Irak’ta Artan İstikrarsızlık ve El Kaide

Sercan Doğan ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Irak’ta, Amerikan birliklerinin şehir merkezlerinden Haziran ayında çekilmesinden sonra, bir dizi bombalı eylem gerçekleşti. 19 Ağustos’ta hükümet binalarını hedef alan kanlı bombalamaların ardından şiddet dalgası Eylül ayında da devam ediyor. 3 Eylül günü bombalama eylemleri bu sefer Şiilerin kutsal mekanlarını ve Sünni Uyanış Konseyi üyelerini hedef aldı. Mezhep çatışmasının şiddetlendiği 2004-2006 dönemini hatırlatan bu eylemlerden sonra 7 Eylül günü Irak’ın batısındaki Anbar vilayetinin Ramadi kentinde güvenlik kontrol noktasına araçla intihar saldırısı düzenlendi. Bu saldırıları kimin gerçekleştirdiği henüz bilinmiyor ancak; Ocak 2010’daki genel seçim öncesinde Irak’ta şiddet eylemlerinin her geçen gün arttığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Haziran 2009’dan beri artan eylemler, kim tarafından ne amaçla gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin ülkede güvenliğin sağlanabilmesi açısından merkezi otoriteye duyulan güveni sarsacak ve istikrarsızlığa neden olacaktır. Ocak 2010’daki seçimlerden sonra yeniden şekillenecek olan Irak siyasal sisteminde Şiilerin hakim konumda olması, Iraklı Sünni gruplar ve bölgedeki Sünni rejimlerin Irak’taki istikrarsızlıkta pay sahibi olabileceğini düşündürebilir. Zira 19 Ağustos’taki kanlı eylemlerden sonra Irak yönetimi Suriye’yi, direnişçileri ülkesinde barındırmak ve desteklemekle suçlamış ve iki ülke ilişkileri gerilmişti. Bununla birlikte, Irak’ta Şiilerin etkin oluşu Suudi Arabistan’ı da tedirgin etmektedir. Bu bakımdan, bölgede yer alan Sünni-Şii jeopolitik mücadelesi dikkate alındığında Irak’taki istikrarsızlığın bölgesel dinamiklerle de ilişkisi olduğu görülür.
19 Ağustos’ta gerçekleşen kanlı eylemden sonra sorumluluğu El Kaide örgütü üstlenmişti. Özellikle 2006 ve 2007 yıllarında ülkeyi mezhepsel bir iç savaşın eşiğine getiren El Kaide saldırıları, 2008’de hafiflemiş ve ülke nispeten güvenli bir ortama kavuşmuştu. Irak’taki El Kaide faaliyetleri işgalden sonra Ensar el İslam, Tevhid ve Cihad grubu gibi yerel radikal örgütlerin El Kaide şemsiyesi altına girmesiyle başlamıştır. Bu şemsiye örgüt 2006’dan beri Irak İslam Devleti olarak anılmaktadır. Tevhid ve Cihad grubunun lideri Ebu Musab el Zerkavi 2004’te Üsame bin Ladin’e bağlılığını bildirip Irak’ta mezhep çatışması ve iç savaşı körüklemek üzere kanlı saldırılar gerçekleştirmeye başlamıştır. Özellikle Irak’ın batısındaki Anbar vilayetinde şiddetli bir direniş gösteren Irak El Kaidesi, diğer Sünni grupları ve halkı kendinden uzaklaştırdıkça izole olmuş ve 2007 yılının ortalarından itibaren Sünni gruplar arasındaki bu çatlaktan istifade eden Amerikan kuvvetleri tarafından stratejik bir yenilgiye uğratılmıştır. Bu noktadan sonra Irak El Kaidesi daha çok Musul yakınlarında faaliyet göstermeye çalışmış ve önemli liderlerinden büyük bir kısmı Pakistan’a geçmiştir.

Son zamanlardaki saldırılar Şiilerin ağırlıkta olduğu Irak hükümetinin yanı sıra, Şii kutsal mekanlarını ve ABD ile işbirliği yapan Sünni Uyanış Konseylerini hedef almaktadır. Sünni Uyanış Konseyleri, öncelikle Anbar vilayetindeki aşiretlerin 2005 yılından itibaren bir araya gelerek güvenliği sağlamak amacıyla kurduğu bir harekettir. Bu konseyler ABD ile belirli düzeyde işbirliği yürütmüş ve ülkedeki El Kaide üyesi ve Iraklı olmayan teröristlerin yenilgiye uğratılmasında pay sahibi olmuştur. 3 Eylül’de Bağdat’ın Dora ve Kasra mahallelerinde araçlara yerleştirilen bomba düzenekleriyle gerçekleştirilen saldırılarda beş Uyanış Konseyi üyesi yaralandı. Bunun yanı sıra 10 Eylül günü Musul’da gerçekleşen başka bir bombalı saldırı ise gene bir Sünni Uyanış Konseyi üyesini hedef aldı. Bu durum Uyanış Konseylerini hedefleyen yeni bir saldır zincirinin başladığına dair ipuçları verebilir ve Irak El Kaidesi’nin hesap sorma girişimi olarak değerlendirilebilir.  Bu değerlendirmeyi kesin olarak yapabilmek için erken olsa da saldırının hedefinin Uyanış Konseyi olduğu düşünüldüğünde şüpheler Irak El Kaidesi’ne yönelmektedir. Bunun yanı sıra direnişin şiddetli geçtiği yıllarda Anbar vilayetindeki Ramadi ve Diyala vilayetindeki Bakuba kentleri El Kaide’nin üsleri olarak biliniyordu. 7 Eylül’deki intihar saldırılarının da bu bölgelerde gerçekleşmesi El Kaide şüphesini artırmaktadır.

El Kaide’den henüz eylemleri üstlendiğine dair bir açıklama gelmemiştir. Örgütün yürüttüğü Cihad kapsamında Irak’ın önemli bir yer tuttuğu göz önünde bulundurulursa, 2008 yılında uğradıkları stratejik yenilgiden sonra Irak’ta tekrar faaliyete girişmeleri için uygun bir ortam bekledikleri söylenebilir. Irak’ta güvenlik ve istikrarın sağlanamaması, El Kaide’ye bu uygun şartları sağlayabilir. Afganistan ve Pakistan’daki çatışma ortamının yanı sıra Irak’ta tekrar kaos ve istikrarsızlığın hakim olması ihtimali, El Kaide ve bağlantılı terörist örgütlerin Ortadoğu sahnesinde tekrar kanlı bir etkinlik dönemine girmesine neden olabilir.