Mısır’daki Son Olaylar Dini Çatışma mı Devrim Sancısı mı?

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Ahi Evran Üniv. Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı
Mısır’da devrim sonrası değişimin sancıları devam ediyor. Mübarek’in yanı sıra geçmişte rejime hizmet eden diğer görevlilerin de yargılanmasını isteyen grupların gösterileri artık alışılmış bir görüntüye dönüşmüştür. Yeni anayasa yapım süreci ve önümüzdeki aylarda gerçekleştirilecek seçimler öncesinde zaman zaman siyasi atmosfer gerilmektedir. Bu gerginliğin en son yansıması Kahire’de çok sayıda kişinin ölümüne neden olan gösteriler olmuştur. Olaylar özellikle Batı ülkelerinde Hıristiyan-Müslüman gerginliği olarak aktarılsa da aslında sorun Mısır’da değişim sürecinin tamamını ilgilendiren bir boyuta sahip görünmektedir. Bu nedenle, son olayların daha dikkatli ve geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmesi gerekmektedir.  
 
Kahire’deki son gösterilere neden olaylar 30 Eylül günü Asvan Vilayeti’nin Edfu şehrine bağlı El Marinab köyünde bulunan St. George Kilisesi’nin bir grup fanatik dinci tarafından kısmen yıkılması ve binanın yanındaki iki Kıpti’nin evinin yakılmasıyla başlamıştır. Olaydan kısa bir süre sonra güney şehirlerinde bu olay ve hükümetin Hıristiyanları koruyamaması protesto edilmeye başlamıştır.[1] Bu olay, bu yıl içinde daha önce birkaç kez Mısır’ın farklı bölgelerinde saldırıya uğrayan Hıristiyanlar arasında bir savunma refleksi oluşturmuştur. Olayın hemen ardından göstericilerin saldırıdan ve zararın tazmin edilmemesinden sorumlu tuttuğu Asvan Valisi, yıkılan binanın kilise olarak ruhsatı bulunmadığını, bu amaçla kullanılmasının yasalara aykırı olduğunu söyleyerek tartışmanın yönünü değiştirmeye çalışmıştır.[2] Fakat, Kıptilerin Mısır’daki dini lideri III. Şenuda uzun süre önce gerekli izinlerin alındığına ilişkin belgeleri Mısır’daki geçici yönetime sunmuştur.[3] Ancak, olayları asıl karmaşıklaştıran Asvan’da başlayan gösterilerin genişleyerek Kahire’de Mısır’da devrimin sembolü haline gelen Tahrir Meydanı’na ulaşma çabası olmuştur.
 
Önce yüzlerce Kıpti’nin Maspero olarak bilinen Radyo Televizyon binasına yürümesi ile büyüyen olaylar sonunda Kahire’de son dönemlerin en kanlı olaylarından birisine dönüşmüştür. Meydana gelen olaylarda en az 26 kişinin öldüğü ve 320 kişinin yaralandığı bildirilmiştir. (Bu sayılarda artış meydana gelebilir.) Asvan’daki saldırı ve sonrasındaki olaylar Mısır’da Mübarek’in devrilmesinden sonra ilk dini içerikli gerginlik değildir. Aslında, Mısır’da uzun yıllar boyunca Hıristiyanlara yönelik aralıklı ama zaman zaman kanlı saldırılar meydana gelmiştir. Bunlar arasında en göze çarpanlardan birisi kısa bir süre önce henüz Mübarek iktidarı devam ederken gerçekleşmiştir. 1 Ocak 2011 günü İskenderiye’deki büyük bir kilisede gerçekleşen intihar saldırısında 21 kişi ölmüş 96 kişi yaralanmıştır.[4] Mübarek’in devrilmesinden sonra ise çeşitli küçük çaplı olaylar meydana gelmesine rağmen Hıristiyanların dahil olduğu en önemli olay, 7 Mayıs 2011’de gerçekleşmiştir. Bir Hıristiyan rahibin İslamiyet’e geçen karısını alıkoymasıyla başlayan olaylar, Kahire’de Imbaba denilen bir bölgede “Hıristiyan-Müslüman” çatışmasına dönüşmüştür. Bu çatışmada 12 kişi ölmüş 200’den fazla kişi yaralanmış ve iki kilisenin yakılmıştır.[5] Bu olaydan 1 hafta kadar sonra aynı bölgede yine Müslüman ve Hıristiyan gençler arasında kavga çıkmış ve 55 kişi yaralanmıştır.[6] Bu olayın dışında bazı küçük çaplı olaylar daha yaşanmış olsa da ülke çapında etki yaratmamışlardır. Yukarıdaki örneklere bakıldığında Mısır’da son dönemde dini boyutu olan toplumsal olaylarda bir artış gerçekleştiği görülmektedir. Bu sorulması gereken soru bu olayların bir dini çatışmamı yoksa devrim sonrası dönemde yaşanan belirsizliği yan etkileri mi olduğudur.
 
Her ne kadar, Mısır’da Hıristiyanlara yönelik saldırılarda bir artış gözlemlense de bunun bir Hıristiyan Müslüman çatışması olmadığı söylenebilir. Mısır nüfusunun tam rakamlar belirtilmese de yaklaşık ’nu oluşturan Hıristiyanlara yönelik kitlesel bir dizi saldırı yoktur. Dahası, göstericiler arasında Kıptiler ile birlikte bazı Müslümanların da yer aldığı belirtilmektedir. Kahire’deki son gösteriler sırasında bazı kişilerin güvenlik güçleriyle birlikte göstericilere saldırdığı belirtilse de aynı şekilde gösterilerin büyümesiyle birlikte birçok kişinin de göstericilerin safına katıldığı görülmektedir.[7] Bu durum akla gelen soru, eğer bu bir din çatışması değilse meydana gelen olayların nasıl açıklanabileceğidir.
 
Bütün bu olayların temel nedenlerini iki noktada toplamak mümkündür: Birinci neden, Mısır’ın Hüsnü Mübarek’in devrildiği şubat ayından bu yana geçiş sürecinde önemli bir ilerleme kaydedememesi ve devlet otoritesini sağlayamamasıdır. Niteliği ve geleceği tartışmalı olsa da Arap Baharı’ndaki en önemli yönetim değişikliğini yaşayan ülke olarak Mısır siyasal düzenini kurabilmiş değildir. İngiltere’nin işgalinden bu yana (rejimin otoriter yapısının güçlü olmasından kaynaklanan) kısa sessizlik dönemleri dışında Mısır siyaseti sürekli olarak çalkantılar ve sorunlar yaşamıştır. Hür Subaylar Darbesi’nden sonra devrimci bir süreç geçiren Mısır’da siyasal partiler ya da gruplar arasındaki uzlaşmazlıklar bir türlü çözülmemiş, silahlı gücü elinde tutan kim ise o kişi ya da hizip tarafından sorunlar güç kullanılarak bastırılmıştır. Mübarek’in devrilmesi bu süreci muhtemelen kısa bir süreliğine sona erdirmiştir. Ancak, yönetim değişikliği sonrası siyasal uzlaşmazlığın bir türlü çözüm bulunamadığı Mısır’da ne siyasal düzende ne de toplumsal yapıda taşlar yerine oturmuştur. Eğer Mısır’da yaşananlar bir devrimse bu durumu devrim sonrası sürecin sancıları olarak değerlendirmek çok da yanlış olmayacaktır. Çünkü, dünya tarihinin öğrettiği en önemli olgulardan birisi, devrim yaşayan ülkelerin devrimlerini kurumsallaştırıncaya kadar ciddi çalkantı süreçleri geçirdiğini ve bu süreçlerin pek çok kanlı olaya neden olduğudur. Eğer Mısır’daki değişim henüz bir devrim olarak adlandırılmıyor ve halihazırda bir yönetim değişikliği olarak görülüyorsa; son dönemde yaşanan değişimlerin ve siyasal partiler arasındaki uzlaşmazlıkların toplumsal tabanda da yankı bulduğu ve devlet otoritesinin çökmesinden sonra yeniden tesis edilmesine kadar geçen süre içinde siyasal ve toplumsal olayların şiddet içeren boyutlar kazanabileceği yorumunu yapmak mümkün olabilir.
 
Son dönemdeki olayların ikinci temel nedeni ise Mısır’ın özgün siyasal durumunda yatmaktadır. Modern dönemde siyasal İslamcı akımların çıkış noktasını ve beynini Mısır ve Mısırlılar oluşturmuştur. Bu akımlar içinde görece barışçı yöntemlerle siyasal iktidara yönelen Müslüman Kardeşlerden, ondan ayrılarak daha radikal yorumlara yönelmiş olan Seyyid Kuttub’a; Şeyh Ömer Abdulrahman’dan (İslami Cemaat), El Kaide’nin şimdiki lideri olan Ayman El Zevahiri’ye kadar çok çeşitli figürler sayılabilir. Gelinen noktada, Müslüman Kardeşler şiddet yolunu çoktan terk etmiş ve yeni siyasal düzen içinde yasal yollarla güçlü bir rol arayışına girmişken tüm İslamcı örgütler için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Sömürge döneminden beri Mısır’da gelişen siyasal düzende aşırı ve hantal bir bürokrasi ortaya çıkmıştır. Mübarek döneminde tam bir bürokratik yönetime dönüşen Mısır’da, yönetim değişimi sonrasında yaşanan siyasal istikrarsızlık ve kurumlardaki başıboşluk birçok grubun küçük ve gözden uzak bölgelerde toplumu şiddete yöneltebilecek hamlelerine olanak tanıyacak zaaflar yaratmıştır. Bu nedenle, Mısır toplumunun bazı katmanlarındaki radikal eğilimlerin yerel gruplar ya da yerel grupları kullanan daha radikal ve büyük çaplı gruplar tarafından sömürülmesi kolaylaşmıştır.
 
Bu iki faktörün bir arada ele alınmasının son aylarda Mısır’da Hıristiyanlara yönelik şiddetin artmasına ışık tuttuğu söylenebilir. Ancak, gösteriler sırasında en dikkat çekilmesi gereken noktalardan birisi, hem göstericilerin hem de güvenlik güçlerinin tutumlarıdır. Göstericiler, barışçı bir yürüyüş gerçekleştirdiklerini söylemelerine rağmen aralarında silahlı olanların bulunduğuna yönelik güçlü iddialar bulunmaktadır. Güvenlik güçleri ise gösteriye çok sert ve görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla acımasızca müdahale ederek olayları daha da körüklemiştir. Bu durum, Mısır’daki geçiş sürecinin önümüzdeki dönemde daha sert ve sancılı geçeceğinin bir işareti olarak görülmelidir.
 

Kaynaklar [1] Reem Leila, “Church Fire Fires Up Copts,” Al Ahram Weekly, 6 - 12 Ekim 2011, Sayı 1067, http://weekly.ahram.org.eg/2011/1067/eg6.htm
  [2] Leila, “Church Fire Fires Up Copts,
  [3]“Shenouda Presents Marinab Church Licenses to SCAF,” 6 Ekim 2011, http://www.thedailynewsegypt.com/crime
-a-accidents/shenouda-presents-marinab-church-licenses-to-scaf.html
  [4] Kareem Fahim ve Liam Stac, “Fatal Bomb Hits a Church in Egypt,” The New York Times, 2 Ocak 2011, http://www.nytimes.com/2011/01/02/world/middleeast/02egypt.html
  [5] David Kirkpatrick, “Clashes in Cairo Leave 12 Dead and 2 Churches in Flames,” The New York Times, 8 Mayıs 2011,  http://www.nytimes.com/2011/05/09
/world/middleeast/09egypt.html?ref=middleeast
  [6]  David Kirkpatrick, “Muslims and Coptic Christians Clash Again in Egypt,” The New York Times, 15 Mayıs 2011, http://www.nytimes.com/2011/05/16/world/
middleeast/16egypt.html?_r=1&ref=middleeast
  [7] David D. Kirkpatrick, “Church Protests in Cairo Turn Deadly,” The New York Times, 9 Ekim 2011, http://www.nytimes.com/2011/10/10/world/mid
dleeast/deadly-protests-over-church-attack-in-cairo.html?pagewanted=1&src=un&feedurl=http://js
on8.nytimes.com/pages/world/middleeast/index.jsonp