Yeni Irak Hükûmetinden Beklentiler ve Zorluklar

Irak'ta geçtiğimiz yılın ekim ayında erken seçim sonuçlarının açıklanmasından bu yana patlak veren ve bazı aşamalarında sınırlı silahlı çatışmalara sahne olan siyasi kriz, bu yıl 13 Ekim'de Irak Parlamentosunun Abdullatif Reşid’i yeni cumhurbaşkanı olarak seçmesiyle sona ermiş görünmektedir. Reşid, Koordinasyon Çerçeve İttifakı adayı Muhammed Şiya es-Sudani'yi anayasanın 76. maddesine göre 30 gün içerisinde yeni bir hükûmet kurmak ve kabinesini sunmakla görevlendirmiştir. Böylece Irak’ta güvenlikle ilgili, ekonomik ve siyasi pek çok zorlukla mücadele edilmesi gereken yeni bir dönem başlamış görünmektedir. Bu aşamada hem elitler hem halk, yeni hükûmetin seleflerinden ders alacağına, yolsuzluk ve kontrolsüz silah meseleleriyle mücadelede daha cüretkâr ve iddialı olacağına, siyasi ve stratejik kararlarıyla ülke bağımsızlığını güçlendirmek için çalışacağına dair umut beslemektedir.

Cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık makamları üzerindeki siyasi süreçlerin tıkandığı ve “çoğunluk” hükûmetiyle “uzlaşı” hükûmeti seçenekleri konusunda güçler arasındaki ihtilafların görüldüğü bir yıl yaşanmış ve bu, Irak'ı uçurumun eşiğine sürüklemiştir. İşgüder Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin ima ettiği gibi ülke şiddetli hizip çatışmaları ve kanlı bir iç savaşın eşiğine gelmiştir. Ancak Sadr Bloku’nun istifa etmesi ve parlamentodaki siyasi gruplar arasındaki dengenin değişmesi, müzakereleri kolaylaştırmıştır ve kriz, en büyük blok (Koordinasyon Çerçeve İttifakı) adayının cumhurbaşkanı olması üzerine kurulan uzlaşıyla çözülmüştür. BM Irak Özel Temsilcisi Jeanine Hennis-Plasschaert'ın geçtiğimiz günlerde BM Güvenlik Konseyinde Irak’taki siyasi sistemin hükûmet teşkil etmede başarısızlığından söz etmesi ve çok kritik bölgesel ve uluslararası koşullarda siyasi sistemle aktörlere yönelik sert eleştirilerde bulunması dikkat çekmiştir. Nitekim bu durum, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın 7. maddesi uyarınca Irak'a uluslararası müdahale olasılığını önlemek için karar alma merkezlerinde tarafları ve bireyleri, siyasi ihtilafların çözümünü hızlandırmaya ve yeni hükûmetin kurulması sürecinde ilerlemeye itmiştir.

Muhammed Şiya es-Sudani'nin hükûmeti kurmak için görevlendirilmesi ve siyasi açmazın sona erdirilmesindeki temel etmen, cumhurbaşkanlığı konusunda iki Kürt parti arasındaki anlaşmazlığın çözülmesi olmuştur. KDP'nin cumhurbaşkanı adayı Riber Ahmed'den vazgeçip Abdullatif Reşid'i aday olarak kabul etmesi için, Şii siyasi temsil (Koordinasyon Çerçeve İttifakı) ve Sünni siyasi temsilindeki (Egemenlik Konseyi) müttefikleriyle yaptığı müzakerelerde vardığı anlaşmanın mahiyeti şimdiye dek belli olmamıştır. Oysaki Riber Ahmed, KYB’nin lider kadrosu içerisindedir, eski parti lideri ve kurucusu Celal Talabani’yle aile bağı bulunmaktadır ve onun danışmanlığını yapmıştır. Sorun hem Berham Salih'in cumhurbaşkanlığının yenilenmemesi hem KDP'nin Muhammed Şiya es-Sudani hükûmetinde alacağı bakanlıklarla ilgilidir.

Fuad Hüseyin ve Berham Salih'in cumhurbaşkanlığı için rekabet ettiği 2018 cumhurbaşkanlığı seçimlerinden bu yana iki Kürt blokunun cumhurbaşkanlığı pozisyonu için mücadelesi, Irak'taki devlet yönetimi krizinin bileşenlerinden birini temsil etmiştir. Bu, başkent Bağdat'taki kriz kadar, doğası gereği Irak'ın Kürdistan bölgesindeki iktidar krizinin ve KDP ile KYB arasında Kürtlerin siyasi temsili ve federal hükûmet ve bölgenin zenginliklerinin yönetimi üzerindeki tarihsel çatışmanın da açık bir yansımasıdır. İki parti arasındaki ilişkinin niteliğini etkileyen en belirleyici etkenlerden birinin merkezî hükûmetle ilişkiler olduğu söylenebilir. Nitekim Erbil ve Süleymaniye arasındaki keskin ayrımı besleyen ve aralarındaki siyasi ayrışmayı pekiştiren siyasi ve bölgesel taraflar bulunmaktadır. Bu da hem bölgede hem de Bağdat'ta keskin kutuplaşmayı pekiştirmektedir.

İki Kürt parti arasındaki anlaşmazlıkların, Berham Salih'in Süleymaniye'ye dönmesinin ardından tırmanması muhtemeldir. Eski cumhurbaşkanının kitle desteğine sahip hırslı bir politikacı olduğu ve Kürdistan bölgesi yönetiminde etkili bir aktör olarak varlığını kanıtlamaya çalıştığı bilinmektedir. Oysaki Kürdistan bölgesindeki parlamentoda çoğunluğa sahip Mesud Barzani liderliğindeki KDP'nin kararıyla parlamentonun görev süresinin uzatılmasının ardından bölge parlamentosunun meşruiyeti konusundaki ihtilaflar artmıştır. KYB’nin lider kadrosu içerisindeki ihtilaflar konusunda ise Talabani ailesinin kutupları “Pavel kanadı ve Lahor kanadı” arasındaki ayrılık, Berham Salih tarafından partinin lider kadrosunu yeniden oluşturmak veya Değişim Hareketi ve Yeni Nesil Hareketi gibi KYB muhalifleriyle ittifak kurarak kendisini üçüncü bir siyasi taraf olarak pazarlamak için kullanılabilir. Bu, özelde Süleymaniye’deki sahneyi ve genelde Süleymaniye’yle Erbil arasındaki ilişkileri daha karmaşık hâle getirecektir.

Koordinasyon Çerçeve İttifakı ve müttefikleri tarafından temsil edilen Şii siyasi temsilinin, cumhurbaşkanlığı pozisyonu için yapılan oylama sırasında bir tür bölünmeye tanık olduğunu belirtmek gerekir. Öyle ki Bedir Bloku, Hikme Hareketi, Nasr Koalisyonu, Sened Bloku ve Asaib başta olmak üzere ittifak içerisindeki partilerden bazıları, Berham Salih'e oy vermiştir. Cumhurbaşkanı Reşid ise, Kanun Devleti Koalisyonu, Ata’a ve Hukuk Blokları başta olmak üzere ittifak oylarının 85'ini almıştır. İttifak güçleri arasındaki bu bölünme, cumhurbaşkanı seçimi için yapılan oylama oturumunu sekteye uğratabilirdi. Bu da es-Sudani'nin görevlendirilmesinin ertelenmesi ve hükûmet kurma krizinin sıfır noktasına dönmesi anlamına gelebilirdi.

Reşid ve Salih arasında cumhurbaşkanı pozisyonu için yapılan oylamada ittifak güçleri arasındaki bölünme, devam etmesi hâlinde, hükûmeti kurmakla görevli Muhammed Şiya es-Sudani'nin görevine de yansıyabilir. Bu ise es-Sudani'nin kabinesini ve hükûmet programını Irak Temsilciler Meclisine sunması için belirlenen 1 aylık anayasal süreyi sonuç alınmadan sona erdirecektir. Bu da ittifakın, farklı türden bir siyasi çatışmaya yol açabilecek başka bir alternatif aday sunmasını gerektirecek ve belki de Sadr Hareketi’ni yeniden ön plana çıkararak alternatif başbakan adaylığı kararını etkilemesine yol açacaktır.

Egemenlik İttifakı olarak adlandırılan Sünni siyasi temsil, cumhurbaşkanının Irak Temsilciler Meclisi tarafından onaylanmasını ve başbakanı görevlendirmesini kolaylaştırmada belirgin bir rol oynamıştır. Bunu Koordinasyon Çerçeve İttifakı ile müttefiki KDP arasında arabuluculuk yaparak gerçekleştirmiştir. Nitekim her iki taraf da -Sünniler ve Kürtler- istifasından önce Sadr'ın müttefikleriydi ve istifa sonrasında bir dengeleyici unsura dönüşerek Reşid ile es-Sudani'nin gelmelerine katkı sağlamıştır.

Sünni siyasi temsil ve seçmenleri, özellikle IŞİD'e karşı savaş döneminde, ardından Sünni bölgelerde meydana gelen güvenlik olayları ve insanlığa karşı ihlaller aşamasında, yönetimle sorunlar ve krizler yaşamıştır. Bunların en öne çıkanı, söz konusu bölgelerde birtakım demografik değişiklikler meydana getirme çabaları nedeniyle vilayetlerine dönmeleri engellenen yerinden edilmiş kişiler ve orduyla polis tarafından korunması gereken ve ekonomik ağırlığı olan şehirlerde resmî bir çerçeveye sahip silahlı grupların varlığı sorunlarıdır. Bu, bir sonraki başbakana, önceki başbakanların yerine getiremediği ağır sorumluluklar yüklemektedir. Bunların en önemlileri, toplumsal barışın sağlanması, bazı şehirlerin silahsızlandırılıp güvenlik yetkilerinin münhasıran ordu ve polis kurumlarına verilmesi, devlet kurumlarına olan güvenin yeniden tesis edilmesi ve yanlış güvenlik uygulamaları nedeniyle toplumun farklı bileşenleri arasında oluşan ayrımın onarılmasıdır.

Başbakan adayı Muhammed Şiya es-Sudani, Twitter hesabından kendisine ait bir tweette, “Kabine oluşumunu mümkün olan en kısa sürede sunarak elimden gelenin en iyisini yapacağım ve hükûmet, ülkeyi inşa edebilen, vatandaşlara hizmet edebilen, güvenlik ve istikrarı sürdürebilen ve dengeli uluslararası ilişkiler kurabilen güçlü bir hükûmet olacaktır” diye söz vermiştir. Es-Sudani’nin hükûmetini ve programını Temsilciler Meclisinden geçirme ve güvenoyu alması senaryosu, kabinenin dengeli ve seçim ağırlıklarına bakılmaksızın, marjinalleştirme ve dışlama olmadan tüm aktörleri temsil etmesi hâlinde başarılı olacaktır. Buna geniş bir halk tabanına sahip olan ve Irak Temsilciler Meclisinden istifa ettiğinde en çok milletvekili sandalyesine sahip olan Sadr Hareketi de dâhildir. Bu politika, hükûmetin sürekliliğinin, istikrarının ve erken seçimlerde vaat ettiği ve üzerine düşen görevleri yerine getirmesinin teminatı olarak görülmektedir.

Seçimleri boykot eden ve siyasi sahneye hâkim siyasi uzlaşı durumundan şüphelenen sessiz çoğunluk, bir sonraki hükûmetin politikalarına endişeyle bakmaktadır. Nitekim hükûmeti kurmakla görevlendirilen es-Sudani, yolsuzluğun büyüdüğü, milyarlarca dinar kamu kaynağının heba edildiği, terörizmin arttığı ve insanların yerinden edilmesi gibi insani bir krizin oluştuğu önceki hükûmetlerden ve uyguladıkları politikalardan tamamen farklı olduğunu kanıtlamalıdır. Ayrıca uzlaşının illaki tüm partilerden oluşan bir hükûmet anlamına gelmediğini gösteren bir vizyona sahip olmalıdır. Bu vizyon, devlet kurumlarını yönetecek, kurumsal ve hizmet realitesini ilerletecek kişilerin atanmasında liyakat ve teknokrasiyi esas almalıdır. Bu da siyasi sürecin belirleyicilerine ve parti dengeleriyle göreve gelen yeni başbakana çetin bir görev yüklemektedir.

Yeni başbakan, selefi Mustafa el-Kazımi'den, Irak'ın bölgesel ve uluslararası düzeyde oldukça iyi ve gelişmiş uluslararası ilişkiler devralacaktır. Mevcut hükûmet, Bağdat'ın komşu ülkelerle ve Arap çevresiyle ilişkilerini büyük ölçüde geliştirmiştir ve Riyad’la Tahran arasında etkili bir arabulucu olmuştur. Bağdat, Ortadoğu'nun güvenliği için stratejik gereklilik olan bölgesel istikrarı sağlamak amacıyla iki ülke yetkilileri için dört tur diyaloğa ev sahipliği yapmıştır. Öte yandan Körfez ülkeleri, Irak, Ürdün, Mısır ve Türkiye arasındaki enerji ve ekonomi alanlarında bağlantı kurma meselesi de Kazımi hükûmetinin uluslararası ilişkiler düzeyindeki en önemli başarıları arasında yer almaktadır ve bunu "kişisel ilişkiler diplomasisi" olarak bilinen çerçevede gerçekleştirmiştir. Yeni başbakan, Irak'ın açıkça mustarip olduğu siyasi kutuplaşmadan uzak, Irak'ın çıkarlarına hizmet eden dış politika mirasını geliştirmelidir.

Geniş kitlelerin gözünde hükûmetin gerçek cesareti iki meselede temsil edilmektedir: Yolsuzlukla mücadele ve kontrolsüz silahlarla mücadele. Es-Sudani hükûmetinin gerçek sınavdaki başarısı, bu iki meselenin tamamlanmasına bağlı olacaktır. Bu, devlet yönetiminde yeni bir aşamaya gelindiğine dair kamuoyunu ikna edecektir. Ayrıca, insanların günlük yaşamlarıyla ilgili kamusal hizmetler meselesi, üstesinden gelinmesi beklenen gerçek zorluktur. Yeni hükûmet, bir yıl içinde kamusal hizmetler meselesinde vatandaşın hissedebileceği farklılıklar sağlayacak gayretli bir çalışma politikası yürütebilir. Nitekim vatandaş, hizmetleri, güvenliği ve kamu parasının geri alınmasını yeni erken seçimlerden daha önemli bir öncelik olarak görmektedir.

Erken seçim deneyimi ve sonuçları, partilerin yönelimlerine karşı çıkabilecek ve muhalefet blokunun parlamentodaki çekirdeğini oluşturabilecek bir grup milletvekili barındıran “bağımsız” siyasi gruplar veya “bağımsız bireyler” oluşturmanın ne kadar zor olduğunu kanıtlamıştır. Siyasal sistem, nüfuz sahibi siyasi grupların devletin tüm kurumlarındaki olanakları ele geçirmesine izin vermiştir ve bu, bağımsız adayı bir yıldırma veya ayartma baskısıyla karşı karşıya bırakacaktır. Yani aday bu durumda zahirde bağımsız görünürken, seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından bağının bulunduğu bir siyasi taraf için çalışacaktır.

Parlamenter sistemde muhalefetin olmaması, Irak siyasi sisteminin en çok açığa çıkan kusurlarından biridir. Nitekim iktidar bağlılık ilkelerine riayet etmediği ve muhalefet etkin bir denetim rolünü yerine getirmediği sürece, sistemin parlamenter ve en iyi siyasal düzenlerden biri olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Geçtiğimiz yıllar boyunca buna sunulan alternatif, mezhepsel ve etnik kotalar tahsis edilmesi, kaynakların güçlüler arasında paylaşılması, yolsuzluk yapanlara ve ihmali olanlardan hesap sorulmaması ve liyakat sahiplerinin iktidar olanaklarından dışlanması olmuştur.