Sistani’nin Pozisyonu ve Kazımi’nin Geleceği

2003 sonrası Irak siyasetinde Şiilerin başat aktör konumuna gelmesiyle birlikte, Şiiliğin ana ve belirleyici özelliği olan din adamları; Irak’ta siyasi krizlerin çözülmesi, seçim desteğinin sağlanması, hükûmetin kurulması gibi süreçlerde ön plana çıkmıştır. Bu noktada Irak’taki en büyük Şii dinî merci Ayetullah Ali es-Sistani’nin siyaset üzerindeki ağırlığının belirgin bir biçimde kendini gösterdiğini söylemek yerinde olacaktır. Bu anlamıyla “Iraklılık kimliğinin sağduyusu” sayılan Sistani’nin toplumsal ve kamusal alanda Iraklılık kimliğine vurgu yapan bir figür olarak ön plana çıktığı görülmektedir. Nitekim Sistani, IŞİD’in Haziran 2014’te Irak’ta bazı bölgelerde hâkimiyeti ele geçirmesi sonrasında yayınladığı “cihad” fetvasıyla tüm Iraklıları ve Müslümanları IŞİD’e karşı savaşa davet etmiş ve bunun üzerine binlerce Şii, IŞİD’e karşı savaşta yer alabilmek için gönüllü birlikler oluşturmuştur. Bu gönüllü savaşçılar daha önce var olan Şii milis örgütlerin yanı sıra yeni kurulan milis örgütlerle birlikte Haşdi Şaabi adı altında IŞİD’e karşı bir savaş başlatarak terör örgütüyle mücadelenin yürütücü gücü olmuştur.

IŞİD ile mücadelenin yanı sıra Irak’taki siyasi süreç içerisinde de yine Sistani’nin ön plana çıktığı bir süreç yaşanmıştır. Nisan 2014’te yapılan genel seçimler sonrasında IŞİD’in de etkinliğiyle birlikte derinleşen siyasi kriz ortamında Sistani tekrar devreye girmiştir. Üçüncü dönem başbakanlık peşinde koşan Nuri el-Maliki, Sistani’den destek alamayınca ısrarından vazgeçmiş ve yerine daha ılımlı olduğu bilinen Haydar el-Abadi aday gösterilmiştir. Başbakanın “ulusal birliği” sağlamasını destekleyen Sistani, Abadi’nin kurmaya çalıştığı hükûmeti desteklemenin tarihî bir sorumluluk olduğunu açıklayarak hükûmete desteğini görünür kılmıştır. Nitekim Abadi de aldığı bu destekle Eylül 2014’te hükûmeti kurduğunu açıklamıştır. Abadi döneminde IŞİD’e karşı zafer kazanılması gibi süreçlerde Sistani hükûmete desteğini sağlamış olsa bile 2015’in yaz aylarında önce elektrik kesintilerini protesto etmek amacıyla başlayan halk gösterilerinin hükûmetle ilgili yolsuzluk ve hizmet eksikliğine yönelik eylemlere dönüşmesi ve ülkenin büyük bölümüne yayılmasıyla birlikte Abadi hükûmeti üzerindeki baskılar artmıştır. Bu süreçte Sistani, Abadi’ye özellikle hükûmetteki yolsuzluklara karşı “demir yumrukla” karşılık vermesi ve cesur davranarak adalet sisteminin düzeltilmesi için reformlar yapması yönünde çağrıda bulunmuştur. Abadi, Sistani’nin desteklediği reformları yerine getiremese de olağan seçim tarihi olarak belirlenen Mayıs 2018’e kadar hükûmeti devam ettirebilmiştir. Ancak 12 Mayıs 2018 seçimlerinin ardından mercinin, başbakanlığa seçilecek kişinin, şeffaf, cesur ve liyakatli olmaması hâlinde desteklenmeyeceği açıklamaları yapılmıştır. Nitekim seçimlerde milletvekili kazanan en büyük üçüncü listenin lideri olan Abadi, ikinci dönem başbakanlık için çaba gösterse de dinî mercinin desteğini alamadığı için ikinci dönem başbakanlığı elde edememiştir.

Siyasi partiler arasında uzun süren pazarlıklar sonucu uzlaşı adayı olarak ön plana çıkan Adil Abdulmehdi, Mayıs 2018’de seçimlerin yapılmasından 6 ay sonra hükûmeti ancak eksik kabine ile kurabilmiştir. Bu süreçte Abdulmehdi siyasal uzlaşıyla seçilmesine rağmen, Sistani’nin temkinli davrandığı ve Abdulmehdi’ye açık bir destek vermediği görülmektedir. Nitekim daha Abdulmehdi’nin başbakanlığının bir yılı dolmadan, 1 Ekim 2019’da hükûmetin icraatları ve ülkedeki hizmet eksikliğini protesto etmek amacıyla başlayan, neredeyse tüm ülkeye yayılan ve hâlen koronavirüs salgınına ve yeni hükûmet seçilmesine rağmen devam eden protestoların ardından Sistani hükûmet karşıtı bir pozisyon almıştır. Protesto gösterilerinin ardından Aralık 2019’da bir açıklama yayınlayan Sistani, hükûmetin devam eden protestolar karşısında sorumluluklarını yerine getirmede aciz kaldığını belirterek Parlamentodan “şeffaf ve özgür bir yeni seçim yasasının çıkarılması konusunda hızlı davranmasını istemiştir. Ayrıca, Sistani “yeni başbakan ve kabine üyelerinin belirlenen anayasal süre içerisinde (15 gün) dış müdahalelerden uzak ve vatandaşların talepleri doğrultusunda seçilmesini umuyoruz” açıklamasını yapmış ve bunun üzerine Abdulmehdi istifa etmek zorunda kalmıştır.Böylece Irak’ta yeni başbakan arayışlarına girilmiş ve bu süreçte Sistani halkın taleplerine cevap verebilecek bir yönetim kurulması yönünde açıklamalar yapmış ancak yeni başbakan için bir işaret vermemiştir. Nitekim Kazımi, 2019’un Mayıs ayında başbakan seçilmeden önce Muhammed Allavi ve Adnan ez-Zürfi başbakan adayları olarak kabine listeleri oluştursa da her iki isim de hükûmet kurmayı başaramamıştır. Bunun üzerine Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, Mustafa el-Kazımi’yi başbakan olarak aday göstermiştir. Bu süreçte hükûmet kurulmasına destek veren Sistani’nin, yine Kazımi’ye yönelik net bir tavır almaktan kaçındığını söylemek yerinde olacaktır. Bu noktada başbakan seçilen Kazımi’nin bürokrasiden gelmesi ve siyasi bir desteğinin olmaması, Kazımi’yi halkın taleplerine daha duyarlı hâle getirmiş ve özellikle yolsuzluk ve kamu hizmetlerinin sağlanması konularında öncelikli adımlar atmasını beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte Kazımi, Irak bürokrasisinde yeni atamalar yaparak devlet sistematiğinde reform gerçekleştirdiğini göstermiş ve söylemlerinde Iraklılık ve egemenlik vurgusunu da sıkça kullanmıştır. Kazımi, böylece halkın desteğini kazanmaya çalışmıştır. Nitekim Kazımi’nin bu duruşunun halkta karşılık bulduğunu ve ülkede Kazımi’ye yönelik olumlu bir havanın oluştuğunu söylemek mümkündür.

Ülkede olağanüstü durumlar dışında siyasilerle görüşme konusunda temkinli davranan ancak Birleşmiş Milletler (BM) temsilcileriyle belirli aralıklarla görüşen Sistani ,13 Eylül’de BM Irak Özel Temsilcisi ve BM Irak Yardım Misyonu (UNAMI) Başkanı Jeanine Hennis-Plasschaert'ı Necef’teki evinde kabul etmiştir. Görüşmenin ardından Sistani’nin yaptığı açıklamalar, Başbakan Kazımi hükûmetine destek olmasının yanı sıra Kazımi’nin son dönemde verdiği ısrarlı mesajlarla örtüşmesi nedeniyle çok dikkat çekmektedir.

Nitekim görüşme sonrasında Sistani’nin ofisinden yapılan açıklamada, Sistani’nin gelecek yıl haziran ayında yapılması planlanan erken seçimlerin “gayet önemli” olduğunu ve vatandaşların yoğun katılımının gerçekleşmesi ve şeffaf seçim sonuçları elde edilmesi için gerekli şartların yerine getirilmesi konusunda çağrıda bulunmuştur. Erken seçimlerin BM denetiminde ve zamanında yapılması gerektiğine işaret eden Sistani, “Erken seçim tek başına bir amaç değil ancak ülkenin karşı karşıya kaldığı ve siyasi, ekonomik, güvenlik, hizmet ve sağlık alanlarında biriken krizlerden çıkış yolunun barışçıl yönüdür. Seçimlerin, adil ve insaflı seçim kanunu çerçevesinde ve bazı siyasi grupların özel çıkarlarından uzak bir şekilde gerçekleştirilmesi lazım” ifadelerini kullandığı dikkate alındığında, bu açıklamalarla Başbakan Kazımi’nin erken seçim ısrarını desteklediği değerlendirilmektedir. Bu desteğin Kazımi’nin popülaritesini toplum nazarında güçlendireceği muhtemel görünmektedir. Nitekim Sistani’nin açıklamalarına ilişkin açıklama yayınlayan Kazımi, Sistani’nin önerilerinin uygulanması konusunda söz vermiştir. Sistani’nin desteğini arkasına aldığı düşüncesiyle Kazımi’nin toplumsal gücünü tahkim etme arayışını sürdüreceği söylenebilir. Sistani’nin bu desteğinin seçimler konusunda oldukça çekimser ve eleştirel bir tutum sergileyen İran yanlısı Şii gruplara da bir mesaj içermektedir. Sistani’nin bu hamlesiyle son dönemde İran yanlısı milis gruplarla yaşadığı gerilimlerden dolayı İran destekli Şii siyasi gruplarla da ayrışmalar yaşayan Kazımi’nin elinin bir nebze güçleneceğini söylemek yerinde olacaktır.

Sistani, ayrıca, mayıs ayında göreve gelmesinden bu yana en önemli gündemlerinden biri yolsuzlukla mücadele olduğu bilinen ve bu bağlamda sınır kapılarının tamamen devletin kontrolüne geçmesi gibi konularda hamleler yapan Kazımi’nin söylemlerine paralel bir açıklama yapmıştır. Sistani’nin “Mevcut hükûmet, toplumsal adaletin tesisi, sınır kapılarının kontrolü, güvenlik güçlerinin performansının iyileştirilmesi, devlet dışı kontrolsüz silahlara el konulması ve ülkenin bazı bölgelerinin silah zoruyla koparılmasına izin verilmemesi için attığı adımları sıkıca sürdürmeli. Hükûmeti ayrıca yolsuzluklarla mücadele için istisnai ve ciddi adımlar atmaya ve bu konuda büyük yolsuzluk dosyalarını açmaya çağırıyoruz” mesajı hedeflerinden birinin İran olduğunu göstermektedir. Hatırlanırsa Kazımi, temmuz ayında İran sınırındaki Mendeli Sınır Kapısı’nı ziyaretinde “paralel devlet” gruplarının sınır kapılarını kontrol ettiğini ve devletin bu tahakkümü kıracağını söylemiştir. Bu söylemlerinden dolayı sınır kapılarında oldukça güçlü olduğu bilinen İran destekli Şii milislerin ve bazı aşiretlerin eleştirilerine maruz kalmıştır. Ekonomik kriz girdabındaki Irak’ın sınır kapılarındaki yolsuzluklar nedeniyle her yıl neredeyse 10 milyar dolar kaybettiği iddiası dikkate alındığında buralardaki yolsuzlukla mücadelenin önemi daha iyi anlaşılmaktadır.

Öte yandan açıklamasında hükûmetin, göstericilerin ve güvenlik güçlerinin öldürülmesine, kamusal ve özel malların tahribatına yol açanları, son dönemde yapılan suikast ve kaçırma eylemlerine girişenleri açıklaması gerektiğine işaret eden Sistani, “Ülke egemenliği korunmalı ve iç işlerimize karışanların karşısında durulmalı. Ülkeyi bölme ve parçalama riskini ortadan kaldırmak da herkesin sorumluluğundadır” değerlendirmesinde bulunmuştur. Sistani her ne kadar İran yanlısı gruplara hitaben bir ifade kullanmasa da mesajın adresinin oldukça açık olduğu görülmektedir. Bunların yanı sıra Sistani’nin, İran yanlısı grupların uzun zamandır ısrarla ABD güçlerinin ülkeden çıkarılmasına ilişkin açıklama yapmaması da oldukça dikkat çekicidir. Bu bağlamda ABD’nin, İran’ın Irak’taki hegemonyasına karşı denge unsuru olduğunun bilincinde olan Sistani’nin, ABD’nin varlığını zımni olarak desteklediği yorumu yapılabilir.

Tüm bu gelişmeler çerçevesinde, Sistani’nin açıklamaları Başbakan Kazımi’ye “güçlü destek” olarak yorumlanabilir. Zira Sistani neredeyse ilk defa bir hükûmetin hatalarını sıralamadan politikalarını sürdürmesi konusunda destekleyici açıklamalar yapmıştır. Bu durum gelecek yıl yapılacak erken seçimlerde Kazımi’ye dolaylı bir destek olarak yorumlanabilir. Her ne kadar Kazımi aday olamayacağını söylese de bu desteğin toplumsal anlamda zemin yakalama ihtimali Kazımi’nin kararını gözden geçirmesini sağlayabilir. Bunların yanı sıra Sistani’nin, BM Temsilcisi ile görüşmesinde Kazımi’nin eylemlerini destekleyici tutum benimsemesi, Kazımi figürünün uluslararası meşruiyetini ve desteğini güçlendirebilir. Ancak Kazımi’nin, Sistani’nin önerilerinin uygulanması konusunda verdiği sözleri tutması Bağdat-Necef hattının kaderini belirleyecektir.