Analiz

Suriye Muhalefeti’nin Antalya Toplantısı: Sonuçlar, Temel Sorunlara Bakış ve Türkiye’den Beklentiler

- Çeşitli grup ve görüşleri temsilen Antalya toplantıya katılan muhaliflerin ortak noktası ve hedefi Suriye’deki değişim taleplerini bir kez daha dile getirmek ve söz konusu halk hareketine katılan Suriyelilere dışarıdan destek vermektir. Toplantının bir diğer önemli amacı ise muhalif örgütler ve liderler arasında ortak bir mutabakat ve koordinasyon oluşturmaktır. Muhalifler arasında Suriye Komünist Partisinden temsilciler olduğu gibi Müslüman Kardeşlerden de temsilcilerin olması Suriye’li muhaliflerin farklı kesimlerden oluştuğunu bir kez daha göstermiştir.

-  Konferansın sonunda 31 kişilik bir Komite oluşturulmuştur. Gelecek toplantılarda bu Komite’nin içinden 9 ya da 11 kişilik bir icra kurulu oluşturulması planlanmaktadır. İcra kurulu, yürütücü görevde olacak ve Komite icra kurulunu denetleyen pozisyonda olacaktır. Komite ve Kurul’un en önemli hedefi Suriye’deki halk hareketine lojistik ve uluslararası toplumdan destek sağlamak olacaktır. Bir diğer amaç da yurt dışında yaşayan Suriyeli muhalif kişi ve gruplarla içerde gerçek mücadeleyi yürüten halk arasında bağlantı sağlamaktır.

- Toplantıda en fazla tartışma siyasal yaşamda dinin rolü konusu üzerinde yaşanmıştır. Müslüman Kardeşler dışında kalan gruplar sonuç bildirgesinde din ve devlet işlerinin ayrılması ilkesinin yer almasını talep etmiştir. Ancak Müslüman Kardeşler ve bazı Arap aşiret liderlerinin karşı çıkması üzerine sonuç bildirgesinde “seküler” ifadesi yer almamıştır. Bunun yerine “sivil, demokratik bir yönetim” kurulması konusunda mutabakat sağlanmıştır.

- Suriye muhalefeti artık Beşar Esad yönetiminin reform yapabilceğini olan inancını kaybetmiş durumdadır. Meşruiyetini kaybettiğini düşündüğü rejimin yerine yeni bir sistem kurulmasını savunmaktadır. Ancak burada barışçıl bir geçiş dönemi öngörülmektedir. Sonuç bildirgesinde “yabancı askeri müdahalenin açıkça reddi ve ulusal birlik” vurgusu yapılmaktadır. Rejimin yıkılması için öngörülen yol ise barışçıl halk gösterilerinin devam etmesi ve yönetim üzerinde uluslararası baskının artırılmasıdır.

- Sonuç bildirgesinde Suriye halkının heterojen etnik yapısına vurgu yapılmıştır. “Suriye halkının Arap, Kürt, Keldani, Asuri, Süryani, Türkmen, Çeçen, Ermeni ve diğer etnik unsurlardan oluştuğu” teyit edilmiştir. Muhalifler bu grupların parlamenter demokratik, çoğulcu bir siyasal sistem içinde barış içinde bir arada yaşadığı bir siyasal sistem öngörmüştür. Ayrıca azınlıklara, özellikle de olası bir rejim değişikliği durumunda en fazla tehdide açık olduğu düşünülen Arap Alevi azınlığa yönelik güvenceler verilmiştir. Hiçbir grubun hedef alınmayacağı vurgusu bildiride yer almıştır.

- Kürtlerin en önemli talepleri haklarının anayasada yazılmasıdır. Devletin yapısına ilişkin olarak seküler bir anlayışa sahip oldukları söylenebilir. Ancak Kürt gruplar daha çok etnik taleplerinin karşılanmasına odaklanmış durumdadır. Suriye’nin birliği ve bütünlüğünü savunduklarını ifade eden Kürt muhalifler, Irak tarzı otonom bir yapının zaten mümkün olmadığını, Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Haseke vilayetinde dahi Araplar ve Ermenilerin birlikte yaşadığını ifade etmektedir.

- Muhalifler Türkiye’nin çıkarının demokratik bir Suriye olduğuna inanmakta ve bu nedenle demokrasi sürecinin, Suriyeli muhaliflerin desteklenmesi gerektiğine inanmaktadır. Türkiye ve Başbakan Erdoğan’ın bugüne kadar yaptığı açıklamaları önemseyen muhalifler artık bir adım öteye geçilerek baskının yoğunlaştırılması gerektiğine inanmaktadır.

- Muhaliflerin Türkiye’den beklentisi sınırlı düzeyde verildiğini düşündükleri desteğin artmasıdır. Muhalifler Suriye halkının Batı’ya güvenmediğini ve Batı müdahalesine kesinlikle karşı çıktığını buna karşın Türkiye’ye büyük güven duyduklarını belirtmektedir. Dolayısıyla Türkiye’nin içinde olduğu bir geçiş süreci beklentisi içindedirler. Türkiye’nin Beşar Esad yönetimi ve Batı nezdindeki etkisini kullanarak barışçıl bir iktidar devrini mümkün kılması istenmektedir.