Neçirvan Barzani’nin Türkiye Ziyareti: Türkiye ile Iraklı Kürtler Arasındaki İlişkide Yeni Bir Dönemeç

Yrd. Doç. Dr. Serhat Erkmen, ORSAM Danışmanı, Ortadoğu - Ahi Evran Ü. Uluslararası İliş
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani 17-18 Mayıs 2012 tarihlerinde iki günlük bir resmi ziyaret için Türkiye’ye geldi. Türkiye’de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşen Neçirvan Barzani’nin gerçekleştirdiği ziyaret hem taşıdığı semboller hem de içeriği nedeniyle önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor. Son yıllarda alışılageldiği üzere IKBY’den Türkiye’ye gelen her yetkilide olduğu gibi Barzani’nin ziyaretinde de altı çizilen konular terörle mücadele konusundaki işbirliği ve ikili ekonomik ilişkilerin önemi oldu. Aslında Neçirvan Barzani’nin ziyaretinin bu bağlamda bakıldığında IKBY’den gelen diğer yetkililerin önceki ziyaretlerinden pek de farklı olmadığı görülüyor. Türkiye, Barzani’ye terörle mücadele konusundaki işbirliğinin önemini vurgularken Barzani de silahla mücadele devrinin kapandığı,  sorunların ancak diyalog ve barışçı görüşmelerle çözülebileceği konusundaki görüşlerini tekrarladı. Birkaç yıl öncesinde Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkilerin temel dinamiği olan güvenlik meselesinde işbirliği konusunda önemli bir adım atılmazken siyasi ilişkilerin gelişmesine paralel olarak artan ekonomik işbirliğinin ön plana çıkmaya başlamasıyla güvenlik konusundaki bu söylemler ikili görüşmelerin klişesi haline geldi. Bu nedenle, ikili ilişkilerin bu boyutunda önemli bir değişim olmadığı söylenebilir. Bununla birlikte, Neçirvan Barzani’nin Türkiye ziyareti iki açıdan çok önemli bir döneme işaret etmektedir: Zamanlama ve enerji.
 
Neçirvan Barzani, IKBY’nin 7. Hükümeti güvenoyu almasından sonra ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye gerçekleştirdi. Bu olgu, Iraklı Kürtlerin ve özellikle Barzani’nin Türkiye’ye bakışını göstermesi açısından son derece önemli. Aslında Neçirvan Barzani, Türkiye’yi sıklıkla ziyaret eden ve başbakan olmadığı dönemde de ilişkilerin iyileştirilmesi için çaba gösteren önemli bir figür olarak bilinmekteydi. Fakat başbakanlığı yeniden aldıktan sonra ilk gezisini Türkiye’ye yapması ve gezisinin içeriği Türkiye ile Iraklı Kürtler arasındaki ilişkilerdeki semboller açısından önemliydi. Gezinin zamanlama açısından diğer bir önemli boyutu ise Türkiye ile Irak merkezi hükümeti arasındaki gerginliğin yoğun olduğu bir zamanda gerçekleşmesi oldu. 2011 yılının sonlarında alevlenen ve iki ülkenin başbakanları arasında karşılıklı sert göndermelerin yapılmasına neden olan gerilim hala sürüyor. Nitekim son günlerde önce Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçiliği’ne bir uyarıda bulunurken kısa bir süre içinde de Basra’daki Türkiye Başkonsolosluğu önünde küçük bir grup gösteri yapmış ve Türk bayrağını yakmıştır. Merkezi hükümet ile Türkiye arasındaki ilişkilerin gerginleştiği bir dönemde Neçirvan Barzani’nin Ankara’da üst düzey bir ziyaret gerçekleştirmesi ve önemli ekonomik adımlar atılmasına öncülük etmesi Bağdat ve Erbil arasında son dönemde iyice yükselen gerginliği çok da önemsemeden Barzani’nin bu girişimi gerçekleştirmesi açısından önemlidir.
 
Tüm yukarıdaki noktalara rağmen Neçirvan Barzani’nin gezisinin en önemli boyutu enerji olmuştur. Aslında uzun bir süreden beri Türkiye ile Irak arasındaki ekonomik ilişkilerin en önemli kalemi enerjidir.  Karşılıklı ekonomik ilişkiler içinde en önemli kalemi Türkiye’nin Irak’tan hammadde ithalatı tutmaktadır. Ayrıca, Genel Enerji ve Petrol başta olmak üzere bazı Türk şirketleri uzun yıllardır Kuzey Irak’ta petrol arama ve çıkarma faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Ancak, Neçirvan Barzani’nin ziyareti sırasında görüşülen ve ziyaretten birkaç gün sonra Erbil’de gerçekleştirilen bir toplantıda deklare edilen enerji işbirliği şimdiye kadar gelişen işbirliğinden çok daha öteye gidileceğini göstermektedir. 2003’ten sonra IKB’nin enerji konusunda iki temel sorunu bulunmaktaydı. Bunlardan birincisi bölgeye enerji sektöründe yatırım yapabilecek ve bölgenin doğal zenginliklerini kullanılabilir hale getirecek yabancı şirketlerin çekilebilmesiydi. Başlangıç maliyetleri yüksek olan ve teknolojik kapasite ve deneyim isteyen bu alanlarda Iraklı Kürtler öncelikle küçük çaplı şirketleri sonra ise orta büyüklükteki şirketleri bölgelerine çekerek büyük şirketlerin gelmesi için ortam oluşturmayı hedeflediler. Nitekim Exxon Mobil’in IKBY ile bir anlaşma imzalamasıyla hedeflerine varmış oldular. Ancak Exxon Mobil’in bir sonuçtan ziyade bir başlangıç olduğu söylenebilir. Iraklı Kürtler enerji ilişkilerini sadece küçükten büyüğe çokuluslu şirketlerle değil devletlerin katılımıyla daha stratejik bir hale getirmek istiyorlar. Yukarıda bahsedilen ikinci temel sorun ise petrol ve doğal gaz zengini bölgede bu kaynakları işleyebilecek tesislerin olmamasıydı. Yapılan çeşitli yatırımlarla günlük 100000 varilin üstünde işleme kapasitesine çıkan IKB bu miktarı çok yetersiz bulmaktadır. Potansiyel üretim kapasitesinin çok altında olan işleme miktarının geliştirilmesi Iraklı Kürtler için sadece para değil aynı zamanda bölgenin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden birisi olan elektrik enerjisi üretimi için de büyük önem taşıyor. İşte, Neçirvan Barzani’nin gezisi sırasında ve sonrasında Enerji Bakanlığı’nın da katkısıyla gelişen yeni ilişki biçimi bu noktada önem kazanmakta. Türkiye’nin yapılacak santraller ve işleme tesisleriyle IKB’den işlenmemiş enerji kaynaklarını alıp bölgeye elektrik sağlaması ya da planlanan ek boru hattı ile IKB’nin ham petrol alanında dünyaya açılan kapısı haline gelmesi ikili ilişkileri geçmişte olduğundan çok daha kritik hale getirebilecektir. Şu ana kadar, IKB’deki enerji meselelerine doğrudan taraf olmayan Türkiye’nin resmi kurumlarının sürece dahil olması ise Türkiye’nin IKBY’ye bakışındaki derin dönüşümün en önemli ifadesi olarak görülebilir.
 
Yukarıdaki iki boyut dikkate alındığında Neçirvan Barzani’nin ziyareti; Türkiye ile Iraklı Kürtler arasında Irak’ın genelini kapsayan bir siyasi yakınlaşma ve ortak duruşun açık bir göstergesi olması ve ikili ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi ve enerji alanındaki ilişkilerin tüm Ortadoğu’yu etkileyebilecek ölçüde stratejik bir hal alması nedeniyle önceki ziyaretlerden ayrılmaktadır. Bu gelişmeler yakın gelecekte karşılıklı olarak yeni ve önemli siyasi ve ekonomik gelişmelerin habercisi olarak kabul edilebilir.