Türkiye-Irak İlişkilerinde İvme: Hakan Fidan, Ömer Bolat ve Veysel Eroğlu'nun Irak Ziyaretleri

Dışişleri Bakanı olarak ilk kez Irak’ı ziyaret eden Hakan Fidan hem Bağdat hem de Erbil’de geniş kapsamlı bir diploması faaliyeti yürütmüştür. Bağdat’ta Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüşen Fidan, diplomatik temaslarını bununla sınırlamayarak Irak siyasetindeki diğer önemli isimlerle bir araya gelmiştir. Sünni Arap siyasetçilerden Muhammed Halbusi ve Hamis Hançer ile Şii siyasetçilerden Nuri Maliki, Hadi Amiri, Ammar el-Hekim gibi aktörler Fidan’ın Bağdat’ta görüştüğü isimler olmuştur. Diğer yandan Haşdi Şaabi Komisyonu Başkanı Falih Feyyad ile de görüşen Fidan, böylelikle Irak’taki güvenlik temalı temaslarını yalnızca Savunma Bakanlığı düzeyinde tutmamıştır. Erbil’de ise KDP lideri Mesut Barzani ve KYB’nin önemli isimlerinden Kubat Talabani dâhil olmak üzere IKBY’li yetkililerle bir araya gelen Fidan, Irak ziyaretini 24 Ağustos’ta sonlandırmıştır. Ancak ziyaretin etkisi, ziyaretin gerçekleştirdiği tarihlerle sınırlı kalmamıştır. Hakan Fidan’ın Irak ziyaretini Ticaret Bakanı Ömer Bolat ile Cumhurbaşkanlığı Irak Özel Temsilcisi Veysel Eroğlu’nun ziyaretleri takip etmiştir. İki ismin, ziyaretlerde ele aldığı temel meseleler, Fidan’ın Irak’ta vurguladığı güvenlik dışı iki gündem maddesinden oluşmaktadır: Ekonomik ilişkiler ve su meselesi.    

Son dönemde Türkiye ve Irak ilişkilerindeki temel gündem maddelerinde bazı değişimler olduğu gözlemlenmektedir. Özellikle her iki ülkenin güvenlik temalı kendi gündemlerinden ziyade daha çok ekonomik çıkarlar üzerinden inşa edilen bir karşılıklı diplomasi sürecinin yürütüldüğü söylenebilir. Bilhassa Kalkınma Yolu Projesi ve projenin her iki ülkeye kattığı stratejik önem bu sürecin hızlanmasını sağlamıştır. Nitekim bunun en somut göstergeleri de önce Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, onun hemen ardından Irak’a giden Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın ziyaretleri olmuştur. Bolat, ziyaret kapsamında Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşit ve Irak Başbakanı Muhammed Şiya Sudani tarafından kabul edilirken Irak Başbakan Yardımcısı ve Planlama Bakanı Muhammed Ali Temim, Irak Ticaret Bakanı Atir Davud Selman el-Greyri, Irak İmar İskan Belediyeler ve Kamu İşleri Bakanı Bengin Rekani ve Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak Miheybis ile resmî görüşmeler yapmıştır. Tıpkı Fidan’ın ziyaretinde olduğu gibi Bolat da Irak temaslarını geniş tutarak önümüzdeki dönemde ekonominin Türkiye gündeminde farklı bir yere sahip olacağını vurgulamıştır. Dahası, Ticaret Bakanı’nın düzenlediği ziyarete Türkiye’nin iş dünyasından da geniş kapsamlı bir katılım sağlanmıştır. Söz konusu ziyarette Bolat'a, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) temsilcileriyle yaklaşık 50 iş insanından oluşan heyet eşlik etmiştir. Böylece Türkiye’deki özel sektörün de hem devlet desteğiyle hem de müstakil olarak Irak’ta yatırıma istekli olduğu Iraklı yetkililere gösterilmiştir. Bu istekliliği vurgulamak son derece önemlidir çünkü Türkiye’nin Irak’taki yatırım alanlarına katılımı noktasında Irak’tan yoğun talep bulunmaktadır. Irak Başbakanı Sudani de Bolat ile görüşmesi sonrasında yaptığı açıklamada Kalkınma Yolu ile Irak’tan Türkiye’ye, Türkiye’den ise Avrupa’ya bağlanacak hat üzerinde demir yolları, kara yolları, sanayi bölgeleri ve yeni şehirler inşa edileceğini, bu süreçte Türk firmaları için büyük fırsatlar doğacağını belirtmiştir. Zira Kalkınma Yolu önemli bir potansiyele sahip olsa da Irak’taki diğer altyapı ve üstyapı projeleri de Türk özel sektörü için fırsatlar sunmaktadır. Bu noktada Irak tarafı da Musul, Kerkük, Selahattin ve Diyala gibi terör örgütü IŞİD’in yıkımına uğrayan vilayetlerde dışarıdan çekecekleri yatırıma ihtiyaç duymaktadır. Yine Başbakan Sudani, Bolat’ın ziyaretinde bu hususa da değinerek yeniden imar sürecinde Türkiye’nin katkılarını beklediklerini vurgulamıştır.

Hem ziyaretler kapsamında yapılan görüşmelerin içeriği hem de görüşülen aktörlerin seçimi ve çeşitliliği ikili ilişkilerde önemli dönüşümler yaşanabileceğinin sinyalini vermiştir. Bu dönüşümlerin güvenlik anlamında çok radikal yenilikler içermeyeceğini beklemek yerinde olacaktır. Zira Türkiye’nin terörle mücadele kapsamında ortaya koyduğu beklentiler netken, Sincar özelinde dahi taleplerin henüz yerine getirilmediği söylenebilir. Ancak ekonomi tarafına bakıldığında 30 milyar dolarlık karşılıklı ticaret hacmini çok daha öteye götürebilecek ve iki ülkenin karşılıklı bağımlılığını genişletecek Kalkınma Yolu bu dönüşümü finansal dinamikler bağlamında yaşatabilir. Özellikle Türkiye’nin yol ile birlikte ihracatını geliştirmesinde ve bölgede önemli bir lojistik üssü olabilmesinde Kalkınma Yolu’nun yeni fırsatlar sunduğu söylenebilir.

Öte yandan Kalkınma Yolu, Irak’ın Türkiye üzerinden Avrupa’ya açılmasında hayati öneme sahiptir ve Türkiye bağlantısı olmaksızın Irak’ın Doğu-Batı bağlantı yollarında önemli bir üs hâline gelmesi mümkün olmayabilir. Böyle bir tabloda iki ülkenin önemli bir karşılıklı bağımlılık içerisine olduğu görülmektedir. Buradaki önemli soru, bu bağımlılığın Irak’ı terörde mücadelede istekli bir noktaya ne kadar iteceğidir. İstisnai dönemler haricinde seksenli yıllardan bu yana kuzeyindeki terör örgütü PKK varlığı ile mücadelede yetersiz ve isteksiz bir tavır oraya koyan Bağdat yönetimini Kalkınma Yolu’nda Türkiye’ye duyduğu ihtiyacın ne kadar harekete geçireceği önümüzdeki dönemde görülecektir. En azından beklentiler ve talepler ortaya konulurken bunların yaslandığı önemli ekonomik çıkarların varlığı bir noktada Türkiye’nin elini güçlendirebilecektir.

Tıpkı PKK varlığı gibi Türkiye ve Irak ilişkilerinde uzun yıllardır engel oluşturan diğer konu su meselesidir. Son derece teknik bir mesele olan su meselesinde Irak, kuraklık nedeniyle Türkiye’den Irak’a daha fazla miktarda su salınmasını talep etmektedir. Türkiye ise Bağdat yönetiminin sulama sistemlerini yenilemediğini ve suyu israf ettiğini dile getirmektedir. Türkiye, teknik ilerlemeler ve farkındalık gerektiren bu duruma karşın Irak’a destek olmaya hazır olduğunu farklı makamlar tarafından dile getirse de Irak tarafıyla sorunun çözüme dair engeller ortadan kaldırılamamıştır. Bu engeller Türkiye’nin Irak ile ilişkilerinde istenen mesafenin alınamamasına neden olmaktadır. Öyle ki özellikle Irak’taki güney vilayetlerde toplumsal olarak da Türkiye’ye karşı su meselesi nedeniyle bir önyargının bulunduğunu bölgeye yönelik saha çalışmalarımda gözlemlediğimi söyleyebilirim.

Hakan Fidan’ın Irak ziyareti esnasında su meselesi beklendiği gibi tekrar gündeme taşınmıştır. Fidan’ın ziyaretinden hemen sonra da Cumhurbaşkanlığı Irak Özel Temsilcisi Veysel Eroğlu beraberindeki heyetle birlikte Irak’a gitmiş ve Irak Cumhurbaşkanı tarafından Bağdat’taki Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul edilmiştir. Irak Cumhurbaşkanı Abdullatif Reşid, Ortadoğu'da yaşanan su sorununa dikkat çekerek Dicle ve Fırat Nehirlerine bırakılan su miktarına yönelik planla kendilerinin ilgileneceğini belirtmiştir. Eroğlu ise ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Irak'ın su ihtiyacı konusuna istisnai önem verilmesini istediğini vurgulamış, Irak’taki kuraklıkla mücadele, su sorunu ve suyun yönetiminin geliştirilmesiyle ilgili Türkiye’nin projelerini Irak Cumhurbaşkanı’na sunduğu belirtilmiştir. Böylece Türkiye, konuya dair ilgisini ve çözüm odaklı çaba sarf ettiğini göstermiş, Irak ile ilişkilerinde kronikleşmeye başlayan bu sorunu ortadan kaldırmaya yönelik istekliliğini vurgulamıştır. Fakat bu istekliliğe rağmen konunun yakın vadede çözülmesini beklemek doğru olmayacaktır. Su meselesi, oldukça teknik konuların konunun uzmanları tarafından ele alınması ve tek taraflı değil karşılıklı çözüm odaklı bakılması gereken bir konudur.  

İkili ilişkilerdeki ekonomik çıkarlara rağmen iki ülke arasında diplomasi trafiğinin çözmesi gereken çok sayıda meselenin var olduğunu söylemek mümkündür. Terörle mücadele, su meselesi ve son günlerde tekrar gündeme gelen Kerkük ve Türkmenlerin Irak’ta karşı karşıya olduğu sorunlar bunların başlıcalarıdır. Dolayısıyla önceki dönemlerde olduğu gibi yeni dönemde de ikili ilişkilerde çok sayıda gündem maddesinin eş zamanlı olarak takip edilmesi gerekecektir. Ancak Hakan Fidan’ın ziyareti ve sonrasında yaşanan diplomasi süreci, söz konusu gündem maddeleri arasında Kalkınma Yolu Projesi’nin ve getirilerinin farklı bir stratejik önemde ele alınacağını göstermektedir.