Musul Operasyonu ve Obama’nın Kabusu

 

Irak’taki siyasi gözlemciler, IŞİD sonrası dönemde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) güçleri ile Bağdat’taki merkezi hükümet güçleri arasında kaçınılmaz bir çatışma çıkacağına dikkat çekmektedir. Bunun nedeni Haşdi Şaabi’nin (Halk Yığınları Birlikleri-HYB) geçmişteki disiplinsiz tutumu, IŞİD sonrası Musul’daki yönetimin nasıl kurulacağı konusundaki anlaşmazlıklar ve tartışmalı bölgelerde daha fazla toprak almak için merkezi hükümet ile Kürt peşmergeleri arasında süren mücadeledir. ve Musul operasyonuna katılan grupların çatışan ve uzlaşmayan gündemleri, operasyon sırasında veya hemen sonrasında ölümcül ve geniş ölçekli çatışmalara neden olabilir. Bu olasılık Obama yönetiminin son ama, aynı zamanda, en maliyetli kabusu olabilecektir. Eğer bu çatışma yakın zamanda patlak verirse, bu, yakında gerçekleşecek olan ABD'deki başkanlık seçimlerinde Demokratlara çok pahalıya mal olabilir.

IKBY’nin Hedefleri ve Çatışan Planlar

Kürtler birçok nedenden dolayı Musul operasyonuna katılmıştır. İlk olarak, ABD yönetiminin peşmergelere, Kasım ayındaki ABD seçimlerinden önce Musul’un hızlı bir şekilde özgürleşmesine yardım etmeleri çağrısına uymak istemektedirler. İkinci olarak, gözleri Kürt bölgelerinin üzerindedir ve Musul ovasına ilişkin kendi planları bulunmaktadır. Üçüncü neden olarak, IKBY’deki mali krizi hafifletmek için ABD liderliğindeki koalisyondan mali yardım almayı amaçlamışlardır. Sonuncu ama bir o kadar da önemli olan diğer neden ise Mesut Barzani’nin lider imajını yüceltmeye ve IKBY’de gelecek dönemde yapılacak referandumda konumunu güçlendirmeye çalışmalarıdır. Musul’da toplam 25 idari birimden 13’ünde IKBY Kürt nüfusunun çoğunlukta olduğunu düşünmektedir ki bu bölgelerin bazıları zaten ele geçirilmiş veya geçirilmek üzeredir. IKBY yönetimi, bu bölgelerin IKBY’ye katılması gerektiğini düşünmektedir. Bunun yanı sıra, Barzani çoğunlukla Hıristiyan, Şebek ve Kakailerin yaşadığı Musul ovasını, dini azınlıklarının yaşayacağı ayrı bir vilayet yapmayı ve burayı IKBY’ye dahil etmeyi planladığını açıklamıştır. Buna ek olarak, IKBY liderleri çoğunlukla Yezidilerin yaşadığı Sincar ilçesini Musul ilinden ayırmak istediklerini bildirmişlerdir.

Tüm bu hedeflere ve Musul’a ilişkin IŞİD sonrası planlara Bağdat’taki Şii ağırlıklı hükümet tarafından şiddetle karşı çıkılmaktadır. Barzani’nin geçen ay Bağdat’a yaptığı son ziyaretinde, Maliki liderliğindeki Islah Bloğundan birçok Şii yasa koyucu Barzani’nin tutuklanması çağrısında bulunmuştur. Şii liderler, özellikle ordu komutanları Barzani’nin Musul’un geleceğine yönelik planlarının “kışkırtıcı olduğunu ve onlarcası zaten HYB’ye katılmış olan azınlıkların fikirlerini temsil etmediğini” düşünmektedir. Bedir tugaylarının üst düzey komutanlarından Kerim Nuri, Rudaw’a şunları söylemiştir: "Kürtler Musul’un hiçbir bölgesini geri alabilmenin hayalini bile kurmasınlar. Musul topraklarına dokunmak ateşle oynamak gibidir.” Başbakan Haydar El Abadi 17 Ağustos’ta “Kürt peşmergelerin IŞİD’den aldığı tartışmalı bölgelerin merkezi hükümet güçlerine geri verilmesi gerektiğini” dile getirmiştir. İki gün sonra, en güçlü HYB lideri ve eski Başbakan Nuri El Maliki’nin sadık müttefiki ve önde gelen HYB komutanı Hadi El Ameri benzer bir açıklamada bulunmuştur. Bu açıklamalar önde gelen bir KYB lideri olan Seyyid Mustafa Şeyh Cafer’i sinirlendirmiş ve Cafer şunları söylemiştir: “IŞİD’den son zamanlarda geri alınan Kürt topraklarını bizim elimizden almaları için ancak cesedimizi çiğnemeleri gerekir."

Irak Merkezi Hükümeti ve Amerika Birleşik Devletleri

Merkezi hükümet 2014 yılında IŞİD şehri almadan önce var olan Şii hakimiyetindeki yönetimi yeniden kurmaya kararlıdır. Bu rejim geçmişte genel anlamda dışlayıcı ve baskıcı olarak görülmüştür. Sünni Kürtler, Türkmenler ve Araplar ötekileştirilmiş, bu durum Musul’da El-Kaide ve sonrasında IŞİD’in etkisinin artmasının temel nedenlerden biri olarak görülmüştür.

Ufuktaki tüm belirtiler merkezi hükümetin uygulanabilir olmayan bu amacı tekrarlamak istediğine dikkat çekmektedir. Kürtler ve Sünni Araplar bu isteğin tamamen farkındadır ve ABD hükümetine ilgili tüm taraflar için kabul edilebilecek bir ön düzenleme yapmaları talebinde bulunmuştur. Şii liderler Barzani ve Türkiye’nin görüşlerini dikkate almama konusunda son derece kararlı davranmaktadır. Bağdat yetkilileri, disiplinsiz HYB’nin geçmişteki insan hakları ihlalleri ve mezhepsel temizlik uygulamalarının Musul’da tekrar yaşanmayacağına ilişkin göstermelik teminatlarda bulunmuştur. ABD hükümetinin iki nedenden dolayı El Abadi’ye bu konuda baskı yapmak istemediği görülmektedir: İlk olarak, El Maliki bloğuna karşı El Abadi’nin konumunu güçlendirmek ve ikincisi Musul’da IŞİD’e karşı hızlı bir şekilde galibiyet elde etmek. ABD, diğer Sünni Arap bölgelerinde önceden çıkan çatışmalarda HYB’nin büyük insan hakları ihlallerine ve mezhep temizliği politikasına göz yummuştur. HYB’nin bu uygulamaları ve politikaları pek çok uluslararası örgüt tarafından kaydedilmiş ve savaş suçu olarak adlandırılmıştır. Bu iki neden, Musul yakınındaki Başika’da Türkiye’nin varlığına ilişkin olarak, ABD’nin Irak hükümetinin tutumunu desteklemesinin altında yatan etkeni açıklamaktadır. Ancak bu gücün varlığının ve Türkiye’nin Musul operasyonuna katılımının, Irak ordu birliklerini ve HYB’yi o bölgede önceden yürüttükleri mezhepsel temizlik politikalarını izlemekten alıkoyacağı büyük ölçüde savunulmaktadır.   

Tartışmalı Bölgeler Sorunu ve IŞİD Sonrası Musul

Ağustos ayı ortasında, Şii liderler parlamentodaki çoğunluklarını IŞİD temizlendikten sonra Musul’un mevcut idari durumunda hiçbir değişikliğin kabul edilemeyeceğine yönelik bir önergeyi parlamentodan geçirmek için kullanmıştır. Bu, Sünni Arapların Musul’u daha geniş idari, mali ve güvenlik yetkilerine sahip bir özerk bölge haline getirmelerini engellemeye yönelik bir tedbirdir. Bu karar Irak’ta seçilen vilayet meclislerinin kendilerini özerkleştirerek veya halihazırda kurulmuş diğer bölgelere katılarak statülerini değiştirmelerini sağlayan Irak anayasasını ihlal etmiştir. Aynı zamanda, parlamentonun bu kararı IKBY’nin Musul’daki bölgeler de dahil olmak üzere, tartışmalı bölgeler üzerinde normalleşme ve referandum yoluyla hak iddia etme sahip olduğunu öngören, Anayasanın 140. maddesini de ihlal etmiştir. Ayrıca, Ağustos ayı başlarında parlamentodan, Irak’taki Türk birliklerini işgalci güç olarak değerlendiren İran yanlısı Reform bloğunun önergesi için de onay çıkmıştır. Irak parlamentosundaki çoğunluklarını bu iki önergeyi kabul etmek için kullanarak, Şii Ulusal Birliği hem Kürtleri hem de Sünni Arapları daha da dışlamıştır. Bu önergeler aynı zamanda, Irak anayasasının girişinde açıkça ifade edildiği üzere, Saddam sonrası dönemde yönetimin yapıtaşı olan uzlaşı ilkesinin açıkça ihlali niteliğindedir.  

Peşmerge ve HYB arasında 2015 yılı boyunca iki gücün karada birbirine en yakın olduğu tek yerde, Selahaddin ilinin Tuzhurmatu ilçesinde yaşanan pek çok kanlı çatışma gibi geçmiş tecrübelere bakıldığında, bu iki yapının Musul operasyonu sırasında veya hemen sonrasında kaçınılmaz bir çatışmaya girme riski yüksek görülmektedir. Aynı şekilde, HYB ile son zamanlarda adı Ninova Muhafızları olarak değiştirilen, Musul'da Türkiye tarafından eğitilen Sünni milis kuvvetleri Haşdi Vatani arasında da kanlı bir karşılaşma görülmesi ihtimali de yüksektir.  

Tüm tarafların baştan ayağa silahlanmış oldukları ve uzlaşmaz tutum sergiledikleri düşünüldüğünde, Musul operasyonuna katılan güçler arasında yaşanacak kanlı bir mücadele, Obama yönetimi için, Irak'a yönelik politikaları açısından son ama çok pahalıya mal olacak bir kabus niteliği taşıyabilecektir.