Suriye ve Irak İçin Ortak Bir Güvenlik Endişesi: El Hol Kampı

Giriş
Çoğunluğunu Suriyeli ve Iraklı vatandaşların oluşturduğu El Hol Kampı, IŞİD ile bağlantılı olduğu iddia edilen on binlerce insanı barındırması nedeniyle “terör yuvası” olarak anılmakta ve her iki ülke için ortak bir güvenlik endişesi oluşturmaktadır. El Hol, muhtemel güvenlik riski ve insan hakları ihlalleri nedeniyle de uluslararası toplumun dikkatini çeken önemli bir konudur. Özellikle kamp içinde radikal ve aşırıcı unsurların varlığı endişe kaynağı olmaya devam etmektedir. Uluslararası platformlarda, kamp koşullarının iyileştirilmesi, temel hizmetlerin sağlanması ve IŞİD üyelerinin yargılanması gibi konularda uygulanabilir çözümler aranması asli gündem maddelerini teşkil etmektedir ancak bu çözümler genellikle karmaşık siyasi, insani ve güvenlik konuları çerçevesinde birtakım meydan okumaları da beraberinde getirmektedir. El Hol’ün mevcut durumu ve kamp sakinlerinin geleceği hususlarında son dönemde ortaya çıkan ve kamuoyunda çeşitli tartışmalara neden olan iki önemli gelişme göze çarpmaktadır. Bunlardan ilki, YPG/PKK terör örgütünün, yıllardır kampta tutulan 10 bin IŞİD mensubuna dair sözde yargılama ve hukuki süreçlerini yürütme kararı almasıdır. İkincisi ise Iraklı yetkililer tarafından sıklıkla dile getirilen “El Hol’ün kapatılması” çağrısıdır. Açıklanan bu iki hususun uygulanabilirliği ve beraberinde getireceği sonuçlar konusunda ise birtakım belirsizlikler bulunmaktadır. Sürecin ne yönde ilerlediği fark etmeksizin El Hol hem Suriye hem de Irak için ortak bir güvenlik endişesidir.

YPG/PKK Kontrolünde Radikalleşme Yuvası El Hol
El Hol Kampı’nda çoğunluğu yabancı uyruklu olan IŞİD terör örgütü mensupları ve aileleri yer almaktadır. İdeolojik etkileşim, örgütsel bağlantıların devam etmesi, propaganda, örgüte eleman temini ve güvensizlik ortamı gibi nedenlerle bu kamp, “IŞİD’in kuluçka yuvası” olarak anılmaktadır. Mevcut hâliyle, örgüt elemanlarının serbestçe propaganda yapabilmesi, kampın kontrolünü elinde tutan terör örgütü YPG/PKK’nın keyfî uygulamaları gibi nedenlerle El Hol, farklı ülkelerden gelen IŞİD üyelerinin bir araya geldiği, radikal ideolojilerin yayılmasına ve güçlenmesine zemin hazırlama potansiyeline sahip bir ortamdır.

Burada uluslararası toplumu yakından ilgilendiren en önemli hususlardan birisi ise hiç şüphesiz kampta bulunan yabancıların durumudur. Zira geleneksel hukuki yargılama kapsamındaki soruşturma, delil toplama ve yargılama aşamasına geçilmesi gibi zorunlulukların pratiğinin, bölgeye gelerek terör örgütlerine katılan bu şahıslar için uygulanmasındaki zorluklar, bunların ülkelerine dönmesinde önemli kısıtlılıkları teşkil etmektedir. Dahası bunların dönüşünden kaynaklanması muhtemel iç siyasi tartışmalar ve toplumsal tepkilerin meydana gelmesi de bu ülkeler adına önemli bir sorundur. Dolayısıyla özellikle Batılı ülkelerde, kendi vatandaşlarının bölgeden geri dönüşlerine yönelik bir direnç sergilendiği gözlemlenmektedir. Ancak bunların bölgede güvenlik tehdidi oluşturmaya devam etmesinin önlenmesi adına ülkeleri tarafından geri kabul edilmeleri oldukça önemli görülmektedir. Bu sayede hukuki prosedürlerin yerine getirilmesi, güvenlik risklerinin azaltılması, insani gerekçeler ve uluslararası iş birliği de önem arz etmektedir. Kampın güvenliğinden sözde sorumlu olan YPG/PKK, daha önce Kanada, Fransa ve Birleşik Krallık başta olmak üzere birçok ülkeye, IŞİD saflarında yer alan vatandaşlarını ve gözaltı kamplarında tutulan birçok kadın ve çocuğu geri alma çağrısı yapmıştır. Ancak yukarıda da değinildiği üzere birçok ülke, yabancı IŞİD mensuplarının geri kabul edilmesi konusunda tereddütler yaşamaktadır.

Geçtiğimiz günlerde YPG/PKK terör örgütü, kontrolü altında bulunan bölgelerdeki kamplarda tutulan IŞİD mensuplarını geri kabul etmekte tereddüt yaşayan Batılı ülkelerin bu tutumu üzerine yeni bir adım atmış ve kendisinin bizzat bu şahısları yargılama sürecini başlatma kararı aldığına yönelik bir açıklama yapmıştır. YPG/PKK’nın sözde yönetimi, çağrılara yanıt alamadıklarını belirterek kendi “açık, özgür ve şeffaf” yargılama sürecini başlatacaklarını duyurmuştur. YPG temsilcileri, geçen yıl genişletilen “yerel terörle mücadele yasaları”nın bu yargılama sürecinde kullanılacağını ifade etmiştir. İnsan hakları örgütleri ve ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyondan temsilcilerin mahkemelere davet edileceği ve sanıkların avukat tutma hakları bulunduğu belirtilmiştir.

YPG/PKK tarafından tek taraflı olarak alınan bu karar, uluslararası toplumda ciddi bir endişeye sebebiyet vermiştir. Örgütün, hâlen yaptığı gibi bu durumu rüşvet ve para toplama aracı olarak kullanabileceği, mahkeme sürecinin bu gibi birçok ihlallere sahne olabileceği endişeleri dile getirilmektedir. Ayrıca, YPG/PKK’nın IŞİD mensuplarını geri almayan Batılı ülkelerin tutumuyla bu yargılama kararını almasının dikkat çekici olduğu belirtilmektedir. YPG/PKK’nın, bölgede sözde devletleşme yolunda meşruiyet arayışının bir başka aracısı olarak kullanmaya çalışacağı değerlendirilen bu süreç, hukuki bağlamda ciddi sorunlara yol açacak bir tiyatrodan başka bir şey olmayacaktır. Keza terör örgütünün devlet vasfı bulunmadığı gibi yargı egemenliği ve bağımsızlığı gibi unsurlara da sahip değildir. İlaveten devletler, diğer devletlerin mahkemelerinde alınan kararların kendi ülkelerinde sonuç doğurma şartlarını ve usullerini kendi iç hukuklarında veya taraf oldukları milletlerarası anlaşmalar yoluyla düzenlemektedir.[1] Bu durumda YPG/PKK terör örgütünün adil yargılama ehliyeti ve bunun meşruiyeti bir yana, alacağı sözde kararların hangi hukuki temelde kabul göreceği merak konusudur. Dahası bu durum, IŞİD üyelerinin, uluslararası mahkemelerde yargılanması veya ülkelerine iade edilmesi gerektiği savunan görüşlerle çelişmektedir.

Son olarak, örgütün kampta tutulan IŞİD mensuplarını kendi sistemiyle yargılayacağını açıklaması, farklı gündemlerle meşgul olan uluslararası kamuoyunun dikkatini çekme faaliyetlerinin bir parçası olarak değerlendirilebilir. Suriye’de varlık gösteren uluslararası güçlerin Ukrayna’da devam eden savaşa kayan odağı ve Suriye rejiminin Arap Ligine girişiyle belirli bir ivme kazanan normalleşme süreci, Suriye’nin kuzeydoğusundaki hâkimiyet alanına meşruiyet kazandırmaya çalışan örgüt için endişe verici olmuştur. Keza geçmiş örneklerde de görüldüğü üzere örgüt “IŞİD ile mücadele” başlığı altında birçok kez gündemi yeniden kendi amaçları doğrultusunda meşgul etme girişimlerinde bulunmuştur. Bunlar arasındaki en somut örnek ise Ocak 2022’de patlak veren Guveyran Hapishanesi baskını ve yaşanan çatışmalardır. Uluslararası ilgi ve önceliklerin değiştiği bir ortamda patlak veren Guveyran baskını, YPG/PKK’nın IŞİD tehdidinin henüz bitmediğine yönelik propagandasını besleyen bir nitelikte olmuştur. Yaşanan gelişmeler sonrasında YPG/PKK tarafından kontrol edilen bölgedeki hapishane ve kampların durumunun yanı sıra IŞİD mahkûmlarının akıbeti soruları da uluslararası gündemin ilk sıralarında yer almaya başlamıştır.[2]

Irak’ın El Hol Kaynaklı Tehdit Algısı
IŞİD üyeleri ve ailelerinin bulunduğu bir merkez olarak bilinen El Hol, geçmişte IŞİD ile yoğun bir şekilde mücadele etmiş ve örgütün saldırılarının yıkıcı etkilerini deneyimlemiş Irak için, “büyük bir güvenlik endişesi” olarak kabul görmektedir. Ülkenin doğu sınırında yer alan bu kamp, nüfusunun yarısından fazlasını kendi vatandaşlarının oluşturması itibarıyla da Irak için göz ardı edilemeyecek bir meseledir. Özellikle Hol Kampı’ndaki IŞİD bağlantılı kişilerin geri dönüşü, radikalleşme ve terör örgütüne yeniden katılım potansiyeli taşımakta ve Irak’ın iç güvenliğini tehdit etmektedir. Bu kişilerin geri dönüşünün istihbarat zafiyetleri yaratabileceği ve ülkedeki terör saldırılarına karşı başlatılan operasyonlarda etkili bir şekilde mücadele etme yeteneğini zorlayabileceği değerlendirilmektedir. Tüm bu nedenlerle Irak, sıklıkla El Hol Kampı’nın güvenlik açısından ciddi bir risk olduğunu dile getirmekte ve uluslararası toplumun desteğini talep etmektedir.

Yaklaşık olarak 3 bin vatandaşını mahkemelerde yargılanmak üzere geri aldığı duyuran Irak, diğer ülkelerdeki geri kabullerin arzu edilebilir seviyelere gelmemesi üzerine yeni bir çağrıda bulunmuştur. Irak tarafından IŞİD’le bağlantılı olduğu değerlendirilen on binlerce insanı barındıran el-Hol Kampı’nın “terörizm kaynağı” hâline geldiği belirtilerek, kampın kapatılması çağrısı yapılmıştır. Söz konusu açıklama Irak Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Ahmad Sahhaf’den gelmiş ve “El Hol Kampı meselesini sona erdirmek, Irak için en önemli ulusal çıkar hâline geldi” ifadeleriyle Irak’ın meseleye verdiği önem vurgulanmıştır. Sahhaf, Hol Kampı’nda vatandaşları bulunan tüm ülkelerin bir an önce tüm vatandaşlarını geri almaları gerektiğini belirtmiş ve kampın net bir şekilde kapatılmasının gerekliliğinin altını çizmiştir.

Iraklı yetkililerin El Hol Kampı’nın kapatılması çağrısı gündemde önemli gelişme olarak yer alsa da kampın geleceği ve kamp sakinlerinin akıbeti konusunda yeni sorunları ortaya çıkarmaktadır. Kampın kapatılması durumunda, IŞİD üyelerinin ve ailelerinin nereye gönderileceği ve nasıl yönetileceği büyük bir sorun haline gelmektedir. Geri dönüş ülkelerinin isteksizliği, vatandaşlık durumu belirsiz olan kişilerin durumu ve radikalizm riski gibi faktörler, kapatma çağrısının pratik uygulanabilirliğini zorlaştırmaktadır. Kaldı ki IŞİD bağlantılı Irak vatandaşlarının ülkelerine geri gönderilmesi, yerel aşiretlerin, bölgeyi kontrol ettikleri sırada ülkede insan hakları ihlalleri ve savaş suçları işleyen akrabalarını kabul etmek istememeleri nedeniyle de sekteye uğramaktadır.

Sonuç
Kampta, çoğu Suriyeli ve Iraklı olmak üzere IŞİD üyelerinin eşleri, dulları ve diğer akrabaları da dâhil olmak üzere büyük çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 51 bin civarında kişi bulunmaktadır. Ek olarak El Hol’ün devamı niteliğindeki kamplarda da 8 bin civarında kişi bulunmaktadır. Bu kamp, ilk etapta IŞİD militanı, sempatizanı veya mağduru olan kişilerin kontrolü için kullanılması mantıklı görünmüşken, zaman içerisinde insani şartlar açısından da kötü konumdaki El Hol, hızlı ve köklü bir radikalleşme merkezî konumuna gelmiştir.

Kampın mevcut durumunun oluşturduğu güvenlik riskleri, YPG/PKK tarafından meşruiyet edinme, uluslararası güçlerden alınan askerî desteğin devamlılığını sağlama ve kamuoyu gündeminin merkezinde yer alma gibi amaçlar için kullanılmaktadır. Örgütün kampta yıllardır tutuklu bulunan yaklaşık 10 bin IŞİD mensubunu yargılama kararı daha önce de gündeme gelmiş ancak Suriye hükûmetinden bağımsız bir bölgesel mahkemenin alacağı kararların yasallığı tartışma konusu olmuştur. Bu tip yargılamalar, uluslararası mahkemeler veya devletlerin kendi sistemleri içerisinde yapılması ve yüksek bir güvenlik seviyesi gerektirmektedir.  Bu durumda uluslararası toplumun kendi ülkelerinde veya üçüncü ülkelerde yargılamalara öncülük etmesi gerekmektedir. Ancak bir terör örgütü olması ve sözde yargılama sürecinde IŞİD mensuplarının firar riskinin çok yüksek olması nedenleri ile YPG/PKK’nın bu sistemi uygulamaya koyması kabul edilebilir bir seçenek değildir.

Irak’ın çağrısı ise ilk etapta anlamlı olsa da buradaki kişilerin çoğunluğu yine Irak ve Suriye vatandaşıdır. Bu ise temelde sorunun Irak ve Suriye tarafından çözülmesi gerekliliğini ortaya koymakta ancak her iki ülkenin de kapasite yetersizlikleri nedeniyle güçlü bir çözümün mümkün olamayacağı, en iyi ihtimalle büyük ve toplu halde bulunan El Hol’ün dağıtılarak küçük parçalara ayrılması seçeneği mümkün görünmektedir.

Bu gelişmelerin sonuçları, uluslararası toplumun çabaları, uluslararası hukuk normlarına uygunluk ve iş birliği çerçevesinde çözüm arayışları ile şekillenecektir. Ancak şu anda, El Hol kampının ve kamptaki IŞİD üyelerinin geleceği konusunda net bir yol haritası bulunmamaktadır. Bu durum uluslararası platformlarda zaman zaman farklı seçeneklerin öne sürüldüğü tartışmalara yol açmakta ancak mevcut belirsizliğin üstesinden gelinememektedir. Bu belirsizliklerin çözülmediği ve kamp yönetiminin YPG/PKK’nın kontrolünde olmaya devam ettiği bir senaryoda, her an patlamaya hazır bir saatli bomba olarak nitelendirilen El Hol Kampı, sadece Suriye ve Irak için değil, başta Ortadoğu bölgesi olmak üzere dünya kamuoyu için de vahameti giderek artan bir güvenlik tehdidi olmaya devam edecektir.

 


[1] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletler Arası Özel Hukuk, Beta Yayınevi, Mart 2021.

[2] Sibel Dündar, “Guveryan baskını ve YPG/PKK’nın IŞİD’le Mücadele İllüzyonu”, ORSAM, Şubat 2022.