Ayn İsa’daki Gelişmelerin Anlamı

Ayn İsa beldesi Tel Abyad'a bağlı, Rakka’nın 55 km kuzeyinde uluslararası M-4 otoyolu üzerinde bulunmaktadır. Bu kapsamda Rusya ve rejim güçlerinin Halep’ten Kamışlı’ya erişimi açısından kritik öneme sahiptir. Diğer bir önemi ise YPG’nin Irak sınırında teslim aldığı askerî desteği Ayn el-Arab ve Münbic’e ulaştırması açısından kullandığı lojistik destek hattı üzerinde bulunmasıdır. Ayn İsa ayrıca YPG için hayati öneme sahip Haseke, Kamışlı, Ayn el-Arap ve Münbic yerleşimleri arasındaki bağlantıyı sağlaması açısından da bir kavşak noktası özelliğine sahiptir. Dolayısıyla Ayn İsa, ilerde yaşanması muhtemel askerî karşılaşmalarda kontrol eden güce büyük avantaj sunacaktır.

Ayn İsa 2015 yılı içinde IŞİD’e karşı yürütülen operasyonlar neticesinde YPG’nin kontrolüne geçmiştir. YPG, son bir yıldır Barış Pınarı Harekâtı bölgesine yönelik terör eylemleri gerçekleştirmektedir. YPG’nin Barış Pınarı Harekâtı bölgesine yönelik sızma girişimlerinin büyük bölümü Ayn İsa’dan gerçekleşmektedir. Hendek ve tüneller vasıtasıyla sızma girişimlerinde bulunan YPG, bölgede tesis edilmeye çalışılan yönetim modelini ve güvenlik ortamını hedef almaktadır. Bu kapsamda bölgede sadece silahlı gruplar değil siviller de hedef alınmıştır. Türkiye’nin bölgede kurduğu askerî noktalara da neredeyse her gün taciz ateşi yapılmakta, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) de bu saldırılara top atışları ile misillemede bulunmaktadır.

Ayn İsa bir ayı aşkın süredir ciddi çatışmalara sahne olmaktadır. Kasım ayı içinde M-4 uluslararası kara yolunun bölgedeki geçiş noktası, YPG tarafından saldırıya maruz kalmıştır. YPG’nin bu saldırısı TSK’nın topçu atışı desteği ile Suriye Millî Ordusu (SMO) tarafından püskürtülmüş ve sonrasında Ayn İsa çevresindeki bazı küçük yerleşim yerleri ve tarım arazileri YPG’nin elinden geri alınmıştır. SMO bunun ardından 19 Aralık’ta sosyal medya hesabından “Ayn İsa’nın terörden tamamen temizlenmesi amacıyla kara operasyonlarının başladığını” duyurmuştur. SMO 142. Tugay Birlikleri “Ayn İsa'yı kısa süre içinde YPG/PKK'dan, Esad rejiminden ve Rusya'dan temizleyeceklerini” açıklamıştır. SMO bu açıklama çerçevesinde bölgeye takviye güç göndermiştir. 

Ayn İsa, Barış Pınarı Harekâtı öncesine kadar sadece YPG’nin kontrolünde kalmıştır. Ancak bu operasyon öncesinde ABD güçlerinin bölgeden çekilmesi ile birlikte Rusya ve rejim güçleri de sınır hattına yerleşmiştir. Dolayısıyla bölgede Esad rejimine bağlı milis birliklerinin yanı sıra Rusya’ya ait askerî üsler yer almaktadır. Ayrıca M-4 otoyolu üzerinde Türk ve Rus ordusu düzenli olarak ortak devriye görevi icra etmektedir. Dolayısıyla Ayn İsa’daki gelişmeleri anlayabilmek için yerel dinamikler kadar ülke dışı aktörlerin rolünün de analiz edilmesi gerekmektedir.

Rus askerî yetkililer, 8 Aralık’ta YPG’li temsilciler ile Kamışlı kentinde bir araya gelmiştir. Yapılan görüşmede, bölgede güvenliği sağlamak adına ortak gözlem noktaları kurulması hususlarının ele alındığı bildirilmiştir. 9 Aralık tarihinde ise Suriye rejimi yetkilileri ve Rusya askerî yetkilileri, Ayn İsa’daki Rus yerleşkesinde bir araya gelmiş ve görüşmeye YPG’liler de davet edilmiştir. Taraflar arasında üç saati aşan görüşmelerin ardından, Türk askerî bölgelerine yakın ve içinde YPG’lilerin de bulunacağı üç stratejik bölgeye ortak gözlem noktası kurulması konusunda anlaşma sağlandığı duyurulmuştur. Rusya’nın YPG ve rejim temsilcilerini aynı masa etrafında oturtması ve ortak gözlem noktası kurulması hususunda anlaştırması oldukça dikkat çeken bir hamle olmuştur. Rusya’nın bu görüşmelerde sunduğu teklif geçmiştekilere göre farklılık göstermektedir. Barış Pınarı Harekâtı’nın devam ettiği süreçte tarafların vardığı bir anlaşma neticesinde YPG’nin bu bölgelerden çekilmesi ve yerine rejim ordusunun girmesi kararlaştırılmıştır. Rusya’nın girişimleri ile Haseke ve Kamışlı’da ortak gözlem noktaları kurulmuştur. İdari yapı ve kamu hizmetleri ise sözde özerk yönetiminin sorumluluğunda kalmaya devam etmiştir. Rusya son görüşmelerde YPG’ye Ayn İsa’nın kontrolünü “tamamen” rejim yönetimine ve ordusuna teslim etmesi teklifini iletmiştir. YPG, bölgenin yönetiminin tamamen rejim güçlerine bırakılması teklifinin değerlendirilmesi için önce süre istemiş ve sonrasında ise anlaşmanın reddedildiği anlaşılmıştır. Rusya’nın burada amacı Türkiye’nin artan baskısını fırsata çevirerek YPG’nin daha fazla taviz vermesini ve bölgenin kontrolünün rejim güçlerine geçmesini sağlamaktır. Rusya zamanlama olarak da başkanlık seçimleri ile birlikte ABD’de yeni yönetimin bölgeye yönelik politikası netleşmeden hamle yapmak istemiştir.

Ayn İsa’da çatışmalar devam ederken Rusya ve rejim askerî yetkililerinin 17 Aralık’ta Kamışlı Havalimanı’nda YPG’liler ile tekrar bir araya geldiği ortaya çıkmıştır. Rusya bu görüşmelerde bölgeye yönelik olası bir operasyona karşı korunmak için tüm şehrin teslim edilmesi, bölgede rejim bayrağının çekilmesi ve YPG’nin sadece şehirde bir güvenlik meydanını korumak amacıyla bulunması teklifini iletmiştir. Görüşmeler neticesinde YPG ikinci kez Rusya’nın teklifini reddetmiştir. YPG/SDG’nin siyasi kanadı olarak değerlendirebileceğimiz “Demokratik Suriye Meclisi” sözde Eş Başkanı Emine Ömer, “Rusya Ayn İsa’yı Şam’a teslim etmesi için SDG’ye baskı uyguluyor” açıklaması yapmıştır. Bu sırada Ayn İsa’ya bağlı Cehbel, Müşeyrifa ve Tina el Carid köyleri 18 Aralık tarihinde SMO kontrolüne geçmiştir. SMO güçleri operasyonun ilerleyen saatlerinde Ayn İsa'nın kuzeyindeki Hirbat köyünü de YPG’den temizlemiştir. SMO, “Ayn İsa ve çevresi, teröristlerden temizleninceye kadar operasyonumuz hiç şüphesiz devam edecektir” açıklaması yapmıştır.

Ayn İsa’da yaşanan gelişmelere ilişkin olarak ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Joel Raybur “Tel Temir, Ayn İsa ve Ayn el Arab’dan Münbic'e kadar olan bölgeler Türk saldırısına karşı hâlâ savunmasız” açıklaması yapmıştır. Aynı süreçte ABD’nin Irak üzerinden Suriye’ye 3 uçak ve 10 kamyondan fazla askerî malzeme gönderdiğine dair haberler ortaya çıkmıştır. Bunlara dayanarak ABD’nin YPG’ye dönük bir Türkiye müdahalesinden kaygı duyduğu, mevcut durumda bunu engelleyebilmek adına seçeneklerinin sınırlı olduğu ve YPG’ye yapılan yardımları sürdürerek örgütün direnç gücünü korumaya çalıştığı yorumu yapılabilir. ABD’nin Biden yönetimi başa geçene kadar bölgede aktif bir pozisyon alması beklenmemektedir. Esad rejiminin de Türkiye’nin bölgeye yönelik olası operasyonunu ileri sürerek YPG’ye Ayn İsa’yı kendilerine teslim etmesi için baskı uyguladığı gözlemlenmiştir. Esad’ın siyaset ve basın danışmanı Buseyna Şaban, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov başkanlığındaki heyet ile gerçekleştirdikleri görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde, “SDG ile ülkenin bayrağı, birliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin bazı hususlarda mutabakata vardıklarını buna karşın SDG'nin anlaşmayı imzalamadığını” ifade etmiştir. Şaban, “SDG bünyesindeki bazı grupların ABD’ye tabi olduğunu” da kaydetmiştir. SMO’nun yürüttüğü Ayn İsa operasyonu sırasında bölgedeki Rus birlikleri askerî noktalarından çekilmemiştir. Operasyonun Ayn İsa’ya doğru genişlemesi durumunda Rus askerî gözlem noktalarının muhaliflerin kontrolündeki bölgeler içinde kalma olasılığı da söz konusudur.

Ayn İsa ekseninde yaşanan gelişmeler, Türkiye ve SMO’nun Fırat’ın doğusunda geniş çaplı yeni bir operasyona mı girişeceği sorusunu gündeme getirmiştir. Bu sorunun yanıtı “Ayn İsa merkezli gerginliğin devam edeceği ancak bunun kısa vadede Barış Pınarı benzeri geniş çaplı bir askerî harekâta dönüşmesi ihtimalinin düşük olduğudur.” Öncelikle sahada büyük bir operasyona işaret edecek bir askerî hareketlilikten söz etmek mümkün değildir. Sınırın Türkiye tarafında TSK’nın bazı adımları söz konusudur ancak geçmişteki Suriye harekâtları öncesi hazırlıklar düşünüldüğünde bu adımların mesaj vermek amaçlı olduğu anlaşılmaktadır. İkinci olarak, bu tür askerî harekâtlarda Suriye’de etkili 4 dış aktör olan Türkiye, Rusya, İran ve ABD’den en azından ikisi arasında bir mutabakat/koordinasyon olduğu görülmüştür. Örneğin Türkiye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı askerî harekâtlarını ABD’ye rağmen gerçekleştirmiş ancak diğer taraftan operasyonlara bağlı olarak Rusya operasyon konusunda Türkiye’yi teşvik etmiş ya da operasyona itiraz geliştirmemiştir. Bahar Kalkanı Harekâtı ise Rusya ve İran’a rağmen düzenlenmiş ancak ABD’nin siyasi desteği söz konusu olmuştur. Burada destek ile kastedilen somut olmaktan ziyade söylemsel ve siyasidir. Ancak Fırat’ın doğusu için henüz bu şartın olgunlaşmadığı görülmektedir. 

Türkiye, YPG tehdidinin yaşamsal olması nedeniyle gerektiğinde üç aktörü de karşısına alarak böyle bir operasyona girişebilir ancak bu da belli bir kriz tırmanma sürecinin neticesinde olacaktır. Buna rağmen Türkiye ve SMO’nun önümüzdeki dönemde Ayn İsa veya diğer kritik yerleşimler üzerindeki baskıyı sürdürmesi mümkündür. Bunun birkaç anlamı olabilir. İlk akla gelen YPG’nin Barış Pınarı bölgesine dönük sızma girişimleri ve terör eylemlerine karşı caydırıcılık oluşturmaktır. İkinci açıklama Türkiye-Rusya ilişkileri ile ilgilidir. Buna göre Türkiye bundan sonraki süreçte Rusya’nın sürekli olarak İdlib kartını Türkiye’ye karşı ileri sürmesi gibi Türkiye de Fırat’ın doğusundaki YPG varlığını Rusya üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmak isteyebilir. Fırat’ın doğusu ile İdlib arasında doğrudan bir ilişki oluşmuş gibidir. İdlib konusunda Türkiye ve Rusya arasında bir ateşkes anlaşması imzalanmış olmasına rağmen Rusya radikal grupların/terör örgütlerinin bölgedeki varlığını öne sürerek hava saldırılarına devam etmekte ve rejimin saldırılarına onay vermektedir. Benzer bir durum Fırat’ın doğusunda da söz konusudur. 

Türkiye-Suriye sınırında Fırat Nehri’nden başlayarak Irak sınırına kadar uzanan hat içinde YPG’den arındırılmış bir koridor oluşturulması gerekmektedir. Bölgenin YPG teröristlerinden temizlenmesi sorumluluğu Rusya’dadır. Ancak YPG bölgede varlığını sürdürmektedir. Dolayısıyla Türkiye Rus tarafına sorumluluğunu hatırlatmak, anlaşmanın gerekleri yerine getirilmez ise Türkiye’nin zorlayıcı tedbirler kullanarak bölgedeki YPG varlığını kendisinin temizleyeceği mesajını vermek istiyor olabilir. Son olarak Türkiye ve muhalifler geniş kapsamlı bir operasyon olmasa dahi Ayn İsa ile sınırlı kalacak bir adım için hazırlık yapıyor olabilir. Ayn İsa M-4 üzerinde yer aldığı için Rusya ve rejimin Kamışlı’daki varlıklarına erişimini sağlamaktadır. Dolayısıyla Ayn İsa, SMO’nun kontrolüne geçecek olursa Türkiye Rusya ile müzakerelerde elini güçlendirecek önemli bir koz elde etmiş olacaktır. Türkiye son olarak Ayn İsa üzerindeki baskıyı artırarak Rusya’nın bölgeyi YPG’den temizleme çabalarına hız vermek, bu çabaları desteklemek istiyor olabilir. Rusya’nın da YPG’ye karşı “Ayn İsa teslim edilmezse Türkiye bölgeye girecek” argümanını kullandığı görülmektedir. Ayn İsa üzerinde artan baskı, yerleşimin kontrolünün el değiştirmesi ile sonuçlanabilir. Ancak daha olası senaryo bölgede Rusya ve rejim etkinliğinin YPG aleyhine güçlenmesi olabilir. Bu yaklaşım sınır hattının kalan bölgelerinin de YPG’den arındırılması sürecinde uygulanabilir.