Suriye için “Güney Lübnan Modeli”

Çetiner Çetin, Gazeteci, ORSAM Danışma Kurulu Üyesi
Türkiye, Suriye’de ‘Güney Lübnan modeli’ bir tampon bölge için harekete geçiyor. Güney Lübnan modeli, tampon bölgenin BM kararı gerekmeksizin oluşturulması anlamına geliyor. İsrail, Lübnan’ın güneyinde Hizbullah kamplarının bulunduğu bölgede kendi güvenliğini gerekçe göstererek tek yanlı tampon bölge ilan etmişti. Suriye’deki çatışmaların Türiye sınırına dayanması ve büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kalınması durumda, Türkiye’ninde benzer şekilde  tek yanlı tampon bölge için harekete geçmesi bekleniyor. Bir gün erkene çekilen ve 1 Nisan’da yapacak olan Suriye’nin dostları toplantısında muhaliflerle birlikte masaya yatırılacak olan tampon bölge modeli öncesinde,  BM Güvenlik Konseyi’ne çağrı yapılacak. BM’den bir karar çıkmadığı takdirde Türkiye tek yanlı tampon bölge ilanında bulunacak.  
 
Suriye'de her geçen gün işler daha kötüleşirken sınır komşusu Türkiye'nin atacağı adımlar büyük önem kazanıyor. Tampon bölge tartışmaları yaşanırken, Ankara, Suriye sınırları içinde tampon bölge oluşturma seçeneklerini masaya yatırdı. Türkiye-Suriye sınırına yakın bölgede bulunan İdlib kentinde çatışmalar her geçen gün daha da şiddetlenirken, buranın Beşşar Esed yönetimini düşürülmesi halinde Türkiye'ye büyük bir göç dalgasının başlayacağı ve bu durumun Türkiye için ‘Güvenlik Risklerini’ de beraberinde getireceğini hesaplayan Ankara, Suriye için, ‘Güney Lübnan’ modeli bir tampon bölge oluşturulmasını gündemine aldı.
 
1 Nisan Dönüm Noktası Olacak
 
Suriyeli muhalifler, Tunus'ta yapılan Suriye'nin dostları toplantısının ardından İstanbul'da 1 Nisan'da bir araya gelecek. Suriyeli muhalifler, 1 Nisan toplantısından önce daha organize bir görüntü vermek için Şam yönetimini kıskaca alacak hamlelerde bulunmak istiyor. Bu nedenle de çatışmaların daha da şiddetlenmesi bekleniyor. 1 Nisan öncesinde muhalifler, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya ''Esed'in gidici'' olduğunun mesajını vererek başta BM olmak üzere dünya kamuoyunu arkalarına almak istiyorlar. Suriye'de olayların başlamasından bu yana, muhaliflerin Şam yönetimine karşı istenilen ölçüde etkili olamaması, Rusya ve Çin'in Esed'in yanında yer almasına, ABD ve diğer batı ülkelerinin ise çekimser kalmasına yol açtı. Muhalifler, Şam'a doğru harekete geçerek ne kadar kararlı olduklarını göstermek istiyorlar.
 
Kilit Şehir İdlib
 
Muhalifler ile Şam yönetiminin en büyük çatışma alanını Türkiye sınırına yakın bölgede bulunan Sunni Araplar ve Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı İdlip şehri oluşturuyor. Türkmenlerin 1967'deki Arap-İsrail savaşında Suriye topraklarında İsrail ordusuna karşı önemli bir direniş gerçekleştirmesi, bugün İdlip’te Suriye ordusunun elini zayıflatıyor. Muhalifleri komuta eden generallerden alınan bilgiye göre; İdlip’te muhalifler galip gelebilirse doğrudan Şam yönünde harekete geçilecek. Ve dünya kamuoyuna muhaliflerin gücü ve kararlılığı nispeten gösterilmiş olacak. Ancak İdlip düşerse işler tersine dönecek. Muhalif generaller bu konuda da Türkiye'yi de içine alacak şekilde geniş alana yayılacak bir  bölgesel bir riskin oluşacağının altını çiziyor. İdlip’in düşmesiyle birlikte Türkiye'ye 1 milyon kişiye varan bir göçün olabileceği kaydediliyor.

‘Güney Lübnan’ Modeli
 
İdlip başta olmak üzere sınıra yakın bölgelerde Esed'in ordusunun galip gelmesi halinde Türkiye'ye yoğun bir şekilde göçün olacağı belirtiliyor. Tam da bu durumda ''tampon bölge'' ya da ''güvenli bölge'' tartışmaları devreye giriyor. BM Güvenlik Konseyi desteği olmadığı takdirde, tampon bölge içim bir ülkenin tek taraflı karar alarak diğer bir ülkenin topraklarına girerek tedbir alması söz konusu olacak. Türkiye'nin bunu yapması ise Suriye'de yaşananlara doğrudan taraf olması anlamına gelecek. Bu durumda Türkiye, BM ya da bir uluslararası karar olmaksızın bölgeye girmiş olacak. Türkiye'nin durumunu yanlış tartışmalara neden olmaması için, BM Güvenlik Konseyi’nin onayına gerek kalmayacak bir formül üzerinde çalışmalar yapılıyor. Çin ve Rusya’nın BM’de tampon bölge fikrine destek verip vermeyeceğini de dikkate alann Ankara’nın, 1 Nisan'da Suriyeli muhaliflerin de katılacağı toplantıda oluşacak talep doğrultusunda, kendi çıkarlarını ve güvenliğini düşünerek, İsrail’in, Güney Lübnan topraklarında oluşturduğu tampon bölge modeline yönelebileceği ifade ediliyor. Bu modele göre, muhalif askeri güçler, Suriye ordusuna karşı desteklenecek ve ülkenin Türkiye sınırı hattında bir tampon bölge oluşturulmuş olacak.
 
Güney Lübnan’da Plan Nasıl Hayata Geçti
 
Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güney kesimi Güney Lübnan olarak adlandırılıyor. Lübnan hükümeti bu bölgenin tamamında savunma mekanizmasını Hizbullah'ın askeri kanadı durumundaki İslami Direniş'e teslim etti. Lübnan hükümeti 1988 Taif Anlaşması'ndan sonra Lübnan'daki bütün grupların silahlarını topladığı halde, Güney Lübnan'da İsrail saldırılarına karşı ülkeyi savunacak Hizbullah milislerinin silahlarını toplamadı. Bu yüzden Güney Beyrut dahil olmak üzere Lübnan'ın güney kesiminin tamamında güvenlik ve savunma mekanizmasını elinde tutuyor. Durumu kendisi güvenliği için bir tehdit olarak değerlendiren İsrail, Güney Lübnan’ı "tampon bölge" olarak ilan etti. İsrail Güney Lübnan’da Hıristiyan asıllı Antuvan Luhad'ın komutasında Güney Lübnan Ordusu (SLA) adında bir "tampon güç" oluşturdu. Bu "tampon güç"e mali destek ise İsrail tarafından sağlanıyor.
 
Tampon Bölge 20 km Olacak
 
1 Nisan'da Suriye’nin dostları toplantısında tampon bölge kararı alındığı takdirde, Türkiye kendi güvenlik perspektifini de dikkate alarak, 20 km’lik bir güvenli alan ya da tampon bölge oluşturacak. Bu güvenlik bölgede; İblid, Halep'in kuzeyi, Rakka ve Haseki kentlerinin yer alması bekleniyor. Söz konusu bölgelerde yoğun olarak, Sunni Araplar, Kürtler ve Türkmenler yaşıyor. Güvenlik bölge oluşturulduğunda Suriye ordusunun buraya müdahalesinin de önüne geçilerek katliamlara bir nebze olsun dur denilecek.

Orantısız Güç Var
 
Suriyeli muhalif generallerden alınan başka bilgilere göre, muhalifler yer yer Esed ordusuna karşı başarılı oluyor. Humus, Hama ve İdrip gibi bölgelerde alınan zaferlere rağmen buralardaki etkinlik, ''orantısız güç'' nedeniyle sürdürülemiyor. Bir şehirde muhalifler etkili olduğunda Esed ordusunun ağır silahları ve hava araçları devreye girerek şehirleri bombalamak suretiyle kontrolü yeniden ele  geçiriyor.  Tanklar ve uçakların devrede olması ''orantısız güç''e yol açıyor.

''İkinci Bir Hama'ya İzin Vermeyiz'' Sözü Teminat Oldu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''Suriye'de ikinci bir Hama yaşanmasına izin vermeyiz'' sözünü Suriyeliler kendileri için bir güvence olarak görüyor. Muhalifler, ilk defa bu soykırım karşısında net ifadeler kullanan kişinin Erdoğan olduğunu söyleyerek, ''Erdoğan'ın sözleri bizim için bir teminattır. Ve mücadelemizde en büyük güçlerden biridir'' dediler.

Suriyeli Kürt Muhalifler de PKK’dan Dertli
 
Suriye'de yaşayan yaklaşık 2 milyon Kürt ise, şu ana kadar baba ve oğul Esed'den çektikleri zulmü bundan böyle PKK'dan görmek istemiyor. Esed yönetimi, Suriye'de zayıflarken özellikle Kürtlerin yaşadığı bölgede Feyman Hüseyin üzerinden terör örgütü PKK'nın tekrar etkinliğini artırmasından endişe ediyorlar. Suriyeli Kürtler, ''Zulmü yapan değişir ama zulüm değişmez'' diyerek Suriye'de 1990'lı yıllarda olduğu gibi PKK'nın tekrar kök salmasını istemiyorlar. Bölgedeki kaynaklar, Feyman Hüseyin’in bölgedeki PKK’nın siyasi uzantısı olan PYD üzerinden Kürt bölgelerinde Esed karşıtı muhalifleri öldürttüğü belirtiliyor.
 
Türkiye, Kürt Bölgelerindeki Hareketleri Yakın Takipe Aldı
 
Suriye’deki hareketlilik üzerine, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki siyasi uzantısı PYD’nin bazı Kürt bölgelerinde hakimiyet alanları oluşturması da Ankara’nın yakın takibinde. Haseki, Kamışlı, Amada, Malikiye, Ayndiwar, Amudah, Derbasiyah, Rafel Ayn, Ayb El Arap, Halep ve Afrin’deki hareketlilik yakından izleniyor.