Türkiye-Suudi Arabistan İlişkilerinde Yeni Dönem

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28-29 Nisan 2022 tarihlerinde Suudi Arabistan lideri Kral Selman bin Abdülaziz’in daveti üzerine Suudi Arabistan’a bir ziyaret gerçekleştireceği Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı tarafından duyuruldu. Suudi Arabistan’a gerçekleştirilecek olan ziyaret her şeyden önce Türk dış politikası ve Suudi Arabistan dış politikası açısından önemli bir eşiği temsil etmektedir. Aynı zamanda ziyaretin, Türkiye-Suudi Arabistan ikili ilişkileri ve bölge siyaseti açısından da önemli bir dönüm noktası olacağı söylenebilir.

Türk Dış Politikası ve Suudi Arabistan Dış Politikası
Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde yaşanan dönemsel gerginlikler, 2017 yılından itibaren had safhaya ulaşmıştı. 2020-2021 dönemine kadar iki ülke gerek ikili siyasi ilişkilerde ve gerekse de bölgeye yönelik politikalar bağlamında uyuşmazlıklar yaşadı. Bununla birlikte 2021 yılı itibarıyla her iki ülke de dış politikalarında farklı kararlar aldı ve daha esnek bir tutum içerisine girdi. Türk dış politikasında uzun dönemdir siyasi ve askerî sorunlarla özdeşleştirilen meseleler olan Mısır ile ilişkiler, BAE ile ilişkiler, Ermenistan, Yunanistan ve İsrail ile ilişkiler, daha esnek ve karşılıklı anlayış ikliminin hâkim olduğu bir ortamda ele alındı. Türkiye-Mısır ilişkilerinde farklı seviyeler üzerinden görüş alışverişleri sağlanırken, BAE ile ilişkilerde gergin dönemler geride bırakıldı. BAE’nin fiilî lideri Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid Kasım 2021’de Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve iadeiziyaret olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da beraberindeki geniş heyetle birlikte BAE’ye Şubat 2022’de bir ziyaret gerçekleştirdi. Bunun yanında, Türk dış politikasındaki normalleşme iklimine ilişkin faaliyetlerde Ermenistan ve Yunanistan gibi ülke yetkilileri ve liderleriyle görüşmeler ve karşılıklı fikir alışverişleri sağlandı. Bu çerçevede, bölgesel normalleşme faaliyetlerinin bir diğer halkası olan Türkiye-İsrail ilişkilerinde de önemli bir noktaya gelindi ve İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Buradan hareketle, son dönemde Türk dış politikasının rasyonel, esnek ve koşullara uygun bir şekilde ürettiği hamlelerin sonuçları alınmaya başlandı.

Aynı şekilde 2021 yılı itibarıyla Suudi Arabistan dış politikasında da ilk elde Türkiye ile normalleşme faaliyetleri bağlamında hamleler gerçekleştirildi. Dışişleri Bakanları Mevlüt Çavuşoğlu ve Prens Faysal bin Ferhan birden çok kez farklı mecralarda ikili görüşmeler gerçekleştirdi ve ardından Mevlüt Çavuşoğlu’nun 2021 yılında Riyad ziyareti söz konusu oldu. Bunun yanında Suudi Arabistan, Katar ile devam eden üç buçuk yıllık ambargo sürecinin sonlandırılmasında Kuveyt arabuluculuğunda önemli bir bölgesel rol oynadı ve ambargo Suudi Arabistan’ın El-Ula kentinde gerçekleştirilen görüşmelerle sonlandırıldı. Ambargonun kaldırılmasını takiben, Suudi Arabistan ve Katar ilişkileri tekrar gelişti ve diplomatik, ticari, ekonomik ilerleme sağlandı. Bunun yanında Suudi Arabistan, bölgesel normalleşme iklimi çerçevesinde İran ile de görüşmelere başladı ve şu aşamada beşinci tur müzakereler de yine Irak’ın arabuluculuğunda Bağdat’ta tamamlanmış durumda. Yakın dönemde Lübnan ile de ilişkilerin gergin olduğu bölgede, Suudi Arabistan Levant’taki girişimlerini canlandırdı ve Lübnan ile siyasi ve diplomatik ilişkilerin kurulması süreci hızlandırıldı. Bütün bunlar bölgede bir normalleşme ikliminin gelişmekte olduğunu göstermekteydi.

Türkiye-Suudi Arabistan İlişkileri
Bölgenin iki önemli ekonomisinin ve G-20’nin bölgedeki iki üyesinin tekrardan ekonomi, ticaret ve yatırımları önceleyen bir ilke çerçevesinde ilişkilerini normalleştirmesi, gerek ikili ilişkiler gerekse de bölge siyaseti açısından olumlu bir gelişmedir. Gerçekleştirilen ziyaretle birlikte ilk aşamada ekonomi, ticaret ve yatırım meselelerinin gündeme alınması beklenmektedir. Bu çerçevede, geçtiğimiz gün Suudi Arabistanlı mevkidaşı Muhammed el-Cedan ile de bir görüşme gerçekleştiren Maliye Bakanı Nureddin Nebati de söz konusu görüşmenin ve dolayısıyla Suudi Arabistan ziyaretinin temelde bu üç konuyla ilgili olduğunu doğruladı.

İkili ilişkilerde siyasi uyuşmazlıkların yaşandığı gergin dönemlerde dahi ticaret hacminin ciddi oranda düşmediği gözlemlenmekte olsa da son yıl içerisinde gerek Covid-19 sürecinin etkisi gerekse Türk şirketlerinin faaliyetlerine yönelik belirli hamleler sonucunda Türkiye’nin Suudi Arabistan’a ihracatının azaldığı gözlemlenmektedir. Dolayısıyla görüşmelerde ilk elde, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında ikili ticaretin tekrar güçlendirilmesi ve ticari faaliyetlerde zorluk çıkarılmasının engellenmesi amaçlanacaktır. Burada mobilya, kimyevi ürün, halı, otelcilik, inşaat, gayrimenkul ve diğer ilgili sektörlerin, Türkiye-Suudi Arabistan ticaretini artırması ve ikili ticareti canlandırması beklenebilir. Aynı zamanda bu sektörler, ticari faaliyetlerin zorlaştığı dönemde, bu durumdan en çok etkilenen sektörler arasındaydı.

Bunun yanında Suudi Arabistan ve Türkiye arasında imzalanabilecek çeşitli anlaşmalarla birlikte karşılıklı yatırımların sağlanması beklenebilir. Türkiye-BAE normalleşmesiyle birlikte ticari ilişkilerin ve ikili ilişkilerde güvenin güçlendirilmesi maksadıyla BAE’nin Türkiye’ye 10 milyar dolarlık bir yatırım fonu tahsis ettiği belirtilmişti ve bunun ileride 20 milyar dolara kadar yükselebileceği tahmin edilmektedir. BAE ile gerçekleştirilen yatırım ilişkileri, Suudi Arabistan ile de gerçekleştirilebilecek ve dolayısıyla ikili ticari ilişkilerdeki güven ortamı sağlanabilecektir. Yatırımların gerçekleştirilmesi aynı zamanda Suudi Arabistan’ın bölgesel ekonomik nüfuz mücadelesinde de geri kalmamasını sağlayacaktır.

Ziyaretle birlikte ikili ilişkilerin sosyal ve sosyo-kültürel çerçevesi de genişleyebilir. Nitekim bu çerçevede Türkiye’ye hac turizmi çerçevesinde kolaylık sağlanması ve kotaların artırılması sağlanabilecekken, Suudi Arabistan vatandaşlarının turist olarak Türkiye’ye gerçekleştirecekleri ziyaretler öne çıkabilir. Bu çerçevede faaliyetlerin güçlendirilmesi, iki ülke arasında normalleşmeye başlayan ilişkilerin toplumlar boyutuna sirayet etmesini de sağlayabilecektir.

Bölgesel Siyaset Çıkarımları
Türkiye-Suudi Arabistan normalleşmesinin bölgesel siyaset açısından en önemli sonuçlarından biri, bölgesel normalleşme ikliminin bir parçası olarak bu eğilimi devam ettirme kapasitesinin olmasıdır. Bölgenin siyasi, askerî ve ekonomik nüfuz açısından iki büyük ülkesinin, bölgesel normalleşme faaliyetlerinin temel norm olduğu bir dönemde ilişkilerini normalleştirmesi bölge siyaseti açısından da önemli bir gelişme olarak görülmelidir.

Bu çerçevede, iki ülke ilişkilerinin ekonomi, ticaret ve yatırımları önceleyerek normalleşmesi iki ülke ilişkilerinin bütün dış politika konularında ortak tutuma sahne olacağı anlamına gelmemektedir. Burada daha önemli olan, Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerde bir anlayış iklimine ulaşılmasını sağlayan siyasi iradenin güçlendirilmesidir. İlgili karşılıklı siyasi iradenin güçlendirilmesi de her şeyden önce ülkelerin ziyaret sonrasında aşamalı bir şekilde atacakları somut adımlara bağlıdır.

Bölgesel çıkarımlara ilişkin bir diğer meseleyse Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalleşmesi sürecinin aynı zamanda diğer normalleşme süreçlerine katkı yapma olasılığıdır. Türkiye’nin hâlihazırda Mısır ile devam eden normalleşme süreci, Türkiye-BAE ve Türkiye-Suudi Arabistan normalleşme faaliyetlerinden olumlu anlamda etkilenebilir. Bu aşamada Türkiye-BAE ilişkilerinde somut ilerlemenin sağlanmış olması ve karşılıklı siyasi iradenin güçlendirilmesi, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde yaşanan gelişmelerle beraber ele alındığında Türkiye-Mısır ilişkileri gibi diğer normalleşme süreçlerine katkı sağlayabilir.