El-Kaide Liderinin Mesajında Türkiye’nin Afganistan’daki Askeri Varlığı

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
El-Kaide’nin liderlerinden Eyman el-Zevahiri, 28 Eylül 2009 günü, Pakistan Talibanı’nın (Tehrik-i Taliban Pakistan) lideri Beytullah Mesud’un öldürülmesi dolayısıyla bir taziye mesajı yayınladı. Es-Sahab Medya tarafından yayımlanan ses kaydında el-Zevahiri Beytullah Mesud’u gençliğe bir örnek, bir rol modeli olarak göstermenin yanı sıra Pakistan ve Afganistan’da devam eden ”cihad”a değinmektedir. Aslen Mısırlı olan ve Mısır İslami Cihadı örgütünün emiri olan el-Zevahiri örgütünü 1998 yılında el-Kaide saflarına katmıştır. El-Kaide’nin ikinci adamı olarak bilinir ve Üsame bin Ladin’in yanı sıra el-Zevahiri de birçok ses ve görüntü kaydı yayınlamıştır. Dolayısıyla, günümüzde el-Kaide çizgisindeki militan hareketlerin üzerinde ideolojik bir etkisi mevcuttur.
  Ses kaydında el-Zevahiri’nin üzerinde durduğu önemli bir konu Afganistan’da NATO kuvvetlerinin mevcudiyeti ve Türkiye’nin de bu kuvvetler arasında bulunmasıdır.  El-Zevahiri söz konusu ses kaydında Afganistan’daki Türk askeri varlığını eleştirmekte ve Türkiye’yi Afganistan’daki Haçlı seferine iştirak etmekle suçlamaktadır. Bunun yanı sıra, el-Zevahiri Türkiye’nin Kasım 2009’da Uluslararası Güvenlik Yardım Kuvveti’nin (ISAF) komutasını devralmasıyla Haçlı seferini komuta etmeye başlayacağı değerlendirmesini yapmaktadır. Türkiye’nin Afganistan’da yürüttüğü operasyonları Yahudilerin Filistin’de yaptıklarına benzeten el-Zevahiri bu noktadan sonra suçlamalarda bulunmaktan ziyade Türkiye’deki Müslümanlara hitap etmektedir. Türkiye’nin neden ve nasıl bir gerekçe ile Afganistan’da bulunduğunu ve Afganistan’a karşı bu “düşmanlık, suç ve saldırganlık yüklü sefere” katılabildiğini sorgulamaktadır. Yayınladığı ses kaydında “Müslüman Türk halkı İslam dini ve Müslümanlara yönelik işlenen bu suçları nasıl kabullenebilir? Türk Hükümeti, Afganistan’da Müslümanlarının kanının akıtılmasına nasıl iştirak edebilir ve hatta nasıl bu operasyonun komutasını alabilir?” diye soran el-Zevahiri bu noktada uyarıdan çok Türkiye’deki Müslümanlara halka hükümetlerinin Afganistan politikasını sorgulaması için bir çağrıda bulunmaktadır. Eymen el-Zevahiri bütün bunları Türkiye’deki “seküler rejimin çıkarlarına ulaşabilmek adına” yaptığını söylemektedir. ISAF bünyesinde 820 mevcutlu bir birliği olan Türkiye Kabil’de ve Wardak vilayetinde görev icra etmektedir.
  Afganistan’da Birleşmiş Milletler yetkisi ile görev yapan ISAF ile Kasım 2001’de başlayan Kalıcı Özgürlük Operasyonu (Operation Enduring Freedom-OEF) kapsamındaki Koalisyon kuvvetleri Afganistan ordusunun ve polisinin yanında Taliban ayaklanmasına karşı mücadele etmektedir. Taliban 2001’deki işgalden sonra uzun bir toparlanma döneminin ardından 2006’da tekrardan bir etkinlik başlatmıştı. İntihar bombalamaları ve yer yer çatışmalar halinde devam eden bu ayaklanma son zamanlarda Afganistan’daki güvenliği ve istikrarı kaygı verici bir hale getirmiştir. İşbirliği içerisinde hareket eden ve bunu sık sık vurgulayan Taliban ve el-Kaide Afganistan’da Amerikan ve ISAF varlığına karşı savaşmayı son zamanlarda öncelikli hale getirmişlerdir. Bu doğrultuda el-Kaide ve Taliban ISAF ve OEF bünyesindeki müttefik ülkeleri Afganistan’dan ayrılmaları konusunda uyarmakta ve bu doğrultuda saldırılar gerçekleştirmektedir. Eymen el-Zevahiri de bu mesajda bunu belirtmekte ve başta Amerika, Almanya ve İngiltere olmak üzere tüm “Haçlı Suç Çetesi”ni yenilip Afganistan’ı terk edene kadar savaşmakla tehdit etmektedir.
  Bu bağlamda El-Kaide ve Taliban militanlarının Afganistan’daki Türk birliklerine yönelik eylem düzenlemesi yakın bir ihtimal olabilir. Afganistan’daki Türk birliği, her ne kadar savaştan ziyade asayiş ve inşaat işleriyle uğraşsa da, intihar bombalamaları ve terörist saldırıların hedefi olabilir. Etkinliğini ciddi bir şekilde artıran Taliban, 2006’da isyana başladığında kullandığı intihar bombalamalarından askeri üslere ve karakollara baskın düzenleme noktasına gelmiştir. 3 Ekim 2009’da Afganistan’ın doğusundaki Nuristan’daki iki karakola Taliban ciddi ölçüde bir saldırı gerçekleştirmişti. Kaynaklara göre iyi bir şekilde organize edilmiş ve profesyonelce idare edilen bu saldırı Taliban ayaklanmasının eriştiği düzeyi göstermesi bakımından önemlidir.  Öte yandan, Türk birliklerinin bulunduğu Kabil’de de önemli bombalama eylemleri gerçekleştirilmiştir. Bu saldırılardan en önemlileri olarak 8 Ekim 2009’daki Hindistan Büyükelçiliği saldırısı, 17 Eylül 2009’daki Kabil Amerikan Büyükelçiliği saldırısı, 15 Ağustos 2009’daki ISAF Karargâhı’nın önünde düzenlenen saldırı göz önünde bulundurulabilir. Afganistan’daki stratejik yönelimi yabancı kuvvetleri çekilmeye zorlayıp zayıf Afgan hükümetini devirmek olan Taliban, el-Kaide ile işbirliği içerisinde bu amaca yönelik olarak Afganistan’da eylemlerde bulunmaktadır. 
  Öte yandan el-Zevahiri’nin mesajının Türkiye’de bulunan el-Kaide hücreleri için ne manaya geldiğini 15 Ekim 2009 tarihindeki operasyonda görmek mümkündür. Bu tarihte Polis kuvvetleri tarafından sekiz ilde gerçekleştirilen eşzamanlı operasyon neticesinde yaklaşık 50 şüpheli gözaltına alındı. İstanbul’da gerçekleşen operasyonda yakalanan şüpheliler 15-20 Kasım 2003’deki İstanbul Sinagog saldırıları ile bağlantılı bulundukları gerekçesiyle tutuklandılar. Bunun yanı sıra Van merkezli diğer operasyon ise ABD ve İsrail büyükelçilikleri ile NATO üslerine yönelik olarak eylem hazırlığında oldukları iddia edilen şüpheliler gözaltına alındı. Bu şüphelilerin el-Kaide’ye bağlı olan İslami Cihad Birliği ile bağlantılı olduğu ileri sürülüyor. Gazetelere ve haber sitelerine yansıyan bilgilere göre bu kişiler Eyman el-Zevahiri’nin yukarıda bahsedilen videosundan hareketle Türkiye’de saldırı planları hazırlamaktaydılar.   
  El-Kaide’nin, Afganistan’da birliği bulunan ülkelere yönelik terörist saldırılar düzenleme ihtimali, 15 Ekim operasyonunun bulgularının da işaret ettiği gibi çok uzak değildir. Hâlihazırda Taliban ayaklanmasının artan ivmesi bu tür bir ihtimali daha da yakın kılmaktadır. Türkiye açısından önemli olan, Afganistan ve Pakistan’daki kötüleşen istikrarsızlık ortamında Afganistan-Pakistan politikasını ülke güvenliğinin gerektirdiklerine uygun bir şekilde düzenlemesidir. Afganistan'ın Türkiye’ye uzak bir çatışma bölgesi olmasına rağmen günümüzde terörizmin mesafe ve ülke sınırlarını dikkate almadığını düşünürsek bu durumun Türkiye açısından ciddi bir güvenlik ve terörizm sorunu oluşturma potansiyeli olduğu görülür. El-Kaide operasyonlarının da gösterdiği gibi Türkiye’ye yönelik terörizm tehdidi hem Afganistan’daki Türk birliklerini hem de yurtiçini hedef alabilir.