BRICS Ortadoğu'da Genişliyor: Kutuplaşma mı, Ekonomik Rekabet mi?

BRICS; Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika'nın İngilizce isimlerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. 2009'da ilk resmî toplantılarında “çok kutuplu bir dünya düzeni” kurma vizyonlarını açıklayan, uluslararası sistemde yükselen önemli ekonomilerin daha fazla temsilini talep eden ve Batı güçlerinin dünyaya eşitsiz hâkimiyetine karşı duran bir gruptur. Bu topluluk, üye devletler arasında ekonomik entegrasyon sağlama, altyapılarını geliştirme, ekonomik kriz durumunda iş birliği için etkili mekanizmalar geliştirme ve grup ülkelerine ekonomik dengesizliğe sebep olmayacak şekilde kredi verme ve birbirleriyle ekonomik ilişki kurmalarını sağlama amacını taşımaktadır.

Güney Afrika'da düzenlenen BRICS Zirvesi sonucunda, Etiyopya ve Arjantin'in yanı sıra Suudi Arabistan, İran, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere dördü Ortadoğu’da bulunan altı yeni BRICS ülkesi BRICS Zirvesi’ne üye olarak kabul edildi. 22-24 Ağustos 2023 tarihlerinde Güney Afrika'da düzenlenen son BRICS Zirvesi’nde, bu ülkelerin Ocak 2024'ten itibaren örgütün resmî üyesi olarak kabul edilmeleri onaylandı. Küresel enerji rezervlerinin yüzde 34'ünü ve küresel doğal gaz rezervlerinin yüzde 27'sini elinde bulunduran Ortadoğu, dünyanın en zengin enerji bölgesidir. Ortadoğu’dan BRICS’e aday dört ülkenin GSYİH'si 2,2 trilyon doları aşmış ve ticaret hacimleri 1,9 trilyon doları bulmuştur. Bu, BRICS ülkelerindeki ekonomik büyüme açısından büyük bir potansiyel teşkil etmektedir. BRICS nüfusu, 2024 yılının başında yeni ülkelerin de katılımı tamamlandığında dünya nüfusunun neredeyse yüzde 50'sine ulaşacak ve on bir BRICS ülkesinin ekonomisi toplam 29 trilyon dolarlık küresel ekonominin yaklaşık yüzde 30'unu oluşturacaktır.

Suudi Arabistan, BAE, Mısır ve İran'ın talepleri doğrultusunda, Ortadoğu’daki ülkelerin Çin ve Rusya ile ilişkilerini ekonomik çerçevede derinleştirerek Amerikan hegemonyasını dengeleyecek uluslararası örgüt arayışları BRICS’e katılımları teşvik etmiştir. Bu durum, Ortadoğu'nun BRICS ülkeleri için politikalarını ve ekonomik etkileşimlerini genişletebilecekleri yeni bir alan hâline gelmesini sağlayacaktır.

Başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere Ortadoğu ülkeleri, yeni yatırım ortaklıkları arayışına girerek ekonomik ve siyasi bağlarını çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Riyad ve Abu Dabi, enerji piyasasında Çin ve Rusya ile yakın iş birliği ve ittifak kurmaya çalışırken, bu iki başkent için BRICS'e katılmak, Batılı ülkelere ve özellikle de tarihsel olarak Körfez İşbirliği Konseyinin (KİK) müttefiki olan ABD'ye mali, ekonomik ve hatta siyasi bağımlılıklarını azaltma arayışlarında bir fırsat gibi görünmektedir.

BRICS ülkelerinin, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu ile eşdeğer kurumlar olmak üzere "Yeni Kalkınma Bankası" ve "BRICS Fonu" adı altında iki finansal kurum oluşturması ve bu kurumların üye ülkelerin projelerini ve yatırım planlarını desteklemek ve geliştirmek, ayrıca üye olmayan ülkeler için de finansman sağlamayı hedeflemesi, yeni ve daha dengeli bir uluslararası düzen için ABD'nin finansal kurumlarıyla rekabet etmenin gerçekçi yönünü temsil etmektedir. Arjantin, Mısır, İran ve Etiyopya gibi ekonomik krizlerden ve yerel para biriminin dolar karşısındaki değerinin düşmesinden mustarip üye ülkeler, yüksek değerli ticaret anlaşmalarında yerel para birimlerinin kullanılmasından faydalanabilmekte, bu da yurt içinde dolara olan talebin azalması anlamına gelmektedir.

BRICS ülkeleri, özellikle de Ortadoğu, grubun kolektif ekonomik büyüklüğü (29 trilyon dolar), muazzam insan gücü (3 milyar 650 milyon kişi) ve geniş coğrafi alanı (karaların %32'si) göz önüne alındığında, uluslararası ekonomik etkileşimleri rekabetçi çok kutupluluğa doğru götürebilecek etkili bir uluslararası gruplaşma niteliği göstermektedir. Ne var ki çok kutupluluğu pekiştirme ve uluslararası ticaret işlemlerinde ABD dolarının gücünü azaltma niyetlerini olumsuz yönde etkileyebilecek çeşitli faktörler bulunmaktadır. Özellikle bazı BRICS ülkelerinin ABD ile yakın ilişkilerinin olması ve ticarette ve finansal işlemlerde dolara bağlı kalması bu olumsuz faktörler arasında sayılabilir.

Makroekonomik göstergelere göre, Çin'in 18 trilyon dolarlık GSYH'sine karşılık Güney Afrika'nın GSYH’si yalnızca 480 milyar dolar civarındadır. Benzer şekilde, Suudi Arabistan'ın 1,18 trilyon dolar, Etiyopya'nın ise sadece 126 milyar dolar olan GSYH'si ile yeni üyeler arasında da bir eşitsizlik söz konusudur. Yoksulluk seviyeleri, coğrafi uzaklık, temel ve hayati, bölgesel ve uluslararası meselelerdeki anlaşmazlıklar gibi çeşitli kriterlerdeki eşitsizliğe ek olarak, örgüt içinde Rusya ve Çin ile İran ve Suudi Arabistan arasında bir tür rekabet kendini göstermektedir. Bu rekabet, BRICS'in organizasyonun yeni yapısına (BRICS+) uygun olarak üyelerini arttırmaya ve uluslararası etkinliğini genişletmeye karar vermesi hâlinde kaçınılmaz olarak performansına da yansıyacaktır.

Hindistan ile Çin ve İran ile Suudi Arabistan gibi bazı üye ülkeler arasındaki mevcut anlaşmazlıklar ve farklılıklar, Brezilya gibi bir ülkedeki ekonomik ve sosyal koşulların kötüleşmesi ve BRICS ülkelerinin sosyal, ekonomik, politik ve yasal sistemlerindeki farklılıklar gibi faktörlerin ABD dolarının küresel ekonomi üzerindeki hegemonyasını ortadan kaldırmayı hedefleyen etkili bir örgütün ortaya çıkmasını engelleyeceği düşünülebilir.   ABD dolarının küresel ekonomi, uluslararası ticaret ve parasal fonlarının hareketi üzerindeki hegemonyası üye ülkelerin ekonomi politikalarının stratejik önceliklerinde bir heterojenlik durumu yaratmaktadır. Öte yandan Suudi Arabistan, İran ve BAE gibi ülkelerin BRICS’in Ortadoğu ülkelerinin bölgesel farklılıklarını bir kenara bırakarak yeni ekonomik ittifaklar yoluyla bölgeye stratejik ve ekonomik denge kazandırma ve bölgesel ticari entegrasyon öngören hayati projelerden ve yapısal stratejiden oluşan bir haritayı yeniden canlandırma kararı alması söz konusu olabilir. Bu organizasyonun aktif ve kurucu ülkeleri olan Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkeler, yeni ülkeleri bu organizasyona dâhil etme konusunda net kriterlere henüz sahip değildir. Grubun genişleme hedefi, gelecek vadeden ekonomilere sahip gelişmekte olan ülkelerin bu yeni ekonomik projenin bir parçası hâline getirilmesi esasına dayanmaktadır. Bununla birlikte, BRICS, İran ve Etiyopya'nın katılım taleplerini kabul ederken, Cezayir'in katılım talebini en fazla 15 ülkenin örgüte başvurabileceği gerekçesiyle reddetmiştir. BRICS'e katılma kararı, asgari bağlayıcı ekonomik kriterleri belirleyen anlaşmalar bulunmadığından ve Dünya Ticaret Örgütünün üyelik çerçevesi Suudi Arabistan, BAE ve BRICS ülkelerini kapsadığından, siyasi ve ekonomik düzeylerde herhangi bir taahhüt gerektirmemektedir.  Her bir yeni üye, örgüt üyeliğinin getirdiği yükümlülükler çerçevesinde organizasyona dâhil olmuştur. Bu ülkelerin ekonomik potansiyelleri ve özellikle Ortadoğu'nun petrol devleri olan Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve İran'ın katılımı sonrasında BRICS çatısı altında bir araya gelmeleri, sadece ekonomik bir amaç taşıyor gibi görünse de aslında politik bir hedefe de hizmet etmektedir. Bu politik hedef, yoksul veya ekonomik açıdan çalkantılı siyasi sistemlerin katılım taleplerinin kabul edilmesiyle gün yüzüne çıkmaktadır. Bu ülkeler, ABD'nin Ortadoğu'daki politikalarına ve uluslararası ekonomik sistemin işleyişine hâkim olmasına ve bu sistemin genel olarak Amerika ve Batı çıkarlarına hizmet edecek şekilde kullanılmasına muhalif konumda bulunmaktadır. Bu nedenle uluslararası siyasi, stratejik ve ekonomik karar alma süreçlerinde ortaklığı garantileyen çok taraflı yeni bir dünya düzeninin yeniden inşası için çalışmaktadır.

BRICS, küresel ticaretin işleyişini düzenleyen finansal sistem üzerinde doların hâkimiyetini kırmak için alternatif ekonomik model ve üye ülkelerin finansal işlemlerde benimseyebilecekleri bir para birimi ortaya koyamamıştır. Ayrıca, Amerikan SWIFT sisteminin kontrolünü kırmak ve para transferlerini kontrol etmek için "BRICS" adlı paralel bir sistem oluşturma konusunda da görüş birliği sağlanamadığı anlaşılmaktadır.  Bu durum kuruluşun hedeflerini gerçekleştirmek için alternatif bir ekonomik model konusunda beş kurucu ülkenin fikir birliği içerisinde olmadıklarını göstermektedir. BRICS ülkeleri, grubun kuruluşunun temel amaçlarını belirlemede "gerçekçilik" sorunuyla karşı karşıyadır. Zira ABD dolarının uluslararası ticari ve finansal işlemlerde ön plandan düşürülmesi hedefi, özellikle de küresel ticaretin %85'inin dolar üzerinden yapıldığı ve petrolün %100'ünün de dolar üzerinden işlem gördüğü düşünüldüğünde, en azından öngörülebilir gelecekte imkân dâhilinde değildir. Bu nedenle küresel ekonominin yönetiminde doların yerine kendi para birimlerini kullanma hedefi, sadece petrolün dolar üzerinden fiyatlandırılmasının durdurulması ve kendi para birimlerinin altından bağımsız hâle getirilmesiyle gerçekleştirilebilir. Nitekim Yeni Kalkınma Bankası tarafından onaylanan yaklaşık 33 milyar dolarlık kredinin, üçte ikisi dolar cinsinden olmuştur ve Çin'in ticari işlemlerindeki faturaların %75'i dolar cinsinden fiyatlandırılmaktadır. Hâl buyken Pekin'in doları küresel para birimleri listesinin başından çıkarması, uluslararası rekabetçi ekonomik büyümesine zarar vereceğinden pek mantıklı görünmemektedir. Çin'in BRICS platformunu, gelişmekte olan ülkelerin Batı kredilerinden uzak bir şekilde kalkınmalarını sağlayacak Kuşak ve Yol Girişimi'ne hizmet eden proje ve girişimleri pazarlamak için kullandığı söylenebilir. Çin'in BRICS'e üye ülkeler aracılığıyla ekonomik ve stratejik hedefli yatırımlarını arttırmaya çalıştığı, benzer şekilde Rusya'nın da projeyi Ukrayna'daki savaşı ve ABD liderliğindeki NATO ile dolaylı savaşı ile ilgili jeostratejik amaçlar için kullanmaya çalıştığı söylenebilir. Dolayısıyla Rusya'nın İran gibi ekonomik yaptırımlar nedeniyle gruba katılma koşullarını karşılamayan ülkelere katılım konusunda ısrarcı olması, gruba bir yük teşkil etmektedir. Rusya’nın bu noktada amacı, Rusya-Ukrayna savaşında yanında yer alan ülkeleri ödüllendirmek ve ABD ve Batı'ya düşman olan ve rekabetle yetinmeyen bir stratejik eksen oluşturmaktır. Çin’in BRICS’i Kuşak ve Yol Girişimi projesinin hizmetinde, Rusya’nın ise Ukrayna topraklarında NATO ile savaşını desteklemek için kullanması, Çin-Rusya çekişmesinin alevlendirebileceği ve neticesinde üyeleri ne kadar büyük olursa olsun grup için bir varoluş tehdidinin ortaya çıkacağı söylenebilir.

BRICS’in, uluslararası ekonomik ilişkileri dengelemek ve uluslararası ekonomi ile ilgili IMF ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar üzerindeki Batı hegemonyasını sona erdirebilecek küresel bir organizasyona dönüşmek için uzun bir yol katetmesi gerekmektedir. En doğru tanımıyla bir "kıtalararası örgüt" ya da "uluslararası iş birliği forumu" olan BRICS, kurucu üye devletlerin iradesinden bağımsız bir iradeye sahip olmasını sağlayacak, hak edinme, yükümlülük altına girme ve hukuki işlem yapabilme dâhil olmak üzere "tüzel kişilik" düzeyine henüz ulaşamamıştır. Tabii ki, bu yalnızca BRICS üye devletleri için geçerlidir.

Arap ülkelerinin BRICS grubunda önemli bir role sahip olmasının, özellikle nitelikli yatırım fırsatları ve kapsamlı kalkınma programlarının yanı sıra petrol arzının güvenliği açısından kendilerine ve diğer üyelere olumlu yansımaları olacaktır. Özellikle Mısır, Suudi Arabistan ve BAE'nin Ortadoğu'da sahip olduğu güçlü grubun gücünü arttırdığından, Arap ülkelerinin BRICS’teki mevcudiyetinin tüm Arap bölgesine fayda sağlayacağı ve bunun da bölgedeki ekonomik kalkınmaya olumlu yansıyacağı ileri sürülebilir.

BRICS projesinin başarısı, üye ülkelerin aralarındaki hayati farklılıkların üstesinden gelebilmelerine ve mevcut uluslararası sistemin yapısını değiştirecek ve uluslararası ilişkilerde Amerikan hegemonyası dönemini sona erdirecek çok kutuplu uluslararası düzene geçişi sağlayacak stratejik bir katılımcı vizyon oluşturmak üzere bir ekonomik denge durumu yaratabilmelerine bağlı olacaktır. Beş ülkenin sahip olduğu imkân ve kabiliyetler, bu ülkelerin kendi kurumlarıyla geliştirdikleri bir proje çerçevesinde kullanıldığı takdirde, mevcut güç dengesini belirgin şekilde etkileyen bir uluslararası ekonomik-finansal sistemin kurulmasına katkıda bulunabilecektir.