Ürdün’de Parlamento Seçimleri: Değişim ve Süreklilik Arasında

Yrd. Doç. Dr. Nur Köprülü Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bl.
Yaklaşık iki yılı aşkın bir süredir Arap dünyasında yaşanan toplumsal hareketler, cumhuriyet ile yönetilen ülkelerde rejim değişikliği yönünde gösterilere ve kalkışmalara sebebiyet verirken; monarşi ile yönetilen Arap ülkelerinde -özelde Ürdün Haşimi Krallığı’nda- ‘daha fazla demokrasi’ talebi içeren halk gösterilerine sahne olmuştur. Bu noktadan bakıldığında, Krallık ile yönetilen rejimlerin diğer yönetim şekilleri ile karşılaştırıldığında, yükselen muhalif hareketleri varolan siyasal sistem içerisine eklemleyebilmek amacı ile daha esnek önlemler yürürlüğe geçirme çabası göstermişlerdir.
 
Ürdün’de daha fazla siyasal temsiliyet, işsizlik ve yolsuzlukla mücadele ekseninde ortaya çıkan gösteri yürüyüşleri, Krallığın ilk olarak başbakan Samir al-Rifai’yi görevden alarak yerine Marouf al-Bakhit’i atamasına neden olmuştu. Ancak, 14 ay içerisinde atanan 4 farklı başbakanın halkın siyasal reform taleplerine karşılık vermemesi üzerine Kral II. Abdullah, geçtiğimiz Ekim ayı içerisinde Parlamentoyu fesh etme kararı almış ve erken seçime gidileceğini açıklamıştı. Ürdün’de 2010 yılında yapılan seçimlerde Kraliyete yakın isimlerin ve bağımsız adayların çoğunlukla temsil edildiği bir meclis oluşturulmuştu.
 
Seçimlerden bu yana geçen sürede, Krallığın siyasal liberalleşme yönündeki en önemli adımı şüphesiz Seçim Yasasının yeniden düzenlenmesi olmuştur. İlk olarak 1993 yılında yürürlüğe giren yeni düzenleme ile yerli Ürdünlülerin yoğunluklu olarak yaşadığı kentler (Maan, Tafila, Kerak), Filistin kökenli Ürdünlülerin çoğunluğu oluşturduğu kuzey kentlere (Amman, İrbid ve Zerka) oranla mecliste daha fazla sandalye elde etme imkanı sağlanmış ve Yasaya dahil edilen tek seçmen-tek oy sistemi bağımsız adayları meclise taşıyacak bir zemini de beraberinde getirmiştir. Geçtiğimiz Temmuz ayında Seçim Yasasında yeniden bir düzenleme yapılarak oransal temsiliyet artırılmış, ancak başta İslami Hareket Cephesi (İHC) olmak üzere muhalefetin talep ettiği nüfusa dayalı oransal temsiliyet tam anlamı ile yasaya yansıtılmamıştır.
 
Ancak, başta ülkenin en önemli muhalif hareketi olan İHC’nin Temmuz ayında bir sonraki seçimleri boykot edeceğini açıklaması ile Krallığın siyasal çoğulculuk yönünde yürürlüğe koymaya çalıştığı adımlar gölgede kalmıştır. Müslüman Kardeşlerin (Ikhwan) siyasi kanadı olan İHC, yeniden düzenlenen Seçim Yasasını muhalefetin bekletinlerini karşılamadığı gerekçesi ile kabul etmediklerini açıklamış ve Ikhwan’ın önemli isimlerinden Zeki Bani Ruşeyd, “iktidarın Ürdün halkına geçtiği gerçek reformlar istediklerini” ifade etmiştir.(1) Seçimlere kadar geçen sürede, Kral Abdullah siyasal reform çabalarına hız vermeye çalışarak, Ürdün tarihinde ilk kez (seçimlerin ardından) başbakanın doğrudan Kral tarafından değil, parlamento ile istişare edilerek atanacağını açıklamıştır. Ayrıca Kral Abdullah Ürdün tarihinde ilk kez Bağımsız bir Seçim Komisyonu oluşturmuştur.
 
Ürdünlüler Şubat ayında göreve başlayacak olan Parlamentoyu seçmek üzere 23 Ocak günü sandığa gittiler. Seçimlere katılım oranı V,5 olarak belirtilirken, ilk tahminler meclisteki sandalye sayısının büyük bir çoğunluğunun Krallığa sadık bağımsız adaylardan oluşacağı yönündedir. Bu noktada, İHC’nin ve bir grup siyasi partinin seçimi boykot etme kararının bu sonuca etkisinin oldukça büyük olduğunu belirtmek gerekmektedir. Aslında bu Ikhwan’ın ilk boykot kararı değildi. Zira 1997 ve 2010 parlamento seçimlerini de katılmayan İHC’nin bu son seçimleri hemen hemen benzer nedenlerden protesto ettiğini söylemek mümkün. Ikhwan’ın Seçim Yasasından kaynaklanan boykot kararı, meclisteki çoğunluğu yasadan kaynaklanan teknik nedenler ile elde edemeyecekleri üzerinden ortaya konulsa da; özelde Krallığın siyasal liberalleşme adımlarının yetersiz olduğu görüşünden kaynaklanmaktadır.
 
Bugün Ürdün’de, ideolojik anlamda ülkenin en büyük siyasi partisi olan İHC’nin seçimi boykot kararının analiz edilmesi, gerçekleştirilen seçimlerin sonuçlarından çok daha önemli bir süreç yaşandığını ortaya koymaktadır. Ikhwan’ın tarihsel olarak Ürdün Krallığı ile inşa ettiği yakın ilişkiler – hatta Ikhwan’ın Krallık tarafından sadık bir muhalefet olarak algılanması – İsrail ile 1994 yılında yapılan barış anlaşması ve Seçim Yasasında yapılan düzenlemeler ile sekteye uğramıştır. Yapılan son iki parlamento seçimlerine İHC’nin katılmaması Krallık ve Ikhwan arasındaki yakın tarihsel ve siyasal bağın kırılganlığına işaret etmektedir. Bir taraftan İHC seçimlere dahil olmayarak varolan siyasal yapıya rızasını göstermediğini açıkça belirtmekte; diğer yandan ise Krallık İHC’nin boykot kararını demokratik bir tavır olarak nitelendirmektedir. Bu noktadan hareketle geçtiğimiz günlerde yapılan seçimlerin Ürdün’de 1989 yılından bu yana ivme kazanan demokratikleşme süreçleri ve girişmlerinin bir tezahhürü olduğunu söylemek ve siyasal liberalleşme adımlarının durağan bir yapıda seyir ettiğini ifade etmek de yanlış olamayacaktır. Bu süreçte, Krallığın yeni seçilen parlamentoya vereceği görev ve sorumluluklar ülkedeki siyasal çoğulculuk üzerine yürütülen kamu tartışmalarına da yön verecektir.      
 
Ürdün’de barışçıl bir seyir gösteren toplumsal hareketler, Haşimi Krallığını Ürdün’ün istikrarının bir emniyeti olarak teyit ederen, diğer yandan daha fazla demokrasi çağrısında bulunmaktadır. Ikhwan’ın ve diğer muhalif hareketlerin seçimlerden sonraki duruşunu şüphesiz ki siyasal reform konusunda yeni parlamentonun atacağı adımlara (anayasa değişikliği ve Seçim Yasasının yeniden düzenlenmesi) bağlı olduğunu belirtmek gerekmektedir. Ürdün’de ekonomik temelli başlayan gösteri yürüyüşleri, daha fazla siyasal liberalleşme taleplerini gündeme taşımış ve monarşinin sürekliliğine karşı bir duruş sergilememiştir. Seçimlerden sonra yürürlüğe girecek reformların halkın ve Ikhwan’ın beklentilerini ne derece karşılayacağı bundan sonraki süreçte Ikhwan ve Krallık arasındaki kırılgan siyasetin geleceğine de ışık tutacaktır. 
  (1) “Ürdün Kralı’ndan erken seçim çağrısı”, BBC Türkçe - Haberler, 5 Ekim 2012.
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2012/10/121005_jordan_reform.shtml