Mısır’da “Halkın Gazabı”

Ziya Abbas, Ortadoğu Araştırmacısı
Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in başkanlığı oğlu Cemal’e devretmeye niyetli olduğunu gösteren politikalar, Eski başkan Enver Sedat’ın suikast sonucu ölümünden sonra uygulamaya konulan olağan üstü hal yasasının kötüye kullanılması, işsizlik, enflasyon ve gelirlerin düşmesi, Mısır’da 2010 yılı boyunca devam eden toplumsal gerginlikler ile birlikte ülkede görülmedik işçi grevlerine neden olmuştur. İşsizlik oranı 2010 yılının yalnızca ilk 3 ayında 14,4’e yükselmiştir. Halk, hükümetin ekonomik politikaları ile İktidar partisi olan Ulusal Demokrat partisi yetkililerini temel ihtiyaçlardaki fiyatların fırlaması ile beraber dar gelirli insanlar ile zengin kesimler arasındaki uçurum büyümesinden hükümeti sorumlu tutmuştur. Hükümet ise pahalılığın dünya genelinde gıda fiyatlarının yükselmesinden kaynaklandığını savunmuştur. Neticede Tunus’taki halk ayaklanmasından esinlenen Mısırlı muhalif gruplar, halkı ayaklanmaya çağırmıştır. Harekete geçen kitleler Mısır Polis Teşkilatı’nın kuruluş yıldönümü olan 25 Ocak’ta protestolara başlarken bu günü “Halkın Gazap Günü” olarak nitelendirmiştir. Barışçıl şekilde başlayan protestolarda polisin göstericiler üzerine ateş açması sonucu Süveyş’te 3 ölü ve 200 dolayında kişi de yaralanmıştır. 8 gün devam eden protestolar neticesinde ölü sayısı da yükselmiştir. 1 Şubat’ta Birleşmiş Milletler Yüksek komiserliği ölü sayısının 300 kişiyi bulduğu açıklanmıştır.   İlk gün protestolarında pek etkili olmayan muhalefet daha örgütlü bir hareket başlatmıştır. Ulusalcı Değişim Cemiyeti sözcüsü Abdul Celil Mustafa bir kısım taleplerde bulunmuştur. Bu taleplerin başında Başkan Mübarek’in altıncı kez aday olmayacağını ve oğlu Cemal’i gelecek başkanlık seçimlerinde aday göstermeyeceğini açıklaması istemiştir. Bunlarla birlikte seçim hileleriyle oluşturulduğu savunulan Millet Meclisi, Şura Meclisi ve yerel meclislerin feshiyle, 1981 yılından beri devam eden olağanüstü halin kaldırılması, Geçici bir Ulusal kurtuluş Hükümeti kurulması, tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması talepleri ortaya konulmuştur.    Ocak 1977’den bu yana benzeri görülmeyen büyüklükteki halk protestolarına muhalefet gruplarından sadece Vafd Partisi kısıtlı oranda katılmıştır. Hükümet, Müslüman Kardeşler’i devre dış bırakmak için önleyici bir hamlede bulunarak örgütün İrşat Bürosu yöneticileri ile eski milletvekillerinin bir kısmını gözaltına almıştır. Hükümetin bu hamlesi ilk günde etkili olsa da protestoların devam ettiği sonraki günlerde Müslüman Kardeşler taraftarlarını sokağa dökülmeye teşvik etmiştir. Öte yandan Nobel Barış Ödüllü ve eski Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı direktörü Muhammed El-Baradei protestolara katılmak üzere Kahire’ye gelmiştir. Tam olarak beklediği desteği göremeyen El-Baradie, hükümet tarafından da baskıya alınmış ve protestolara katılması yasaklanmıştır. Bununla birlikte hükümet, basına sansür uygulayarak özellikle yabancı gazetecilerin gergin bölgelere ulaşmalarını engellemeye çalışmıştır. Nitekim Al-Jazeera haber kanalının bürolarını kapatmış ve çalışma ruhsatlarını almıştır.   Polislerin şiddet kullanması, İnternet ve cep telefonları bağlantılarının kesilmesine rağmen protestocu kitlelerin genişlediği görülmüştür. Nitekim Mısırlı Ezher uleması teşkilatı, Cuma namazı sonrası “genel reformular yapılması için Mısırlı vatandaşları büyük halk protestolarına katılmaya” çağırmış ve 6 Nisan Hareketi, Müslüman Kardeşler ve diğer muhalif gruplar buna destek vermişlerdir.      28 Ocak Cuma namazı sonrası başlayan “Halkın Gazabı” adlı protestolarda gösterici ile polislerin de aralarında bulunduğu çok sayıda ölü ve 1000’a aşkın kişi yaralanmıştır. Protestolar, başkent Kahire’nin yanı sıra İsmailiye, Süveyş, İskenderiye, Borsait, Damanhur, Dimyat, Şarkiye ve birçok şehirde de büyük ölçüde etkili olmuştur. Başkent Kahire’deki ana binası başta olmak üzere birçok şehirde Ulusal Demokrat partisinin binaları protestocular tarafından basılarak ateşe verilmiştir. Bunlarla birlikte Mısır Ulusal Müzesi gibi kamu malları ile özel mallara yönelik yer yer yağmalama eylemleri olmuştur.  Protestolar geç saatlere kadar devam ederken 29 Ocak Cumartesi saat 00.15 sularında başkan Mübarek Hükümeti feshetmiş, yeni sosyal, ekonomik, politik düzenlemeler ve ülkede genel reform yapılacağı sözünü vermiştir.    Ancak rejimin tamamen değişmesini isteyen halk, Mübarek’in iktidarı kesin olarak bırakmasını istemektedir. Bu nedenle de gösterileri sürdürmektedir. Sokağa çıkma yasağına meydan okuyan protestocular polis karakolları ile hükümet binalarını basmaya başlamıştır.    Tunus’tan ilham alan Mısır halkının protestoları her geçen gün büyüyor. Ancak protestolar Kahire ile İskenderiye’de daha kalabalık ve iyi organize edilmiş durumdadır. Mısırlı protestocular Tunuslularla benzer sloganları kullanmaktadır. Bu benzerliğin nedenlerine bakıldığında iki ülkedeki siyasi, sosyal ve ekonomik durumların büyük oranda birbirine benzemesi belirleyici olmuştur. Mısırlılar da Tunus’ta olduğu gibi başkanın gitmesi, sosyal eşitlik gibi sloganları sıkça kullanmaktadır.    Mübarek’in muhalefetin taleplerini tam olarak karşılamaması nedeniyle Tunus’ta olduğu gibi protestoların hedefe ulaşana kadar protestoların devam edeceği kuvvetle muhtemeldir.    Bu arada Mübarek’in aldığı bazı güvenlik önlemleri dikkat çekmektedir. Cuma günü meydana gelen protestolar sırasında resmi üniformalı polis güçleri meydanlardan çekilirken, Kahire başta olmak üzere ülkenin birçok yerinde korkuya neden olan kimliği belirsiz silahlı timler, vatandaşlara evlerinde oturmaları için gözdağı vermeye başlamıştır. Bu nedenle sivil halk yer yer kendi güvenliği için “Halk Komiteleri” adı altında örgütlenmeye başlamıştır. Çok sayıda kimsenin yağmalama ve güvenlik endişesi nedeniyle gösterilere katılmaktan kaçındığı da bir gerçektir.   Mübarek’in Tunus ayaklanmasından bazı dersler çıkardığı da söylenebilir.  Ahmet Nazif hükümetinin feshedilmesi ile ordu ve emniyet kurumların üst düzey yöneticilerinden bazı isimlerin yeni hükümet içinde yer almaları ile birlikte Mısır Emniyet Genel Müdürü Ömer Süleyman’ı yardımcılığına ataması, orduyu yanına çekmeye yönelik bir hamle olarak nitelendirilebilir. Ordunun üst düzey komutanları her ne kadar Mübarek’e sadık olsalar da askerler hala net tavırlarını ortaya koymuş değildir. Nitekim polisler protestoculara karşı şiddet uygularken askerler kamu mallarını korumakla yetinip protestoculara hiçbir şekilde müdahale etmemiştir. Bunun yanı sıra protestocular askerleri alkış ve zafer işaretleri ile karşılamış ve Mübarek’in aleyhine askerden yardım çağrısında bulunmuşlardır. Ancak protestoların boyutlarının büyümesi, 31 Ocak’ta genel greve giden halkın 1 Şubat’ta milyonlarca kişinin katıldığı protestolarda boy göstermesi, Mübarek için yolun sonuna işaret etmektedir.    Bu arada muhalefet, Mübarek sonrası ülkenin geleceğini kararlaştırmak üzere hükümetle pazarlıkları yürütecek bir komisyon kurma yoluna gitmiştir. Bazı muhalif gruplar eski Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı direktörü Muhammed El-Baradei’yi hükümetle müzakereler yapmasını isterken diğer muhalefet grupları El-Baradei’nin kendilerini temsil etmediğini açıklamıştır. Bu da muhalefetin Mübarek’in lehine olan parçalanmış yapısını göstermektedir. Öte yandan Mübarek’in yeni yardımcısı Ömer Süleyman, muhalefetle müzakere yapmak üzere görevlendirildiğini açıklamıştır. Ancak muhalefet, Mübarek gitmeden hiçbir kimseyle müzakereler yapmayacaklarını açıklamışlar ve 1 Şubat’ta planladıkları ve milyonlarca insanın katılması beklenen protestolara devam etmişlerdir. Halkın bu kararlılığını gören ordu komutanları protestoların barışçıl şekilde devam ettiği sürece olaylara müdahale etmeyeceklerini açıklamıştır. Ordunun bu duruşu, net tavrı hakkındaki soru işaretlerinin sürmesine neden olsa da, genel anlamda protestoların devam etmesi yönündeki bir yeşil ışık olarak görülmüştür.     Tüm bunlara rağmen Mübarek, halkın taleplerine yanıt vermemekte ısrarcı davranıyor. Bu durum şimdilik protestoları daha çok tetiklemekle birlikte Mübarek’in işini zorlaştırıyor.  Protestocular, Mübarek’in gitmesi ve rejimin değişmesi taleplerini yinelemeye devam ediyor. Ancak yalnızca Mübarek’in gitmesi sorunu çözmeye yetmeyecek. Şayet Mısır anayasası hükümleri işletilmek istenirse, 84. madde gereği (herhangi bir sebepten dolayı Cumhurbaşkanı görevini yapamazsa ya da bu görev boşalırsa yerine gelecek olan) yeni başkanın maksimum 60 gün içinde seçilmesi gerekmektedir. Ancak bu sürede seçimlerin yapılması pek mümkün görülmüyor. Halihazırda da, muhalefet grupları da Mübarek’in kendi yerine birini tayin etmesine karşıdır.