Pakistan’ın Güney Veziristan Operasyonu’nun Ardından

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Pakistan ordusu, Ekim ayının sonunda uzun süredir beklenen ve hazırlıkları süren Güney Veziristan operasyonunu başlattığını açıklamıştı. Afganistan sınırındaki federal aşiret bölgelerinden biri olan Güney Veziristan vilayeti mevcut Taliban faaliyetleri dolayısıyla hedefe konulmuştu. 2009’un ilk yarısında Svat Vadisi’nde düzenlenen operasyon sonucu Pakistan ordusu Svat’taki Taliban etkinliğini kırmıştı. Güney Veziristan’a yönelik olarak da belirlenen hedef bölgedeki Taliban egemenliğini sona erdirmekti. Operasyon kapsamında Güney Veziristan’ın önemli bir aşireti olan Mehsud aşiretinden olan Pakistan Talibanı lideri Hekimullah Mehsud’un da ele geçirilmesi veya ortadan kaldırılması planlanmaktaydı. Güney Veziristan operasyonunda bir diğer önemli etken ise Pakistan üzerindeki Amerikan baskısıdır. ABD, 2001 sonlarında Pakistan’a kaçışları engellenemeyen Taliban ve el-Kaide kadrolarının bu sefer sınırın iki tarafında da takip ve baskıya maruz kalmasını istemektedir. ABD’nin bu yaklaşımı Obama’nın stratejisine de yansımıştır. Aralık ayı başında açıklanan bu plana göre Pakistan ile işbirliği ABD’nin Afganistan’daki hedefleri gerçekleştirebilmesi bakımından elzemdir. Bu bağlamda, ABD Taliban, el-Kaide ve bağlantılı diğer grupların (Hakkani şebekesi, Leşker-i Tayyibe, Ceyş-i Muhammed, Leşker-i Cengvi) Pakistan-Afganistan sınırındaki faaliyetlerini durdurması konusunda İslamabad yönetimine baskılar yapmaktaydı.    12 Aralık 2009’da Güney Veziristan Operasyonunun sona erdiği ve Arakzai bölgesine yönelik olarak operasyona devam edilmesinin tartışıldığı Pakistan Başbakanı Yusuf Rıza Gilani tarafından bildirilmişti.  Bölgeden gelen son haberler Pakistan ordusunun FATA’da (Federally Administered Tribal Areas, Federal Yönetimli Aşiret Bölgeleri) operasyonlara devam ettiğini işaret etmektedir. Kurram, Arakzai, Hayber ve Kuzey Veziristan’da çatışmaların sürdüğü bildirilmektedir. Bu bölgeler de Afganistan sınırında olup, Güney Veziristan’daki operasyon esnasında Taliban kuvvetlerinin kaçtığı bölgeler olarak tahmin edilmektedir. Ancak, operasyonların bu bölgelere sıçraması Pakistan ordusunun Taliban’a etkili bir darbe vuramadığını göstermektedir. Gayrinizami harp taktiklerini benimseyen Taliban, Pakistan ordusuyla fiili çatışmayı en aza indirgemeye çalışarak operasyonları uzatmaya ve operasyonların Pakistan ordusuna olan askeri, operasyonel, maddi ve psikolojik bedellerini artırmaya çalışmaktadır. Bu esnada Pakistan’ın önemli şehirlerinde düzenlenen terörist saldırılar, her ne kadar Taliban üstlenmese de, güvensizliği körükleyerek sivil iktidarı zor durumda bırakmaktadır. Bu durum operasyonların arkasındaki siyasi iradeyi zayıflatmaktadır.    Son aylarda Pakistan’daki Taliban ve diğer grupların etkinliği üst düzeylere ulaşmış ve birden fazla boyutta gözlemlenmeye başlamıştır. Silahlı militanlar Pakistan’ın diğer bölgelerinde askeri tesisler ve istihbarat örgütü binalarını basarak sadece can kaybına sebep olmamakta, Pakistan güvenlik ve istihbarat kurumlarının güvenlik zafiyetini de ortaya koymaktadır. Silahlı milisler 16 Ekim’de Lahore’da, 13 Kasım’da Peşaver’de ve 8 Aralık’ta Multan’da Pakistan istihbarat birimlerine yönelik ağır saldırılar gerçekleştirmişti. Sivil ve askeri hedeflere yönelik bu saldırıların yanı sıra, Afganistan’a yakıt götüren tankerler de önemli ve stratejik bir hedef teşkil etmektedir. Pakistan’ın Karaçi limanından Afganistan’daki NATO kuvvetlerine ulaşan ikmal hatları Afganistan sınırına yakın bölgelerde terörist örgütler tarafından zaman zaman hedef alınmaktadır. En son 15 Aralık’ta Pakistan’ın Belucistan bölgesindeki Ketta kenti yakınlarında iki tanker yakılmıştır. Bu şehir ayrıca, Afgan Talibanı liderlerinin sığındığı bir şehir olarak bilinmektedir. NATO’nun ikmal hatlarının zaman zaman saldırıya uğramasının ne kadar fiili bir kayba sebep olacağı bilinemez ama bu durum en azından NATO kuvvetlerinin risk ve güvensizlik hesaplarında yer alması gereken bir durumdur.   ABD ise Pakistan’da hiç popüler olmayan, fazlasıyla tepki çeken ve uluslararası hukuk bakımından da sağlam bir dayanağı bulunmayan insansız hava aracı operasyonlarına devam etmektedir. 2009 yılı içinde bu tür operasyonlar sıklıkla yürütülmüş ve Taliban ile el Kaide’ye ciddi zarar verilmişti. ABD yönetimi Afganistan-Pakistan bölgesine yönelik yeni stratejisini Aralık ayı başında açıklamıştır. ABD, bu strateji çerçevesinde Pakistan ile ilişkilerini daha sağlam bir temele oturtmak istemektedir. Ancak, ABD bu strateji kapsamında Afganistan’a ek 30.000 asker gönderecektir. Bu durum Pakistan’da Afganistan’dan kaçan militanların tekrar Pakistan’a sığınıp istikrarsızlığı körüklemesi olarak yorumlanmaktadır. Öte yandan, Obama’nın açıkladığı yeni stratejide insansız hava araçları operasyonları da kendine yer bulmuştur. ABD ve Pakistan arasında gündemde olan konulardan biri bu operasyonların Pakistan’ın güneybatısındaki Ketta kentine yayılmasıdır. Sivil nüfusun yoğun olduğu bu kentte Taliban ve el-Kaide liderlerinin saklandığı iddia edilmektedir. Bu kentte düzenlenecek insansız hava aracı operasyonlarının yol açacağı sivil kayıplar hem ABD’ye olan tepkileri hem de Pakistan hükümetine yönelik rahatsızlıkları artıracaktır. Bunun yanı sıra, ABD Pakistan’dan Hakkani şebekesi olarak anılan terör örgütüne yönelik operasyonlar yapmasını istemektedir. Bu konuda Pakistan’ın tavrı, kendi güvenliğini ilgilendiren konularda önceliklerini hesaba katmak ve dolayısıyla şimdilik Aşiret bölgelerinde Taliban’a yoğunlaşmak olmuştur.    Güney Veziristan operasyonunun ardından söz edilmesi gereken bir başka konu yerlerinden ayrılmak zorunda kalmış insanlardır. Operasyon başladığından beri 120.000 civarında bir nüfusun Güney Veziristan’dan kaçtığı bildirilmiştir. Operasyon ve çatışmaların Kurram, Arakzai ve Hayber gibi diğer bölgelere sıçramasından bu sayının daha da artacağı düşünülebilir. Bu durumun yarattığı insani krizin yükü sadece Pakistan tarafından değil başta ABD olmak üzere uluslararası toplum tarafından karşılanmalıdır. Nasıl ki Afganistan’daki Sovyet işgalinin en önemli getirisi ideolojik ve dinsel açıdan radikalize olmuş ve şiddete meyilli bir nesil olmuşsa, Afganistan’daki mevcut durumun ve Pakistan’daki istikrarsızlığın aynı nitelikte bir nesil daha yaratması kuvvetle muhtemeldir.    Operasyonla ilgili enformasyon eksikliğini göz önünde bulundurarak, Pakistan ordusu ve Taliban arasında Güney Veziristan’da gerçekleşen çatışmanın hüküm tayin edici bir sonuç verdiğini söylemek zor. Zira, bu tip asimetrik mücadelelerde kesin hüküm vermenin zorluğu ortadadır. Afganistan’daki direnişten bağımsız ele alınamayacak olan Pakistan’daki Taliban ayaklanmasının yarattığı istikrarsızlık artık aşiret bölgelerinden dışarıya taşmıştır. Önümüzdeki kısa vadeli dönem hem Pakistan hükümetinin mücadele yaklaşımına hem de Obama’nın stratejisinin getirdiklerini ve götürdüklerine dair ışık tutacaktır.