Suudi Arabistan’ın Riske Giren Petrol Piyasası Hakimiyeti

OPEC içerisindeki nüfuzlu pozisyonu gereği petrol üretiminde kesintiye gidilmesine ilişkin kararlarının alınmasında etkili olan Suudi Arabistan, son gelişmeler ile birlikte küresel petrol piyasası üzerindeki nüfuzunu kaybetmeye başlamıştır.

Suudi Arabistan’ın girişimleri üzerine üç aylık periyotlarla düzenlenmesine karar verilen OPEC ve OPEC+ ülkelerinin beklenen toplantısı 6 Mart 2020 tarihinde Viyana’da gerçekleşti. Son toplantı sonrasında günlük petrol üretiminde 1 milyon 500 bin varili aşan kesintilere gidilmesine karar verilmiş ve petrol üreticisi ülkelerin kesintiyi uygulaması ile birlikte petrol fiyatları 60-70 dolar arasında seyretmişti. Bu dönemde petrol üreticisi ülkeler yüksek petrol fiyatları sayesinde daha az üretim ile birlikte daha fazla gelir elde edebilmiş ve ekonomilerini petrole olan bağımlılıktan kurtarma yönünde çalışmalar yürütmüşlerdi. Eylül 2019’da Aramco’nun Bıkayk ve Hırays beldelerindeki tesislerine yapılan saldırılar fiyatların kısa vadede dalgalanmasına sebep olduysa da bu dalgalanma üretimin çok geçmeden eski haline çıkarılması sonucunda beklendiği kadar uzun sürmemişti. Ancak, 6 Mart’taki toplantı sonucunda meydana gelen gelişmelerin daha uzun soluklu sonuçlar doğurması kuvvetle muhtemeldir.

Toplantı ile birlikte Rusya Federasyonu, Suudi Arabistan’ın üretim miktarında kesintiye gitme taleplerine uyamayacağını belirtti ve böylelikle petrol üreticisi ülkeler arasında petrol üretimini azaltma yönündeki anlaşma sona erdi. Bir süredir dünyayı alarma geçiren Koronavirüs salgınının uluslararası hareketliliği azaltarak küresel petrol piyasasını da olumsuz yönde etkilemiş olması, tarafların toplantıda sorunun çözümüne ilişkin anlaşmazlık yaşamasına sebebiyet vermiştir. Buradan hareketle, başta Suudi Arabistan, Rusya Federasyonu ve ABD olmak üzere tüm petrol üreticileri, ekonomik bir açmazın içine sürüklenerek yaşanan anlaşmazlıkta pay sahibi olmuşlardır. Bu anlaşmazlıktaki en önemli hususlardan birisi ise Suudi Arabistan’ın petrol talebinde oluşan azalmayı dengelemek üzere kesinti ile beraber petrol arzını düşürmek istemesine karşılık, Rusya Federasyonu’nun günlük petrol üretiminde kesintiye sıcak bakmamış olmasıydı.

Gerçekleştirilen müzakereler süresince Rusya Federasyonu ile petrol kesintisi konusunda mutabakat sağlayamayan Suudi Arabistan, yaşanan son gelişmelerle birlikte kritik bir adım atarak geçtiğimiz ay günlük 9,7 milyon olarak gerçekleşen ham petrol üretimini gerekirse Nisan 2020’de günlük 13 milyon varile kadar yükseltebileceği açıklamasında bulundu. Yapılan açıklama, petrol fiyatlarında aşağı yönlü hareketlenmeyi de beraberinde getirdi. Bu noktada, Riyad yönetiminin başlatmış olduğu “petrol savaşı” nedeniyle ay başında neredeyse 52 dolar seviyesinde olan Brent ham petrolün varil fiyatı, mart ayının son günlerine yaklaşırken 24,88 dolara kadar inmiştir. Böylelikle, petrol fiyatları 15 günlük süre içerisinde neredeyse yüzde 50 düşerek, son 17 yılın en düşük seviyesine gerilemiştir. Daha önce 2014-2016 yılında Suudi Arabistan tarafından uygulanan düşük petrol fiyatı stratejisinin, Mart 2020’de yine Suudi Arabistan tarafından uygulanmaya başlandığı görülebilecektir.

Devam eden süreçte, Suudi Arabistan’ın petrol arzını artırma kararına karşılık Rusya Federasyonu tarafından Rus şirketlerin petrol arzını günde 500,000 varil artırabileceğine ilişkin bir açıklama yapılmıştır. Bunun yanında, Ortadoğu’da Suudi Arabistan’dan sonra bir diğer önemli petrol üreticisi Birleşik Arap Emirlikleri de, milli petrol şirketi ADNOC aracılığıyla günlük petrol üretimini 4 milyon varile çıkaracağını ve günlük 5 milyon varil üretim konusunda çalışmalar başlattığını duyurmuştur. Petrol üreticisi ülkelerin küresel arz miktarında kontrolsüz artışa gitmeleri petrol fiyatlarını düşürürken bütçe dengelerini her geçen gün biraz daha zora sokmaktadır.

Petrol üretiminde kesintiye gidilememesi sonucu fiyatların düşmesi ve üreticilerin piyasadaki arz miktarını artırma girişimleri diğer üreticilerin hamlelerine karşılık olarak okunabilecektir. Suudi Arabistan’ın Rusya Federasyonu’nun anlaşmaya yanaşmaması sonucu ivedi bir şekilde günlük petrol üretim miktarını artırması da bu minvalde anlamlandırılmalıdır. Ancak, Suudi Arabistan bütçesinin dengede kalabilmesi için öngörülen petrol fiyatının varil başına 80 dolar düzeyinde olması gerektiği dikkate alındığında, Riyad yönetiminin aldığı bu karar, Rusya’dan ziyade ekonomisinin vazgeçilmezi petrol olan krallığı ciddi anlamda etkileyecektir. Petrol fiyatlarındaki yüzde 50’lik düşüş, ilk etapta Suudi Arabistan bütçesi açısından zor günlerin geleceğinin habercisi olmuştur. Nitekim yeni göreve başlayan Maliye Bakanı Muhammed el-Cedan yaptığı açıklamada 2020 bütçe giderlerinde 13,3 milyar dolarlık bir kesinti yapılacağına ilişkin alınan kararı açıklamıştır. 2020 bütçesi dahilinde giderlerin 272 milyar dolar gelirlerin ise 222 milyar dolar olarak belirlendiği hatırlandığında, ilerleyen dönemde gerek petrol piyasasındaki fiyatın belirlenmesindeki hakimiyetinin azalması gerekse koronavirüs kaynaklı küresel ekonomik belirsizliklerin artabileceği düşüncesi, Suudi Arabistan’ı endişeye sürüklemektedir. Bu noktada, Suudi Arabistan ekonomisinin yanı sıra petrol gelirlerinin itici güç konumunda olduğu “Vizyon 2030” projesi de yaşanan bu düşüşten önemli ölçüde zarar görecektir.

Suudi Arabistan’ı Ne Bekliyor?
Görünen o ki, son gelişmeler Suudi Arabistan’ı ekonomik olarak ciddi anlamda olumsuz etkileme potansiyeline sahiptir. Petrol fiyatlarının rekor seviyelere inmesinin akabinde milli petrol şirketi Aramco’nun hisseleri ilk defa halka arz edildiği seviyenin altına inerek borsalarda büyük kayıp yaşadı. Aramco hisselerinin Aralık 2019 tarihinde halka arz edildiğinde elde ettiği 29 milyar dolarlık gelirde en yüksek hisse 32 riyalden işlem görmüştü. Bunun yanı sıra, yüzde 98’ine Suudi Arabistan’ın sahip olduğu Aramco, geçen yıla göre yüzde 20 daha az, yaklaşık 88,2 milyar dolar kar elde etti. Aramco’nun 2018 yılında 111,1 milyar dolar gelir elde ettiği dönemde Brent tipi ham petrolün ortalama varil fiyatının 71 dolar seviyelerinde olduğunu düşünüldüğünde, şu anki 25 dolar seviyesinin ülke için ne denli olumsuz etki doğurabileceği ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, son 15 gün içerisinde Aramco’nun piyasa değeri 230 milyar dolar dolayında azalma göstermesi durumun vahametini ortaya koymaktadır.

Milli petrol şirketi Aramco’nun halka arzı sürecine, Eylül 2019’daki saldırılardan sonra Mart 2020 yılı anlaşmazlıklarının da damga vurması kuvvetle muhtemeldir. Eylül 2019 tarihinde şirketin petrol tesislerinin yeterince iyi korunamadığı gözler önüne serilirken, yaşanan son gelişmeler ile birlikte söz konusu tesislerin petrol piyasalarındaki dalgalanmalar karşısında ne kadar kırılgan olduğu ortaya çıkmıştır. Bu minvalde, Suudi Arabistan liderliğini zor kararlar beklemektedir. 2020-2021 yıllarında Aramco’nun uluslararası New York, Hong Kong, Tokyo ve Londra borsalarındaki olası halka arz durumunun değerlendirilmesi gerekirken, diğer yandan da krallığın bütçe açığının büyümesi sıkıntılı günlerin işaretçisi olmaktadır.

Petrol Piyasalarını Ne Bekliyor?
Son dönemdeki gelişmelerin küresel petrol piyasası için birtakım sonuçlar doğurması beklenmektedir. Ancak, sonuçların muhtevası yakın dönemde alınacak kararlar ve bu kararlara bağlı olarak meydana gelmesi olası gelişmeler ile değişebilecektir. Petrol piyasalarının yakın dönem geleceği ile ilgili üç senaryodan bahsedilebilecektir: 9-10 Haziran 2020 tarihlerinde OPEC’in 179. zirvesi ve 9. OPEC ve OPEC+ ülkelerinin bakanlar düzeyindeki toplantısına kadar piyasaların stabil şekilde seyretmesi ihtimali, toplantı öncesi karşılıklı diplomasi yoluyla birtakım sözlerin alınarak daha sonra uygulamaya konulması ihtimali ve son olarak jeopolitik gerginliklerin ve koronavirüs salgınının artış göstermesinin olumsuz etkileri sebebiyle petrol piyasalarında belirsizliğin devam etmesi ihtimali.

İlk ihtimale bakıldığında, özellikle Suudi Arabistan ve Rusya Federasyonu’nun Haziran 2020 tarihinde gerçekleşecek zirveye kadar piyasalarda kendi stratejilerini egemen kılmaya çalışacakları düşünülebilir. Rusya’nın temel motivasyonunun, ABD’li kaya petrolü üreticilerinin piyasaya sunduğu fiyattan daha ucuz petrolü piyasaya sürerek piyasada alan kazanmak istemesi olduğu bilinmektedir. Suudi Arabistan’ın temel motivasyonunun ise kısa dönemde Rusya’yı tekrar anlaşma masasına çekebilmek adına günlük petrol üretimini 13 milyon varile kadar çıkarmak suretiyle Rus petrollerinden çok daha fazlasını piyasaya sürerek Rus kozunu elimine etme olduğu düşünülebilecektir. Burada, birçok değişkene bağlı bir piyasa öngörüsü yapılabilmektedir. Zira, piyasaların belirsizliği ve ülkelerin bir strateji üzerinde anlaşamaması halihazırda kırılgan olan Suudi ve Rus ekonomilerini, ABD’li üreticilerin piyasa gücü karşısında daha kırılgan hale getirebilecektir.

İkinci ihtimal özellikle aralarında yakın bir ilişki bulunan Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ikili diplomasi yürüterek sorunu aşmaya çalışmasını içermektedir. Burada, tarafların birbirlerine önerebilecekleri stratejinin üzerinde anlaşılabilir olması yine bütçe dengeleri arasındaki farklılıklar sebebiyle kritik görünmektedir. 30 dolar petrol fiyatına ülke ekonomisinin çok uzun süre dayanabileceğini açıklayan Rus yetkililer, Suudi Arabistan’a gözdağı vermektedirler. Ancak, uzun dönemde Moskova yönetiminin özellikle içeride kamu harcamalarını ve vergileri artırmak durumunda kalacağı göz önünde bulundurulduğunda, Rus ekonomisinin de zor durumda kalacağı düşünülebilir.

Üçüncü ve sonuncu ihtimal ise Suudi Arabistan’ın çatışma bölgelerindeki varlığı sebebiyle yaşadığı jeopolitik sıkışmışlık ile küresel tehdit haline dönüşen koronavirüs salgınının petrol piyasaları üzerinde neden olduğu belirsizliğin devam etmesidir. Suudi Arabistan açısından olumsuz sonuçları mukayese edildiğinde yıkıcı etkisi en büyük ihtimal sonuncusudur. Zira, petrol fiyatlarının 25 dolar seviyesine kadar inmesi, bütçede yaşanan krizler ve küresel bir salgın ile yerel mücadelenin zorluğu Suudi Arabistan’ı hiç olmadığı kadar müşkül bir duruma düşürebilir. Ekonomik anlamda emsalsiz sıkıntıların yaşanması, Suudi Arabistan siyasi iradesini de hem iç politikada hem dış politikada zor duruma düşürebilecektir.