Ürdün’de Protestolar: Ekonomik Kriz ve Siyasi İstikrarsızlık

Ortadoğu’nun görece istikrarlı olarak değerlendirilen bir ülkesi olan Ürdün, aralık ayının başından bu yana protesto gösterileriyle sarsılmaktadır. Kamyon şoförlerinin akaryakıt fiyatlarının düşürülmesi talebiyle Ürdün’ün güneyinde başlattığı grevler ülkenin dört bir yanına sıçramış, özellikle genç nüfusun katılımıyla hükûmetin ekonomi politikalarını hedef alan ciddi bir protesto hareketine dönüşmüştür. Bu hareketin temelinde hayat pahalılığı, yoksulluk, işsizlik ve yüksek enflasyon gibi ekonomik sebepler yatmaktadır. Covid-19 salgınıyla büyük bir darbe alan Ürdün ekonomisi, hâlen pandeminin yaralarını sarmaya çalışmaktadır. Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından gıda ve petrol fiyatlarında yaşanan ciddi artış, Ürdün’deki ekonomik koşulları daha da kötüleştirmiştir. Ayrıca hükûmetin uluslararası finans kuruluşlarının teşvikiyle uygulamaya koyduğu ekonomik reform programı, halkın alt gelir düzeyine mensup kesimlerini oldukça olumsuz etkilemiştir. Tüm bu faktörler, Ürdün’ün güneyinde başlayan grevlerin ülkenin birçok kentine sıçramasına ve toplumsal bir halk hareketine dönüşmesine neden olmuştur. Ülkede yaşanan ekonomik sorunlar bu hareketlerin temel sebebini oluşturmakta ve Ürdün’ün siyasi istikrarını ciddi anlamda tehdit etmektedir.  

Gösteriler Nasıl Başladı?
Ürdün’de “Kamyon Sahipleri ve Karayolu Taşıma İşçileri Sendikası” 4 Aralık’ta petrol fiyatlarının düşürülmesi ve nakliye ücretlerinin artırılması talebiyle grev kararı almıştır. İşçi sendikası öncülüğünde örgütlenen tır şoförleri 5 Aralık’ta kontak kapatmış, talepleri yerine getirilinceye dek grev yapacaklarını duyurmuştur. Nakliye şoförlerinin iş bırakmasıyla tedarik zincirlerinde ciddi sorunlar yaşanmış, sanayi ve hizmet sektörlerinde önemli aksaklıklar meydana gelmiştir. Kısa süre içinde toplu taşıma araçlarıyla taksi şoförleri de greve katılmış ve grevin etkileri günlük hayatta doğrudan hissedilmeye başlamıştır. Ancak daha önemlisi, Ürdün’ün Akabe ve Maan gibi güney vilayetlerinde başlayan grevler ülkenin dört bir yanına sıçramış, hükûmetin ekonomi yönetimini hedef alan geniş çaplı bir halk hareketine dönüşmüştür. Geçtiğimiz hafta başkent Amman ile ülkenin en büyük ikinci ve üçüncü kentleri olan Zerka ve İrbid’de dahi gösteriler düzenlenmiştir. Ülke çapında gerçekleşen ve güvenlik güçleriyle çoğunluğu gençlerden oluşan göstericileri karşı karşıya getiren olaylarda 4’ü polis olmak üzere toplam 5 kişi hayatını kaybetmiş, 49 güvenlik personeliyle 90 gösterici yaralanmıştır. Sokak gösterilerinde birçok kamu binasıyla özel mülk tahrip edilmiş, olaylar esnasında en az 44 kişi gözaltına alınmıştır.

Gösteriler devam ederken ABD Amman Büyükelçiliği, grev sebebiyle ülkedeki vatandaşlarına 4 kente seyahat etmemeleri konusunda ikazda bulunmuştur. 16 Aralık tarihinde yapılan yazılı açıklamada, başta güneyde bulunan kentler olmak üzere ülkenin tamamında gösterilerin devam ettiği, araç lastiklerinin yakıldığı, cadde ve otoyollardaki araçlara taş atıldığı yönündeki haberler nedeniyle böyle bir ikazın yapıldığı belirtilmiştir. Açıklamada ayrıca, Ürdün’deki ABD vatandaşlarının Kerak, Tafile, Maan ve Akabe kentlerine şahsi ve resmî olarak ziyaret yapmamaları konusunda uyarıldığı ifade edilmiştir.

Ürdün yönetimi, grevlerle başlayan ve protesto gösterilerine dönüşen halk hareketlerini sona erdirmek için bir dizi girişimde bulunmuştur. Hükûmet bunu yaparken ödül-ceza taktiğini uygulamayı tercih etmiştir. Ürdün hükûmeti bir yandan göstericilerin temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirerek muhatapların taleplerini dinlemiş, öte yandan caydırıcı birtakım önlemler alarak protestoları sonlandırmaya çalışmıştır. Öncelikle hükûmet tarafından taşımacılık sektöründeki grevi araştırmak amacıyla bir komite kurulmuştur. Bu komite tarafından yapılan yazılı açıklamada, Amman-Akabe arasındaki konteyner nakliye ücretlerinin ton başına 630 dolardan 704 dolara çıkarıldığı belirtilmiş, küresel fiyatlar yükselse bile ülkedeki petrol fiyatlarının artırılmayacağı taahhüt edilmiştir. Hükûmetin yeni yardım kararlarına da değinilen açıklamada, Bankalar Birliğinin aralık ayı için vatandaşların borç taksitlerini erteleme kararı aldığı aktarılmıştır. Buna ek olarak ekonomik açıdan en kötü durumda bulunan ailelere 3,6 milyon dolar tutarında yakacak yardımı yapılacağı belirtilmiştir. Ancak alınan bu kararlar grevdeki şoförleri ikna etmeye yetmemiştir. Medyada grevin sona erdiğine ilişkin haberler yer alsa da grevler ve ülke çapındaki sokak gösterileri devam etmiştir. Protestolar esnasında üst düzey bir polisin öldürülmesi ise Ürdün hükûmetiyle göstericiler arasındaki tansiyonun bir hayli yükselmesine sebep olmuş, Ürdün’ün krize yönelik daha caydırıcı önlemler almasını gündeme getirmiştir.

16 Aralık’ta Ürdün Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamada, ülkenin güneyindeki Maan vilayetine bağlı Hüseyniye bölgesinde Maan İl Emniyet Müdür Yardımcısı Abdurrezzak Delabih’in bir gruba müdahale esnasında başından vurularak hayatını kaybettiği belirtilmiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan bir başka açıklamada ise Maan’da yaşanan olaylarda iki emniyet görevlisinin açılan ateş sonucu yaralandığı bildirilmiştir. Yaşanan bu gelişmelerin ardından kraliyet ve hükûmet kanadından sert açıklamalar yapılmış, göstericilere karşı güç kullanımının artacağına dair kuvvetli sinyaller verilmiştir.

Ürdün Kraliyet Divanı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre Kral II. Abdullah, hayatını kaybeden emniyet görevlisinin ailesine taziye ziyaretinde bulunmuştur. Ziyareti esnasında önemli açıklamalarda bulunan Ürdün Kralı, “Saldırılar ve sabotaj eylemlerinin, ülkenin güvenliğini tehdit ettiğini ve buna izin vermeyeceklerini” ifade etmiştir. “Vatandaşların güvenliği için çalışan güvenlik güçlerimize yönelik saldırıları kabul etmiyoruz” diyen Kral Abdullah, devlete karşı silah kullananlara merhamet etmeyeceklerini dile getirmiştir. Öte yandan Ürdün İçişleri Bakanı Mazin Feraye, Emniyet Genel Müdürü ve hükûmet sözcüsüyle birlikte başkent Amman’daki bakanlık binasında ortak basın toplantısı düzenlemiştir. Feraye, yaşananların ardından güvenlik önlemlerini artıracaklarını ve eylemlerin yaşandığı bölgelere güvenlik gücü takviye edeceklerini açıklamıştır. Emniyet Genel Müdürlüğü Siber Suçlar Birimi tarafından yapılan yazılı açıklamada ise sosyal medyada, özellikle nefret, sabotaj, güvenlik güçlerine ve kamu malına saldırı ve yol kapatmayı teşvik eden paylaşımların takip edildiği belirtilmiş, bu türden paylaşımda bulunan vatandaşlara gerekli işlemlerin yapılacağının altı çizilmiştir. Siber Suçlar Birimi ayrıca, kullanıcılar tarafından şiddet eylemlerinin yayımlanması ve kaos çağrıları yapılması gerekçesiyle bir sosyal medya platformu olan TikTok’a geçici olarak erişimin engellendiğini duyurmuştur. Alınan bu ve benzeri önlemler ve taraflar arasındaki görüşmelerin devam etmesi, bu hafta sonu gösterilerin ivme kaybetmesine sebep olmuştur. Hafta başında ise Ürdün’e genel bir sükûnet havasının hâkim olduğu görülmüştür.  Fakat ülkenin güneyindeki tır ve otobüs şoförleri grevin devam ettiğini duyurmuştur.

Gösterilen Merkezinde Ekonomik Sorunlar Yer Alıyor
Doğal kaynakları olmadığı için enerjide dışa bağımlı olan Ürdün, ham petrolün neredeyse tamamını ithal etmektedir. Bu durum Ürdün’ü küresel petrol piyasalarındaki dalgalanmalara karşı oldukça savunmasız hâle getirmektedir. Son yıllarda akaryakıt fiyatlarında görülen ciddi artış, Ürdün’de aralık ayında yaşanan grevlerin en temel sebebini teşkil etmektedir. Ülkede özellikle son iki yılda petrol ve türevlerinin fiyatlarına büyük zamlar yapılmıştır. Hükûmet sadece yılbaşından bu yana dizel fiyatlarını 6 kez, benzin fiyatlarını ise 5 kez artırmıştır. Ürdün’de akaryakıt fiyatlarına yapılan bu zamlar büyük ölçüde Rusya’nın Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından petrol fiyatlarında gerçekleşen küresel artıştan kaynaklanmaktadır. Ancak akaryakıt fiyatlarındaki olağanüstü artışın ülkede yaşanan ekonomik krizle de doğrudan ilişkisi bulunmaktadır.

2019 yılında patlak veren Covid-19 salgını zaten kırılgan bir yapıda olan Ürdün ekonomisini oldukça olumsuz etkilemiş, ülkedeki ekonomik dengeleri altüst etmiştir. Ülkenin önemli gelir kaynaklarından biri olan turizm başta olmak üzere birçok sektörü olumsuz etkileyen küresel salgın, Ürdün’de işsizlik oranın %25’e yükselmesine sebep olmuştur. Ülkede işsizlik hâlâ %20’nin üzerinde seyretmekte ve Ürdün hâlen Covid-19’un sebep olduğu ekonomik sorunlarla baş etmeye çalışmaktadır.

Küresel salgının Ürdün açısından en önemli sonuçlarından biri, Ürdün ekonomisinin dış finansal yardımlara bağımlı hâle gelmesidir. Ürdün hükûmeti Mayıs 2020’de, salgınla mücadele etmek için IMF’den acil yardım talep etmek zorunda kalmıştır. Ürdün bu kapsamda ilk etapta 396 milyon dolar tutarında mali yardım almıştır. IMF’nin 2020 ile 2024 yılları arasında ise Ürdün’e yaklaşık 2 milyar dolar değerinde kredi vermesi planlanmaktadır. Ancak yapılan bu mali yardımlar IMF’nin Ürdün ekonomisine müdahalesini artırmış, ülkede uzun yıllardır gündemde olan neoliberal ekonomik reform programının daha sıkı bir şekilde uygulanması konusunda Ürdün yönetimi üzerinde baskı yaratmıştır. IMF’nin uygulanmasını istediği yapısal uyum programları doğrultusunda Ürdün’de petrol ve diğer temel ihtiyaç malzemeleri üzerindeki sübvansiyonlar azaltılmış ya da kaldırılmış, kamu gelirlerinin artırılması ve mali disiplin sağlanması için akaryakıt dâhil olmak üzere birçok kaleme yeni vergiler getirilmiştir. Petrol ve türevlerine getirilen yeni vergiler, hâlihazırda hükûmetin önemli gelir kaynaklarından birini teşkil etmektedir.

Kral II. Abdullah ve mevcut Ürdün hükûmeti ekonomik reform programını uygulama konusunda oldukça istekli davranmaktadır. Zira IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları, Ürdün’ün ekonomik istikrarını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu kredi ve mali yardımları ancak ekonomik reformları uyguladığı müddetçe sağlayacaktır. Fakat Ürdün ekonomisinin neoliberal ekonomi prensipleri çerçevesinde yeniden dizayn edilmesi ülkedeki siyasi istikrarı tehdit etmektedir. Zira vergilerin artırılması, kamu harcamalarında kısıntıya gidilmesi ve sübvansiyonların kaldırılması alt gelir grubunu hayli olumsuz etkilemektedir. Bu durum hükûmet karşıtı halk hareketlerini tetikleyerek siyasi istikrarsızlığa sebep olmakta, geçmişte Mısır ve Tunus’ta yaşananların Ürdün’de tekrarlanması sonucunu gündeme getirmektedir.

Ürdün’de 5 Aralık’ta ulaşım sektöründe başlayan protesto gösterilerinin eğitim ve sağlık gibi diğer sektörlere sirayet etmesi ve böylece toplumsal hareketlerin konu ve kapsamının genişlemesi ihtimal dâhilindedir. Ülkede ekonomik kriz devam ettiği sürece protesto gösterileri de devam edecektir. Ancak polis ve halkı karşı karşıya getiren bu hareketlerin, şu an için doğrudan kraliyeti ya da hükûmeti hedef alan, başka bir deyişle rejim güvenliğini tehdit eden bir boyutu bulunmamaktadır. Göstericilerin talepleri ekonomik konularla sınırlı kalmaktadır. Fakat ülkedeki ekonomik sorunların çözümsüz kalması ve halkın taleplerine yanıt verilmemesi Ürdün’ü uzun vadede siyasi istikrarsızlık riskiyle karşı karşıya bırakmaktadır. Geçtiğimiz dönemde Ürdün’de sıklığı ve şiddeti artan protesto gösterileri bu durumun en bariz göstergesi niteliğindedir