İran, Suudi Arabistan, BAE ve Umman ile Ortak Deniz Gücü mü Oluşturuyor?

Katar merkezli El-Arabi El-Cedid’in haberine göre stratejik öneme sahip Basra Körfezi'nde seyrüsefer güvenliğinin sağlanması amacıyla İran, Suudi Arabistan, BAE ve Umman'dan oluşan ortak bir deniz gücünün kurulmasına ilişkin görüşmeler yapıldı. Çin ise Tahran, Riyad ve Abu Dabi arasındaki görüşmelere arabulucu olarak aktif bir şekilde katıldı. Bu haberin ardından İran Deniz Kuvvetleri Komutanı Tuğamiral Şehram İrani, 3 Haziranda yaptığı açıklamada aralarında İran ve Suudi Arabistan'ın da bulunduğu bir dizi bölge ülkesinin Hint Okyanusu'nun kuzey kesimlerinde yeni bir deniz koalisyonu oluşturacağını söyledi. Bir televizyon programında açıklamalarda bulunan İran Deniz Kuvvetleri Komutanı, Hint Okyanusu'nun kuzey bölgelerinde yer alan neredeyse tüm kıyıdaş ülkelerin İran'ın yanında yer almayı ve güvenliği sağlamak için kolektif iş birliği içinde çalışmayı istediklerini belirtti. İran ve Umman'ın geçmişte birçok ortak deniz tatbikatı gerçekleştirmiş olmasına rağmen, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Irak, Pakistan ve Hindistan gibi diğer ülkelerin de ortak deniz iş birliği için istekli olduğunu sözlerine ekledi. Şehram İrani, yabancı güçlerin bölgedeki "haksız" varlığının "yakında" sona ereceğini ve bölge ülkelerinin bölgeyi kendilerinin koruyacağını iddia etti. İrani bu gelişmenin ayrıntılarını paylaşmadı. İttifakı kurmayı kabul ettiği iddia edilen ülkelerden ise bir açıklama gelmedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin 6 Haziran tarihinde yaptığı açıklamada Pekin'in bölgesel güvenlik ve istikrarın güçlendirilmesine yardımcı olmak üzere İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve bölgedeki diğer bazı ülkeler arasında ortak bir deniz gücü oluşturulması fikrini desteklediğini duyurdu. Çin Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Wang Wenbin düzenlediği basın toplantısında Ortadoğu'daki Basra Körfezi bölgesinde barış ve istikrarın korunmasının bölge ülkeleri ve halklarının refahını etkilediğini ve küresel barışın korunması, küresel ekonomik büyümenin teşvik edilmesi ve sürdürülebilir enerji arzının sağlanması açısından hayati önem taşıdığını belirtti. Çin'in bölge ülkelerini diyalog ve istişare yoluyla çatışmaları çözme ve iyi komşuluk politikaları geliştirme konusunda desteklediğini vurguladı. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, "Çin bölgesel barış ve istikrarın desteklenmesinde olumlu ve yapıcı bir rol oynayacaktır" diye ekledi.

İran’ın devlet kanalı Press TV, bölgesel deniz ittifakını ilan etme hamlesinin, ABD ve İsrail'in geçen yıl ortaya attığı Ortadoğu NATO'su kurma önerilerine karşı bir girişim olduğunu iddia etti.  İran medyasında bu konu tartışılırken, ABD 5. Filosu ve Birleşik Deniz Kuvvetleri Sözcüsü Yarbay Tim Hawkins verdiği bir röportajda "Bölgesel istikrarsızlığın bir numaralı nedeni olan İran'ın, tehdit ettiği suları korumak için bir deniz güvenlik ittifakı kurmak istediğini iddia etmesi akla aykırıdır" dedi. Hawkins İran'ın sadece son iki yılda 15 uluslararası bandıralı ticaret gemisine saldırdığını ya da el koyduğunu söyledi. Hawkins, “Hürmüz Boğazı çevresindeki savunmayı ortaklarımızla birlikte güçlendiriyoruz" ifadelerini kullandı ancak BAE hükûmeti geçtiğimiz 31 Mayıs tarihinde Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan ve resmî haber ajansı WAM tarafından yayınlanan bir açıklamayla Birleşik Denizcilik Kuvvetlerinden (Combined Maritime Forces-CMF) çekildiğini duyurmuştu. Wall Street Journal'in haberine göre BAE yetkilileri ABD'li muhataplarına İran'ın 27 Nisan ve 3 Mayıs tarihlerinde ticari tankerlere el koymasına Amerikan Ordusunun karşılık vermemesinden duydukları hayal kırıklığını dile getirdiler. BAE yetkilileri CMF'den çekilmelerinin ABD'nin İran'ın deniz faaliyetlerine karşı eylemsizliğinin doğrudan bir sonucu olduğu yönündeki yorumları yalanlamalarına rağmen,  BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı Şeyh Tahnoun bin Zayed Al Nahyan ile Amerikalı mevkidaşı Jake Sullivan arasında 2 Haziran'da gerçekleşen telefon görüşmesi de ABD'nin güvenlik garantilerinin yokluğunda atılacak adımlar konusundaki belirsizlik ve gerginliğe işaret etmektedir. Abu Dabi'nin ABD'nin daha güçlü taahhütleri karşısında yaşadığı hayal kırıklığı, BAE'nin dış politikasında, özellikle İran'dan kaynaklanan bölgesel tehditlere karşı diplomasiyi öne çıkaran bir dönüşüme neden olmuştur. BAE, ABD'yi güvenilmez bir güvenlik garantörü olarak değerlendirirken Abu Dabi, uzun zamandır Çin ve Rusya ile ortaklıklarını güçlendirmektedir. Çok kutuplu bir jeopolitik ortamda ABD'nin etkisinin azalacağını kabul etmenin ötesinde, Arap Emirlikleri'nin Batılı olmayan güçlere yaklaşması, daha güçlü Amerikan taahhütlerini güvence altına almak için bir taktiği yansıtıyor da olabilir.

Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) devletleri şimdiye kadar etkili ortak askerî yapılar oluşturamamış, hatta tehdit ve zorluklara ilişkin ortak bir vizyon benimseyememiştir. Uygun bir stratejik kültürün ve askerî gücün eksikliği, KİK içindeki güçlü bölünmeler ve rekabet, Suudi Arabistan'ın hâkimiyetinden duyulan endişe ve özel çıkarlar, ortak beyanlara rağmen KİK devletlerinin yekpare olmadığı ve savaş durumunda ortak bir askerî operasyonun oldukça sınırlı kalacağı anlamına gelmektedir. Silahlı kuvvetlerini ve caydırıcılık potansiyellerini, bunları etkin bir şekilde kullanma kabiliyetlerinden ziyade, sahip oldukları teçhizatın miktarı ve teknolojik ilerlemesi perspektifinden gören KİK karar alıcıları için ülkelerinin güvenliği kırılgandır. KİK devletlerinin gerçek muharebe değeri, etkinliği ve savaşta iş birliği yapma kabiliyeti sorunu, çözümsüz kalmaktadır. Düşük insan gücü potansiyeli ve stratejik derinlik eksikliği gibi sorunlar karşısında son teknoloji ürünü yüzlerce tank ve jet bile yeterli olmamaktadır. Sonuç olarak, bugüne kadar yüksek düzeydeki askerî harcamalara rağmen KİK devletleri "askerî koruma ve güvenlik sağlamak için Batılı ülkelere güvenmek" zorundaydı. Ancak son dönemde ABD’nin güvenlik garantilerini yerine getirmemesi ve güvenilmez bir güvenlik garantörü olarak görülmeye başlanması nedeniyle Körfez ülkeleri de Çin ve Rusya gibi büyük güçlere yaklaşmaya başlamış ve İran tehdidine karşı da diplomatik çabaları arttırmıştır. O nedenle İran ile Körfez arasında güvenlik konularında iş birliği ihtimal dışı değildir. İran Devrim Muhafızlarına yakın haber sitesi Nour News, 6 Haziran tarihinde İran'ın nükleer teknolojisinin Suudi Arabistan'a uluslararası yasalara uygun olarak ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) gözetimi altında transfer edilebileceğini söylemiştir.

İran Deniz Kuvvetleri Komutanı tarafından iddia edilen ortak deniz gücü kurma planı ismi geçen ülkeler tarafından yalanlanmadığına göre, bu konuda bazı görüşmelerin yapıldığı sonucu çıkarılabilir ancak burada mevzu edilen bir deniz gücü ittifakından daha çok ortak hareket ya da ortak planlama olabilir. Ayrıca İran Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamasında Umman ve İran'ın daha önce birkaç kez ortak deniz tatbikatı gerçekleştirdiğini ve Suudi Arabistan, BAE, Katar, Bahreyn, Irak ve diğer ülkelerin de İran ile deniz iş birliği yapmak istediğini vurgulaması İran'ın Hint Okyanusu'nda Çin ve Rusya ile her yıl yaptığı tatbikatlara benzer şekilde, Körfez'de ya da Umman Denizi'nde ortak tatbikat planlarına bir gönderme olabilir. İran-Arap ortak deniz tatbikatları mesaj niteliğinin ötesine geçemeyecek olsa da İran ve Körfez ilişkilerinde rota değişikliği için çaba sarf ettiklerinin göstergesi olacaktır.

Bu proje, ayrıntıları henüz açıklanmamış olsa da Ortadoğu'da yaşanmakta olan önemli bir jeopolitik değişimi temsil etmektedir. Hem Riyad hem de Tahran bölgesel denklemleri yönetmek için yeni seçenekler aramaktadır. Washington artık Körfez ülkeleri tarafından güvenlik garantörü ve bölgesel bir sorun çözücü olarak görülmüyor. Çin'in bölgeye yönelik ekonomik ortaklık planları da buna dâhil edilebilir. Ayrıca Washington'un Ukrayna savaşının ardından otokrasilere karşı bir demokrasi ittifakı kurma sözü de bazı Körfez Arap rejimlerini rahatsız etmektedir.

Bu gelişmeler yaşanırken Hürmüz Boğazı’nda yaşanan bir “taciz” olayının zamanlaması ise dikkat çekicidir.  ABD Donanması 5 Haziran tarihinde yaptığı açıklamada İran Devrim Muhafızlarının (DMO) "taciz" ettiği iddia edilen bir gemiye, denizcilerinin ve Birleşik Krallık Donanmasının kritik Hürmüz Boğazı'nda yardıma geldiğini açıkladı. Pazartesi günü iddialara yanıt veren DMO Deniz Kuvvetleri Komutanı Abbas Gholamshahi, Marshall Adaları bandıralı bir geminin uluslararası kanaldan imdat çağrısı yaptığını ve İran kuvvetlerinin buna yanıt verdiğini söyledi. General Gholamshahi'ye göre, düşman medya kuruluşları medya etiğini ihlal ederek yanlış bilgi yaymaya, huzursuzluk çıkarmaya ve "bölge dışı ülkelerin Basra Körfezi'ndeki gayrimeşru ve haksız varlığını" meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Ticaret gemisinin yardım istediği bölgede, bölge dışı hiçbir geminin bulunmadığını belirten donanma yetkilisi, yabancı donanma birliklerinin varlığına ilişkin basında çıkan haberlerin "tamamen yanlış" olduğunu da sözlerine ekledi. Komutan, Devrim Muhafızlarının düzenli sorumlulukları arasında Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı'nda güvenliği sağlamak, kurtarma görevlerini yerine getirmek ve tehlike çağrılarına anında yanıt vermek olduğunu belirtti. Basra Körfezi'nin güvenliğini sağlamanın bölge ülkelerinin sorumluluğunda olduğunu ve Basra Körfezi ülkelerinin yabancı ülkelerin müdahalesi olmadan stratejik deniz bölgesinde uzun vadeli güvenliği sağlayabileceğini kaydetti.

İran ile Körfez ülkeleri arasında normalleşme adımları atılırken Basra Körfezi'nde yıllardır İran'ı baskılamaya yönelik faaliyetler yürüten ABD donanması ise bölgede daimî bir görev gücü oluşturmak için harekete geçti. Bu kapsamda ABD Donanmasının “çok uluslu güvenlik ortaklığı” olarak kurduğu Bahreyn merkezli Birleşik Deniz Kuvvetleri (CMF), 22 Mayıs'ta kuvvet bünyesinde yeni bir birleşik görev gücü oluşturulduğunu duyurdu. CTF-154 adı verilen bu yeni görev gücü, Ortadoğu merkezli görev yapacak ve Körfez'den Süveyş'e kadar uzanan sorumluluk sahasında müttefik donanmaları eğitmeye ve operasyonel kabiliyetleri geliştirmeye odaklanacaktır. Böylece Körfez ülkelerini İran ile iş birliğinden uzaklaştırmayı hedefleyen ABD, bu ülkeleri Atlantik'in savunma konsepti içinde tutmaya çalışacaktır.

Bu makale Politics Today, 8 Haziran 2023 tarihinde, “Is Iran Establishing a Joint Naval Force with Saudi Arabia, the UAE, and Oman?” başlığıyla yayımlanmıştır.