Musul’un IŞİD’ten Kurtarılması, Musul’un Yıkımına Neden Olmamalı

Musul halkının acilen IŞİD’ten kurtarılması ve acılarına son verilmesi gerekmektedir. Irak’ın ikinci şehri olması ve Irak ve bölgedeki diğer ülkeler için jeopolitik önemi dolayısıyla, Musul’un kurtarılması IŞİD’in sonunun gelmesi anlamına gelecektir. Böylece IŞİD hızını kaybedecek ve yabancı terörist savaşçılar için bir cazibe noktası olmaktan çıkacaktır. Ayrıca Musul’un kurtarılmasının, Suriye’nin Rakka kentini fiili başkent olarak koruyan IŞİD militanları üzerinde yıkıcı etkisi olacaktır.

Yine de Musul’un kurtarılması şehrin yıkımına neden olmamalıdır. Merkezi hükümetin, Şii komutanların, federal polisin ve Haşdi Şaabi milislerinin IŞİD’i olabilecek en kısa sürede ve ne pahasına olursa olsun şehirden çıkarmayı istediğini söylemek mümkündür. Bu aşamayı ise muhtemelen Musul ve IŞİD militanlarını sakladığı iddia edilen Musul halkı aleyhine geniş çaplı bir cezalandırma takip edecektir.

Ayrıca Şii liderler, Saddam Hüseyin zamanında şehrin üst düzey Baasçı subaylar ve Irak’ın korku saçan istihbarat ve güvenlik birimlerini yetiştirmekle tanındığını belirtmektedirler. ABD’nin Irak ordusunu dağıttıktan ve Baas Partisi’ni kapattıktan sonra şehir yüzlerce isyancının yetiştirilmesi ile öne çıkmıştır. 2011’de ABD’nin Irak’tan çekildiği zamanlardaki Irak Başbakanı, İran ile yakın ilişkileri olan, Irak güvenlik güçlerini Sünni subaylardan temizleyen ve orduda Şii hegemonyasına müsaade eden Şii Nuri el-Maliki’dir. El-Maliki Musul yönetimi için, bölgenin eski sakinlerinin mezhepçi olarak gördüğü Şii askerler ve polisler göndermiştir.

Halihazırda Musul’da savaşı gerçekleştiren Irak ordusundaki ve Federal polisteki birçok birim ile terörle mücadele eden birimlerin büyük çoğunluğunu Şiiler oluşturmaktadır. Sünni Araplar ve Kürt subaylar büyük çapta bu birimlerin dışında bırakılmıştır. Ayrıca Şii hakimiyetindeki hükümetin kararlarını sorgusuz biçimde onaylaması ile tartışma konusu olan Irak Meclisi, Ulusal Muhafızlar (Haras Vatani) yasa tasarısını onaylamayı ısrarla reddetmiştir. Bu tasarı, Musul halkının ve diğer Sünni vilayetlerin kendilerini el-Kaide ve beraberinde IŞİD’ten korumak için yerel polis gücü kurmalarına olanak sağlayabilirdi. Ayrıca Şii Ulusal Birliği liderleri, Musul eski valisi Etil Nuceyfi’nin IŞİD’e karşı direnmek adına güçlü yerel bir kuvvet kurmasını engellemek için ellerinden geleni yapmışlardır. Nuceyfi, Türkiye’ye kendini satmakla suçlanmış ve yargılanmıştır. Kürdistan Bölgesel Yönetimi ve Türkiye’nin yardımları sayesinde Nuceyfi Musul’da Haşdi Vatani denen bir güç kurmayı başarmıştır. Fakat bu küçük bir güçtür ve devam eden savaşta başrol oynayabilecek kadar donanımlı değildir. Haşdi Vatani’nin yeterli güce sahip olmasına izin verilseydi, Musul operasyonunun özellikle kentsel alanda savaş boyutu açısından fayda sağlanabilirdi. Şu ana dek operasyonda görev alan Irak ordusu üyeleri çoğunlukla güneyden olup şehri tanımamakta, bu da onlar için şehri çok iyi bilen IŞİD militanları karşısında dezavantajlı bir durum oluşturmaktadır. Musul iki yıldır IŞİD’in kontrolündedir. Ayrıca yerel milisler önceden oluşturulmuş olsaydı, IŞİD’e karşı direnme ve IŞİD’i şehirden çıkarma görevi çoktan Musul halkına verilmiş olurdu.

Geçtiğimiz iki yıl boyunca IŞİD toplumun tüm kesitlerini, özellikle de şehirde yaşayan halkı yabancılaştırmıştır. Musul hiçbir zaman askeri Selefiliğin bir karakolu olmamış, İhvan kökenleri olan İslamcı partilerin sığınağı olmuştur. Şehirde güçlü Sufi merkezleri de bulunmaktadır. Musul halkının,  türbeleri IŞİD tarafından yıkılmış olan pek çok tarihi ve kutsal din adamıyla güçlü bağları bulunmaktadır. Ayrıca IŞİD tarafından yüzlercesi öldürülmüş olan Irak ordusundaki eski Baas subayları da IŞİD’e oldukça düşmanca bir tutuma sahiptir. IŞİD kırsal tabanlı bir olgudur ve Musul’a yabancıdır. Aslında IŞİD militanlarının çoğu ve Musul’daki büyük gruplar yabancı terörist savaşçılardır.

Bu sebeple Musul’un nüfusu ve halkın IŞİD’ten hoşlanmaması, düzgün eğitildiği ve donanımlı olduğu takdirde etkili bir askeri güce dönüştürülebilecek olan IŞİD’e karşı büyük sosyal bir potansiyel sağlıyor. IŞİD karşıtı bu potansiyel kullanılmış olsaydı şu anda IŞİD’e karşı mücadelede şehrin alt yapısını tahrip eden ABD liderliğindeki müttefik ateş gücüne gerek kalmazdı. ABD liderliğindeki güçler halihazırda Dicle nehrinin iki kıyısını birbirine bağlayan 5 köprünün yıkılmasına sebep olmuştur. ABD liderliğindeki güçlere ait jet Batı ve Doğu Musul’u birbirine bağlayan son köprüyü yok etmiştir.

İki aya yakın bir zaman geçmiş olsa da Irak güçleri(ordusu) Musul’un doğu tarafındaki toprakların sadece ’sini alabilmiştir. Irak ordusunun komutanları serbestçe ağır top ve hava gücü kullanabilmek için hükümetin Musul halkını şehri terk etmeye teşvik etmesini istemektedir. Elbette bu sayede IŞİD şehirden çıkarılabilecek ancak şehrin büyük bir kısmı yerle bir olacak ve böyle bir askeri karar bir milyona yakın insanı mülteci olarak zor şartlar altında yaşamaya mahkum edecektir. Bu durumda Ramadi, Felluce ve Tikrit’in sözde “kurtarılmasındaki” yıkıcı sürecin Musul’da da görülmesi olasıdır. Ortadoğu Araştırma Enstitütsü’nden Dylan O’Driscoll açıkça ifade etmiştir: “Sadece a) yetersiz barınak ve yemek olsun, b) operasyondaki güçlerden taciz ve intikama maruz kalsınlar, c) yeniden inşası planlanmayan harap olmuş şehre geri dönsünler d) siyasetle ilgilenmesinler e) siyasi kaos ve dayatmacılığa, etnik gruplar ve mezhepler arasındaki çatışmalara geri dönsünler diye insanları kurtarmak IŞİD’i yenmek asıl amacına ulaşmamızı engeller. Bu şartlarda insanları kurtarmak onları IŞİD idaresinde şartlar daha mı iyiydi sorusunu akıllara getirmekten başka bir işe yaramaz.”

Irak ve İran’daki bazı çevrelerin Musul ve Halep gibi metropollerin Araplar için tarihi önemi olması nedeniyle harap olmasını istediklerine dair endişeler de dile getirilmektedir. Asharq Al-Awsat’tan Eyad Abu Shakra Musul ve Halep’te yaşananlar arasında ilginç benzerlikler olduğunu dile getirmektedir.

Bu nedenlere bakıldığında, eğer Haydar el-Abadi hükümeti özellikle Musul’da yaşayan Sünni Arapları güçlendirme sözünü yerine getirseydi, halihazırda şehre ve Musul halkına verilen büyük zararlar olmadan da Musul kurtarılabileceği ifade edilebilir. Irak ordusu tarafından gerçekleştirilen Musul operasyonunun, IŞİD’i şehirden temizlemenin ötesinde, İran’ın baskın politikalarına katkıda bulunma ve Irak’ta Sünni Arap ve Kürtleri kapsamaması muhtemel yeni bir siyasi yapı inşa etme gibi amaçları da bulunmaktadır. Böylesi bir senaryonun gerçekleşmesi bölgede yaşayan insanların yüzyıllardır bildiği şekliyle Musul’un yok olması anlamına gelebilir.