Türkmenlerin Irak Protestolarına Yönelik Yaklaşımları

1 Ekim 2019’dan bu yana Irak’ın başkenti Bağdat ve ülkenin güney vilayetlerinde yolsuzluk, kamu hizmeti eksikliği ve işsizlik gibi nedenlerle hükümete karşı güçlü bir biçimde protesto gösterileri düzenlenmektedir. Söz konusu protesto gösterileri, IŞİD’e karşı verilen mücadele ile ün salan ve halkın takdirini kazanan General Abdulvahab el-Saidi’nin, Terörle Mücadele Gücü’nden Savunma Bakanlığı’na atanmasıyla alevlenmiştir. 1 Ekim’de başlayan protesto gösterilerinin birinci dalgasında güvenlik güçlerinin göstericilere sert karşılık vermesi nedeniyle ilk iki gün içerisinde 70’in üzerinde kişi hayatını kaybetmiştir. Hükümetin şiddet kullanması üzerine sosyal medya üzerinden 25 Ekim’de ikinci dalga protestoların düzenlenmesi planlanmıştır. İkinci dalga gösterilerde hayatını kaybedenlerin sayısı 250’ye ulaşmış ve 11 binin üzerinde kişi yaralanmıştır. Protesto gösterilerini takip eden uzmanlar, protesto gösterilerinin herhangi bir dini veya siyasi yönlendirilmeyle gerçekleştirilmediğine dikkat çekmekte ve halkın doğal tepkisi olarak yorumlamaktadır.

Protestoların Sebepleri
Genellikle kamu hizmetlerinin eksikliği ve sosyo-ekonomik nedenler üzerinden değerlendirilen Irak’taki protestoların sebeplerine bakıldığında yeni bir mesele olmadığı görülecektir. Ülkede yaşanan protesto gösterileri, 2003 yılında iktidara gelen siyasi partilerin güvenlik, ekonomi ve siyaset alanlarındaki başarısızlıkları neticesinde biriken sorunlara bir tepki niteliğindedir. Göstericilerin büyük bölümünün genç olması ve herhangi bir siyasi tarafça yönlendirilmemesi halkın mevcut siyasi sürece olan tepkisinin boyutunu göstermektedir. Protestolarda atılan sloganların başında yolsuzlukla mücadeledeki ciddiyetsizlik ile yabancı güçlerin ülkedeki artan nüfuzuna yönelik ortaya çıkan “vatan istiyoruz” ifadeleri gelmektedir. 2003 yılından beri Irak’ta yolsuzluk nedeniyle 450 milyar doların kamu bütçesinden israf edildiği iddia edilmektedir. Diğer yandan 124 milyar dolar borcu olan ve altyapıda ciddi sorunlar ile karşı karşıya kalan Irak, tüm bu sorunları ile bölgesel ve uluslararası rekabetin arenası haline gelmiştir.

Protestoların güçlü bir hal almasıyla birlikte göstericilerin istekleri de rejimin düşürülmesine ve yönetimdeki kota  (muhasasa) sistemin ortadan kaldırılmasına evrilmiştir. 2018 yılının Temmuz ayında Basra’daki temiz su sorunu nedeniyle ortaya çıkan protesto gösterileri sonrasında mezhep ve etnik temelli kota sistemi ile yetki paylaşımının kaldırılması gündeme gelmiştir. Basra’daki protesto gösterilerinin bir sonucu olarak mevcut durum itibariyle herhangi bir siyasi partiye bağlı olmayan Adil Abdulmehdi, Sairun ve Fetih listeleri tarafından hükümetin başına getirilmiştir. 2003 yılından sonra işgal güçlerinin ülkeye getirdiği mezhep ve etnik temelli sistem yolsuzluklara ve kamu hizmeti kalitesinin düşmesine neden olduğu için halk ve Necef kentindeki din adamları tarafından sert bir şekilde eleştirilmiştir. Ancak halkın iradesini yerine getirmeyen siyasi partilerin, ülkedeki hükümet karşıtı protesto gösterilerinin patlak vermesinde büyük payı bulunmaktadır.

Dış politika bağlamında Haydar Abadi’nin başlattığı komşu ülkelere (özellikle de Arap ülkelerine) açılım politikasını devam ettirmek isteyen Abdulmehdi’nin, Haşdi Şaabi güçlerine yakınlık göstermesi ABD, Suudi Arabistan ve İsrail’i büyük ölçüde rahatsız etmiştir. Bu nedenle de İsrail’in Haşdi Şaabi güçlerinin silah depolarını bombaladığı iddia edilmiştir. Söz konusu güçler, medya araçları üzerinden de Irak’taki hükümete karşı propaganda yürütmüşlerdir.

Halihazırdaki protestoların önemli sebeplerinden biri de Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin şahsıyla bağlantılı olduğu söylenebilir. Irak’ın elit ailelerinden gelen Abdulmehdi’nin karakter olarak sakin bir yapıda olduğu bilinmekle birlikte Irak’taki olaylara yönelik de son derece pasif yaklaştığı belirtilmektedir. Oysa 2018 seçimlerinde Abadi’yi başbakanlık görevinden uzaklaştıran önemli faktörlerden biri de zayıf olmasıydı. Yerine geçen Abdulmehdi’nin Abadi’den farklı bir tavır sergilemediği gözlemlenmiştir. Kerkük ve Türkmenlerin haklarının verilmesi ve hükümetteki temsiliyetleri konusunda da Adil Abdulmehdi’nin de yetersiz, etkisiz ve Türkmenleri göz ardı eder bir pozisyon sergilediğini söylemek mümkündür.

Türkmenlerin Tutumu
Irak Türkmenlerinin Bağdat ve güney vilayetlerinde yaşanan protestolara yaklaşımı farklılık göstermektedir. Türkmen siyasi partilerin Irak’taki gösterilere başlangıçta çekimser davrandığını söylemek mümkündür. Nitekim protesto gösterilerinin başlarında özellikle 1 Ekim ve 25 Ekim günlerinde yaklaşık 150 kişi hayatını kaybetmiştir. Türkmenlere göre 1 Ekim’de başlayan ve Arbain merasiminin yakınlaşmasıyla 15 Ekim’de ara verilen protesto gösterileri gidişatı iç savaşa gebeydi. Ayrıca 25 Ekim’de başlayan protesto gösterileri ilk günlerde siyasi taraflar arasında bir hesaplaşmaya dönüşmüştü. Ancak bu durum geçici olarak engellenebilmiştir. Protesto gösterilerini yakından takip eden Türkmen siyasi partileri yolsuzlukla mücadele ve protestocuların haklı isteklerinin bulunduğu konusunda fikir birliği içerisinde olmuşlardır.

Irak’taki gösteriler ile ilgili değerlendirmede bulunan Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşat Salihi halkın refah ve huzur içinde yaşamak için çok sabrettiğini ve 16 yılın ardından sonuç değişmeyince çareyi sokakta gösteri düzenlemekte bulduğunu belirtmiştir. Salihi ayrıca, “Protestolar 16 yılda hükümetlerin yanlış stratejiler uygulamasından dolayı başladı. Gelen hükümetler halkın refah, huzur ve güvenliği için bir şey yapamadı. Hizmetlerin eksikliği ve aşırı yolsuzluklar yanında kimi silahlı güçlerin hükümet üzerinde etkinliği de halkı protesto düzenlemeye itti. Komşularla iyi ilişki kurulamamasını da bir faktör olarak görüyorum” ifadelerini kullanmıştır.

Diğer yandan Salihi, siyasi nedenlerden dolayı Kerkük ve çevre bölgelerinde Türkmenlerin sokağa çıkmaması için çağrı yaptığını vurgularken, yaptığı çağrının sebebini şu ifadelerle anlatmıştır:

“Üzülerek belirtmek isterim ki Kerkük’te çıkacak karışıklıktan yararlanmak isteyen çevreler var. Dolayısıyla güvenlik ve istikrarı tehlikeye atmamak adına Türkmenler olarak böyle bir karar aldık. Zaten halkımızın istek ve taleplerini yetkililere ulaştırıyoruz. Çıkacak karışıklığı savaşa çevirmek isteyen çevrelere fırsat vermemek için Türkmenlerin protesto gösterilerini düzenlemesini istemedik. Hep dediğimiz gibi yerel ve merkezi güçlerin Kerkük’te bir zafiyeti olmamalı. Kuzey Irak yönetimi referandumu bahane ederek bir emrivaki ile Kerkük’ü kendine bağlamak için fırsat kolluyor. Bu gibi gerekçelerden dolayı Türkmenlerin protesto gösterilerinde bulunmalarına müsaade etmedik.”

Türkmen bölgelerin güvenliği tamamıyla Haşdi Şaabi ve Irak merkezi hükümetine bağlı güvenlik güçleri tarafından sağlandığı için Türkmen siyasi partileri gösterilere endişeyle yaklaşmış, protestocuların haklarını savunmakla birlikte hükümeti şiddet kullanmaktan kaçınmaya davet etmişledir.

23 Ekim 2019 tarihinde Irak Türkmen İslam Birliği açıkladığı beyanatta güçlü bir şekilde protestocuların taleplerinden yana olduklarını belirterek devletin yönetim felsefesinin gözden geçirilmesi ve yetkililerin mezhep ve etnik temelli kota sistemine göre görevlendirilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini belirtmiştir. Aynı zamanda Irak Türkmen İslam Birliği, protestocuların taleplerini yerine getirmek için hükümete zaman tanınması gerektiğini de dile getirmiştir. Diğer yandan Irak Türkmen İslam Birliği, devletteki makamların siyasi partiler arasında paylaşıldığını ve Türkmenlerin ihmal edildiğini de açıklamıştır.

Protesto gösterilerinin gerçekleşmesinden bir gün önce bazı siyasi partiler sosyal medya araçlarıyla Kerkük’te güvenlik sorunun olduğu ve Irak güvenlik güçlerinin görev alanlarını terk ettiği yönünde propaganda yürütmüştür. Bunun üzerine ITC Kerkük İl Başkanı Hişam Bayraktar ve Yardımcısı Kahtan Vendavi, Kerkük sokaklarında halkla temaslarda bulunmuşlardır. Aynı şekilde Bedir Örgütü Kuzey Bölgesi Sorumlusu Muhammed Mehdi Beyati de Kerkük’te sokağa çıkarak Haşdi Şaabi güçlerinin halkın yanında olduğu mesajını vermeye çalışmıştır.

Irak’taki ikinci dalga protesto gösterilerinin devam etmesi nedeniyle Türkmenler üzerinde birtakım güvenlik endişelerinin hakim olduğu söylenebilir. Nitekim 25 Ekim’deki protesto gösterilerinde Haşdi Şaabi güçleri içerisinde bulunan bazı taraflarla Sairun taraftarları arasındaki hesaplaşmanın bir Şii-Şii savaşına dönüşmesi endişesi önemli boyutlara taşınmıştır. Bağdat ve güney vilayetlerinde herhangi bir kargaşanın ortaya çıkması ilerleyen dönemde tartışmalı bölgelerden Irak Ordusu ve Haşdi Şaabi güçlerinin çekilmesi anlamına gelebilir. Ayrıca Irak Ordusu ve Haşdi Şaabi güçlerinin Bağdat ve güney illerinde protestolarla meşgul olmasıyla Türkmen bölgelerinde terör örgütü IŞİD saldırıları da artış gösterebilir. Daha da önemlisi Peşmerge güçlerinin yeniden tartışmalı bölgelere girmesi söz konusu olabilir.

Genel olarak Türkmen halkının farklı kesimleri Irak’taki protestocuların taleplerini desteklemekte ve sosyal medya ve diğer farklı platformlar üzerinden barışçıl protestolardan yana olduklarını belirtmektedir. Ancak daha önce terör örgütü IŞİD kontrolüne geçen ve 2017 yılındaki operasyonların ardından yeniden nispi bir istikrara kavuşan Türkmen nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerde IŞİD terörünün getirdiği korku psikolojisi hakimdir. Dolayısıyla Türkmenler herhangi bir güvenlik sorununu ve siyasi istikrarsızlığı tekrar yaşamamak için gösterilere katılmamaktadır. Diğer yandan bugün Türkmen bölgelerinin büyük bir bölümü Haşdi Şaabi güçler tarafından kontrol edilmektedir. Bağdat başta olmak üzere diğer Şii çoğunluklu vilayetlerde yaşanan gösterilerde Haşdi Şaabi figürlerine karşı sloganlar kullanıldığı için birçok Türkmen bölgesi protestolara katılmayı tercih etmemiştir. Ancak Irak gençlerinin gerçekleştirdiği bu gösterilere Türkmen gençleri de Bağdat’ta önemli bir katılım sağlamıştır.

Adil Abdulmehdi hükümetinin kota sistemi üzerine kurulmasına rağmen Türkmenlerin hükümette temsil edilmemesi ve halkın belirli bir unsurunun diğerlerine tercih edilmesi nedeniyle Türkmenler, Adil Abdulmehdi hükümetine karşı hoşnutsuzdur. Ayrıca, halkın haklı isteklerini destekleyen ve yolsuzlukla mücadeleyi dile getiren Türkmenler, halihazırda görev yapan parlamento üyelerinin birçoğunun 2018 seçimlerindeki usulsüzlükle parlamentoya girdiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla Irak Türkmenlerinin, Adil Abdulmehdi hükümetinin istifasından, anayasada gerekli görülen değişikliklerin yapılmasından ve barışçıl şekilde yeni bir hükümetin kurulmasından yana olduklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca, Yüksek Seçim Komiserliği üyelerinin değiştirilmesi, yeni seçim kanun düzenlenmesi ve erken seçimlere gidilmesi Türkmenler açısından krizden çıkış yolu olabilir.