Taliban ile Görüşmeler ve Afganistan'ın Geleceği

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Afganistan’da hükümet ve NATO kuvvetlerine karşı yoğun bir silahlı direniş sergileyen Taliban geçen ay Katar’da bir irtibat ofisi açacağını açıklamıştı. Bu girişim Taliban’ın uzun süredir benimsemiş olduğu konuma ters düşmekteydi. Taliban, yabancı kuvvetler ülkeden çekilinceye kadar mücadele etme niyetini açıkça ortaya koyuyor ve Karzai liderliğindeki Afgan hükümetini kukla olarak nitelendiriyordu. Uzlaşma ve görüşmeye ilişkin olarak son birkaç yılda söylentiler çıksa da Taliban’ın bunları toptan reddettiği gözlemlenmekteydi.    ABD öncülüğündeki koalisyonun Afganistan’ı işgali ve Taliban yönetimini devirmesinden on yıl sonra gelinen nokta hayli ilginç ve düşündürücüdür. Hatırlanacağı üzere ABD, Afganistan işgalinden hemen önce Taliban yönetimi ile görüşmeyi reddetmişti. ABD’nin Taliban’dan 11 Eylül saldırılarının sorumlularını teslim etmesini istemesi üzerine Taliban somut kanıtlar sunulduğu takdirde teslim edeceğini bildirmişti. Ancak ABD tercihini müdahale yönünde kullanmış, ancak kısa bir çatışmadan sonra alaşağı edilen Taliban özellikle 2006’dan itibaren gayrinizami harp yöntemleriyle uzun ve yıpratıcı bir direnişe girişmişti. Başkan Obama’nın Aralık 2009’da açıkladığı Afganistan stratejisinde ise Taliban’ın gücünün kabul edildiği ve onu dengelemek üzere Afgan güvenlik kuvvetlerinin güçlendirilmesi gerekliliği öne çıkmaktadır. O tarihten bu yana ise Afganistan Talibanı ile görüşmelerin başlayacağı, görüşmelerde hangi aktörlerin arabulucu olacağı, görüşmelerin nasıl ve nerede icra edileceği gibi konular zaman zaman öne çıkmıştır. Hatta görüşmelerin yapılabileceği bir yer olarak Türkiye de söz konusu olmuştu. 2011 yılı içerisinde, İstanbul’da Taliban’ın bir irtibat ofisi açacağı konuşulmuştu.    Taliban’ın görüşmeler konusunda bir açılım sergilemesi Afganistan’da siyasal durum açısından önemli bir gelişmedir. Ancak hedefini yabancı kuvvetlerin ülkeden kovulması olarak açıklayan Taliban’ın, halihazırda 2014 yılına kadar bu kuvvetlerin çekileceklerini açıkladıkları bir ortamda, müzakere masasına oturmayı neden tercih ettiği bir soru işareti olarak önümüzde durmaktadır. Pek çok senaryo ve değerlendirmede, 2014’de NATO kuvvetlerinin çekilmesiyle birlikte Taliban’ın askeri güç kullanarak yönetimi tekrar ele geçireceği tahmin edilmekteydi. Taliban’ın silahlı mücadele yönteminin yanı sıra siyasi görüşmeler yöntemini de benimsemesi, 2010 yılında Obama’nın ek asker göndermesiyle Taliban’ın zayıflatıldığı ve dolayısıyla görüşmelere razı edildiği anlamına mı gelmektedir? Bu soruya evet cevabını vermek için henüz erken olabilir. Taliban’ın silahlı gücünün zayıflaması, onun siyasi müzakerelere başlaması için tek geçerli ve yeterli koşul değildir. Bilakis, Afganistan gibi bir ortamda silahlı gücü de bulunan bir siyasi aktör, silahlı gücünü muhafaza ederek de müzakerelere girişebilir ve bu sayede vakit kazanabilir. Uluslararası kuvvetlerin 2014’de çekileceği açıklanmıştır ve bundan sonrası Afganistan’da bir zaman meselesidir. Bu zaman zarfında 2014 sonrası siyasi şekillenişi belirleyecek bir iktidar paylaşımına gidilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu iktidar paylaşımının da sahada silahlı çatışmadan masadaki müzakerelere kadar birçok yöntemi ve usulü vardır. Siyasal parçalanmışlığın Irak’ta olduğu gibi çok yüksek düzeyde olduğu Afganistan’da bu, tür bir iktidar paylaşımının otomatik olarak barış getireceğini düşünmek elbette yersiz olacaktır.   Afganistan’daki müzakere süreçleriyle ilgili bir diğer husus Pakistan’ın tavrı ve politikalarıdır. Pakistan, 1980’lerde Sovyet işgaline karşı yürütülen direnişten bu yana Pakistan iç dengelerinde neredeyse belirleyici bir aktör olagelmiştir. Pakistan’ın 1996’da ülke üzerinde hakimiyet kuran Taliban üzerinde de nüfuz sahibi olduğu iddia edilir. Pakistan’ın Afganistan iç siyasetiyle yakından ilgilenmesinin tarihi ve stratejik sebepleri vardır. Öncelikle Afganistan Pakistan ile olan sınırı tanımamaktadır ve geçmişte Pakistan sınırları içerisindeki Peştun bölgeleri üzerinde hak iddia etmiştir. Bunun yanı sıra Pakistan, Afganistan’ı sınır sorunları konusunda bir çözüme zorlamak istemekte ve aynı zamanda Afganistan ile Hindistan arasında kurulacak bir ittifakı önlemek niyetindedir. Bu faktörler iki devletin ilişkilerinin zeminini oluşturmuştur. Afganistan’daki herhangi bir siyasi şekilleniş bu sebeplerden ötürü Pakistan’ı yakından ilgilendirmektedir. Son on yılda Karzai hükümetinin Hindistan ile geliştirdiği ilişkiler Pakistan’ın kaçınmak ve önlemek istediği bir durumla karşı karşıya bırakmıştır. Dolayısıyla Taliban ile ABD veya Taliban ile diğer Afgan siyasi aktörler arasında, Afganistan’daki iç siyasi durum ile ilgili her türlü görüşme ile Pakistan’ın yakından ilgilenmesini bekleyebiliriz. 6 Şubat 2012 tarihinde Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani’nin Katar ziyaretinde iki ülke liderleri arasında bu konunun görüşülmesi beklenmektedir. Görüşmelerin üç gün sürecek olması bu beklentileri güçlendirmektedir.    ABD ve Taliban arasında doğrudan görüşmeler Pakistan kadar Afganistan hükümetini de yakından ilgilendirmektedir. Karzai Afganistan’da iç siyasi şekilleniş ile ilgili herhangi bir sürecin dışında kalmak istememektedir.  Bu bakımdan Pakistan ve Afganistan hükümetleri arasında son zamanlarda işaretleri verilen bir yakınlaşma sürecinin başlamasını beklemek çok da yanlış olmayacaktır. Zira 1 Şubat 2012’de Pakistan Dışişleri Bakanı Hina Rabbani Khar Kabil’i ziyaret etmiş ve Afgan hükümetiyle ikili ilişkiler, uzlaşma süreci ve bölgesel güvenlik durumunu konuşmuştur. Pakistan son zamanlarda pek çok vesileyle Afganistan’da istikrarı hedefleyen girişimlerin Afganistan öncülüğünde ve Afganistan kaynaklı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu açıdan bakıldığında, iki devlet arasındaki ilişkilerin sadece bölgesel politikayla ilgili olmayıp aynı zamanda Afgan iç siyasetini, dengelerini ve Pakistan’daki iç güvenlik durumunu da ilgilendirdiği görülmektedir.    Uluslararası kuvvetlerin çekilme tarihi olan 2014’e yaklaşıldıkça Afganistan iç siyaseti ve iktidar paylaşımı ile ilgili gelişmelerin hız kazanacağını söylemek mümkündür. Bu çerçevede gerek iç gerekse de dış aktörler birbirlerinin konumlanışını dikkatle takip ederek ilişkilerini gerek şiddet gerekse de müzakere yoluyla idare edeceklerdir. Bu süreçte Pakistan kadar İran’ın da Afganistan iç siyasetine yönelik konumlanış ve politikaları önem kazanacaktır. Önümüzdeki dönemde Afganistan’ın uluslararası ve bölgesel gündeme şiddet olaylarıyla olduğu kadar müzakere ve siyasal pazarlıklar yoluyla da gelmesini beklemek yerinde olacaktır.