Süveydâ Gösterileri

Deraa ve Süveydâ vilayetlerinde son günlerde çok sayıda kitlesel protesto gösterisinin gerçekleşmesi ve sokakların yıllar önceki gibi yeniden gösterilere sahne olması yeni bir “ayaklanma” ihtimalini güçlendirmiştir. Bilhassa, rejim karşıtı gösterilere en azından ilk yıllarda pek sahne olmayan, silahlı ayaklanmaya “taraf” olmamayı seçen Süveydâ’da kitlelerin sokağa inişi, tahlili gereken yeni bir durum oluşturmuştur. Haziran 2020’de pandeminin ilk aylarında ülkedeki ekonomik yıkım ve rejimin Süveydâ’ya yönelik müdahil olma çabaları bir protesto dalgasına yol açmıştı. Bölgedeki yerel kanaat önderlerinin ve askerî grupların desteğini alan 2020 protestolarında siyasi ve ekonomik talepler Süveydâ’nın yerlisi Dürzi nüfusun taleplerini yansıtıyor olsa da meydanlarda Suriye rejimi karşıtlarının söylemiyle örtüşen kimi sloganlar o dönem yerel unsurlarda bir çekince yaratmıştı. 2023 protestoları ise daha geniş katılımlı ve daha sert bir söylemin benimsendiği sokak hareketleri olarak kayıtlara geçmektedir. Süveydâ’daki gösterilerde rejim karşıtı sloganlara Dürzilere ait bayraklar yanında Suriye muhalefetine ait bayraklar da eşlik etmiştir.  Süveydâ’daki bu tepkinin Suriye’nin kuzeyindeki rejim karşıtı protestolara yansıması ise Dürzilere ait bayrakların da meydanlarda yer alması ve Süveydâ’ya destek sloganları atılması olmuştur.

Suriye’nin güneyindeki sokak hareketleri ülke çapında sivillerin yeniden meydanlara inmesini tetiklerken, Dera ve Süveydâ haricinde İdlib, Rakka, Haseke, Halep ve Deyrezzor vilayetlerinin muhtelif noktalarında yaşam şartlarını ve rejimi protesto için çok sayıda gösteri gerçekleşmiştir. Lakin gösteri sayıları ve katılım yoğunluğu itibariyle Dera ve Süveydâ bu protesto dalgasının dinamosu konumunda gözükmektedirler. Süveydâ’da protestolar ilk günden itibaren etkisini artırmış ve henüz üçüncü gününde vilayetin 38 noktasına yayılmıştır. ETANA Syria’nın açık kaynaklara dayandırdığı verilere göre ise Süveydâ ve Dera’da toplam 52 farklı noktada, rejimi protesto amaçlı gösteri ve yol kapatma eylemleri gerçekleştirilmiştir. Hâlihazırda devam eden gösterilerin sona erdirilmesi için rejimin Süveydâ Valisi Bassam Barsik, Kanavat kasabasında Dürzi toplumunun en önde gelen figürlerinden Şeyh’ül-Akl Hikmet el-Hicri ile görüşmüş fakat bu görüşmeden herhangi bir sonuç çıkmamıştır. Bu sonuçsuz çaba, rejim medyasında görmezden gelinmemiş aksine bir başarısızlık olarak nitelendirilmiştir. Yine Dürzi toplumunun diğer önde gelen dinî figürlerinden Şeyh Yusuf Cerbu ve Hammud Hanavi mevcut ekonomik koşulları işaret ederek krizin çözülebilmesi için “hükûmet düzeyinde” bir değişim talebinin altını çizmiştir.

Süveydâlılar Niye Sokaklara İndi?
Gösterilerin başlangıcına bakıldığında her geçen gün kötüye giden ekonomik şartların gösterileri tetiklediği görülmektedir. Akaryakıt fiyatlarındaki son artış dalgasının bardağı taşıran damla olduğu gösterilerde, ilk günlerden itibaren esnaf kepenk indirirken kamu binaları kapalı tutulmuştur. Göstericilerin Baas Partisi’ne ait binalara giden yolları ulaşıma kapattıkları da rapor edilmiştir. Mevcut ekonomik darboğaz ve akaryakıt başta olmak üzere üst üste gelen zamlara karşın maaş artış oranlarının beklentilerin çok uzağında kalması, kamu çalışanı kitleyi de protestolara katılmaya teşvik etmiş, pek çok kamu binası kapanmış ve vilayet içi toplu taşıma hizmeti durdurulmuştur. Bu da hem kırsalda hem Süveydâ şehir merkezinde yaşamın tamamen durmasına ve yegâne gündemin protesto gösterileri hâline gelmesine yol açmıştır.

Gıda fiyatlarındaki durdurulamaz artış ve temel gıda malzemelerine ulaşımın dahi zorlaşması, akaryakıta alım gücünün çok üzerinde fiyatlarla ve kamunun izin verdiği miktarda erişebilme, elektrik başta olmak üzere pek çok temel altyapı hizmetinin başkent Şam’da dahi kesintiye uğraması Süveydâlıların sokağa inişindeki ekonomik saiklerin derinliğini ortaya koymaktadır. Bu sosyoekonomik patlamaya Dürzi kitlesi üzerinde etkisi büyük dinî figürlerin ve Rical el-Kerame gibi Süveydâ’nın yerel silahlı gruplarının tam destek vermelerinde ise son dönemde rejim ile Süveydâ arasında yaşanan siyasi gerginliğin de etkisi bulunmaktadır. Elbette halkın temsilcisi olduklarını iddia eden kanaat önderleri ve yerel milisler, tepki vermeye başlayan geniş halk kitleleriyle ters düşmek istemeyecektir. Lakin rejim ile ilişkilerde kullanılan dile azami dikkat eden bu aktörler, değişim talep eden meydanların yanında olduklarını ifade etmeye başlamışlardır. Bu durum, rejim ile ilişkilerde son dönemde yaşananların bir sonucu olarak yorumlanabilir. Rejim güçlerinin ülkenin çeşitli bölgelerinde keyfî tutuklamalar yoluyla baskı uygulamaları son aylarda Süveydâ’da da birkaç kez yaşanmış ve süreç rejimle yerel kitle arasında gerginlikle sonuçlanmıştır. Ocak ayında rejim tarafında bir süredir gözaltında tutulan Süveydâ kökenli milislerden bazıları gözaltı esnasında işkence sonucu ölmüş, ardından Rical el-Kerame’nin arabuluculuğuyla yedi Süveydâlı milis rejim hapishanelerinden çıkarılmıştır. Mayıs ayı içinde ise on bir sivilin tutuklanması ve bunların dördünden bir süre haber alınamaması üzerine, yerel milisler şehir girişlerindeki yolları kesmiş, rejimin Süveydâ’daki ulaştırma sorumlusu Tuğgeneral Cemal Said alıkonulmuş ver dört kişinin salıverilmesine karşılık serbest bırakılmıştır.

Rejim unsurlarının keyfî uygulamalarıyla gerilimin yükseldiği vilayette İran kaynaklı sorunlar da son aylarda gündemde yer almıştır. İran destekli milislerin hâkimiyetindeki uyuşturucu ağının lojistiği açısından önemli bir konumda bulunan Süveydâ vilayetinde rejime ait ekseriyetle kırsalda bulunan pek çok askerî nokta İran’a yakınlıklarıyla bilinen Ulusal Savunma Güçleri milisleriyle takviye edilmiştir. Bu noktalara milislerin yanı sıra silah ve mühimmat takviyesinin de gönderildiği yerel kaynaklarca öne sürülmüştür. İran destekli milislerin ön ayak oldukları uyuşturucu kaçakçılığı ağının faaliyetlerini engellemeye çalışan Ürdün sınır güçleri son aylarda daha agresif uygulamalara yönelmiş, Süveydâ’ya bağlı Şa’b köyünde “kaçakçıları” hedef aldığı iddia edilen bir hava saldırısı gerçekleştirmiştir. Saldırıda beşi çocuk yedi kişi hayatını kaybetmiştir.

Yeni Bir Sosyal Patlama Uzakta Değil
Sonuç olarak bu protesto dalgasında asli sebebin ekonomik sorunlar olduğu anlaşılmaktadır. Bununla birlikte rejimin son dönemde bölgede uyguladığı politikaların kitlenin tepkisini biraz daha arttırmış olması kuvvetle muhtemeldir. Hem iç savaşta nispeten tarafsız pozisyon benimseyen hem de Dürzi kimlikleri hasebiyle Suriye muhalefeti ile arasına ciddi mesafe koyan Süveydâlıların tüm vilayette kamu dairelerinin dahi işleyişinin durduğu bir protesto dalgasının parçası olmaları rejim açısından arzu edilen bir gelişme değildir. Zira Süveydâ’dan gelen tepkinin rejim kontrolündeki bölgelerdeki yankısı, eski bir muhalefet kalesi olan Deraa’daki protestolardan farklı anlam taşımaktadır. Süveydâ’dan yükselen sesin Lazkiye ve Halep’teki rejim yanlısı semtlerden karşılık bulması, rejimin sırtını dayadığı Nusayri nüfus içinden dahi ekonomik yıkım ve yolsuzluklar sebepli tepki hareketlerinin filizlenmesi Şam yönetimi için orta ve uzun vadede ekonomik ve idari reformları zorunlu kılan gelişmelerdir. Dürziler arasından yükselen seslerin Nusayri topluluğu içinde de yankı bulması, ülkedeki yaşam koşulları ve idari bozulmanın kimlik ayrımı yapmaksızın tüm Suriyeliler için dayanılmaz bir noktaya ulaştığını göstermektedir. Son dört yılda günden güne daha da kötüleşen Suriye ekonomisi, toplumu yeni bir sosyal patlamanın eşiğine getirmiştir. Süreç ve eldeki veriler, bu protesto dalgasında olmasa dahi orta vadede rejim kontrolündeki bölgelerin büyük kısmında gösterilerin patlak vereceğini göstermektedir. Bu da söz konusu bölgelerde kargaşa ortamının bir süre hâkim olacağı yeni bir sosyal patlama anlamına gelmektedir. Rejimin bu kitlesel tepkiye karşı ön alabilmesi için, acilen ekonomik parametrelerde halkın hayatını iyileştirecek düzenlemeler yapılması ve milis unsurların keyfî uygulamalarının önüne geçilmesi şarttır. Rejimin mazisine bakıldığında, her iki şartın da yerine getirilmesi düşük olasılıktır.