türkiye’nin iç politikasına odaklamakta ve ilişkilerin iyileştirilmesinin arkasındaki nedenleri Türk hükümetinin Kürt sorununu çözmede IKBY’nin desteğini arkasına almaya çalışmasına bağlamaktadırlar. Yazılarda Türkiye ile IKBY arasındaki sorunların Türkiye’nin iç politikasındaki denklem ve gelişmeler ile Türkiye’nin Türkiye’de yaşayan Kürtlere yönelik politikalarından kaynaklandığı savunulmaktadır. Son dönemdeki Türkiye’nin politikasındaki değişimin Türkiye’deki mevcut hükümetin “askeri rejime meydan okuması” ve demokratik açılım projesiyle Kürtlere yakınlaşmaya başlamasıyla başladığını ileri sürülmektedir. Geçmişten beri Iraklı Kürtler arasında güçlü olan bu algılamanın devam etmesi Iraklı Kürtlerin en azından bazı kesimlerinin gelişmeleri farklı anlamlandırdığını göstermektedir. Bu nedenle, ziyaretin en somut ve önemli sonuçlarından birisi Irak’taki Kürt siyasilerin veya aydınların zihniyetindeki algılama değişikliği yaratılmasına katkıda bulunması olmalıdır.   Iraklı Kürtlerin PKK terör örgütüyle mücadele, Kürt sorunu ve Kerkük gibi konulardaki eski tavırlarını ısrarla sürdürmesi ziyaretin yarattığı olumlu havayı sınırlandırabilir. Bu bağlamda ziyaretin nedenlerinin ve ziyaret sonundaki beklentilerin doğru okunması ilişkilerin geleceği açısından hayatidir. Türkiye’nin dış politikasında ekonomik ilişkilere ve yumuşak güce önem vermesi bu sorunların aşılmasında zaman faktörünün rolünü de artırmaktadır. Dolayısıyla farklılıkların çok kısa sürede tamamen aşılması beklenmemelidir. Ancak, zaman içinde yavaş ve emin adımlarla bu ziyaret gelecekte daha iyi ilişkiler için tarihi bir adım olabilir. Aksi takdirde, ziyaret önceki görüşmelerden önemli bir fark taşımayacaktır.