Kazakistan’da Ekonomik Krizin Sosyal ve Ekonomik Sonuçları ve Hükümetin Aldığı Tedbirler

Yrd. Doç. Dr. Canat Momınkulov, ORSAM Ortadoğu -Avrasya Danışmanı, El-Farabi Kazak Ulusal Üniversitesi
Kazakistan ekonomisi, dünya finans piyasasının istikrarsızlığı ve gıda maddeleri fiyatlarının sürekli artışı ile karşı karşıyadır. Dünya finansal krizi ve resesyon gibi olaylar Kazakistan ekonomisinin dinamik bir hızla gelişmesini yavaşlatan başlıca faktörlerdendir. Yatırımlar ve iş aktivitesinin düşüklüğünün, dıştan alınan borçların ve dolayısıyla verilen kredilerin azalmasının Kazakistan  ekonomisini olumsuz etkilediği de ortadadır. Kriz özellikle inşaat, finansal hizmet ve ticaret gibi kredilere en çok bağlı sahaları etkilemiştir. Enerji fiyatlarının artışı, dünya mal piyasalarındaki talebin düşüklüğü, sanayiyi geliştirmek için gerekli kredilerin yetersizliği genel üretim göstergelerine de yansımıştır. Global likidite yetersizliğini doğuran finansal krizin ikinci dalgası ise dünya finansal sistemin kontrolünden çıkarak gerçek sektörü olumsuz etkilemiştir. Bunun sonucu olarak da Kazakistan ekonomisinin temposu yavaşlayarak mal ve hizmet türlerine olan talep azalmıştır.
 
Son yıllarda Kazakistan’ın GDP düzeyi düşmüş ve halkın hayat düzeyini ve iktisadi durumunu ciddi bir şekilde etkileyen enflasyon ortaya çıkmıştır. Resmi olarak enflasyon düzeyi yüzde 6,8-8 civarındadır. Ama, bağımsız uzmanlar bu rakamın en az yüzde 15 olduğunu savunmaktadırlar. 2011-2015 yıllarında enflasyonun yüzde 6-8 düzeyinde olacağı tahmin edilmektedir.
 
Kazakistan’da 2008’de ulusal döviz devalüasyonu yapılarak yerel ekonominin belirli sektörlerinde ciddi problemler meydana gelmesine neden olunmuştur. Ayrıca, İpotek borçluları, paralarını inşaat şirketlerine veren hisse senedi sahipleri ve petrol şirketlerinde çalışanlar gibi sosyal grupların itiraz ve protestolarına yol açmıştır. Fakat, Cumhurbaşkanı N. Nazarbayev’in otoritesi bu protestoların ülke genelinde büyümesini önlemiştir. İktidara yakın toplumbilimcilere göre, hala devam eden krizin halkın yaşamına etkisi yoktur. Bu nedenle krizin ekonomik sonuçları abartılmamalıdır. Yapılan araştırmalar, çalışabilir kişilerin yaklaşık yüzde yüzde 10-15’lik kısmında kriz döneminde maaşın geciktirilmesi, iş yerinden çıkarılma veya işletmelerin iflası gibi olaylara rastlamadığını göstermiştir. Aynı araştırmalara göre ülkenin her beş ailesinden birinin kriz nedeniyle maddi durumun ciddi bir şekilde kötüleştiği ortaya çıkmıştır. Ama, 1990 yıllarında yaşanan krizlerden hatıra olarak, yeni kriz sonucu ortaya çıkan zorlukların tamamen çözülebileceği ve geçiciliği umudunu teyit eden, pozitif ve yumuşatıcı bir etki kalmıştır. 2009’da yapılan bir araştırmaya göre halkın yüzde yüzde 41’i, yani nisbi çoğunluğu, krizin etkisinin ciddiye alınmayacak kadar olduğunu ve en yakın zamanda ülkedeki durumun istikrara kavuşacağına inandığını ifade etmiştir. 2008’de Kazakistan halkının yüzde 50’si ülkedeki durumu kritik, belirsiz ve hükümetin hatası olarak değerlendirdiyse de 2010 sonunda yapılan analize göre nüfusun yüzde 20’si derin bir krizin yaşandığını itiraf etmiştir.
 
Mayıs 2009’dan Ocak 2010’na kadarki dönem içerisinde yapılan kamuoyu değerlendirmelerinde pozitif eğilimlerin olduğu tesbit edilmiştir. Buna karşın son dönemde Kazak toplumunun belirli kısmında sosyal tedirginlik, gerginlik, rahatsızlık ve endişenin yaşandığı da bir gerçektir. Genel bir değerlendirme yapacak olursak muhalefet hariç, halkın en az yarısı, cumhurbaşkanı, başbakan ve hukümetin aldığı tedbirlerin tatmin edici olduğunu düşünmektedir.
 
2011 yılı sebze ve meyve gibi gıda maddelerin fiyat artışıyla başlamıştır. Köy üretiminin gelişmiş olduğu düşünülen Kazakistan’da dana etinin kilosu 8-10 dolara sıçramıştır. Bu durum eti temel gıda maddesi olarak tüketen Kazak toplumu için beklenmedik ve şok edici bir olaydır. Bunun yanı sıra benzin ve dizel gibi petrol ürünlerinin fiyatı her sonbaharda yaşandığı üzere 1 dolara yaklaşmıştır. Petrol ve doğalgazın büyük ihracatçısı olan Kazakistan’da, benzin yetersizliğinin yaşanması anormal ve mantıksız bir olaydır. Burada tekellerin gizli anlaşması sözkonusudur. Benzin fiyatının artması bütün gıda maddeleri fiyatını yukarıya doğru sürükleyecek faktördür. Şimdi bile şehiriçi ulaşım fiyatlarının yüzde 80 artacağı söylentileri halk arasında yayılmaya başlamıştır.
 
Kriz çok yönlü ve sistemli bir olgudur. Halkın bir kısmı krizden çıkmayı olumsuz bir ekonomik dönemin aşılması olarak değil de ülkenin kademeli bir şekilde tekrar ayağa kalkması olarak değerlendirmeye başlamıştır. Aslında, bu krizin sosyal ve ekonomik nitelikten ziyade finansal ve iktisadi nitelik taşıdığı ortadadır. Çünkü, bu kriz banka sekröründen kaynaklanarak finansal banka sistemiyle bağlı tüm hayat sahalarını etkilemiştir. Devlet dairelerinde çalışanlar enflasyon ve kamu hizmetleri tarifelerinin artması hariç krizin menfi neticelerini görmemiştir. Psikolojik ve bilgilendirme faktörlerinin toplum içinde büyük etki yarattığına da itiraz edilemez. Hükümetin medya aracılığıyla yaptığı önleyici tedbirler, ümitsizliğin yayılmasını engellemiştir.
 
Dünya finansal krizinin Kazakistan ekonomisini zayıflatması sonucunda Kazakistan Hükümeti, ekonomik ve mali problemleri çözmek üzere, Ulusal Fon’dan 25 milyar Dolar transfer etmiştir. Ek olarak 2009 yılında bankaları iflastan kurtarmak için Ulusal Petrol Fonu’ndan 10 milyar Dolar tahsis edilmiştir. Bunların 4 milyar Doları finansal sistemi kurtarmak için banka sektörüne, 3 milyar Doları gayri menkul ve inşaat sektörüne, 1 milyar Doları orta ve küçük ölçekli işletmecilere ve 1 milyar Doları da hayvancılık ve tarımcılığı desteklemek için yapılacak reformlara harcanmıştır. 
 
Finansal krizin iktisadi ve sosyal etkilerini kısaca şöyle sıralayabiliriz: Enflasyonın hızlı artışı, ekonomik gelişme temposunun düşüklüğü, petrol ürünleri iç fiyatının artması, iç piyasadaki gıda fiyatlarının artışı, halkın finansal kuruluşlara olan güvenini yitirmesi, GDP düşüklüğü, likidite yetersizliği, iç pazarda gıda maddeleri ve yiyecekler teklifinin azalması, makroekonomik istikrarı sarsabilecek bütçe harcamalarını arttırma yönündeki toplum taleplerinin artması ve kredi vermeyi engelleyecek banka portfoliyosu kalitesinin düşüklüğü.
 
İlerleyen günlerde denetleyici daireler işyeri kurma ve fakirliği azaltma gibi konulardaki önlemleri arttırmalıdır. Bunun sağlanması için sosyal koruma sistemini geliştirmek, özel sektörün rolünü arttırmak, doğal zenginliklere bağlı ekonomiden vazgeçerek çok yönlü iktisadi politika yürütmek, bölgesel projeleri geliştirmek, iş ortamını iyileştirmek, reformları gerçekleştirmek gerekmektedir. Krizin yenilmesinde devletin rolü çok önemlidir. Kazakistan Devleti ulusal ekonomiyi istikrara kavuşturma ve sağlamlaştırma yönünde aşağıdaki ek tedbirleri ele almaktadır:
 
1. Stratejik amaç ekonominin rekabetliliğini arttırma ve yenilemedir,
2. Stratejik amaç devlet yönetimi ve planlama sisteminin geliştirilmesidir.
 
Potansiyel yatırımcıların Kazakistan ekonomisinin henüz yaygınlaşmamış olan elverişli sektörlerle ilgili gerekli bilgilere sahip olmamaları da bir gerçektir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelişmesi verilen kredi hacmiyle direk olarak bağlantılıdır. İzin verme ve vergi sistemlerinin geliştirilmemesi de işletmelerin hizmetini engelleyen nedenlerdendir. Devlet kuruluşları etkinliğinin yetersizliği ve hizmet kalitesinin düşüklüğü ülkenin gelişmesini yavaşlatan diğer faktörlerdendir. Çünkü şu anki yönetim sistemi halkın devlet hizmetlerinden tam olarak yararlanabilmesini sağlamamaktadır. 
 
Kazakistan Cumhuriyeti’nin ekonomik politikası 2020 yılına kadar “Sosyal ve Ekonomik Gelişme Stratejisi”ni esasa alacaktır. Genel olarak; Kazakistan’ın krizin ilk aşamasını geliştirdiği strateji sayesinde başarılı bir şekilde atlattığını söyleyebiliriz. Kazakistan’a ait tüm varlıkların Samruk-Kazına Devlet Holdingi’nin elinde konsantre edilmesi, sosyal istikrarın muhafaza edilmesi, iktidara olan güvenin kaybedilmemesi Kazakistan’ın nispi bir şekilde krizi yenmesinin temel sebeplerindendir.
 
Kazakistan’ın bu derin krizden çıkması için yenilikçi veya bilime dayalı ekonomiye geçmesi düşünülmektedir. Esas problem devlet, işletmecilik ve entelektüel zümre arasındaki bağların zayıflığıdır. Örneğin, Batı ülkelerinde ilim adamı kendisinin çalıştığı ilim dalında para kazanma ve iş imkanlarını esasa alır. BDT ülkelerindeyse hep devletten bekleme duygusu yaygındır. Bu anlamda devlet sadece kendisinden bir şey bekleyen ilim adamlarını beslememelidir. Bunun yerine geleceği parlak, yenilikçi projeleri destekleyerek ilim adamlarının verimli çalışmalarını sağlayacak oyun şartlarını yaratmalıdır. Yenilikçi ekonomi sadece yeni teknoloji değildir. Yenilikçilik yeni düşünme tarzı, yeni fikirdir. Kazakistan’da kurumsal politikanın çekirdeği hızlandırılmış sanayileşme aracılığıyla gerçekleştirilecek çok yönlü ekonomidir. Bu sanayileşmenin temeli devlet sahasının ve özel sektörün etkin işbirliği, rekabetinin arttırılması, yerel veya genel üretimin ve gerçek sektörün geliştirilmesidir.
 
Kazakistan’da geliştirilmesi planlanan sahalar şunlardır: Köy işleri ve tarımcılık, inşaat endüstrisi ve inşaat malzemeleri üretimi, petrol ve petrol ve gaz sektörü altyapısı, madencilik ve hazır çelik maddelerinin üretimi, kimya, eczacılık ve savunma sanayisi, enerji sektörü, ulaşım ve telekomünikasyon, turizm sanayisi, makina yapımı. Gelecekte Kazakistan politikasının bilgi ve iletişim teknolojileri, biyoteknoloji, alternatif enerji, uzay teknolojisi sektörlerini geliştirmeye odaklı olacağı planlanmaktadır. Yani ülke ekonomisinin geleceği iç talep ve teklif faktörleriyle, iç talebe bağlı gerçek sektörlerin gelişmesiyle ilgili olacaktır.
 
Kazakistan ekonomisinin krizden sonraki gelişimi enflasyon baskısı, borç yükü ve ekonominin aşırı ısınması gibi olası risk ve faktörlere bağlı olacaktır. Kazakistan’ın iç potansiyelini tam olarak gerçekleştirebilmemiz rekabetli bir ekonomi oluşmasını sağlayacaktır.