Obama’nın Afganistan Stratejisi

Sercan Doğan, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama, uzun süredir beklenen Afganistan stratejisini 1 Aralık 2009 tarihinde West Point Askeri Akademisi’nde yaptığı konuşmada açıkladı. Bilindiği gibi, ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesinde sekiz yıl sonra Taliban ve El Kaide tehdidi sadece Afganistan’da değil Pakistan’da da ciddi düzeylerdedir. Son aylarda Taliban’ın Afganistan’da inisiyatifi ele geçirmesi ve Kuzey bölgelere sızmaya başlaması ve Pakistan’da El Kaide ve bağlantılı örgütlerle işbirliği ile Pakistan Talibanı’nın birlikte gerçekleştirdikleri eylemler bölge gündemine damgasını vurmuştu. Bunun yanı sıra Pakistan ordusu Taliban militanlarının yoğunlaştığı Güney Veziristan’a bir askeri operasyon düzenlemişti. Bu ortamda ABD ve NATO güçlerinin son gelişmelere nasıl tepkiler verip, stratejilerini ne yönde ayarlayacakları merak ediliyordu.

Obama’nın Afganistan stratejisine dair esas ilgi çeken konu 30.000 ek asker daha gönderilmesi olsa da, bu stratejinin sadece askeri boyutunu oluşturmaktadır. Bu askeri boyut, önümüzdeki 18 ayda Taliban’ı geriletmek ve Afganistan’ın kapasitesini güçlendirmek yoluyla ülkede güvenlik durumunun iyileştirilmesini hedeflemektedir. Gelişen güvenlik durumu ise, açıklanan stratejinin ikinci aşaması olan sivil bir eylem planını mümkün hale getirecektir. Bu plan ise Afganistan’da yolsuzlukla mücadele, tarım gibi önemli alanlarda destek ve sosyal hizmetlerin tesisi gibi halkın ihtiyaçlarını gidermek yönünde atılacak adımları içermektedir. Bu noktada Obama, “Açık çek verme günleri artık bitmiştir “ diyerek yapılacak yardımların değerlendirilmesi konusunda Karzai yönetimine bir uyarıda bulunmuştur. Planın üçüncü ve son ayağı ise Pakistan ile etkili bir ortaklık kurulmasıdır. Obama konuşmasında Pakistan ile karşılıklı menfaat, saygı ve güven üzerine kurulacak bir ilişki için kararlı olduklarını dile getirmiştir. Taliban ve El Kaide’nin Afganistan-Pakistan sınırındaki geçişkenlikten büyük ölçüde faydalanmaları bu tür bir yakınlaşmayı ve işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

Açıklanan stratejide Obama aynı zamanda Temmuz 2011 olara bir çekilme tarihi de vermektedir. Planın vurgusu açık uçlu bir askeri varlıktan ziyade Afganistan güvenlik güçlerinin eğitilmesi ve yeterli hale getirilmesidir. Obama Afganistan’dan, Irak’ta olduğu gibi kademeli bir çekilme için Afgan güvenlik kuvvetlerinin eğitilmesine önem vermektedir. Bunun için takviye olarak gönderilecek 30.000 Amerikan askerinin yanı sıra ABD’nin müttefiklerinin de katılımda bulunması beklenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’ye de Afganistan’a muharip asker göndermesi için resmi talep gelecektir. Afganistan’da halihazırda Kabil Bölge Komutanlığı’nda görev yapan birlikleri olan Türkiye’nin pozisyonu muharip, yani operasyonlara katılacak birlik göndermemek yönündedir. Başkan Obama konuşmasında eğitimi tamamlanmış ve kapasitesi geliştirilmiş Afganistan ordusuna sorumluluğu devredip ülkeden çekilmek üzerinde iki nedenden ötürü çok fazla durmaktadır. Birincisi, dünyanın çok ağır bir finansal kriz geçirdiği bu dönemde ABD ekonomisinin de zor durumda olduğu ve durumunun düzeltilmesi gerekliliği görevine başladığından itibaren Obama yönetiminin sırtında ağır bir yüktür. Bundan ötürü Obama, denizaşırı operasyonların ABD bütçesine olan yükünü hafifletmek amacıyla Afganistan’dan çekilmek niyetindedir ve bunun için takvim belirlemiştir. İkinci neden ise Obama’nın 2012’de yapılacak olan Başkanlık seçimlerine girdiğinde elini kuvvetlendirmek ihtiyacıdır. Zira eğer takvimler zamanında uygulanırsa 2011 yılında ABD Irak ve Afganistan’dan çekilmiş olacak ve Obama vaatlerini yerine getirmiş olacaktır.

Obama’nın Afganistan stratejisini anlattığı konuşmasında dikkati çeken bir başka nokta, yeni Amerikan yönetiminin yaklaşım farkını iyiden iyiye hissettirmesidir. Konuşma dost ve müttefik ülkelerle çalışmaya, diplomasiye ve Amerika’nın değerlerine güçlü vurgular içermektedir. Bunun yanı sıra ABD’ye yönelik en büyük tehdit El Kaide’nin yürüttüğü “şiddetli aşırılıkçılık” (violent extremism) olarak tanımlanırken “İslamizm, İslamcı terör, İslamofaşizm” gibi terimler hiç geçmemektedir. Afganistan özelinde, bir başka yaklaşım farkı da Obama’nın Afgan hükümetinin, şiddeti reddeden ve insan haklarına saygılı Taliban gruplarıyla görüşmeler yapmasını destekleyeceğine dair teminatıdır. Taliban arasında bu şekilde bir ayrım gözetmek ve seçilen unsurlarla görüşmelerde bulunmak son zamanlarda çeşitli şekillerde gündeme gelmişti. ABD Başkanının konuşmasında dile getirilmesi ise Afganistan’daki tutum değişikliğini gözler önüne sermektedir.

Başkan Obama’nın uzun bir hazırlık döneminden sonra netleşen üç ayaklı Afganistan stratejisinin önündeki en büyük sınav Afganistan’ın çok büyük bir bölümündeki doğrudan veya dolaylı Taliban kontrolüdür. Özellikle 2009 yılı içerisinde Taliban’ın ülke sathında bu denli yayılabilmesi ABD ve NATO kuvvetlerinin önce Taliban’ın hızını kırmaları ve inisiyatifi ele geçirmelerini zorunlu kılmaktadır. Gönderilecek 30.000 ABD askeri ve bir miktar müttefik birliklerinin güvenliğe katkı sağlaması mümkündür ve birçok ilerleme için güvenlik ön şarttır. Bunu kabul etmekle birlikte, Afganistan’da esas olanın 30 yıldır süren savaş koşullarının açtığı yaraların dindirilmesi gerekliliğinin de görülmesi gerekmektedir.